ZÜBEYDÎ, Muhammed b. Velîd

(محمّد بن الوليد الزبيدي)

Ebü’l-Hüzeyl Muhammed b. Velîd b. Âmir ez-Zübeydî

(ö. 148/765)

Humus kadısı ve muhaddis.

Abdülmelik b. Mervân’ın hilâfeti döneminde (685-705) doğdu. Nâfi‘, İbn Şihâb ez-Zührî, Mekhûl b. Ebû Müslim, Amr b. Şuayb, Saîd b. Ebû Saîd el-Makbürî, Âmir b. Abdullah b. Zübeyr ve Sa‘d b. İbrâhim gibi hocalardan ilim tahsil etti. Kendisinden Evzâî, Şuayb b. Ebû Hamza, Ferec b. Fedâle, Yemân b. Adî, Bakıyye b. Velîd, Muhammed b. Harb, İsmâil b. Ayyâş ve Mesleme b. Ali’nin yanı sıra İbn Hacer el-Askalânî tarafından “mechûlü’l-hâl” diye nitelenen (İbn Hacer, Taķrîbü’t-Tehźîb, s. 625) kardeşi Ebû Bekir hadis rivayetinde bulundu.

Zübeydî, Hişâm b. Abdülmelik döneminde (724-743) hilâfet merkezi olan Rusâfe’de on yıl boyunca kendisinden ders aldığı Zührî’nin en güvenilir talebelerinden biri olup Mâlik b. Enes, Süfyân b. Uyeyne, Ubeydullah b. Ömer, Ma‘mer b. Râşid, Yûnus b. Yezîd el-Eylî, Ukayl b. Hâlid el-Eylî ve Şuayb b. Ebû Hamza ile birlikte bu ünlü hadis bilgininin birinci tabaka ashabı arasında yer aldı (Hâris Süleyman ed-Dârî, s. 157). Kendisi de kısa bir süre Zührî’ye talebelik eden, ancak onun bazı rivayetlerini Zübeydî vasıtasıyla alan Evzâî’nin Zübeydî’yi Zührî’nin diğer talebelerinden üstün tutması onun anılan isimler içindeki yerini göstermesi bakımından önemlidir. Zübeydî, Zührî’nin derslerine en fazla devam eden dört talebesinden biridir ve hocasından naklettiği rivayetler Yahyâ b. Maîn’e göre Süfyân b. Uyeyne’nin rivayetlerinden daha kıymetlidir. Kendisi bizzat Zührî’nin takdirini kazanmıştır. Zührî ilim tahsil etmek amacıyla kendisine başvuran Muhammed b. Sâlim’e, “Sizin orada Zübeydî gibi biri varken niçin bana geliyorsunuz, o bendeki bütün ilimleri aldı” demiş, bir başka mecliste de kendisinden hadis dinleme imkânı bulamayanlara Zübeydî’ye gitmelerini tavsiye etmiştir. Zübeydî’yi Humus’un en büyük âlimi olarak tanıtan Zührî onu bütün Humuslular’dan üstün tutmuştur (İbn Asâkir, LVI, 194; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VI, 282). Zübeydî’nin vefat tarihi olarak 146 (763), 147 ve 149 yılları zikredilmekle birlikte yaygın kabule göre 148’de (765) vefat etmiştir. Birçok kaynakta


yetmiş yaş civarında öldüğü bildirildiğine göre bazı kaynaklarda genç yaşta öldüğüne dair yer alan bilgi (meselâ bk. Bâcî, II, 684) yanlış olmalıdır.

Birçok ricâl âlimi tarafından sika kabul edilen Zübeydî’nin yalnız sika râvilerden hadis aldığı ve rivayetlerinde hata bulunmadığı söylenmiş (İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, IX, 503), özellikle Zührî’den yaptığı rivayetlere ayrı bir değer verilmiştir. Humus’ta kadı ve beytülmâl sorumlusu olarak görev yapan, fetva ve hadis bilgisi açısından Şam bölgesinin önde gelen ismi kabul edilen (İbn Sa‘d, VII, 465) ve ilmî birikimi yönünden Evzâî’ye denk tutulan Zübeydî’nin ilmî mirasından gerektiği gibi yararlanılamadığı bildirilmektedir. Onun, Zührî’nin birinci tabaka ashabı arasında yer alan Mâlik b. Enes ve Süfyân b. Uyeyne gibi meşhur isimlere nisbetle erken vefat ettiği için ilmini yaymaya fırsat bulamadığı belirtilmişse de (Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VI, 282) kendisinden yeterince faydalanılabilecek kadar yaşadığı ve yetmiş yaşında öldüğü dikkate alındığında bu durumu henüz anlaşılamayan başka bir gerekçeye dayandırmanın daha uygun olduğu söylenebilir. Zübeydî’nin rivayetleri Tirmizî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’i dışındaki Kütüb-i Sitte’de mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 465; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, VIII, 111-112; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, VII, 373; Bâcî, et-TaǾdîl ve’t-tecrîĥ li-men ħarrace lehü’l-Buħârî fi’l-CâmiǾi’ś-śaĥîĥ (nşr. Ebû Lübâbe Hüseyin), Riyad 1406/1986, II, 684, 874; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XXXV, 180, 183; LVI, 191-198; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXVI, 586-591; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VI, 281-284; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 162-163; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Cîze 1418/1998, XIII, 447; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, IX, 502-503; a.mlf., Taķrîbü’t-Tehźîb (nşr. Muhammed Avvâme), Halep 1997, s. 625; Hâris Süleyman ed-Dârî, el-İmâmü’z-Zührî ve eŝerühû fi’s-sünne, Musul 1985, s. 157-162.

Halit Özkan