ZEYD b. ESLEM

(زيد بن أسلم)

Ebû Üsâme Zeyd b. Eslem el-Adevî el-Ömerî

(ö. 136/754)

Tâbiîn âlimi.

Hz. Ömer’in âzatlısı Eslem’in oğlu olup Medine tefsir ekolünün öncülerindendir. Aralarında babası Eslem, ağabeyi Hâlid ile Abdullah b. Ömer, Ebû Hüreyre, Hz. Âişe, Câbir b. Abdullah, Seleme b. Ekva‘, Enes b. Mâlik, Atâ b. Yesâr ve Muhammed b. Kâ‘b el-Kurazî gibi isimlerin yer aldığı birçok sahâbî ve tâbiînden hadis rivayet etti. Ancak Ebû Hüreyre ve Câbir b. Abdullah’tan semâının olmadığı da kaydedilmiştir (Mizzî, X, 15). Kendisinden rivayette bulunanlar arasında oğulları Üsâme, Abdullah ve Abdurrahman ile Atâ b. Yesâr, Eyyûb es-Sahtiyânî, Yahyâ b. Saîd el-Ensârî,


Evzâî, Ma‘mer b. Râşid, Mâlik b. Enes, Süfyân es-Sevrî ve Süfyân b. Uyeyne gibi isimler yer almaktadır.

Zeyd b. Eslem’in Mescid-i Nebevî’de bir hadis ve fıkıh meclisi vardı. Ebû Hâzim Seleme b. Dînâr en az kırk fıkıh öğrencisinin bu halkada devamlı surette bulunduğunu zikreder. Ellerindeki imkânları birbiriyle paylaşan, hadisler üzerine lüzumsuz tartışmalara girmeyen talebeleri kendisinden son derece çekinir, onun dersini dinlerken yahut soru sorarken çok dikkatli davranırlardı; aksi takdirde Zeyd onları sertçe uyarırdı (a.g.e., a.y.). Meclisinde hadis rivayeti sona erince gereksiz sorulara meydan vermeden kalkar giderdi. Zayıf ve güvenilmez kişilerden hadis rivayet etmeyen Zeyd kendisine hadislerinin isnadını soran birine, “Biz sefihlerle oturup kalkmaz ve onlardan ilim almazdık” diye cevap vermiştir (a.g.e., X, 16). Mürselleri zayıf sayılan kişilerden olan Zeyd’in rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer almış, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde ondan gelen 200’den fazla hadis zikredilmiştir. Medine’nin fakihi olarak da bilinen Zeyd bir dönem Mekke-Medine yolu üzerindeki Ma‘din-i Benî Süleym’de yöneticilik yaptı ve Emevî halifeleri Ömer b. Abdülazîz ile II. Velîd’in danışma meclislerinde bulundu (İbn Asâkir, XIX, 276). Zeyd b. Eslem 136 yılı Zilhicce ayının ilk on günü içinde (Haziran 754) vefat etti.

Zeyd’in lugat ilmine de ilgi duyduğu ve Arapça’nın inceliklerine vâkıf olduğu bilinmektedir. Hadiste sika kabul edilen Zeyd’in hâfızasının biraz zayıf olması ve Ubeydullah b. Ömer’in onu tefsirde re’ye çok müracaat etmekle suçlaması (İbn Hacer, III, 396-397) onun zabt ve adâletine zarar verecek nitelikte değildir. Ayrıca re’y ile tefsire olumlu yaklaşan müfessir sahâbî ve tâbiîler de vardır. Onun Kur’an ilimlerine ve tefsire yardım edecek hadis, fıkıh ve lugat gibi disiplinlerde yetkin kişiliği de göz önüne alındığında re’y ile tefsirinin aslında temel İslâmî bilgilerle desteklenen ve temellendirilen bir gayret olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Zeyd’in re’yinin bid‘at anlamında bir re’y kabul edildiğine dair hiçbir görüş nakledilmemiştir. Mâlik b. Enes’in tefsir alanında kendisinden faydalandığı Zeyd b. Eslem’e ait bir tefsirin bulunduğu söylenmektedir (Mizzî, X, 17; Zehebî, Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 133). Oğlu Abdurrahman tarafından rivayet edildiği bildirilen ve çeşitli eserlerde kendisinden nakiller yapılmış olan bu tefsirin önemli bir bölümünün Zeyd b. Eslem’den birçok nakilde bulunan Taberî’nin CâmiǾu’l-beyân’ında ve Ferrâ el-Begavî’nin MeǾâlimü’t-tenzîl’inde yer aldığı anlaşılmaktadır. Çağdaşları ve öğrencileri tarafından çok sevilip sayılan Zeyd b. Eslem, hayatı boyunca faydasız işlerle uğraşmamaya ve anlamsız sözler söylememeye özel bir önem vermiştir. Ona göre bu özellik peygamberlerin niteliklerindendir. Kendisi heybetli bir görünüme sahipti, alçak gönüllü ve insanlara karşı hoşgörülüydü. Günahkârlara Allah’ın rahmetini hatırlatarak ümit vermeye çalışır, ancak günahların alışkanlık haline getirilmesini asla tasvip etmezdi. Bilgi noksanlığı yüzünden ibadet sırasında yanlış yapanların çabalarını makbul sayar ve onları kınamamak gerektiğini söylerdi.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķātü’l-kübrâ (nşr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, VII, 507, 591-592; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, III, 387; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, Beyrut 1984, I, 49; III, 25, 209; IV, 23, 94, 205, 221, 259; VIII, 55; XIX, 34; XXIII, 82; XXV, 102; XXVII, 11, 64, 70, 157; XXVIII, 155, 165; XXIX, 24, 41, 170, 199; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, IV, 246; Ebû Nuaym, Ĥilye, III, 221-229; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XIX, 274-295; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, X, 12-17; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, V, 316-317; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 132-133; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, III, 395-397.

Muhammed Fatih Kesler