ZEVCE

(الزوجة)

Sözlükte zevc kelimesi “çift, çiftin teki, eş, karı” anlamına gelmektedir. Kocadan ayırt edilmesi bakımından evli kadına zevce denilmişse de her ikisi için zevc kelimesinin kullanılması dil bakımından daha fasih bulunmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de karı ve koca için zevc (meselâ el-Bakara 2/35, 102, 230; en-Nisâ 4/1, 20; ez-Zümer 39/6; el-Mücâdile 58/1), ikisini ifade etmek için zevceyn (en-Necm 53/45; el-Kıyâme 75/39), çoğul sîgasıyla ezvâc (el-Bakara 2/25, 232, 234, 240) kelimeleri yer almaktadır. Hadislerde zevc, zevce ve ezvâc yukarıdaki anlamlarıyla yaygın biçimde geçmektedir (Wensinck, el-MuǾcem, “zvc” md.). Ayrıca “zvc” kökünden türeyen birçok kelime âyet ve hadislerde evlilik anlamında kullanılmaktadır (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “zvc” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “zvc” md.). Kur’an’da halîlenin çoğulu halâil ayrıca imrae ve nisâ gibi kelimeler de zevce/zevceler anlamlarında geçmektedir (en-Nisâ 4/23, 128; el-Ahzâb 33/30).

Evlenilecek olan zevce adayında şu özelliklerin aranması İslâm âlimlerince müstehap görülmüştür: 1. Dindarlık. “Bir kadınla malı, güzelliği, asaleti veya dindarlığı için evlenilir; sen dindar olanı seç” hadisi (Buhârî, “Nikâĥ”, 15) bu hususu ifade eder. 2. Doğurganlık. Bu özelliğe de, “Cana yakın ve doğurgan eşlerle evlenin; zira ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla diğer peygamberlere karşı övüneceğim” hadisinde (Müsned, III, 245) dikkat çekilmiştir. 3. Asalet. “Nesliniz için hayırlı olanı arayın; denk olanla evlenin ve onlarla evlendirin” hadisi (İbn Mâce, “Nikâĥ”, 46) bu konuda delil gösterilir. 4. Güzellik. Güzellik eşler arasındaki sevgiyi arttırır. “Müminin Allah korkusundan sonra elde edeceği en iyi şey sâlih bir eştir; ondan bir şey istediğinde itaat eder, ona baktığında içi açılır, ona yemin verdiğinde yerine getirir, onun yanında değilken kendisini ve çocuklarını korur” hadisi de (İbn Mâce, “Nikâĥ”, 5) bu hususa işaret eder. Evlilik sürekli birliktelik olduğundan genel anlamda geçimsizliğe yol açan davranışlardan sakınılması ve evliliğin devamlılığını sağlayacak özelliklerin tercih edilmesi tavsiye edilmiştir. Kız çocukları da evlenirken kocasını seçme hakkına sahiptir. Velisi tarafından görüşüne başvurulduğunda bâkire kızın rızasını gösterecek şekilde susması yeterli görülürken dul kadının sözlü beyanda bulunması şart sayılmıştır. Velâyeti altındaki kızı/kadını evlendirirken velinin dindar ve ahlâklı olan adayı seçmeye ihtimam göstermesi gerekir.

Evlilik akdi sahih şekilde tamamlanınca eşler arasında hukuk düzeninin belirlediği karşılıklı hak ve yükümlülükler doğar. Eşler arasında cinsî açıdan helâl olması, mirasçılık, hurmet-i musâhere, doğan çocuğun nesebinin sahih olması, mehir, nafaka ve süknâ hakkı gibi hukukî ve malî sonuçların yanı sıra iyi geçinme, birbirine saygı ve sevgi gösterme, birbirinin güvenini sarsacak davranışlardan sakınma, aile birliğinin korunması için çaba gösterme gibi ahlâkî niteliği ağır basan hak ve sorumluluklar da söz konusudur. Klasik literatürde kadının kocasına karşı yükümlülükleri arasında normal ve meşrû (mâruf) olan hususlarda ona itaat etmek, ev ve aile hayatında huzurun devamı için gerekli özeni göstermek ve ihtiyaçlarını karşılamak, kocasının malını israf etmemek, kanaatkâr olmak, çocukların bakımı, terbiyesi ve gözetiminde kocasıyla birlikte üzerine düşen görevleri yerine getirmek, kocasının akrabalarına iyi davranmak gibi hususlar sayılır ve kocanın da karısına karşı bunlara denk yükümlülüklerinden söz edilir. Nitekim eşlerin genel olarak birbirlerinin haklarına riayet etmeleri, sorumluluklarını yerine getirmeleri, birbirlerinin dünya ve âhiret işlerinin salâhı için yardımlaşmaları ve fedakârlıkta bulunmaları üstlendikleri emanete riayetin bir parçası görülmüştür.


“Hanımlarınıza karşı iyi davranın” meâlindeki âyetle (en-Nisâ 4/19), “Sizin en iyileriniz hanımlarına karşı en güzel ahlâkla davrananlarınızdır” hadisi (Tirmizî, “RađâǾ”, 11) ve, “Kadınların kocalarına karşı yükümlülükleri kadar onların üzerinde meşrû hakları da vardır” âyetiyle (el-Bakara 2/228), “Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz” hadisi (Müslim, “İmâre”, 20) bu hususlara işaret eder. Zevcenin mirastaki payı âyetle belirlenmiş (en-Nisâ 4/12), bu sebeple her durumda mirastan pay alan ashâbü’l-ferâizden sayılmıştır. Çocuğu olmayan zevce mirastan dörtte bir, çocuğu olan ise sekizde bir pay alır. Zevce birden fazla ise her iki durumda belirlenen payı aralarında eşit biçimde bölüşürler. Ceza hukuku bakımından kocasının malından çalan zevceye hırsızlık haddi uygulanmaz. Muhakeme hukuku yönünden zevcenin kocası lehine şahitliği geçersizdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “zvc” md.; Müsned, III, 245; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, II, 18; Ahmed b. Muhammed el-Feyyûmî, el-Miśbâĥu’l-münîr, Beyrut 1987, s. 98-99; İbnü’l-Hümâm, Fetĥu’l-ķadîr, III, 188-189; Şemseddin er-Remlî, Nihâyetü’l-muĥtâc, Beyrut 1404/1984, VI, 180, 184-185, 228, 334-335; Buhûtî, Keşşâfü’l-ķınâǾ, V, 128; Muhammed b. Ahmed ed-Desûkī, Ĥâşiye Ǿale’ş-Şerĥi’l-kebîr, Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), II, 302; Hilmi Ergüney, Türk Hukukunda Lügat ve Istılahlar, İstanbul 1973, s. 501-502; “Zevce”, Mv.F, XXIV, 60-66.

Mehmet Boynukalın