ZENGİBAR

Doğu Afrika’da ada ve burada XVIII-XX. yüzyıllarda hüküm süren sultanlık.

I. TARİH

II. ÜLKEDE İSLÂMİYET

Doğu Afrika sahiline yakın Tanzanya açıklarında Unguja (Zengibar) ve Pemba adlı iki büyük ada ile çevredeki küçük adalardan oluşur. Aslı Farsça olan Zengibâr’a (zenciler sahili) Arapça’da Zencibâr (Berrü’z-Zenc),


Avrupa dillerinde Zanzibar denilir. İngiliz sömürgeciliği döneminde koptuğu kara tarafına 1964’te yeniden bağlanan Zengibar, Pemba adası ve etrafındaki küçük adalarla birlikte halen idarî bakımdan Federal Tanzanya Devleti’nin bir kısmını teşkil eden otonom bir bölgedir. Bu adalardan Tumbatu dışındakiler meskûn değildir ve yalnız balıkçılarla turistlerin uğradığı yerlerdir. Kuzeyden güneye uzunluğu 108 kilometreyi aşan, batıdan doğuya genişliği en fazla 45 kilometreyi bulan Unguja, Tanzanya sahilinin 37 km. açığında yer alır. Zengibar’ın yüzölçümü 2650 km², nüfusu 2002 sayımında 981.754 idi. 2012 yılında nüfus 1.200.000’i geçmiştir ve çoğunluğu Unguja adasında yaşamaktadır. Unguja’nın merkezi olan başşehir Zengibar (403.670) dışında diğer önemli şehirleri Pemba adasında merkez Chake Chake (42.200), Wete (32.600) ve Mkoani’dir (20.000). Ülke üçü Unguja ve ikisi Pemba’da olmak üzere beş idarî bölgeye, her bölge de ikişer ile ayrılmıştır. Zengibar ve Pemba adalarında yerli Bantu kökenliler ve Arap yarımadasından gelen Araplar’ın yanında, X. yüzyılın ikinci yarısında maiyetiyle birlikte İran’dan bölgeye göç eden Hasan b. Ali eş-Şîrâzî’ye nisbetle Şîrâzîler diye anılan grup, Endonezya ve Hindistan’dan gelen çok farklı etnik unsurlardan meydana gelen güçlü bir melez nüfus yaşamaktadır. Yerliler Araplar’dan daha önce adaya yerleştiği ve İslâm’ı kabul ettiği için onlarla rahat anlaşıp birlikte yaşamıştır. İçlerinden kültür seviyesi yüksek olanlara “ustaarabu” (Arap medeniyetine mensup olan) denilmekteydi. İranlılar’ın İslâm’dan önce bölgeye gelip yerleştiklerine dair bilgiler mevcuttur. Hintliler’in bu adalarda XVI. yüzyıldaki Portekiz işgalinden önce de varlıkları bilinmektedir. Uman Sultanlığı devlet merkezini 1840’ta Zengibar’a taşıyınca Hindistan bölgesinden çok sayıda müslüman ve Hindu tüccar buraya gelip yerleşti. XVI. yüzyılda Portekizliler’in hıristiyan Habeş Krallığı’nı desteklemek maksadıyla geldikleri dönemde müslüman Harar Emîri Ahmed Gran’a yardıma gelen Hadramutlu Şâtirî ve Cemâlülleyl ailelerine mensup Araplar daha sonra Doğu Afrika sahillerini ve aralarında Zengibar’ın da bulunduğu adaları yurt edindiler. Yerli kadınlarla evlenip birbirlerine kaynaştıkları gibi Sevâhilî dilini de konuşma dili olarak benimsediler. Bû Saîd hânedanı 1840 yılında pâyitahtı Zengibar’a taşıyınca Arap yarımadasının farklı bölgelerinden çok sayıda Arap buraya göç edip verimli araziler elde etti. Adalarda başlangıçta Araplar önemli bir nüfusa sahipken Şîrâzîler denilen melez toplum, âzatlı köleler ve kıtadan devamlı getirilen Afrika kökenlilerin sayısının giderek artmasıyla çoğunluk konumlarını kaybettiler. 1948’de Zengibar ve Pemba’nın toplam nüfusu 264.162 kişiydi, bunun 44.560’ı (% 16,9) Arap asıllı idi. 148.400’ü Şîrâzî, 51.460’ı Afrika yerlisi, 15.211’i Hintli, 3267’si Komorlu, 296 Avrupalı ve diğer milletlerden 287 kişi yaşamaktaydı. 1964 yılındaki darbe sırasında Arap nüfusun önemli bir kısmı katledildi veya ülkeyi terketti (aş.bk.). Zengibar’da halkın geçiminde eskiden olduğu gibi yine karanfil, hindistan cevizi, tarçın, biber gibi baharat ağırlıklı yer tutmaktadır, son yıllarda turizm de önemli gelir kaynakları arasına girmiştir.

I. TARİH Milâttan sonra 50 yılında yazılan The Periplus Maris Erythraei adlı kitapta (Princeton 1966) ada Menuthias olarak isimlendirilir, Pemba veya Mafia adasından bahsedilirken Zengibarlılar yerli idarecilerinin emri altında “uzun bir adada yaşayanlar” diye anılır. VIII. yüzyıla kadar bazı Yunan ve Latin kaynaklarında yer alan “zenc” kelimesi gibi yüzeysel bir adlandırma dışında bu ada topluluğuyla ilgili bilgiye rastlanmamaktadır. Mısırlılar’ın milâttan 2000 yıl kadar önce Doğu Afrika sahilleriyle ilgilendikleri ve Kızıldeniz üzerinden buraya ticaret gemileri gönderdikleri bilinmektedir. IV. yüzyıldan itibaren Sâsânîler’in de bu sahillere ulaştıkları ve özellikle Yemen’de hâkimiyet kurduktan sonra bölgeye karşı ilgi duydukları anlaşılmaktadır. İslâm öncesi dönemde Araplar ticaret amacıyla Doğu Afrika sahillerine gitmiş ve bazıları buralara yerleşip yerli halkla kaynaşmıştır. Sevâhilî dilinde yazılan ve 1810’da bir nüshasına ulaşılan Pate Tarihi ve Lamu Tarihi’ndeki bilgilere göre müslümanlar ilk defa, Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân’ın (685-705) Doğu Afrika’da bir emirlik kurmaya niyet etmesi üzerine gelmişlerdi. Abdülmelik b. Mervân, Uman’da Ezd kabilesinden Süleyman ve Saîd el-Cülendî kardeşler kumandasında buraya yolladığı Araplar’a Pate, Melindi, Zengibar, Mombasa, Lamu ve Kilve şehirlerini tesis ettirmiştir. Diğer bazı kaynaklara göre ise bu şehirlerin halkı, Emevî Valisi Haccâc b. Yûsuf’tan kaçarak buralara sığınan Hâricîler’den olup artan Emevî baskısından kurtulmak istemişlerdi (Semîha İbrâhim Muhammed, s. 38). Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd döneminde (786-809) Pemba ve Zengibar dahil diğer adalarda da çok sayıda şehir kurulduğu yönünde rivayetler mevcuttur. Zengibar şehrinde VIII ve IX. yüzyıllara ait biri taş, diğeri ahşap iki cami kalıntısı üzerine X. yüzyılda inşa edilen ve XX. yüzyıldaki arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan yetmiş kişilik cami sadece Doğu Afrika’da değil bütün Sahrâaltı Afrikası’nda inşa edilen en eski tarihli eserdir. 1865’te Unguja Ukuu merkezindeki kazılarda bulunan dinarlardan bir tanesi milâdî 797 yılına aittir.

Doğu Afrika’ya müslümanların ikinci önemli göçü 957 yılında Hasan b. Ali eş-Şîrâzî’nin İran’dan oğulları ve maiyetiyle birlikte bölgeye gelmesiyle başladı. Şîrâzî, deniz yoluyla Tanzanya’nın güneyinde Kilve’ye giderek orayı merkez edindi. Daha sonra Zengibar ve Pemba dahil Mozambik kıyısındaki Süfâle’ye kadar sahildeki bütün adaları kendisine bağladı. Söz konusu sultanlık (Devletü’z-Zenc) Afrika’nın bu bölgesindeki müslümanların kurduğu ilk devlet olarak gösterilmekte ve Zengibarlılar da kökenlerini bu döneme kadar götürmektedir. Yâkūt, Zenc kralının ikametgâhı olan Lencûye adlı büyük bir adadan söz eder ki (MuǾcemü’l-büldân, V, 27) bu yer Sevâhilî dilinde bugün dahi Unguja denilen Zengibar adasıdır. XVI. yüzyılda kaleme alınan Kitâbü’s-Selve fî aħbâri Kilve adlı esere göre Kilve’ye ilk gelenler Şîrâzîler olup buraya hükmedenler arasında çıkan mücadeleler neticesinde onlardan birinin Zengibar’a giderek orada kendi devletini kurduğu ve zaman zaman onunla Kilve hâkimi arasında çekişmeler olduğu kaydedilir (Saîd b. Ali el-Mugīrî, s. 107-108, 116, 125-126). Zengibar’ın güneyindeki Kizimkazi’de bulunan 1 Zilhicce 500 (24 Temmuz 1107) tarihli kitâbe ve mihrap burada bir caminin varlığını göstermekte, mahallî sözlü tarih bilgileri ve bulunan diğer taş kitâbelerden hareketle Kizimkazi’de bir sultanlığın hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Müslümanların bölgeye üçüncü büyük göçü, Uman taraflarından gelen Süleyman b. Süleyman b. Muzaffer en-Nebhânî öncülüğünde XIII. yüzyılın başında gerçekleşti. Önce Pate adasına gelen Süleyman’ın buranın İshak adlı emîrinin kızıyla evlendikten sonra taht kendisine bırakılınca giderek güçlendirdiği Benî Nebhân hânedanı bir süre bütün Doğu Afrika’ya hükmetti. Araplar’ın bölgeye ilgisi aralıksız devam etti ve sonraki asırlar boyunca hemen her ada müstakil bir hânedana dönüştü. Ardından burada Portekizliler etkili olmaya başladı.


Portekiz dönemi hakkında Zengibar kaynaklarında yeterli bilgi bulunmazken sömürge kaynakları oldukça zengin bilgiler içerir. Vasco da Gama 1499’da Hindistan’dan dönerken Zengibar’a da uğramıştı. Avrupalılar’ın bu ilk temasından dört yıl sonra Portekiz donanmasının adayı işgal ettiği, 1528’de Nuno da Cunho’nun donanmasının buraya uğradığı kaydedilmekteyse de bunların adada kalıcı bir ticaret noktası kurup kurmadıkları bilinmemektedir. 1530 yılında Rui Lourenço Ravasco adayı abluka altına alarak bombalayınca Zengibar 130, Kilve 1000 ve Pate adası 100 miskal haraç ödemeyi kabul etti. XVI. yüzyılın sonunda Hint Okyanusu’ndaki donanmanın komutanı Francisco d’Almeida’nın kumandanlarından Joao Homere, Zengibar’ı kesin olarak işgal etti. Bazı Portekizliler adada yaşamaya başladı ve kumaş, inci, demir, fildişi, amber ticaretiyle uğraştı. Portekiz sömürgeciliği döneminde adaya birçok meyve ağacı dikildi. Portekizliler bir dönem Hint Okyanusu’nda kendi dillerini Arap harfleriyle yazıp ortak bir dil oluştursalar da bu dil İngilizce’nin bölgede hâkimiyet kurmasıyla ortadan kalktı. Portekiz istilâsının nihayet bulduğu 1698’de Zengibar, Fâtıma bint Yûsuf el-Alevî tarafından yönetiliyordu. Bu hükümdarın yerine oğlu Hasan geçti ve adadaki tarihî şehri imar etti.

Arap yarımadasında Hâricîler’le Emevîler arasında başlayan mücadele ardından başka bölgelere de geçti. Erken dönemde Güney Arabistan’da İbâzîliği yayan Cülendâ b. Mes‘ûd’dan sonra Vâris b. Kâ‘b el-Harûsî ve Gassân b. Abdullah el-Yahmedî’nin imâmeti zamanında (IX. yüzyıl) Uman, İbâzıyye davetinin merkezi haline geldi. Bir süre Doğu Afrika sahillerine de hükmeden Nebhânîler’in ardından Ya‘rubîler’den Nâsır b. Mürşid, Rustâk’ta İbâzıyye imamı seçilerek (1024/1615 veya 1034/1624) Ya‘rubîler (Yeâribe) hânedanını kurdu; Uman’da iktidarını kuvvetlendirirken deniz ticaretine önem verdi. Hint Okyanusu sahillerinde etkinliğini arttırdı. Ancak 1702-1728 yıllarında kabileler arasında devam eden iç savaşlar sonrasında Ya‘rubî hânedanı zayıfladı, Doğu Afrika’daki nüfuzu da bundan olumsuz yönde etkilendi ve Maskat ile Zengibar arasındaki irtibat koptu. Nâsır’ın halefi I. Sultan b. Seyf (1640-1680) Pemba ve Zengibar adalarını Portekiz istilâsından kurtarmak için girişimlerde bulunduysa da başarısız kaldı. Fakat oğlu I. Seyf b. Sultan zamanında (1692-1711) Mombasa, Kilve ve Pemba’nın Portekizliler’den alınmasıyla müslümanların Doğu Afrika’daki en kalıcı ve en uzun ömürlü iktidarlarının yolu açıldı. Ardından Zengibar, Ya‘rubîler ile XVII. yüzyılın sonlarından 1837 yılına kadar Mombasa’da hâkim olan Basra körfezi ve Uman asıllı Mezrûîler arasındaki hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Bir taraftan rakip hânedanlarla mücadele diğer taraftan kendi içlerindeki hâkimiyet mücadelesi Ya‘rubîler’i zayıflattı; nihayet II. Seyf b. Sultan’ın ölümü üzerine Suhâr valisi olan damadı Bû Saîd ailesinden Ahmed b. Saîd, Uman sultanlığına geldi (1156/1743) ve Ya‘rubîler hânedanı ortadan kalktı.

Bû Saîd hânedanının kurucusu Ahmed b. Saîd, Doğu Afrika ile kopan bağları yeniden kurmaya çalıştı. Uman’da İranlılar’a karşı verdiği mücadelede Osmanlı Devleti tarafından desteklendi. Onun torunları Saîd b. Sultan ve kardeşi Sâlim Uman’ı birlikte yönettikleri dönemde hânedanın hâkimiyetini Afrika sınırlarına kadar genişlettiler. Sâlim 1821’de ölünce devleti tek başına yöneten Saîd, zamanını Maskat ile sultanlığın Doğu Afrika’daki merkezi Zengibar arasında geçirmek durumunda kaldı. Nihayet 1837’de Mombasa’yı ele geçirip Mezrûî hânedanını yıktıktan sonra Zengibar’a yerleşti. Böylece bölge tarihinde büyük önem taşıyan ve sınırları kuzeyde Mogadişu’dan güneyde bugünkü Tanzanya’ya ulaşan, kıyıya yakın Lamu, Pate ve Pemba adalarını da içine alan Zengibar Sultanlığı meydana geldi. Saîd b. Sultan bölge üzerinde siyasî ve ticarî emelleri olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve diğer ülkelerle antlaşmalar yaparak ülkede istikrar ve refahı sağladı. Zengibar, Doğu Afrika’nın başlıca ticaret merkezi haline geldi. Ülkesi için önemli bir ekonomik kaynak olan köle ticaretinin yasaklanması konusunda İngiltere’nin baskılarına karşı koyamadıysa da bu yasağın uygulanmasını uzun bir zamana yayarak fildişi ve kereste ticareti, bugün de önemini koruyan karanfil üretimi gibi diğer bazı kaynaklar buldu. Saîd’in ardından yerine geçen oğlu Mâcid b. Saîd ile Maskat’taki kardeşi Süveynî arasındaki hâkimiyet mücadelesi, İngilizler’in araya girmesiyle Uman Sultanlığı’nın iki kardeş arasında bölünmesiyle sonuçlandı (1861); bu durum ertesi yıl bir İngiliz-Fransız deklarasyonuyla tanındı. Mâcid, babasının köle ticaretini yasaklayan ferman ve antlaşmalarını iptal etmek istediyse de Batılılar’ın tepkileri üzerine bunu başaramadı. Mâcid’in ölümü üzerine, daha önce ona karşı Süveynî ile birlikte mücadele veren ve Bombay’a sürgüne gönderilen (1859) kardeşi Bergaş tahta geçti (1870-1888). Batılı ülkelerin, köle ticaretini tamamen yasaklama bahanesiyle uluslar arası baskıları arttırarak Zengibar ve çevresini abluka altına alıp bölgedeki toprakları hâkimiyet alanlarına katmaya başladıkları bu dönemde Osmanlı Devleti de Zengibar’la ilgilenmeye çalıştı. Bergaş b. Saîd’in 1878’de hac için Hicaz’a gideceği haberleri ulaşınca II. Abdülhamid, Hicaz valisine sultanın en iyi şekilde ağırlanması için tâlimat verdi ve birinci dereceden Mecidiye nişanı gönderdi. Ancak Bergaş hacca gidemeyince Hicaz vilâyetinin önde gelen memurlarından Emin Bey geçici elçi olarak tayin edilip nişan kendisine ulaştırıldı. Bergaş’tan sonra oğlu Halîfe tahta geçti; II. Abdülhamid, Şükrü Bey’i elçi göndererek tebriklerini bildirdi (1889). II. Abdülhamid aynı yıl Zengibar hakkında gerekli bilgilerin


edinilmesi için Beyrut Ticaret Mahkemesi reisi Abdülkadir Efendi’yi Zengibar’a yolladı. Batılı devletlerin büyük rahatsızlık duyduğu Osmanlılar’ın bu ilgi ve desteği sınırlı kalırken Zengibar ve çevresinde Almanya, Fransa ve İngiltere’nin nüfuzu giderek arttı. Zengibar Sultanlığı’nın hâkimiyet alanı daraldı; bu süreç nihayet, 1890’da Almanya ile İngiltere arasında imzalanan Helgoland-Zanzibar Antlaşması’yla Zengibar’ın İngiliz sömürge yönetiminin merkezi yapılmasıyla sonuçlandı.

XVI ve XVII. yüzyıllarda Portekiz sömürgesi olan Zengibar böylece iç işlerinde bağımsız kalmakla birlikte dış işlerinde yetkileri elinden alınarak İngiltere’nin himayesine bırakıldı. 1892’de General Lyold Mathews buraya yönetici tayin edildi. Bergaş’ın ardından yerine kardeşi Halîfe b. Saîd (1888-1890) ve ardından bir diğer kardeşi Ali b. Saîd (1890-1893), onun da ölümü üzerine yeğeni Hamed b. Süveynî (1893-1896) geçti. Hamed b. Süveynî ölünce Hâlid b. Bergaş sarayı ele geçirip tahta oturmak istedi. Bu gelişmeyi çıkarlarına uygun bulmayan ve Bergaş’ın yeğeni Hamûd b. Muhammed’i sultan yapmak isteyen İngiltere ile Hâlid arasında ciddi bir deniz savaşı ihtimali doğdu; İngilizler’in açtığı ateşle Beytülhakim Sarayı yıkıldı. Bunun üzerine Hâlid bir gün önce oturduğu tahtından ayrılıp Alman konsolosluğuna sığındı. Hamûd b. Muhammed (1896-1902) tahta oturdu ve yeni barış antlaşmasını imzaladı. İngilizler onun oğullarından Ali’yi Londra’ya götürerek eğitimini İngiltere’de almasını sağladılar. Babasının ölümünden sonra tahta geçen Ali b. Hamûd, Batı geleneklerini adalara getirmeye çalıştı. 1907’de İstanbul’u ziyaret etti. 1911’de tahttan feragat edip 1918’de Paris’te ölünce bu şehirde Pere-Lachaise Mezarlığı’nda Osmanlılar’a tahsis edilen kısma defnedildi. İngilizler 1913’te Zengibar’ı tamamen sömürge haline getirdiler. Bu dönemde Zengibar Sultanlığı’nı temsil eden son üç hânedan mensubundan Süveynî’nin torunu Halîfe b. Harûb (1911-1960), Bû Saîd ailesi adına tahtta en uzun süreli kalan sultan oldu. Vefatının ardından sultan olan Abdullah b. Halîfe üç yıl, son sultan olarak tahta geçen oğlu Cemşîd b. Abdullah ise 12 Ocak 1964 tarihindeki darbeyle tahtından indirilinceye kadar Zengibar’da bu sultanlığı temsil etti (ayrıca bk. BÛ SAÎD HÂNEDANI).

Zengibar’da İngiliz yönetimine karşı ilk siyasî yapılanmalar üyelerinin çoğu Arap kökenli olan Arap Derneği ile (Arab Association, 1901) başladı. Sayıca az olmakla birlikte ekonomik bakımdan gittikçe güçlenen Hintliler 1914’te Hint Derneği’ni (Indian Association) kurdular. Afrika yerlileri ve Şîrâzîler daha geç tarihlerde dernek kurabildiler. 1934’te Afrika Derneği (African Association), 1939’da Şîrâzî Derneği (Shirazi Association) faaliyete geçti. 1955’te Zengibar Sultanı Tebaası Millî Partisi (National Party of the Subjects of the Sultan of Zanzibar) teşkil edildiyse de bir yıl içinde Arap Derneği’ne üye kişilerin eline geçti ve 1956’da Zengibar Millî Partisi (Zanzibar National Party) adını aldı. 1957’deki seçimlerde Afrikalı yerlilerle Şîrâzîler bir araya gelip Afro-Şîrâzî Partisi (Afro-Shirazi Party) adıyla bir siyasî hareket oluşturdular. Fakat Arap Derneği finans kaynakları ve yetişmiş eleman bakımından daha güçlü olduğu için seçimleri Zengibar Millî Partisi kazandı. Bu arada Pemba adasında Zengibar ve Pemba Halk Partisi (Zanzibar and Pemba People’s Party) yeni bir siyasal yapılanma olarak yerini aldı. Sömürge karşıtı hareketler giderek arttı. 1963’teki ikinci seçimde Afro-Şîrâzî Partisi % 54 oy almakla birlikte sadece on üç milletvekili çıkarabildi; buna karşılık toplam % 46 oy alan partilerden Zengibar Millî Partisi on iki ve Zengibar ve Pemba Halk Partisi altı milletvekiliği kazandı, ikisi anlaşıp on sekiz milletvekiliyle koalisyon hükümeti kurdu. Bu arada Abdurrahman Muhammed, Babu Ümmet Partisi’ni (Ummah Party) kurdu. Zengibar Sultanlığı 10 Aralık 1963 tarihinde, monarşiye dayalı anayasasıyla bağımsızlığını kazanmasının üzerinden henüz bir ay geçmişken, 12 Ocak 1964’te muhalefetteki Afro-Şîrâzî Partisi’nin Pemba adasındaki sekreteri, Ugandalı hıristiyan John Okello adlı eski bir polis memurunun öncülüğünde gerçekleştirilen ihtilâlle yıkıldı. Sultan Cemşîd b. Abdullah ve Başbakan Muhammed Shamte Hamadi Seyyid adayı terketti, Zengibar’ın önde gelen şahsiyetleri öldürüldü, Araplar büyük bir katliama uğradı. Köylerinin tamamı yıkıldı, asırlardır burada yaşayan halk adalardan Uman’a gitmek üzere kovuldu. Evleri, iş yerleri yağmalanıp bütün mallarına el konuldu. Bütün araziler devletleştirilerek 27.000 hektar halka dağıtıldı. Böylece 200 yıllık Umanlı Araplar’ın hâkimiyetine tamamen son verilmiş oldu. Baskılarla Zengibar’ı terke zorlanan Araplar’ın sayısı 15.000’i geçti. Adalarda bütün zorluklara rağmen 25.000-27.000 arasında bir Arap nüfus kaldı.

Bu ihtilâl sultanlığa muhalif olanları iktidara taşıdı ve 12 Ocak 1964 tarihinde Zengibar Halk Cumhuriyeti ilân edildi. Ümmet Partisi’nin desteğini alan Afro-Şîrâzî Partisi Başkanı Abeid (Obeid) Amani Karume (Ubeyd Emânî Kerûmî) Zengibar İhtilâl Meclisi


başkanı oldu. Ardından ülkenin adı Zengibar ve Pemba Halk Cumhuriyeti şeklinde değiştirildi ve Kerûmî devlet başkanı seçildi. Zengibar Millî Partisi ve Zengibar-Pemba Halk Partisi’nin faaliyetleri yasaklandı. Zengibar İngiliz nüfuz alanından çıkarılıp komünist bir rejim getirildi. Yeni rejim Çin, Doğu Almanya, Kuzey Kore ve Sovyetler Birliği tarafından desteklendi, yardım ve danışmanlar gönderildi. İngiltere de darbe hükümetini bir ay sonra resmen tanıdı. Ubeyd Kerûmî kısa zaman içinde Tanganyika ile birlik kurma girişimini başlattı. 26 Nisan 1964 tarihinde Zengibar ile Tanganyika arasında yapılan görüşmeler neticesinde birleşme kararı alındı ve yeni devlete Tanganyika-Zengibar Birleşik Cumhuriyeti adı verildi. Aynı yılın 29 Ekim günü ülkenin adı Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti oldu. Böylece Zengibar dış ilişkilerinde Dârüsselâm’a bağlandı, iç işlerinde serbest kaldı. 7 Nisan 1972 tarihinde Ubeyd Kerûmî bir suikast sonucu öldürüldü. 1977’de Tanzanya’da yeni anayasa hazırlandı, Zengibar’da 1964 darbesi sonrasında ilk defa seçimler yapıldı. İkinci devlet başkanı Aboud Jumbe döneminde (1979-1984) Zengibar da kendi müstakil anayasasını 1979’da hazırladı. Zengibar’ın bağımsızlığı yolunda çıkan olayları engelleyemediği için 1984’te istifa etmek zorunda kaldı. Yerine geçen Ali Hasan Mwinyi 1,5 yıl Zengibar’ı idare etti. Tanganyika tarafının devlet başkanı Julius Kamborage Nyerere’ye yakın bir isim olarak yardımcılığını kabul etti ve onun 1985’te çekilmesinin ardından yerini alarak Birleşik Tanzanya devlet başkanlığı görevini yürüttü. Zengibar’da İdris Abdul (1985-1990), 1990’da tek parti döneminin son seçimlerini ve 1995’te yapılan çok partili seçimleri kazanan Salmin Sâlmîn Âmûr (Amour) devlet başkanı olarak görev yaptılar. İhtilâlin tesiri son yıllarda tamamen ortadan kalktığı için Arap ülkelerinin Zengibar’a ilgisi arttı. Sâlmîn Âmûr 1991’de Uman’ı ziyaret edip 1964 olaylarından dolayı özür diledi. Başta Uman olmak üzere Suudi Arabistan, Küveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen, Zengibar’la diplomatik ilişkilerini geliştirdi. Katı laikçi anlayışının yumuşaması, Sosyalist çizginin zayıflaması ve en önemlisi Arap düşmanlığının son bulmasının ardından Umanlılar’dan adaya geri dönüp yerleşenler oldu. Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Zengibar’ın 1 Kasım 2010 tarihinden itibaren başkanı Ali Muhammed Shein’dir. Zengibar’da Devrim Partisi (Chama Cha Mapinduzi) ve Birleşik Sivil Cephe (Civic United Front) adlı iki siyasî parti arasında rekabet yaşanmaktadır.

II. ÜLKEDE İSLÂMİYET İslâmiyet Doğu Afrika’da, ticarî faaliyetler ve Arap yarımadasının yanında İran’dan ve diğer bölgelerde baskı gören Şiî ve Hâricî grupların göçleri vasıtasıyla yayıldı, Zengibar ve çevresi bunda merkezî rol oynadı. Bû Saîd hânedanından Saîd b. Sultan, Zengibar adasını devletin merkezi yapınca mensup bulunduğu Hâricîliğin İbâzıyye kolu burada yayılma imkânı buldu. Saîd b. Sultan ve oğlu Mâcid b. Saîd zamanında başkadılık yapan Muhammed b. Ali el-Münzirî ve ondan sonra kadılık makamına gelen oğlu Ali b. Muhammed el-Münzirî (1866-1925), Bergaş b. Saîd zamanında kadı ve müftü olan Yûsuf b. Nâsır el-Harûsî tanınmış İbâzî âlimleridir. Sultan Bergaş’ın özel ilgisini kazanan bir İbâzî âlimi de Ali b. Hamîs el-Bervânî’dir. 1841-1870 yıllarında kadılık yapan Şâfiî âlimi Muhyiddin b. Şeyh b. Abdullah el-Kahtânî aynı zamanda bir şair olup bölgeyi XIX. yüzyılın ortalarında gezen İngiliz seyyahı Sir Richard Francis Burton kendisini ziyaretinde ilmine hayran kalmıştı. Saîd b. Sultan ve oğlu Mâcid b. Saîd zamanında Zengibar’da kadılık yapan bir Şâfiî âlimi de Komor’da doğup orada yetişen Ahmed b. Saîd el-Alevî’dir.

Zengibar’ın önde gelen Hadramut asıllı Şâfiî âlimlerinden Ahmed b. Ebû Bekir b. Sümeyt (ö. 1925), Sultan Bergaş zamanında Zengibar’da iki yıl kadılık görevinde bulunduktan sonra İstanbul’a gitti ve orada yine Hadramut asıllı Fâzıl Paşa diye tanınan Seyyid Fazl b. Alevî b. Sehl’den ders aldı. Bir süre Ezher’de de öğrenim gördükten ve hac farîzasını ifa ettikten sonra Zengibar’a döndü, hayatının sonuna kadar kadılık görevini yürüttü. Abdülazîz b. Abdülganî el-Gānî el-Emevî (ö. 1896) ilk defa Saîd b. Sultan döneminde Kilve’ye kadı tayin edildi, ardından bu görevi Zengibar’da sürdürdü. Oğlu Burhân b. Abdülazîz el-Emevî ve aynı aileden Tâhir b. Ebû Bekir el-Emevî de Zengibar’da kadılık yapmış âlimlerdir. Mekke, Medine ve Hadramut gibi pek çok yere seyahat edip otuz beş icâzetnâme alan Şeyh Abdullah b. Muhammed Bâ Kesîr, İbn Sümeyt gibi Aleviyye tarikatına mensuptu. Daha sonra yetişen âlimler arasında Ebû Bekir b. Abdullah b. Muhammed Bâ Kesîr, Şeyh Muhammed Ömer el-Kâtibu ve Şeyh Abdullah Sâlih el-Fârisî anılabilir. Son ikisi 1952’de eğitime başlayan Müslüman Akademisi’nde (Academie Musulman) müdürlük yaptı.

1964’te devlet başkanlığına gelen Ubeyd Kerûmî döneminde adadaki müslüman toplumun ileri gelenlerine baskı uygulandı, tasavvufî gelenek ve İslâmî eğitim büyük bir kesintiye uğradı. Daha sonraki dönemde dinî hayatta yeniden canlanma gözlendi. Ülkedeki müslümanlar adına Tanzanya Camiler Meclisi (Baraza la Misikiti wa Tanzania) kuruldu. Tarikatlar yanında İslâm dünyasının diğer bölgelerinden esinlenen hareketler etkinlik sağladı. 1993 yılı Ocak ayında Zengibar, İslâm Konferansı Teşkilâtı’na üye ilân edildiyse de bunun anayasaya aykırılığı ileri sürüldü ve aynı yılın ağustos ayında üyelikten çekildi.

Zengibar ve Pemba adalarındaki müslümanların oranı % 95’i geçmekte olup geriye kalanı bölgede bir buçuk asırdır faaliyet gösteren misyonerlerin gayretleriyle Hıristiyanlığa geçenlerden meydana gelir. Zengibar’da çoğunluğu oluşturan Sünnîler’den Şâfiîler, onlardan daha az oranda Hanefîler ve Hanbelîler, ayrıca Şiîler ve İbâzîler vardır. Şâfiî mezhebi Yemen’in Hadramut bölgesinden gelen Araplar, Hanefî mezhebi Hint göçmenleri, Hanbelî mezhebi de Suudi Arabistan’dan gelenler vasıtasıyla yayılmıştır. Şiîler İran ve Körfez bölgesinden gelenlerdir. İbn Battûta’nın bölgeyi gezdiği XIV. yüzyılın başında en yaygın mezhep Şâfiîlik’ti. İbâziyye, Zengibar Sultanlığı’nda sadece yöneticiler ve onlara yakın seçkin zümre


arasında yaygın bir mezhepti ve halk arasında fazla mensubu yoktu. Sultanlar mezhep inançlarını burada yaymak için özel gayret göstermediler. Hatta hânedan mensuplarının bir kısmı Şâfiîler’le birlikte hareket etmekten çekinmedi. Sultan Bergaş dönemi hariç Zengibar’da Sünnî-İbâzî gerginliği yaşanmadı. Sultan Bergaş sadece diğer mezheplerden müslümanlara değil hıristiyanlara karşı da hoşgörülü olmakla birlikte Şeyh Ali b. Hamîs el-Bervânî, İbâzîliği terkedip bütün akrabasıyla Sünnîliği benimseyince ona ağır baskı uyguladı. 1964 yılına gelindiğinde bütün Zengibar nüfusunun sadece % 6’sına tekabül eden 6000 kişi İbâzî idi ve yapılan darbe doğrudan, çoğu Unguja’nın kırsal kesimlerinde yaşayan bu İbâzîler’i hedef aldı. Binlercesi öldürülürken hayatta kalabilenler Uman’a göçtü. Kalanlar da Sünnîler’e karışıp onların camilerinde beraber ibadet etmeye başladı.

Bû Saîd hânedanının idaresinde sömürge güçlerine karşı önemli bir halk gücü teşkil eden Kādiriyye ve Şâzeliyye tarikatları bu adalarda ve nüfuzları altındaki diğer bölgelerde yaygınlaştı. Kādirîlik, Somali’nin güneyindeki Berâve şehrinden Kādiriyye’nin Üveysiyye kolunun kurucusu Şeyh Üveys b. Muhammed’in (ö. 1909) Sultan Bergaş’ın daveti üzerine yaygınlaştı ve Zengibar tarikatın Somali dışındaki en önemli merkezi haline geldi. Berâveli Şeyh Seyyid Ömer Kulleteyn, Zengibar’da birçok kişinin ihtidâsına vesile oldu. Adada Şeyh Üveys kadar meşhur olan Berâveli ikinci şahsiyet de fakih ve kadı Şeyh Abdülazîz b. Abdülganî el-Gānî el-Emevî olup ilk defa Saîd b. Sultan zamanında Kilve’ye kadı tayin edildi, ardından bu görevi Zengibar’da sürdürdü. Şâzeliyye’nin Yeşrutiyye kolu, ıslah hareketi mensuplarının ve Fransız sömürge idaresinin baskılarından kurtulmak için 1886’da Büyük Komor’dan Zengibar’a gelen Hadramutlu Muhammed Ma‘rûf b. Şeyh Ahmed b. Ebû Bekir vasıtasıyla ve daha çok Komor asıllılar arasında yayılmaya başladı. Yeşrutiyye Komor adaları, Mozambik, Madagaskar ve Zengibar’da da yayıldı. Muhammed Ma‘rûf çok sayıda dinî eser yazan mânevî önderlerden biridir. 2006’da yapılan bir araştırmada Zengibar’da 130 zâviye tesbit edilmiş olup bunların 107’si Kādiriyye’ye aittir (listesi için bk. Chiaki, I/1 [2007], s. 139).

Zengibar adasındaki camilerin günümüzde ayakta kalan en eski tarihlisi 1766 yılına aittir ve aynı dönemde yapılan başka bir cami daha vardır. 1830-1840 yıllarında üç, 1850-1890 arasında yirmi yedi yeni cami yapıldı. 1866’da Şiîler’e ait üç cami, XX. yüzyılın başında on ikisi İbâzîler’e, diğerleri Hadramutlu Sünnî Araplar’a ve Sevâhilî tüccarlara ait toplam kırk sekiz cami mevcuttu. Bugün Zengibar ve Pemba adalarında elli bir cami bulunmaktadır. 1870’te 250 kadarı Hanefî olan Hintliler’in kendi camileri ve diğer dinî müesseseleri olmakla birlikte Şâfiîler’le de ortak kullandıkları yerler vardı. Çok kalabalık olan Hintli Şiîler İsmâilî, Bohrâ, Gucerâtlı Hoca ve Ağa Han koluna mensuptu. Bunların bir kısmı zamanla Bahreyn ve İran asıllı İmâmiyye Şîası’na mensup olanlarla irtibatlarını arttırarak onların tarafına geçti.

Zengibar ve Pemba’da eğitim özellikle kırsal kesimde Sevâhilî dilinde “chuo” denen ve geleneksel din eğitimi verilen Kur’an okulları ile başlardı. Dört-yedi yaş arasındaki çocuklar ilkokul süresince sabahları Kur’an okuluna, ardından laik okula devam ederlerdi. Kur’an okullarında aynı zamanda çocukların sosyalleşmesi sağlanırdı. Ayrıca medrese denilen okullarda Kur’an eğitimiyle birlikte matematik, fen bilimleri, Arapça ve İngilizce gibi dersler vardı. İlk defa 1900’lü yılların başında açılan bu okulların modernleşmesi 1980’li yıllarda başladı. 1964 ihtilâlinden sonra Kur’ân-ı Kerîm dersi veren kurumlar eğitim sistemi dışına atıldı. 1982’de eğitim bütün ülke çocukları için mecburi kılındı. Zengibar’da yüksek din öğretimi için ilk defa 1952’de Müslüman Akademisi açıldı; akademi sadece bu adalarda değil bütün Doğu Afrika’nın her tarafından gençleri buraya çekmekteydi. 1964’te eğitimine ara vermek zorunda kaldıysa da ardından İslâmî İlimler Yüksek Okulu (Islamic College) adıyla yeniden açıldı. Mezunlarının bir kısmı Yüksek Öğretmen Okulu’na (Teacher Training College) devam ederek laik okul öğretmeni yetişirken çoğunluk Kur’an okullarında öğretmenlik yaptı. 1 Mart 1967 tarihinde eğitime açılan Medresetü’n-nûr bölgenin en önemli eğitim kurumlarından olup 1994’te yeniden düzenlendi. Zengibar adasında 2000 yılına gelindiğinde 207’si devlet, 118’i özel olmak üzere 325 okul mevcuttu. Yüksek öğretimde ise 1999’da başşehirde Zengibar Devlet Üniversitesi (The State University of Zanzibar) açıldı. 2004 yılında 948 öğrencisi bulunuyordu. Doğu Afrika’daki en yaygın dil olan Sevâhilî ve aynı isimle temsil edilen toplum genelde adını aldığı sahil şeridinde yaygındır. Zengibar’da doğduğu söylenen bu dil adada Kiswahili diye anılır. Ana kaynağı Bantu dili olup yoğun biçimde Arapça’dan ve az miktarda Farsça’dan etkilenmiştir. Klasik şiirde Arapça kelimelerin oranı % 70’lere, yazı dilinde % 25’e, konuşmada % 20 seviyesine kadar çıkmaktadır. Ayrıca ticaret, denizcilik ve idarî alanda kullanılan epeyce Farsça asıllı kelime bulunmaktadır (bk. SEVÂHİLÎ).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, İrade-Dahiliye, nr. 1306, 87811; BA, Y.A. HUS, nr. 160/30, nr. 221/30; BA, Ayniyat-Arabistan Defteri, nr. 875, s. 127; BA, Y.MTV, nr. 33/111; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), V, 27; N. R. Bennett, A History of the Arab State of Zanzibar, London 1978; Ahmed Hamoud al-Maamiry, Omani Sultans in Zanzibar (1832-1964), New Delhi 1988; Zanzibar under Colonial Rule (ed. Abdul Sherif-Ed Ferguson), London 1991; Zanzibar aujourd’hui (ed. Colette Le Cour Grandmaison-A. Crozon), Paris 1998; Semîha İbrâhim Muhammed, Devletü Zencibâri’l-ĥadîŝe fî Ǿahdi’s-Sulŧân SaǾîd b. Sulŧân, Bingazi 2000; Saîd b. Ali el-Mugīrî, Cüheynetü’l-aħbâr fî târîħi Zencibâr (nşr. M. Ali es-Suleybî), Maskat 1422/2001; A. K. Bang, “Intellectuals and Civil Servants: Early 20th Century Zanzibar ǾUlamāǿ and the Colonial State”, Islam in East Africa: New Sources (ed. B. S. Amoretti), Roma 2001, s. 59-98; Abdülvehhâb b. Sâlih Bâ Baîr, “Devru ǾArabi ǾUmân fî naķli’l-ĥađâre ve’ş-şeķāfeti’l-ǾArabiyyeti’l-İslâmiyye fî bilâdi Zencibâr ve bilâdi’s-sâĥili’l-İfrîķī”, Mecelletü’l-buĥûŝ ve’d-dirâsâti’l-ǾArabiyye, sy. 20, Kahire 1992, s. 85-103; Bünyân Suûd Türkî, “eś-ŚırâǾ Ǿale’s-sulŧa fî Salŧanati Zencibâr el-ǾArabiyye fi’l-Ǿuķūdi’l-aħîre mine’l-ķarni’t-tâsiǾ Ǿaşer el-mîlâdî”, el-Mecelletü’l-ǾArabiyye li’l-Ǿulûmi’l-insâniyye, XIII/50, Küveyt 1995, s. 58-99; Abdurrahman b. Ali es-Südeys, “el-ǾAlâķāt beyne’l-ǾUmân ve Zencibâr”, ed-Dâre, XXV/2, Riyad 1999, s. 181-222; Fujii Chiaki, “Data on Zawiyas in Contemporary Zanzibar”, Kyoto Bulletin of Islamic Area Studies, I/1, Kyoto 2007, s. 135-149; A. Grohmann, “Zengibar”, İA, XIII, 532-533; Alice Werner, “Zengibar”, a.e., XIII, 533-535; C. F. Beckingham, “Bū SaǾīd”, EI² (Fr.), I, 1321-1322; G. S. P. Freeman-Grenville, “MazrūǾī”, a.e., VI, 954-957; a.mlf., “Zanғјibār”, a.e., XI, 484-488; G. R. Smith, “YaǾrubids”, a.e., XI, 317; J. O. Voll, “Zanғјibār”, a.e., XI, 488.

Ahmet Kavas