ZÂVİL

(زاول)

Türk mûsikisinde bir birleşik makam.

Rast perdesinde karar eden birleşik makamlardan biri olup inici bir seyir karakterine sahiptir. Dizisi, rast perdesindeki inici çârgâh dizisine seyrin ortasında ve sonunda nikriz makam dizisinin eklenmesinden meydana gelmiştir. Rast perdesindeki inici çârgâh dizisi mâhur makamını oluşturduğundan zâvil makamının, mâhur makamının seyrine ortada ve sonda nikriz makamı dizisinin ilâvesiyle teşekkül ettiği de söylenebilir. Ancak nikriz geçkisinin seyrin başında olamayacağını özellikle belirtmek gerekir.

Zâvil makamı seyir esnasında yapılması gereken en doğru hareket, mâhur makamı ile başlayıp ortalara doğru nikriz dizisine geçilmesi sonunda yine mâhur dizisiyle karar verilmesidir. Bununla beraber nikriz dizisi veya beşlisiyle karar verilen eserler çoğunluktadır. Kısaca zâvil makamının karar sırasında nikriz geçkisi yapan mâhur makamından ibaret olduğu söylenebilir. Zâvil makamının aslını teşkil eden mâhur makamı basit-şed mâhur makamı olabileceği gibi birleşik mâhur makamı da olabilir. Bu takdirde birleşik mâhuru meydana getiren diziler de seyre katılacaktır ki bu durum formun büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Makamın birinci mertebe güçlüsü gerdâniye perdesi olup bu perde üzerinde çârgâh çeşnisiyle makamın yarım kararı yapılır. Çünkü mâhur makamının güçlüsü de bu perde ve bu çeşnidir. İkinci mertebe güçlüsü nevâ perdesidir ve bu perdede de çârgâh veya rast çeşnisiyle asma kararlar yapılır.

Makamın asma kararları mâhur ve nikriz makamlarının asma kararlarıdır. Bunlar, birinci mertebe güçlü gerdâniye perdesindeki yarım karardan sonra nevâda çârgâhlı ve rastlı, bûselikte kürdili, dügâhta bûselikli; nikriz geçkisinde ise hüseynîde uşşaklı, nevâda rastlı nîm-hicaz ve dik kürdîde çeşnisiz, dügâhta hicazlı asma kararlardır. Zâvil makamının donanımına mâhur gibi sadece fa için küçük mücennep diyezi konulur ve gerekli değişiklikler eser


içinde gösterilir. Makamı meydana getiren dizi seslerinin adları pestten tize doğru şöyledir: Mâhur dizisi: Rast, dügâh, bûselik, çârgâh, nevâ, hüseynî, mâhur ve gerdâniye. Genişlemiş bölgenin sesleri ise gerdâniye, muhayyer, tiz bûselik, tiz çârgâh ve tiz nevâdır. Nikriz dizisi: Rast, dügâh, dik kürdî, nîm-hicaz, nevâ, hüseynî, eviç ve gerdâniye.

Makamın yedeni kullanılan şekle göre değişir. Eser mâhur dizisiyle karar ediyorsa portenin birinci aralığındaki küçük mücennep diyezli fa (geveşt), nikriz dizisi veya beşlisiyle karar ediyorsa bakiye diyezli fa (ırak) perdesidir. Bu makamdaki eserlerin çoğu nikrizle karar ettiğine göre yedenin ırak perdesi olduğu da söylenebilir. Zâvil makamının genişlemesi, mâhur makamında olduğu gibi rasttaki çârgâh beşlisinin simetrik olarak tiz durak gerdâniye üzerine göçürülmesiyle yapılır. Makamın inici bir seyir takip etmesi ve seyre tiz durak gerdâniye perdesi civarından başlaması göz önüne alındığında esasen seyrin girişinde bu bölgeye ihtiyaç vardır. Zâvil makamının seyrine -yukarıda değinildiği gibi- mâhur makamı ile ve tiz durak gerdâniye perdesi civarından başlanır. Bu şekilde başlanmamışsa hemen gerdâniye civarına yönelinir. Bu tiz bölgede karışık gezinildikten sonra güçlü gerdâniyede çârgâhlı yarım karar yapılarak orta bölgenin seslerine geçilir; mâhur ve nikriz dizileriyle gerekli asma kararlar da yapılır. Bu bölgede karışık seyredildikten sonra ya mâhur dizisi veya nikriz dizisiyle yahut nikriz beşlisiyle rast perdesinde yedenli tam karar yapılır.

Zeki Mehmed Ağa’nın ağır hafif usulünde peşrevi ile Muallim İsmâil Hakkı Bey’in devr-i kebîr usulünde peşrevi ve saz semâisi; III. Selim’in ağır çenber usulünde, “Bezm-i âlemde meserret bana cânân iledir” mısraıyla başlayan bestesiyle, “Olmuş nişân-ı tîr-i mahabbet civân iken” mısraıyla başlayan yürük semâisi; Suyolcuzâde Sâlih Efendi’nin ağır aksak semâi usulünde, “Ey şâh-ı melek sen gibi irfan bulunur mu?”, Hacı Faik Bey’in aksak usulünde, “Ayrılık düştü dil-i nâlânıma”, Medenî Aziz Efendi’nin düyek usulünde, “Görmüş değil mislin felek”, Muallim İsmâil Hakkı Bey’in müsemmen usulünde, “Dûş-i derd-i aşk olan bî-çâre dil feryâd eder” mısraıyla başlayan şarkıları; Hacı Nâfiz Bey’in sofyan usulünde, “Yâr yüreğim yar gör ki neler var”; Muallim İsmâil Hakkı Bey’in düyek usulünde, “Gavs-i aktâb-ı velâyet Hazreti Abdülkādir” mısraıyla başlayan ilâhileri bu makamın örnekleri arasındadır. Cinuçen Tanrıkorur zâvil-aşiran adıyla bir makam terkip etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Seydî, el-Matla‘, TSMK, III. Ahmed, nr. 3459, vr. 14b; Kantemiroğlu, Kitâbü İlmi’l-mûsîkî alâ vechi’l-hurûfât: Mûsikîyi Harflerle Tesbît ve İcrâ İlminin Kitabı (nşr. Yalçın Tura), İstanbul 2001, I, 152-153, 155; Hâşim Bey, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1280, s. 26-27; Tanbûrî Cemil Bey, Rehber-i Mûsikî, İstanbul 1321, s. 96; Abdülbâki Nâsır Dede, Tedkîk u Tahkîk (nşr. Yalçın Tura), İstanbul 2006, s. 52; Suphi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Musikisi, İstanbul 1933, I, 199, 236; Hüseyin Sâdeddin Arel, Türk Mûsıkîsi Nazariyatı Dersleri (haz. Onur Akdoğu), Ankara 1991, s. 209-210; İsmail Hakkı Özkan, Türk Mûsikîsi Nazariyatı ve Usûlleri Kudüm Velveleleri, İstanbul 2006, s. 442-444.

İsmail Hakkı Özkan