ZÂHİR el-FÂTIMÎ

(الظاهر الفاطمي)

Ebü’l-Hasen Alî b. el-Hâkim-Biemrillâh el-Mansûr b. el-Azîz-Billâh Nizâr el-Fâtımî

(ö. 427/1036)

Fâtımî Halifesi (1021-1036).

10 Ramazan 395’te (20 Haziran 1005) Kahire’de doğdu. Babası Hâkim-Biemril-lâh’ın 27 Şevval 411’de (13 Şubat 1021) öldürülmesi üzerine onun kız kardeşi Sittülmülk, Hâkim’in veliahdı, amcasının oğlu ve Dımaşk Valisi Ebü’l-Kāsım Abdürrahîm (Abdurrahman) b. İlyâs’ın yerine halifenin oğlu Ali’yi Zâhir-Lii‘zâzidînillâh lakabıyla halife ilân ettirdi (10 Zilhicce 411/27 Mart 1021). Zâhir halifeliğinin ilk yıllarında akıllı ve iyi bir idareci olan halası Sittülmülk’ün vesâyetinde kaldı. Sittülmülk, Hâkim’in öldürüldüğü günlerde devlet bürokrasisinin önemli yerlerinde bulunan şahsiyetlere maddî destek sağlayarak onlardan gelmesi muhtemel muhalefeti engelledi, askerlere para dağıtıp onları da memnun etti; Veliaht Ebü’l-Kāsım’ı bir hile ile Suriye’den Mısır’a getirterek öldürttü (Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, s. 368). Ardından Hâkim-Biemrillâh’ın katili olduğunu iddia ettiği, Kütâme şeyhlerinden ve ordu kumandanlarından Seyfüddevle Hüseyin b. Devvâs’ı katlettirdi (İbnü’l-Cevzî, XV, 142-143). İlk zamanlar kendisinden faydalandığı Hatîrülmülk Ebü’l-Hüseyin Ammâr b. Muhammed’i de ortadan kaldırdıktan sonra ülke yönetimine tek başına hâkim oldu. Hâkim-Biemrillâh’tan beri Bizans İmparatoru II. Basileios ile süregelen anlaşmazlıklara son vermek isteyen Sittülmülk, barış görüşmelerini yeniden başlattı. Ancak onun 11 Zilkade 413’te (5 Şubat 1023) ölümüyle bu teşebbüs sonuçsuz kaldı. Sittilmülk’ten sonra iktidarı 418’de (1027) vezir tayin edilen Necîbüddevle Ebü’l-Kāsım Ali b. Ahmed el-Cercerâî ele geçirdi (Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, s. 379). Cercerâî, genç halifeyi devre dışı bırakıp kendileriyle birlikte hareket ettiği birkaç


üst düzey yetkilinin yardımıyla ülkeyi yönetmek arzusundaydı (Makrîzî, İttiǾâžü’l-ĥunefâǿ, II, 148).

415 (1024-25) yılında Mısır’da şiddetli bir kıtlık başladı. Birkaç yıl süren kıtlık ülkeyi ekonomik krize sürükledi; başşehir Kahire ve ülkenin diğer yerlerinde salgın hastalıklar ve ayaklanmalar görüldü. Bu sırada Fâtımî yönetimi bir kere daha Sünnîler’e karşı baskıları arttırdı ve bütün Mâlikî fakihlerini ülkeden sürüp Kādî Nu‘mân ve Ya‘kūb b. Killis’in eserleri vasıtasıyla İsmâilî öğretiyi güçlendirmeye çalıştı (a.g.e., II, 175). Halife Zâhir döneminde doğuya gönderilen dâîler, Irak’ta Türk askerlerinin Büveyhî Emîri Celâlüddevle zamanında çıkardığı karışıklıklardan da faydalanarak belirli oranda başarı kazandılarsa da Gazneli hâkimiyetindeki topraklarda aynı başarıyı gösteremediler. Zâhir, Gazneli Sultan Mahmud’a değerli hediyelerle hil‘at yollayıp onu kendine tâbi olmaya davet etti ve adına hutbe okutmasını istedi. Ancak Sultan Mahmud, hediyeleri Abbâsî Halifesi Kādir-Billâh’a göndererek Zâhir’e bir çeşit protesto gösterisinde bulundu. Halife Zâhir döneminde Suriye’deki Fâtımî varlığı Filistin’deki Benî Tay Emîri Hassân b. Müferric b. Dağfel el-Cerrâhî, Kelb kabilesi emîri Sinân b. Ulyân ve Kuzey Suriye’deki Mirdâsî Emîri Sâlih b. Mirdâs el-Kilâbî’nin ittifakı neticesinde tehlikeye girdi. Müttefikler Fâtımî ordusunu Askalân’da yendiler. Ancak Sinân b. Ulyân’ın ölümünden sonra Kelb kabilesinin Fâtımî tarafına geçmesinin ardından Türk asıllı Anuş Tegin ed-Dizberî’nin yönettiği Fâtımî ordusu Taberiye yakınlarındaki Ukhuvâne’de müttefik kuvvetlerini mağlûp etti (420/1029). Sâlih b. Mirdâs savaş meydanında öldürüldü, Hassân b. Müferric’de askerleriyle birlikte Bizans’a sığındı (Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, s. 411-412; İbnü’l-Kalânisî, s. 73-74).

Öte yandan Fâtımîler’le Bizans İmparatorluğu arasındaki anlaşmazlıklara son vermek isteyen Zâhir, Bizans İmparatorluğu ile ittifak yapmayı düşünüyordu. Böylece hem müttefik düşmanlara karşı destek sağlayacak hem de İstanbul’dan rahatça buğday ithal edebilecekti. Neticede Zâhir ile VIII. Konstantinos arasında barış antlaşması imzalandı (418/1027). Buna göre Bizans hâkimiyetindeki topraklarda hutbe sadece Fâtımî halifesi adına okunacak İstanbul’daki cami ibadete açılacaktı. Buna karşılık Kudüs’teki Kumâme (Kıyâme) Kilisesi ile Mısır’daki kiliseler tekrar faaliyete geçirilecek, hıristiyan hükümdarlar buraya para ve malzeme gönderebilecek, Hâkim zamanında zorla müslüman yapılan hıristiyanlar da dinlerine dönebilecekti (Makrîzî, İttiǾâžü’l-ĥunefâǿ, II, 176). Ancak daha sonra Fâtımîler’le Bizans arasındaki ilişkiler, Fâtımîler’in Suriye’nin kuzeyine doğru yayılmaya başlaması yüzünden gerginleşmeye başladı. Ardından Bizans İmparatoru III. Romanos büyük bir ordu ile Suriye seferine çıktıysa da mağlûp olarak ülkesine döndü (421/1030, Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, s. 414). Bu yenilgi üzerine Bizans imparatoru, Suriye’deki emîrleri Fâtımî Devleti’ne karşı kışkırttı ve bazı yerleri ele geçirdi. İki taraf arasında savaş sırasında elçiler vasıtasıyla üç buçuk yıla yakın barış görüşmeleri sürdürüldü, ancak anlaşma Zâhir’in ölümünden sonra imzalanabildi (429/1037-38). Halife Zâhir, yakalandığı istiskā (hydropisie) yahut veba sebebiyle 15 Şâban 427’de (13 Haziran 1036) Kahire’nin dışında Büstânüddekke denilen yerde öldü. On beş yıl dokuz ay halifelik yapan Zâhir’in vefatı üzerine Vezir Cercerâî veliaht oğlu Ebû Temîm Meadd’i el-Müstansır-Billâh unvanı ile halife ilân etti. Zâhir hoş görülü, akıllı, yumuşak huylu, izlediği siyasetle zimmîlerin sevgisini kazanmış bir halife idi. Onun döneminde dinî hoşgörü yayılmış ve babasının döneminde uygulamaya konulan şarkı dinleme yasağı ve kadınların sokağa çıkması gibi yasaklar kaldırılmıştır. Zâhir tarafından Kantara mevkiinde yaptırılan Lü’lüe Köşkü (Kulesi), Fâtımîler döneminde Mısır’da inşa edilen en güzel yapılardan biridir. Halife ayrıca, depremde zarar gören Mescid-i Aksâ’yı ve 407’de (1016) yıkılmış olan Kubbetü’s-sahre’yi yeniden inşa ettirmiştir. Zâhir-Lii‘zâzidînillâh’a ait bir tırâzın dört parçası Kahire Methafü’l-fenni’l-İslâmî’de teşhir edilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, Târîħ (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Trablus 1990, tür.yer.; İbnü’l-Kalânisî, Târîħu Dımaşķ (Amedroz), s. 72-74, 80, 83-84; İbnü’l Cevzî, el-Muntažam (Atâ), XV, 142-143, 164, 171, 255; Ali b. Zâfir, Aħbârü’d-düveli’l-münķatıǾa (nşr. A. Ferré), Kahire 1972, s. 63-66; İbn Hammâd es-Sanhâcî, Aħbâru mülûki Benî ǾUbeyd ve sîretühüm (nşr. Tihâmî Nakra-Abdülhalîm Uveys), Riyad 1980, s. 103; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, IX, tür.yer.; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 407-408; İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-dürer, VI, 272, 313-314, 316, 322, 324, 326, 339; Makrîzî, İttiǾâžü’l-ĥunefâǿ (nşr. Cemâleddin eş-Şeyyâl-M. Hilmî M. Ahmed), Kahire 1416/1996, II, tür.yer.; a.mlf., el-Ħıŧaŧ (nşr. Eymen Fuâd Seyyid), London 2002, II, 189-194, 394, 562; İbn İyâs, BedâǿiǾu’z-zühûr, I/1, s. 211-214; S. Lane-Poole, History of Egypt in the Middle Ages, London 1901, s. 134-136; Hasan İbrâhim Hasan, Târîħu’d-devleti’l-Fâŧımîyye, Kahire 1981, tür.yer.; De Lacy O’Leary, A Short History of the Fatimid Khalifate, Delhi 1987, s. 189-192; Leila S. al-Imad, The Fatimid Vizierate: 969-1172, Berlin 1990, s. 197-224; Yaacov Lev, State and Society in Fatimid Egypt, Leiden 1991, bk. İndeks; Ârif Tâmir, Târîħu’l İsmâǾiliyye, London 1991, III, 129-143; Eymen Fuâd Seyyid, ed-Devletü’l-Fâŧımiyye fî Mıśr, Beyrut 1996, s. 181-186; Farhad Daftary, Muhalif İslâmın 1400. Yılında İsmâilîler (trc. Ercüment Özkaya), Ankara 2001, s. 236-237; M. Süheyl Takkūş, Târîħu’l-Fâŧımiyyîn fî şimâli İfrîķıyye ve Mıśr ve Bilâdi’ş-Şâm, Beyrut 1422/2001, s. 311-328; Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, İstanbul 2010, s. 153-162; M. Abd al-Azîz Marzûk, “Four Dated Tiraz Fabrics of the Fatimid Khalif az-Zâhir”, KOr., II (1955), s. 45-51; Th. Bianquis, “al-Zāhir Li-IǾzāz Dīn Allāh”, EI² (İng.), XI, 391-392.

Murat Öztürk