YÛSUF EFENDİ, İmam

(ö. 1057/1647)

İmâm-ı sultânî, şair ve bestekâr.

994 (1586) yılında Şam’da doğdu. Şâmî Yûsuf olarak da anılır. Dedesinin hatiplik yaptığı Sukayfe Camii’ne nisbetle Sukayfî diye de tanınır. Şeceresi Yûsuf b. Ebü’l-Feth b. Mansûr b. Abdurrahman’dır. Şam’daki Ümeyye Camii’nde dersiâm Hasan Bûrînî’den çeşitli ilimleri tahsil edip Halvetiyye-Cemâliyye’den Assâliyye’nin kurucusu Ahmed b. Ali el-Assâlî’ye intisap etti ve ondan tasavvuf terbiyesi aldı. Şam’da Sultan Selim (Selimiye) Camii’nde bir süre hatiplik yaptıktan sonra gittiği İstanbul’da sesinin güzelliği ve Kur’an okuyuşundaki zarafetiyle tanındı. II. Osman onu kendisine imam tayin etti. 1031 (1622) yılında II. Osman’ın öldürülmesinin ardından Şam’a dönerek Sultan Selim Camii’nde imamlık yapmaya başladı. Ayrıca Selimiye Medresesi’nde ders verdi. 1044’te (1634) Evliyâzâde Mehmed Efendi’nin hastalanması üzerine IV. Murad’ın hünkâr imamlığına tayin edildi. Daha sonra kendisine Mihaliç ve Kirmasti kazaları arpalık olarak verildi. IV. Murad’ın Revan ve Bağdat seferlerine katılan Yûsuf Efendi padişahın ölümü sırasında başında Kur’an okudu. Şevval 1049’da (Şubat 1640) Sultan İbrâhim’in tahta geçmesinin ardından imamlık görevinden azledildiyse de Safer 1056’da (Mart-Nisan 1646) tekrar aynı göreve getirildi. Şehzade Mehmed’le (IV.) kardeşleri Şehzade Süleyman (II.), Şehzade Ahmed (II.) ve Şehzade Selim’e hocalık yaptı. Şehzade hocası olduğundan kendisine Rumeli kazaskerliği pâyesi verildi. Şehzade Mehmed’in padişahlığından 16 ay önce Safer 1057’de (Mart 1647) vefat etti ve Karacaahmet Tekkesi yakınlarına defnedildi. Şair Sâdî Efendi onun oğludur.

Evliya Çelebi, Yûsuf Efendi’nin kendisine hocalık yaptığını ve kırâat-i seb‘ayı Yâsîn-i şerif’e kadar ondan okuduğunu belirtir; ayrıca Şehzade Mehmed’in doğumunu anlatırken Yûsuf Efendi’den de söz eder. Buna göre Sultan İbrâhim, Mehmed doğmadan önce, bir erkek evlâdı olursa doğduğu gün ilk defa gördüğü kimsenin adını oğluna vereceğini söyler. Yûsuf Efendi sabah namazına geldiği sırada Mehmed’in doğumu müjdelenince Sultan İbrâhim şehzadenin ismini Yûsuf koyduğunu belirtir ve çocuğun kulağına Yûsuf Efendi ezan okur. Ancak yedi saat sonra padişaha Yûsuf’un kul ismi olduğu söylenince şehzadeye Mehmed adı verilir. Yûsuf Efendi, Kādî İyâz’ın eş-Şifâǿ adlı eserini ve Muhibbüddin el-Ulvânî’nin el-Manžûmetü’l-Muĥibbiyye’sini (Şerĥu ǾUmdeti’l-ĥükkâm) şerhetmiştir. Arapça şiirler yazan Yûsuf Efendi bunlardan birkaçını bestelemiştir. Yakın dostu Şehâbeddin el-Hafâcî bu şiirlerin bir kısmını biyografisinde kaydetmekte (Ħabâya’z-zevâyâ, s. 233-247; ayrıca bk. Muhibbî, IV, 495-499), Brockelmann da onun bir kasidesine ait yazmanın mevcudiyetini haber vermektedir (GAL, II, 355). Yûsuf Efendi’nin, “Rabbi salli ale’t-tihâmî” mısraıyla başlayan çârgâh, “Ve’ktidâî li’n-nebiyyi’l-hâdî” mısraıyla başlayan dügâh-hüseynî makamındaki tesbihlerini Sadettin Nüzhet Ergun eserinde kaydetmiş, ancak bunların notaları günümüze ulaşmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Şehâbeddin el-Hafâcî, Ħabâya’z-zevâyâ fîmâ fi’r-ricâl mine’l-beķāyâ (nşr. Mehmet Mesut Ergin), Ankara 2008, s. 232-247; Evliya Çelebi, Seyahatnâme (nşr. Orhan Şaik Gökyay), İstanbul 1996, I, 114; a.e. (Dağlı), VI, 81; Muhibbî, Ħulâśatü’l-eŝer, IV, 493-500; Naîmâ, Târih (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, II, 818, 940-941; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, III, 135-136; Sicill-i Osmânî, IV, 656; Sadettin Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1942, I, 32, 68-69; Brockelmann, GAL, II, 355; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 566; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), VIII, 245; İhsân bint Saîd Hulûsî, AǾlâmü’l-fikr fî Dımaşķ beyne’l-ķarneyni’l-evvel ve’ŝ-ŝânî Ǿaşer li’l-hicre, Dımaşk 1414/1994, s. 418-419; Erdoğan Karataş, XVIII. Yüzyıla Ait Bir El Yazması Mecmûada Dinî Musiki Güfteleri (yüksek lisans tezi, 1995), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 45-53.

Mehmet Nuri Uygun