VİRÂNÎ
(ويرانى)
Alevî-Bektaşî şairi.
Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Abdülbaki Gölpınarlı’nın Alevî-Bektâşî Nefesleri adlı eserinde Virânî’nin 1587-1628 yılları arasında yaşayan Şah Abbas’la görüştüğünü kaydetmesinden hareketle onun XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığı söylenebilir. Eğriboz adasında doğduğu, bir süre Necef’te kaldığı, Hz. Ali Türbesi’nde türbedarlık yaptığı, Anadolu’ya ve Balkanlar’a seyahat ettiği, Bulgaristan’da Demir Baba Tekkesi postnişininden icâzet aldığı ve diğer Bektaşî tekkelerini ziyaret ettiği, Otman Baba’ya giderken Filibe Karlova/Karlıova’da Hâfızzâde Türbesi yanında vefat ettiği ve orada gömüldüğü yolunda bir rivayet aktarılır (Noyan, IV, 536, 541). Gölpınarlı ise Bektaşî geleneğinde Virânî’nin ölmeyip “sır olduğu” şeklinde bir inancın yaşadığını, Necef Bektaşî Dergâhı’nda üstünde taç bulunan bir sütunun Virânî’nin sır olduğu
mekân kabul edilerek ziyaret edildiğini nakleder. Aslen Nusayrî olan Virânî’nin daha sonra Bektaşîliğe, Alîilâhîliğe (Aliyyullāhîlik) ve Hurûfîliğe meylettiği söylenir. Besim Atalay bu görüşe katılarak Virânî’nin (Viran Abdal) Fazlullah Esterâbâdî, Mîr Fâzıl Ali el-A‘lâ, Seyyid Nesîmî, Abdülmecîd b. Firişte, Seyyid Şemseddin, Muhyiddin Abdal gibi önemli Hurûfîler arasında yer aldığını belirtmektedir (Bektaşîlik ve Edebiyatı, s. 39). Virânî’nin Balım Sultan’ın halifelerinden Kızıl Veli’ye/Deli’ye (Seyyid Ali Sultan) bir methiye yazması Balım Sultan’a intisap ettiğini doğrulamaktadır. Virânî, Alevî-Bektaşîler’in yedi şairinin (âşık) yedincisidir (diğerleri Nesîmî, Fuzûlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yemînî).
300 kadar şiirini aruz vezniyle yazdığı dikkate alınırsa Virânî’nin belli bir eğitim gördüğü söylenebilir. Ayrıca şiirlerinden dinî-tasavvufî bilgiye sahip bulunduğu anlaşılır. Samimi ve heyecanlı bir Ehl-i beyt muhibbi olan şairin divanındaki birkaç şiiri dışında bütün şiirleri Hz. Ali, on iki imamla tarikat ve Alevî-Bektaşî uluları hakkındadır. Koşma biçimindeki az sayıda şiiri yanında aruzla kaleme aldığı birkaç şiirinde dörtlük nazım birimini, “Esedullah’tır o” başlığını taşıyan şiirinde terciibend şeklini kullanmıştır. Diğer şiirlerinin tamamı uzunluklarından dolayı gazelden çok kasideyi andırmaktadır. Virânî aruzla rahatlıkla yazabilen vasat bir şair olup en etkili araç kabul ettiği şiirlerini inancını yaymak amacıyla kaleme almıştır.
Virânî’nin divanı dışında asıl adı İlm-i Câvidân olan, Virânî Baba Risâlesi, Buyruk ve Fakrnâme isimleriyle de anılan bir eseri daha vardır. Bu eserin temel konularını Fâtiha sûresinin tefsiri, Ehl-i beyt, dört kapı kırk makam, tasavvufî kavramlar, âdâb ve erkân teşkil etmektedir. Eserde en çok Bektaşîliğin âdâb ve erkânına ve şeriat kapısında şart olan ibadetlere yer verilmiştir. Dinî tahsilin bilgi vermesi yanında ikna edici ve dini sevdirici olması gerektiği üzerinde duran Virânî tâliplerin duygu ve davranışlarının kaynağına inilerek onların bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. Virânî nasihat dinlemeyen, âdâb ve erkâna uymayanların zulmette kalacağını söylemekte, tâliplerin mânevî yetenekleriyle birlikte nefsânî zayıflıklarını ve şeytanî duygularını keşfetmelerini sağlayacak ifadelere yer vermektedir. İlm-i Câvidân’da mevcut görüşlerinde İslâm’ın temel kaynaklarından hareket eden Virânî tarihî şahsiyetleri örnek göstermiş, soru-cevap metodundan ve benzetmelerden faydalanmış, inanç, ibadet ve ahlâk konularında önemli sayılabilecek görüşler ortaya koymuştur. Eserin Anadolu’da şahıs ellerinde bazı yazma nüshalarının bulunduğu sanılmaktadır (İlm-i Câvidân, haz. Osman Eğri, s. 20-21). İlm-i Câvidân ile Virânî’nin bazı şiirleri Nazm u Nesr-i Hazret-i Vîrânî Baba adıyla basılmış (Kahire 1290, taşbaskı), divanını önce Mehmed Halid Bayrı neşretmiş (İstanbul 1959), ardından her iki eser Adil Ali Atalay Vaktidolu tarafından birlikte yayımlanmıştır (bk. bibl.). Osman Eğri tıpkı basımı ve geniş bir incelemeyle birlikte İlm-i Câvidânı’ı günümüz Türkçe’sine aktarmıştır (bk. bibl.). Perihan Kaya da risâlenin dil özellikleri üzerine yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2009, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
BİBLİYOGRAFYA:
Virânî, İlm-i Câvidân, Turan Saltık - Eyüp Öztürk özel kitaplığı; a.e. (haz. Osman Eğri), Ankara 2008; Âşık Viranî Divanı (haz. M. Halid Bayrı), İstanbul 1959, hazırlayanın önsözü, s. 5-18; Viranî Divanı ve Risalesi (Buyruğu) (der. Adil Ali Atalay Vaktidolu), İstanbul 1998; Hacı Bektâş-ı Velî, Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye (trc. Davut Duman), Ankara 2004, s. 8, 15, 39, 48; Demir Baba Vilâyetnamesi (haz. Bedri Noyan), İstanbul 1976, tür.yer.; Belîğ, Güldeste, s. 16, 20; Besim Atalay, Bektaşîlik ve Edebiyatı, İstanbul 1340, s. 39; Sadettin Nüzhet [Ergun], Bektaşî Şairleri, İstanbul 1930, s. 404-408; a.mlf., Bektaşî Şairleri ve Nefesleri: Bektaşî Edebiyatı Antolojisi, İstanbul 1944, s. 214; Abdülbâki Gölpınarlı, Alevî-Bektaşî Nefesleri, İstanbul 1992, s. 20; Bedri Noyan, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, Ankara 2001, IV, 536-541; Ahmet Yaşar Ocak, Tarihten Teolojiye: İslâm İnançlarında Hz. Ali, Ankara 2005, s. 93-95; Süleyman Zaman, Alevi-Bektaşi Edebiyatında Yedi Ulu Ozan, İstanbul 2009, s. 265-298; Mehmet Atalan, “Vîrânî’nin Fakrnâmesi’nde Mezhebî Unsurlar”, Fırat Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, XV/2, Elazığ 2010, s. 63-77.
Nurettin Albayrak