VEFK

(الوفق)

Harf, rakam, kelime, esmâ-i hüsnâ, âyet ve sûrelerin belli bir düzene göre kareler içine yazılarak bunda bâtınî mânalar arayan bir tılsım türü.

Sözlükte “uyum; uygun, münasip” anlamındaki vefk, harflerin tek olarak veya terkip halinde özelliklerini (havas) konu edinen hurûf ilminin bir koludur ve harf ile rakamların birtakım sihrî anlamlar taşıdığı düşüncesine dayanır; bir tabloda yer alan kare veya dikdörtgen kutucuklar içine belirli zaman ve şartlarda belli kurallarla sayılar, sayı değerindeki harfler, kelimeler ya da hepsinin beraber yazılmasıyla elde edilir. Kaynaklarda vefkin etkili olması için değişik yol ve yöntemlere yer verilir. Bunlar harflerin, rakamların, isimlerin, günlerin sihrî özelliği, vefklerin mertebeleri, sayı ve harflerin tabiatı ve nitelikleri şeklinde özetlenebilir. Sağdan sola, yukarıdan aşağıya veya bir köşeden diğer köşeye kutucuklardaki sayıların toplamı birbirine eşitlendiğinden bu işleme vefk adı verilmiştir. En yaygın olarak 3 × 3, 4 × 4, 5 × 5’li kareler kullanılır. Buna göre kullanılacak kelime veya isimlerin ebced hesabıyla belirlenen rakam değerleri çeşitli sayılara ayrılarak kareler içine yerleştirilir. Sayılar soldan sağa veya yukarıdan aşağıya toplandığında kelimenin sayısal değeri elde edilmelidir. Bu düzenlemeyle vefkin konusu olacak kelime, isim, âyet veya sûrenin sayıların toplamı kadar tekrarlanmasıyla bir gizli gücünün ortaya çıkarıldığı kabul edilir. Bazan rakam yerine harfler kullanılır. Vefk, kareler içine insanların ümit ve isteklerine uygun harfler ve şekiller yazarak dileklere kavuşturma ve kötülüklerden uzaklaştırmaya güç kazanmak için yapılır. Gizli ve gizemli güçleri içerdiğine inanılan vefke büyü bozma, iki kişi arasında aşk ve muhabbet sağlama, eşler arasında sevgiyi arttırma veya nefreti tesis etme, evlenemeyen kızların kısmetini açma, çocukların sebepsiz korkularını önlenme, hastalık veya felâketten kurtulma gibi amaçlarla da başvurulur.

İslâm öncesinde Araplar’ın çok ilgilendiği vefkin İslâm coğrafyasına Hint’ten veya Sâbiîler’den geçtiği tahmin edilmektedir. Kaynaklarda Sâbit b. Kurre’nin vefklere dair bir eserinden söz edilir ve onun dokuz hâneli vefklerle yetinmeyip on altı, yirmi beş, otuz altı ve daha fazla hâneli tabloların nasıl teşkil edileceğini gösterdiği belirtilir. Yahudi Abraham ben Azra’nın Safer haşem adlı eserinde Tanrı’nın adıyla vefk arasında ilişki kurulur. Kur’an ve hadislerde vefk veya onu çağrıştıracak herhangi bir ifade geçmez. İslâm kültüründe vefklerin ilk örneklerine Câbir b. Hayyân ve İhvân-ı Safâ’da rastlanmaktadır. Câbir Kitâbü’l-Mevâzin’inde Belinus’a (Tyanalı Apollonios) atfedilen bir vefkten bahseder; bu vefkin iki bez parçasına yazılıp doğum sancısı çeken kadının ayaklarının altına bağlanması durumunda doğumun kolaylaşacağının ileri sürüldüğünü söyler. İħvân-ı Śafâ Risâleleri’nde dokuz sütunlu dörtgenlere kadar vefklerin oluşturulduğu, vefk tablosunun doldurulmasının satranç taşlarının hareket tarzı ile tasvir edildiği görülür. Daha sonraki dönemlerde Ahmed b. Ali el-Bûnî tarafından kaleme alınan Şemsü’l-maǾârifi’l-kübrâ ile Kitâbü’d-Dürri’l-manžûm fî Ǿilmi’l-evfâķ ve’n-nücûm adlı eserlerde vefk hakkında bilgi verilir. Bûnî’nin eserlerinde dört hâneli vefkler hâkimdir. Bu eserlerdeki yeniliklerden biri de kutucuklara yazılan rakamların artmasıdır. Vefklerde hânelerin doldurulma şartları, hânelerdeki her rakamın aynı miktarla yükseltilmesi veya bir aritmetik seri teşkil edilmesidir. Seyyid Süleyman el-Hüseynî’nin Kenzü’l-ħavâśś’ında özellikle esmâ-i hüsnâ ile yapılan vefk örnekleri yer almaktadır. Gazzâlî, el-Münķıź mine’đ-đalâl adlı eserinde buna benzeyen ve aynı maksatla kullanılan bir vefki filozofları eleştirmek amacıyla tasvir eder. Onunla ilgisi bulunmadığı halde sonradan bu vefk “Gazzâlî Hâtemi” diye anılmıştır.

Vefkler umumiyetle şu şekilde tertip edilir: Yön verici unsur olarak bir kelime,


özellikle de Allah’ın isimlerinden biri sessiz harflerine ayrılarak vefkin üst hânelerine yazılır. Ardından her biri kaydırılıp hânelere yerleştirilir. “el-Vefku’l-harfî” adı verilen bu vefkteki harflerin ebced hesabıyla sayı değerleri söz konusu hânelere yerleştirilmek suretiyle de “el-vefku’l-adedî” elde edilir. Bunların ebceddeki sayı değerleri en üst sıradaki hânelere yazılır. Öteki sıralar diğer rakamlarla doldurulur.

Vefkler felekî, vasatî ve süflî kısımlarına ayrılır. Felekî olduğunda harfî, ulvî, tabiî, ruhanî ve hakikî; vasatî olduğunda lafzî; süflî olduğunda ise rakamî-hattîdir. Tasrif hususiyeti itibariyle vefkler sadece harf ve isimlerle yapılanlar ve harfî ve adedî olanlar diye üçe ayrılır. Birincisine gizli ilim erbabı (erbâb-ı havâfî) ilgi göstermektedir. Eflâtun’a nisbet edilen Ħâfiyetü Eflâŧûn, Semûr el-Hindî’ye nisbet edilen Ħâfiyetü Semûr el-Hindî ve Ca‘fer es-Sâdık’a nisbet edilen el-Ħâfiyetü’l-CaǾferiyye (Kitâbü’l-Cefr) bu türde yazılmış eserlerdir. İkincisine güneş sistemiyle ilgilenenler (erbâb-ı şümûs) alâka duyar. Şemsü’l-maǾârif, Şemsü’l-âfâķ, Kenzü’l-esrâr fî keşfi’l-esrâr gibi eserlerde buna riayet edilmiştir. Daha karmaşık olan üçüncüsüne her iki gruptan bazı kişiler ilgi göstermektedir; ŦavâliǾu’l-eşrâķ fî vażǾi’l-evfâķi’l-Ǿadediyye, Keşfü’l-esrâri’l-ħafiyye fî vażǾi’l-evfâķ gibi eserler bu türde yazılmıştır (Risâle fî haķķı Ǿilmi’l-vefķ, vr. 3-4). Vefki oluşturan karelerin içinde sayılar varsa sayı vefki, harfler varsa harf vefki diye adlandırılır. Yine vefkler her sırasında yer alan kare sayısına göre üçlü, dörtlü, beşli, altılı, yedili şeklinde isimlendirilir. Ayrıca vefklere bulundukları gruba göre toprak, hava, ateş ve su vefki; bağlı oldukları gezegene göre güneş vefki, ay vefki ... diye ad verilir. Vefklerin bunların dışında birçok çeşidi vardır. Üçlü bir vefk karesinin içinde dokuz, dörtlü vefk karesinin içinde on altı, beşli vefk karesinin içinde yirmi beş, altılı vefk karesinin içinde otuz altı ve yedili vefk karesinin içinde kırk dokuz kare bulunur. Amaç doğrultusunda bu vefk kutucuklarının içine yazılan sayı veya harflerin de özel bir yerleştirme düzeni vardır. Bu düzen dileğe göre belirlenir. Meselâ dilek iyilik ya da hayır için tutulmuşsa çift olan sayılar (müzevvecât) veya bunların karşılığı harfler büyük karenin dört köşesindeki küçük karelere yazılır. Amaç kötülük yapmaksa tekler (müfredât) kullanılır. Hem hayır hem şer isteniyorsa her ikisi de kullanılır. Vefklerde kullanılan mürekkep misk ve safranın gül suyu içinde ezilmesiyle yapılır. Bu mürekkep bütün havas yazımlarında aynıdır. Vefk uygulamalarının vazgeçilmez malzemelerinin biri de tütsüdür. Vefkin konusu, hatta vefk yapılacak kişinin yıldızı da bu hususta belirleyicidir. Vefkler genelde kâğıda yazılır. Fakat özel durumlarda demir, taş, cam ve başka malzemeler üzerine de yazılabilir. Önemli olan üzerinde vefk yapılacak malzemenin yeni, temiz ve daha önce kullanılmamış olmasıdır. Üçlü vefkin (müselles) dört köşesindeki harflerin soldan sağa dizilmesiyle oluşan şekle bedûh denir (bk. BEDÛH).

Fal, kehanet, astroloji, matematik ve astronominin verilerinden yararlanılarak yapılan bir tılsım türü olan vefkin temelinde harf ve rakamların özel güçlere ve niteliklere sahip olduğu inancı yatmaktadır. Bu sanal bilgi dalı, mitoloji ve düzenli bilgi öncesine ilişkin bir uygulamadır. Hint, Sumer ve Bâbil toplumları gibi Araplar da halk kültüründe bunu yaşatmıştır. İslâmî dönemde ulemâ cevaz vermese de bu uygulamalar halk arasında devam edegelmiştir. İslâm inancına göre bütün yaratıklar Allah’ın emir ve kanunlarına boyun eğmekte, âlemin işleyişi Cenâb-ı Hakk’ın koyduğu kanunlara göre yürümektedir. Gayb âlemiyle irtibat peygamberler ve onların getirdiği vahiyler yoluyla olmaktadır. Dolayısıyla sünnetullahı göz önünde bulundurmayan bu tür uygulamaların ciddiye alınması ve bu yolla ortaya konan iddiaların onaylanması dinen doğru değildir.

Vefk meselesi dinî literatürde yer almamasına ve din âlimlerince reddedilmesine rağmen folklorda ve halk inançlarında yaşatılmış, konu havas literatüründe yer almış ve bu uygulama devam edegelmiştir. Konuyla ilgili yazılan onlarca eser bulunmaktadır. Örnek olarak Abdülcebbâr el-Harakī’nin Risâle fî aǾdâdi’l-vefķ (et-Telħîś fî Ǿadedi’l-vefķ) (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4843/2), Ebü’l-Vefâ el-Büzcânî’nin Risâle fî terkîbi Ǿadedi’l-vefķ fi’l-murabbaǾât (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4843/3), İmâdüddin Yahyâ b. Ahmed el-Kâşî’nin Risâletü’l-vefķ (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2794/1, 2), Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Risâle fî eşkâli’l-vefķ (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1589), Ebû Abdullah el-Vanî’nin, SâǾatü’ş-şühûr Ǿalâ vefķi’l-bürûc (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 1581) ve Kadızâde Ömer b. Muhammed b. Ömer b. Süleyman Yozgadî’nin Risâle-i Vefk adlı eserleri sayılabilir. Ayrıca müellifi bilinmeyen şu risâleler


de bu konuyla ilgilidir. Risâle fi’l-vefk (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 118, 6467), Vefķu’l-müŝelleŝ ve’l-muħammes (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2265/5), el-Fevâǿidü’l-müteferriķa fi’l-vefķ ve’l-ħavâś (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3671/7), Hâl-i Vasat Vefk-i Muhammesin Târifine Dair Manzûme (Süleymaniye Ktp., Reşid Efendi, nr. 1031-1032); el-İrşâd ilâ vefķi’l-aǾdâd (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4801), Münteħabü künhi’l-murâd fî vefķi’l-aǾdâd (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2801), Risâle fî ĥaķķı Ǿilmi’l-vefķ ve şürûŧihî ve envâǾihî ve ħavâśśih (bk. bibl.), Risâle fî Ǿilmi’l-vefķ (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1863/04), Risâle fi’l-vefķ (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4801/08; Cârullah Efendi, nr. 1539/04; Lâleli, nr. 3720/ 06), Risâle fî vefķi’l-Ǿarażî (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1444/2).

BİBLİYOGRAFYA:

Tehânevî, Keşşâf (Dahrûc), II, 1801; Kāmus Tercümesi, III, 1031-1032; Gazzâlî, el-Münķıź mine’đ-đalâl, Beyrut 1408/1987, s. 85; Ahmed b. Ali el-Bûnî, Şemsü’l-maǾârifi’l-kübrâ, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’s-sekāfiyye), I, 35; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, I, 395; İbn Binti Ebû Saîd, Müstevcibü’l-meĥâmid fî Şerĥi Ħâtemi Ebî Ĥâmid, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5389, vr. 109a-145b; Abdurrahman b. Muhammed el-Bistâmî, Şemsü’l-âfâķ fî Ǿilmi’l-ĥurûf ve’l-evfâķ, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2807, vr. 74a vd.; Deyrebî, Kitâbü’l-Mücerrebât, [baskı yeri ve tarihi yok], s. 41, 78; Yûsuf Muhammed el-Hindî, el-Cevherü’l-ġālî fî ħavâśśi’l-müŝelleŝ li’l-Ġazzâlî, Kahire, ts. (Mektebetü’ş-Şeyh Abdülmün‘im es-Sabrî el-Kütübî), s. 10-38, 44-52; Risâle fî ĥaķķı Ǿilmi’l-vefķ ve şürûŧihî ve envâǾihî ve ħavâśśih, Süleymaniye Ktp., Osman Huldi Öztürkler, nr. 54, vr. 3-9; Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-Ǿulûm, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), II, 79; Seyyid Süleyman el-Hüseynî, Kenzü’l-havâs, İstanbul 1341, s. 5-46; Yusuf Çakar, Gizli İlimler, İstanbul 2005, s. 240-252; J. Ruska, “Vefk”, İA, XIII, 256-258.

İlyas Çelebi