UVEYM b. SÂİDE

(عويم بن ساعدة)

Ebû Abdirrahmân Uveym b. Sâide b. Âiş el-Ensârî (ö. 23/644’ten önce)

Sahâbî.

Milâdî 570-580 yılları arasında Medine’de doğdu. Aslen Kuzey Arabistan’da yaşayan Belî kabilesinden geldiği ve Medine’ye Evs kabilesi boylarından birinin antlaşmalısı (halîf) olarak yerleştiği rivayet edilmişse de Uveym, Kubâ’nın sakinleri Evs kabilesinin Amr b. Avf oğullarındandır. Babası kabilenin ileri gelenlerindendi; annesi aynı kabileden Umeyre bint Sâlim b. Seleme’dir. Mekke’de Hz. Peygamber’le ilk defa görüşüp İslâm’ı kabul eden Medineliler’den birinin Uveym b. Sâide olduğu nakledilir. Vâkıdî’ye göre her iki Akabe biatına katılmış; Mûsâ b. Ukbe, İbn İshak ve Ebû Ma‘şer es-Sindî’ye göre ise yalnız İkinci Akabe Biatı’nda bulunmuş ve Resûl-i Ekrem’i Medine’ye davet ederek onu ölümü pahasına korumaya söz verenler arasında yer almıştır. Medine’de özellikle kendi kabilesinde İslâm’ın yayılması için büyük gayret gösterdi. Hicret sırasında Medine’ye girmeden önce Kubâ’ya inen müslümanları ve ardlarından gelen Resûlullah’ı karşılayan ve ağırlayanların başında gelir. Hz. Peygamber onu bir rivayete göre Ömer, diğer bir rivayete göre Hâtıb b. Ebû Beltea ile kardeş ilân etti. Bedir, Uhud ve Hendek gazveleri başta olmak üzere Resûl-i Ekrem’in bütün seferlerine katıldı ve önemli görevler ifa etti. Resûlullah bir yerde konakladığında çadırının, bir eve girdiğinde o evin kapısında nöbet tutar, sorumsuz ve art niyetli kimselerin onun yanına girip rahatsız etmelerine engel olurdu. 2. yılda (624) yahudi Benî Kaynukā‘ kabilesinin Medine’den sürülmesine karar verilince münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selûl, yahudilerden oluşan bir heyetin başında sürgünü durdurmak amacıyla görüşmek üzere Hz. Peygamber’in yanına geldiğinde kapıda Uveym b. Sâide ile karşılaştı ve onu dikkate almadan içeriye geçmek istedi. Karşısına dikilen Uveym kendisine Resûl-i Ekrem’den izin almadığı takdirde görüşemeyeceğini söyledi. Buna öfkelenen Abdullah zorla içeri girmeye kalkınca mukavemet gösteren Uveym, çıkan arbedede Abdullah’ı başından yaraladı ve onun Resûlullah’ın huzuruna girmesini engelledi (Vâkıdî, I, 178). Uveym, savaşlarda elde edilen ganimetlerin taksimide ve devlet tarafından uygulanan kısas ve ölüm gibi cezaların infazında da görev alırdı. Kur’ân-ı Kerîm’de bahsi geçen, takvâ üzerine kurulu mescidin içinde ve çevresinde bulunup temizlenmeyi sevdiği belirtilen insanların (et-Tevbe 9/108) Kubâlılar olduğu nakledilmiş, Uveym b. Sâide’nin bunların içinde yer aldığı özellikle belirtilmiştir (İbn Sa‘d, III, 459-460; Zehebî, Târîħu’l-İslâm, s. 291).

Hz. Peygamber’in vefatından hemen sonra ensarın Benî Sâide çardağında toplanıp hilâfet konusunu görüştüğü haberi Mescid-i Nebevî’ye ulaşınca Hz. Ebû Bekir ve Ömer oraya gitmek üzere hareket etmiş, yolda Uveym b. Sâide önlerine çıkarak hararetli tartışmaların yaşandığı ensarın yanına gitmemelerini, hilâfet meselesini kendi aralarında halletmelerini tavsiye etmiştir (İbn Sa‘d, III, 460). Gerek Ebû Bekir gerekse Ömer halife seçildiğinde Uveym b. Sâide kendilerine ilk biat edenlerden oldu. Hz. Ömer’in hilâfeti döneminde (634-644) altmış beş veya altmış altı yaşında Medine’de vefat etti. Cenazesine katılan Ömer onu hayırlı bir insan diye nitelemiş, Resûl-i Ekrem devrinde cihad maksadıyla sancak açıldığında altında ilk toplananlardan birinin Uveym olduğunu belirtmiştir (Buhârî, s. 44; Zehebî, Târîħu’l-İslâm, s. 291-292). Uveym’in Hz. Peygamber hayatta iken vefat ettiğine dair rivayet muteber sayılmamıştır. Resûlullah’ın “cennetlik bir insan” dediği Uveym (İbn Sa‘d, III, 459) Hazrec kabilesinden Ümâme bint Bükeyr b. Sa‘lebe ile evlenmiş ve Utbe, Süveyd, Karaza, Abdurrahman adlarında oğulları olmuştur. Kendisinden yedi rivayet intikal etmiş, bu rivayetler oğulları Utbe ve Abdurrahman tarafından nakledilmiştir (İbn Hazm, s. 180-181; İbn Hacer el-Askalânî, Tehźîbü’t-Tehźîb, VIII, 155).

BİBLİYOGRAFYA:

Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 102, 159, 178, 305, 405, 498, 516; II, 1073; İbn Hişâm, es-Sîre2, II, 433, 506, 688; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 218, 219, 220; III, 272, 459-460, 553; Buhârî, et-Târîħu’ś-śaġīr, s. 44; Belâzürî, Ensâb, I, 239, 241, 253, 271, 275, 332; İbn Hazm, Esmâǿü’ś-śaĥâbeti’r-ruvât (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1412/1992, s. 180-181; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), III, 1248; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 503-504; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: ǾAhdü’l-Ħulefâǿi’r-râşidîn, s. 291-292; İbn Hacer el-Askalânî, el-İśâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Beyrut 1415/1995, IV, 619-620; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, Beyrut 1404/1984, VIII, 155; M. Saîd Mübeyyaz, MevsûǾatü ĥayâti’ś-śahâbe, Beyrut 1421/2000, V, 2917-2918.

Mehmet Efendioğlu