ÜSEYD b. HUDAYR
(أسيد بن حضير)
Ebû Yahyâ Üseyd b. Hudayr b. Simâk el-Eşhelî (ö. 20/641)
Medineli ilk müslümanlardan, sahâbî.
Evs kabilesinin Benî Abdüleşhel kolundandır. Kavminin eşrafından olup okuma yazma bilen babası Hudayr el-Ketâib, Evs ile Hazrec arasında hicretten altı yıl önce gerçekleşen Buâs savaşında Evsliler’e kumandanlık yapmış ve bu savaşta öldürülmüştür. Annesi Ümmü Üseyd bint Seken’dir. Hz. Peygamber’in Üseyd’e Ebû Îsâ diye hitap ettiği zikredilmekte (İbn Abdülber, I, 54), künyesiyle ilgili dört farklı rivayet bulunmaktadır. Birinci Akabe Biatı’n-dan sonra Medine’ye gönderilen Mus‘ab b. Umeyr sayesinde İslâm’ı kabul eden Üseyd b. Hudayr aynı gün amcasının oğlu ve Evs’in lideri Sa‘d b. Muâz’ın hidayete ermesine vesile oldu. Yetmiş kişinin katıldığı İkinci Akabe Biatı’nda Resûl-i Ekrem tarafından seçilen on iki nakib arasında Evsliler’i temsil eden üç kişiden biriydi. Hicretin ardından Zeyd b. Hârise ile kardeş ilân edildi.
Bedir’e savaş amacıyla gidildiğini bilmediği için bu gazveye katılmadı. Savaşın ardından Resûlullah’a durumunu açıklayarak mazeretinin kabulünü diledi ve diğer bütün gazvelere katıldı. Uhud Gazvesi’n-de Hz. Peygamber’in yanından ayrılmayan az sayıdaki sahâbeden biriydi. O gün aldığı yedi yaradan biri ensardan Ebû Bürde b. Niyâr’ın yanlışlıkla kendisine vurmasıyla meydana gelmişti. Savaş dönüşü yaralarını tedavi etme fırsatı bulamadan Hamrâülesed Gazvesi’ne iştirak etmek üzere yeniden silâhlandı. Uhud ve Tebük gazvelerinde Evs kabilesinin sancaktarı,
Hendek Gazvesi’nde Hâlid b. Velîd’in saldırılarına karşı hendeği korumakla görevlendirilen 200 kişilik grubun kumandanıydı. Câhiliye döneminden beri olgunluğuyla tanındığı, okuma yazma bildiği, iyi bir okçu ve yüzücü olduğu için “Kâmil” unvanıyla tanınan Üseyd, Resûl-i Ekrem’in kâtiplerinden ve zaman zaman danıştığı kişilerdendi, aynı zamanda muallimlik de yapıyordu. Hendek Gazvesi sırasında Resûlullah’ı Uyeyne b. Hısn ile anlaşma yapmaktan vazgeçirenlerden biridir. Tâif muhasarasında Resûl-i Ekrem’in çağrısına uyarak müslümanlara katılan Tâifli kölelerden İbrâhim b. Câbir, Kur’an’ı ve dinin hükümlerini öğretmesi için Üseyd’in gözetimine verildi. Üseyd kendi kabilesine imamlık görevini de yerine getiriyordu.
Hz. Peygamber’in vefatı üzerine ensarın büyük kısmı Hazrec’in reisi Sa‘d b. Ubâde’nin çevresinde toplandığı sırada Üseyd, Ebû Bekir’in tarafını tutan grubun içinde yer aldı ve onun halife seçilmesinde önemli rol oynadı. Hz. Ebû Bekir’in önemli konularda kendisine danıştığı belirtilmektedir. Hz. Ömer’in, kumandanları ve sahâbenin ileri gelenleriyle Câbiye’de yaptığı meşhur toplantıya ve Kudüs’ün fethine de katıldı. Sa‘d b. Muâz ve Abbâd b. Bişr ile birlikte Benî Abdüleşhel’in en faziletli kişilerinden sayılan Üseyd, Şâban 20 (Temmuz-Ağustos 641) tarihinde vefat etti. Cenaze namazını bizzat Hz. Ömer kıldırdı ve naaşını Bakī‘ Mezarlığı’na kadar taşıdı. Ölümünde 4000 dirhem borcu bulunan Üseyd’in arazisinin borcuna karşılık satıldığını duyan Hz. Ömer, çocuklarını muhtaç halde bırakmamak için alacaklıları çağırdı ve borç karşılığında arazinin gelirini “kabâle” usulüyle dört yıl boyunca onlara bıraktı. Bazı kaynaklarda bu borç ödeme işinin Üseyd tarafından Hz. Ömer’e yapılan bir vasiyete dayandığı zikredilmektedir (İbn Abdülber, I, 55).
Güzel sesiyle Kur’an okuyan ve kıraatinin melekleri dahi etkilediği rivayet edilen Üseyd bir gece Kur’an okurken yakınında bağlı duran atı birden ürküp şahlanmış, okumayı bırakınca sakinleşmişti. Bu durum üç defa tekrarlanmış, atın yakınında bulunan oğluna zarar gelmesinden endişe ederek onun yanına gitmiş, o sırada bulutsu bir gölgenin içinde kandile benzeyen nesnelerin parlayarak göğe doğru yükseldiğini görmüştü. Sabahleyin durumu anlattığı Hz Peygamber ona gördüğü varlıkların Kur’an tilâvetini dinlemeye gelen melekler olduğunu, okumaya devam etseydi sabaha kadar kendisini dinleyeceklerini ve insanların da onları göreceklerini söylemiştir (Buhârî, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 15, “Menâķıb”, 25). Üseyd b. Hudayr aynı zamanda muzipliğiyle tanınırdı. Bir gün ashaptan bazıları ile sohbet ederken onları güldürmüş, Resûl-i Ekrem de bir çöple veya parmağıyla onu böğründen dürtmüştü. Bunun üzerine Üseyd, Resûlullah’a canını yaktığını ve kısas istediğini belirtmiş, Resûlullah bunu kabul edince kendisi gömlek giymemişken onun üzerinde gömlek bulunduğunu söyleyerek gömleğini çıkarttırmış, ardından Resûlullah’a sarılıp böğrünü öpmüştür (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 149). Bu olayın Ukkâşe b. Mihsan ile Resûl-i Ekrem arasında geçtiğine dair bilgi doğru değildir. Üseyd’den Enes b. Mâlik, Kâ‘b b. Mâlik, Ebû Saîd el-Hudrî, Hz. Âişe, Ebû Leylâ el-Ensârî, Abdurrahman b. Ebû Leylâ, İbn Şefî‘ et-Tabîb gibi isimler hadis rivayet etmiştir. Kütüb-i TisǾa’da onun naklettiği hadisler mükerrerleriyle birlikte elli civarındadır. Bazı rivayetlerde sahâbeden Üseyd b. Züheyr yerine yanlışlıkla onun adı zikredilmiştir (Müsned, IV, 226; Nesâî, “BüyûǾ”, 96).
BİBLİYOGRAFYA:
Müsned, IV, 226; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 233; III, 996; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, III, 603-607; Müslim, eŧ-Ŧabaķāt (nşr. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Selmân), Riyad 1411/1991, I, 146; İbn Kāni‘, MuǾcemü’ś-śaĥâbe (nşr. Halil İbrâhim Kutlay), Mekke 1418/1998, I, 386-397; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, I, 53-55; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (nşr. Halîl Me’mûn Şîhâ), Beyrut 1418/1997, I, 108-110; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, III, 246-254; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 340-343; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 49; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, I, 347; M. Mustafa el-A‘zamî, Küttâbü’n-nebî, Riyad 1401/1981, s. 45-46.
Ahmet Tahir Dayhan