ÜMMÜ ŞERÎK

(أمّ شريك)

Guzeyye bint Câbir b. Hakîm el-Âmiriyye ed-Devsiyye

Kadın sahâbî.

Adının Gaziyye veya Guzeyle olduğu da rivayet edilmiştir. Sahâbeye dair eserlerde Ümmü Şerîk künyesi ve Âmiriyye, Devsiyye, Ensâriyye gibi nisbelerle altı kişi zikredilmektedir. İbn Hacer el-Askalânî onları bir şahıs kabul etmenin düşünülebileceğini, bu hanımın Kureyş’in Benî Âmir koluna mensubiyeti dolayısıyla Kureşiyye ve Âmiriyye nisbelerini aldığını, Devs kabilesinden biriyle evlendiği için Devsiyye, Ezdiyye (Gıfâriyye) nisbesiyle anıldığını, daha sonra da ensardan biriyle evlendiği, evlenmese bile Medine’ye yerleştiği için Ensâriyye ve Hazreciyye nisbesiyle zikredilmiş olabileceğini söylemektedir (el-İśâbe, VIII, 417, 420).

Ümmü Şerîk, Yemen’de yaşayan Devs kabilesinin Ezd koluna mensup Ebü’l-Akr adlı bir kişiyle evliydi. Kocasıyla Mekke’de yaşadıkları ve İslâm’ı orada kabul ettikleri de belirtilmiş, Ümmü Şerîk’in Kureyş kadınlarının yanına giderek onlara gizlice İslâmiyet’i anlattığı, bunun farkına varan müşriklerin onları Mekke’den çıkardığı da rivayet edilmiştir. Diğer bir rivayete göre Ümmü Şerîk ile kocası, Mekke’de Hz. Peygamber’in huzurunda İslâmiyet’i benimsedikten sonra kabilesine dönen Tufeyl b. Amr ed-Devsî’nin telkiniyle müslüman olmuşlardı. Ümmü Şerîk’in kocası, Ebû Hüreyre ile birlikte Medine’ye hicret edince onun Yemen’deki akrabaları evine giderek Ümmü Şerîk’e kocasının dinine girip girmediğini sordular, müslüman olduğunu öğrenince kendisine işkence yapmak üzere onu evinden alıp götürdüler. Ümmü Şerîk’i önce huysuz ve eyersiz bir deveye bindirdiler; kendisine bal ve ekmek yedirdikten sonra çölde güneşin altında uzun süre deve ile yürütüp hiç su vermediler. Öğle vaktinde işkenceye ara verilince kendileri çadırda gölgeye çekilerek Ümmü Şerîk’i güneşin altında bıraktılar. Üç gün devam eden bu işkence yüzünden Ümmü Şerîk aklını oynatacak, görme ve işitme duyularını kaybedecek hale geldi. Ona dininden vazgeçmesi için ısrar edildikçe konuşacak gücü kalmadığından sadece gökyüzünü göstererek Allah’ın bir olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Rivayete göre Ümmü Şerîk kızgın güneşin altında birden göğsünde bir su tasının soğukluğunu hissetmiş, hemen onu tutup bir yudum içmiş, fakat tas hemen geri çekilmişti. Yerle gök arasında asılı durduğunu gördüğü bu su tası bir müddet sonra kendisine tekrar yaklaştırılmış, bir yudum daha içmesine izin verilmiş, daha sonra suyu kana kana içmiş, başına, yüzüne ve elbisesine dökmüştü. Onun su içip serinlediğini gören müşrikler suyu nereden bulduğunu sordular, o da kendisini Allah’ın rızıklandırdığını söyledi. Önce onun bağlarını çözüp suyu içmiş olabileceğini düşünen müşrikler durumu anlayınca İslâmiyet’i benimsediler, yetmiş kişilik bir kafile ile Hayber fethinin ardından Medine’ye hicret edip orada Resûl-i Ekrem’e biat ettiler (İbn Sa‘d, VIII, 156).

İbn Sa‘d’ın verdiği bilgiye göre Ümmü Şerîk kendisini Hz. Peygamber’e hibe eden (mehrini bağışladığını belirterek Resûl-i Ekrem’e evlenme teklifinde bulunan) kadınlardandı. Hz. Âişe’nin, kendisini bir erkeğe hibe eden en hayırlı kadının Ümmü Şerîk olduğunu söylediği rivayet edilir. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde kendisini peygambere hibe eden mümin kadını diğer müminlere değil yalnız sana mahsus olmak üzere helâl kıldık” âyetinde (el-Ahzâb 33/50) sözü edilen mümin kadının Ümmü Şerîk veya kendini Resûlullah’a hibe eden bir başka kadın olabileceği rivayet edilir. Bununla birlikte Resûl-i Ekrem’in onu yaşlı bularak nikâhına almadığı zikredilmiştir (Zehebî, el-İśâbe, VIII, 236; ayrıca bk. HAVLE bint HAKÎM). Ümmü Şerîk, Hz. Peygamber’den üç hadis rivayet etmiş olup bunlar Ebû Dâvûd’un es-Sünen’i dışındaki Kütüb-i Sitte’de yer almaktadır. Kendisinden sahâbeden Câbir b. Abdullah ile tâbiînden


Saîd b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr ve Şehr b. Havşeb’in hadis rivayetinde bulunduğu nakledilmektedir. Ümmü Şerîk’in hayatını M. Yaşar Kandemir Uzeyle’nin İmanı adıyla hikâyeleştirip yayımlamıştır (İstanbul 1982).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn İshak, es-Sîre, s. 264-265; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 154-157; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), IV, 1942-1943; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), VII, 351-352; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXXV, 367; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 255; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 472; a.mlf., el-İśâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Beyrut 1415/1995, VIII, 235-236, 416-421; Abdurrahman Umeyre, Nisâǿ enzelallāhü fîhinne Ķurǿânen, Riyad 1403/1983, s. 223-233.

S. Kemal Sandıkçı