ÜMMÜ SELEME

(أمّ سلمة)

Ümmü Seleme Hind bint Ebî Ümeyye Süheyl (Huzeyfe) b. Mugīre el-Kureşiyye el-Mahzûmiyye (ö. 62/681)

Hz. Peygamber’in hanımı.

Seksen dört yaşında vefat ettiğine göre bi‘setten on üç yıl kadar önce (milâdî 597) doğmuş olmalıdır. Adının Remle olduğu rivayeti doğru değildir. Hind isminden çok Ümmü Seleme künyesiyle tanınır. Kureyş kabilesinin Benî Mahzûm koluna mensuptur. Soyu Resûl-i Ekrem’in soyu ile yedinci dedeleri Mürre’de birleşir. Babası Ebû Ümeyye cömert olduğu ve birlikte seyahat ettiği yolcuların yiyeceklerini karşıladığı için “Zâdü’r-rekb” (kafilenin azığı) unvanıyla anılırdı. Annesi Firâsoğulları’ndan Âtike bint Âmir el-Kinâniyye’dir. Sahâbeden Abdullah, Âmir, Züheyr, Muhâcir, Reyta ve Karîbe onun kardeşleri, Hâlid b. Velîd amcasının oğludur. Ümmü Seleme önce diğer bir amcasının oğlu, Hz. Peygamber’in


sütkardeşi ve halası Berre bint Abdülmuttalib’in oğlu Ebû Seleme el-Mahzûmî ile evlendi. Kocası İslâm’ı kabul eden on birinci, kendisi on ikinci kişidir. Kocası ile birlikte Habeşistan’a hicret ettiler. Mekkeliler’in İslâmiyet’i benimsediğine dair asılsız bir haber üzerine Mekke’ye döndüler. Ümmü Seleme, Akabe biatlarından bir yıl önce kocasıyla beraber Medine’ye hicret etmek üzere yola çıktıysa da Mahzûmoğulları onun hicretine izin vermedi. Kocası Ebû Seleme’nin ailesi oğlu Seleme’yi, “Bu çocuk da bizim ailemize mensuptur” diyerek onu Ümmü Seleme’nin elinden aldı ve anne ile oğlunu birbirinden ayırdı. Bunun üzerine Ebû Seleme tek başına hicret etti. Hem kocasından hem oğlundan ayrılan Ümmü Seleme bir yıl boyunca göz yaşı döktü. Onun bu durumuna dayanamayan iki aile Ümmü Seleme ile oğlunun birlikte hicretine izin verdi. Ana oğulun yalnız başına Medine’ye doğru gittiğini gören ve o sırada henüz müslüman olmayan Osman b. Talha Medine’ye kadar onlara refakat etti. Böylece Kureyş kabilesinden Medine’ye ilk hicret edenler Ümmü Seleme ile kocası oldu. Ümmü Seleme’nin çocukları Ömer, Dürre ve Zeyneb’i Medine’de dünyaya getirdiği (İbn Hacer, el-İśâbe, VIII, 222) veya bütün çocuklarını Habeşistan’da doğurduğu rivayet edilmektedir (Zehebî, I, 151). Bunlardan İbn Ebû Seleme diye bilinen Ömer, Resûl-i Ekrem’in, “Oğlum, besmele çek, sağ elinle ye ve hep önünden ye!” diye kendisine yemek âdâbını öğretmesiyle tanınır (Buhârî, “EŧǾime”, 2, 3; Müslim, “Eşribe”, 108).

Ümmü Seleme’nin ilk eşi Ebû Seleme, Uhud Gazvesi’nde aldığı yaranın daha sonra nüksetmesi üzerine hastalandı. Önce eşinden ölümü halinde kimseyle evlenmemesini istediyse de daha sonra bu görüşünden vazgeçerek ona mutlaka evlenmesini öğütledi, ayrıca kendisinden daha hayırlı biriyle evlenmesi için dua etti. Ebû Seleme vefat edince (4/625) Ümmü Seleme kocasının ardından günlerce ağladı ve Resûl-i Ekrem’e ne yapması gerektiğini sordu, o da kocasından daha hayırlı birini eş olarak kendisine nasip etmesi için Allah’a dua etmesini söyledi. Kendisine önce Hz. Ebû Bekir, ardından Ömer evlenme teklif etti, fakat bu teklifleri kabul etmedi, daha sonra da Resûlullah’tan evlenme teklifi geldi. Ümmü Seleme bu teklifi olumlu karşılamakla birlikte hem yaşlı hem de kıskanç bir kadın olduğunu, ayrıca çok sayıda çocuğu bulunduğunu ileri sürdü. Hz. Peygamber ona kendisinin daha yaşlı olduğunu, kıskançlığını gidermesi için Allah’a dua edeceğini, çocuklarına da sahip çıkacağını söyleyince Ümmü Seleme evlenme teklifini kabul etti (Müsned, IV, 27-28; VI, 307; Müslim, “Cenâǿiz”, 3, 4) ve 4. yılın Şevvalinde (Mart 626) ümmehâtü’l-mü’minîn arasına katıldı. Bazı gazvelere eşlerini de götüren Resûl-i Ekrem ile Hayber ve Tâif seferlerine iştirak etti.

Ümmü Seleme çok güzel bir kadındı. Hz. Âişe onun güzelliğini duyduğu zaman kendisini kıskandığını, yüzünü görünce anlatılandan daha da güzel olduğunu farkettiğini söylerdi (İbn Hacer, el-İśâbe, VIII, 151-152, 224). Resûl-i Ekrem isabetli görüşleri sebebiyle Ümmü Seleme’nin fikrini alırdı. Meselâ Hudeybiye Antlaşması’nda Mekkeliler’e büyük tâvizler verildiğini düşünen müslümanlar üzüntü içinde iken Resûlullah onlara kurbanlarını Hudeybiye’de kesmelerini ve tıraş olmalarını emrettiği ve bunu üç defa tekrarladığı halde hiç tepki vermediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Ümmü Seleme’nin yanına giderek üzüntüsünü dile getirdi. Ümmü Seleme ona dışarı çıkıp kurbanını kesmesini ve kendisini tıraş ettirmesini, ardından ashabının da mutlaka bu davranışlarını izleyeceğini söyledi. Hz. Peygamber onun tavsiyesini uyguladı ve gerçekten Ümmü Seleme’nin dediği gibi oldu (Buhârî, “Şürûŧ”, 15). Bir defasında Ümmü Seleme, Resûl-i Ekrem kendi hücresinde iken Cebrâil’i insan kılığında gördü. Cebrâil gittikten sonra Hz. Peygamber ona bu şahsın kim olduğunu sorunca Dihye b. Halîfe el-Kelbî diye cevap verdi, Resûlullah da onun Cebrâil olduğunu bildirdi (Müslim, “Feżâǿilü’ś-śaĥâbe”, 100). Resûl-i Ekrem’in en son vefat eden eşi Ümmü Seleme’dir. 62 (681) yılında Medine’de öldü ve Bakī‘ Kabristanı’na defnedildi. Bu tarih 59 (679) ve 61 (680) olarak da zikredilmiştir. Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid düştüğü haberi gelince (61/680) üzüntüsünden bayılması, müslümanların kendisine tâziyede bulunması onun en erken bu yılın sonlarına doğru vefat ettiğini göstermektedir.

Resûlullah’ın eşleri arasında Hz. Âişe’den sonra en çok hadis rivayet eden Ümmü Seleme olmuştur. Kendisi Resûl-i Ekrem’den başka ilk kocası Ebû Seleme’den, Ca‘fer b. Ebû Tâlib ve Hz. Fâtıma’dan 378 hadis rivayet etmiş, bu sebeple “ashâbü’l-miîn” (200 ile 1000 arasında hadis rivayet eden on sahâbî) arasına girmiştir. Habeşistan’a hicret eden müslümanların Mekke’ye iade edilmesi için Necâşî Ashame’ye gönderilen heyetle ilgili olayları ve Ashame’nin huzurunda yapılan konuşmaları en geniş şekilde Ümmü Seleme rivayet etmiştir (Müsned, I, 201-203; V, 290-292). Rivayetlerinden on üçü Śaĥîĥ-i Buħârî ve Śaĥîĥ-i Müslim’de, üçü yalnız Śaĥîĥ-i Buħârî’de, üçü de yalnız Śaĥîĥ-i Müslim’dedir. İlminden dolayı Hz. Peygamber’in hanımları arasında Hz. Âişe ile en iyi geçinen Ümmü Seleme’dir. Onun ilme olan merakı sebebiyle Resûl-i Ekrem’e birçok soru sorması, kadınların da ihtilâm olduğu, boy abdesti alırken saç örgüsünü çözmeye gerek bulunmadığı, insanın kendi çocukları için yaptığı harcamalardan dolayı sevap kazandığı gibi konuları rivayet etmesi önemli kabul edilmektedir. Sahâbe neslinin kadın müctehidleri arasında yer alan Ümmü Seleme, uzun bir hayat sürdüğü için daha sonraki yıllarda müslümanların çeşitli sorularını cevaplandırmış ve isabetli görüşleriyle çağdaşlarına yol göstermiştir. Kendisinden çocukları Ömer ile Zeyneb, kardeşi Âmir, âzatlı köleleri Abdullah b. Râfi‘, Nâfi‘, Sefîne, Ebû Kesîr, ayrıca İbn Abbas, Hz. Âişe, Ebû Saîd el-Hudrî gibi sahâbîler; Hasan-ı Basrî’nin annesi olup kendisinin de hizmetinde bulunan Hayre, Amre bint Abdurrahman, Saîd b. Müseyyeb, Esved b. Yezîd, Hişâm b. Urve, Şa‘bî, Süleyman b. Yesâr, İbn Ebû Müleyke, Mesrûk b. Ecda‘ gibi tâbiîler rivayette bulunmuştur. Sahâbe içinde otuz kadar oldukları söylenen Kur’an hâfızları arasında Ümmü Seleme’nin adı da zikredilmektedir. Onun diğer hâfızlardan farklı yönü birçok âyeti Resûl-i Ekrem’den ilk defa duymasıdır.

Ümmü Seleme hakkında Emine Ömer Harrât Ümmü Seleme el-Ǿâķıletü’l-Ǿâlime ümmü’l-müǿminîn ve Emine Emizyân Hasenî Ümmü Seleme Ümmü’l-müǿminîn adıyla birer eser yazmıştır (bk. bibl.). Ayrıca Hafsa bint Abdülkerîm ez-Zeyd Ümmü’l-müǿminîn Ümmü Seleme rađıyallāhu Ǿanhâ ve cühûdühü’d-daǾaviyye (1414/1994, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye külliyyetü’d-da‘ve ve’l-i‘lâm) ve Ubeydullah Ebü’l-Kāsım Muhammed Refîk Müsnedü Ümmi’l-müǿminîn es-Seyyide Ümmi Seleme min Müsnedi’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel (1404, Câmiatü Ümmi’l-kurâ külliyyetü’ş-şerîa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye) adıyla yüksek lisans tezi hazırlamışlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, I, 201-203; IV, 27-28; V, 290-292; VI, 307; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 86-96; Hâkim, el-Müstedrek (Atâ), IV, 17-21; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 150-152; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), VIII, 150-152, 221-225; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 455-457; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), XI, 144-152; M. Saîd Mübeyyaz, MevsûǾatü ĥayâti’ś-śaĥâbiyyât, İdlib/Suriye 1410/1990, s. 744-758;


Emîne Ömer Harrât, Ümmü Seleme el-Ǿâķıletü’l-Ǿâlime ümmü’l-müǿminîn, Dımaşk 1415/1995; Abdüssettâr eş-Şeyh, AǾlâmü’l-ĥuffâž ve’l-muĥaddiŝîn, Dımaşk-Beyrut 1417/1997, II, 309-338; Emîne Emizyân Hasenî, Ümmü Seleme ümmü’l-müǿminîn, Rabat 1419/1998, I-II.

M. Yaşar Kandemir