ÜMMÜ MA‘BED

(أمّ معبد)

Ümmü Ma‘bed Âtike bint Hâlid el-Huzâiyye

Kadın sahâbî.

Huzâa kabilesinin Kâ‘boğulları kolundandır. Ebü’l-Cevn (el-Cevn) diye anılan amcasının oğlu Temîm b. Abdüluzzâ b. Münkız ile evlendi. Bazı kaynaklar kocasının adını Eksem b. Ebü’l-Cevn şeklinde kaydeder. Kocasıyla birlikte Mekke-Medine arasındaki Kudeyd köyünde yaşıyordu.

Onu meşhur eden hadise, Resûl-i Ekrem’in Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında sahil yolunu izleyerek Kudeyd köyüne gelmesi ve Ümmü Ma‘bed’in bu köyün kenarında bulunan çadırında mola vermesidir. Sonraları “Haymetü Ümmü Ma‘bed” diye tanınacak olan bu yer Mekke’den yaklaşık 120 km. uzaklıktadır. Ümmü Ma‘bed’in burada Hz. Peygamber’le karşılaşması olayı onun kardeşi Hubeyş, kocası Ebû Ma‘bed, Selît el-Ensârî, Câbir b. Abdullah, Esmâ bint Ebû Bekir ve Ebû Bekir es-Sıddîk tarafından nakledilen rivayetlerden öğrenilmektedir. Bu rivayetlere göre Ümmü Ma‘bed cömert, becerikli ve dirayetli bir hanımdı; çadırının önünde oturur, gelen geçene yiyecek içecek ikram eder veya satardı. Resûl-i Ekrem ile arkadaşları Kudeyd’de mola verdiklerinde ondan et ve hurma satın almak istemiş, ancak Ümmü Ma‘bed onlara kuraklık ve kıtlık yüzünden yanında et ve hurma bulunmadığını söylemişti. O sırada Resûlullah çadırın kenarında duran cılız bir koyunu (veya keçiyi) görünce onu sağmak için Ümmü Ma‘bed’den izin istemiş, o da koyunun sütünün olmadığını, ancak isterse sağabileceğini söylemiş, Resûl-i Ekrem besmele çekip dua ederek sağmaya başlayınca koyundan bol miktarda süt gelmiştir (rivâyetler için bk. İbn Hibbân, s. 133-137; Ebû Nuaym el-İsfahânî, s. 282-285). Ümmü Ma‘bed, Hz. Peygamber yola çıktıktan sonra çadıra gelen kocasına olanları anlattı. Ebû Ma‘bed kendilerine uğrayan zatın Kureyş’in peşine düştüğü kişi olduğunu anladı ve eşinden onun özelliklerini anlatmasını istedi. Ümmü Ma‘bed de Resûlullah’ın hilyesini veciz bir şekilde tavsif etti. Kaynaklarda Ebû Ma‘bed’in bir yolunu bulduğu takdirde mutlaka bu zatın yanına gideceğini söylediği veya hemen arkasından giderek Resûlullah’a yetiştiği ve ona biat edip müslüman olarak geri döndüğü zikredilir (Halebî, II, 50). Hz. Peygamber’i takip eden Kureyşliler, Ümmü Ma‘bed’e adam gönderip özelliklerini saydıkları kişinin yanına uğrayıp uğramadığını sordular. Ümmü Ma‘bed’in ise yanına birinin geldiğini ve koyununu sağdığını söyleyerek onları başından savdığı veya Kureyşliler’in Resûlullah’a zarar vermelerinden endişe edip onları başka yere yönlendirdiği kaydedilir (a.g.e., II, 46).

Ümmü Ma‘bed ile kocasının ve oğlunun bu olay üzerine Müslümanlığı kabul ettikleri ve zaman zaman koyunlarını satmak üzere Medine’ye gittikleri zikredilir. Vâkıdî, Ümmü Ma‘bed’in Resûlullah’ı misafir ettiği sırada müslüman olduğu, diğer âlimlerse onun ve kocasının bir süre sonra İslâmiyet’i benimseyip hicret ettiği görüşündedir.


Bu konuyla ilgili başka bir rivayete göre ise Ümmü Ma‘bed, Medine’ye bir gelişinde Hz. Ebû Bekir tarafından Resûl-i Ekrem’in yanına götürülmüş, köyünden getirdiği bazı hediyeleri kendisine vererek müslüman olmuş, Hz. Peygamber de Ümmü Ma‘bed’e ikramda bulunmuştur.

Kendi ifadesine göre Ümmü Ma‘bed 23 (644) yılında Hz. Ömer’in ve Resûlullah’ın eşleriyle birlikte hac yolculuğu yapmış, Resûlullah’ı misafir ettiği yere geldiklerinde burada yaşadıklarını onlara duygulu bir şekilde anlatmıştır (Belâzürî, II, 103-104). Ümmü Ma‘bed’in beytülmâlden yardım aldığı ve ihtiyaçlarının bizzat Halife Osman tarafından karşılandığı da belirtilmektedir (Taberânî, XXIV, 349). Bu rivayetler onun Hz. Osman’ın hilâfeti dönemine kadar yaşadığını göstermekte, ancak vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Ümmü Ma‘bed’in Ma‘bed ve Nadra (Basra, Nasra) adında iki oğlu ve Haldiyye adında bir kızı (bazı kaynaklarda ise Huneyde adında diğer bir oğlu) olduğu zikredilmektedir. Ümmü Ma‘bed, Hz. Peygamber’in kendilerine misafir olduğu güne “mübarek” adını verdiği için o gün aile fertleri arasında “mübarek adamın günü” diye anılmış, bundan dolayı kendisi konuşmalarında “mübarek adam gelmeden önce” yahut “mübarek adam geldikten sonra” sözünü kullanagelmiştir (Süheylî, II, 235). Ümmü Ma‘bed, Resûl-i Ekrem’in hilyesini çok fasih bir şekilde tasvir ettiği için onun yaptığı bu tasvir Hz. Ali ve Hind b. Ebû Hâle’nin anlatımlarıyla asırlar boyu nakledilmiştir. Kendisine Hz. Peygamber’i erkeklerden daha güzel tavsif etmesinin sebebi sorulduğunda kadınların erkeğe bakışının erkeğin erkeğe bakışından daha dikkatli olduğunu söylemiş (Halebî, II, 50), aynı soru Hz. Ali’ye sorulunca o da duygularını katarak anlattıkları için kadınların tavsiflerinin daha mükemmel olduğunu belirtmiştir (Ahmed Halîl Cum‘a, I, 98). Abdülazîz Ahmed er-Rifâî er-Resûl keǿenneke terâhü: Ĥadîŝü Ümmi MaǾbed adıyla bir eser kaleme almıştır (Riyad 1403/1983; 1406/1986).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 487-488; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 230-232; VIII, 288-289; Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), I, 309; II, 103-104; İbn Hibbân, es-Sîretü’n-nebeviyye ve aħbârü’l-ħulefâǿ (nşr. el-Hâfız es-Seyyid Azîz Bek v.dğr.), Beyrut 1407/1987, s. 133-137; Taberânî, el-MuǾcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut 1405/1984, IV, 48-51; XXIV, 349; Hâkim, el-Müstedrek, II, 183; III, 8-10; Ebû Nuaym el-İsfahânî, Delâǿilü’n-nübüvve, Halep 1397/1977, s. 282-285; İbn Abdülber, el-İstîǾâb (Bicâvî), IV, 1759, 1876, 1958-1962; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, Kahire 1391/1971, II, 234-236; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), VI, 292-293; VII, 182-183; İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 188-192; VI, 31-33; İbn Hacer, el-İśâbe, IV, 180, 497-498; Halebî, İnsânü’l-Ǿuyûn, Beyrut, ts., II, 47-51; Hamîdullah, İslâm Peygamberi, I, 176; Mahmûd Ali Biblâvî, Târîħu’l-hicreti’n-nebeviyye, Beyrut 1406/1985, s. 127-130; Ahmed Halîl Cum‘a, Nisâǿ min Ǿaśri’n-nübüvve, Beyrut 1412/ 1992, I, 89-99; Seyyid Kesrevî Hasan, CâmiǾu terâcimi ve mesânîdi’ś-śaĥâbiyyâti’l-mübâyiǾât, Beyrut 1423/2002, I, 447-452.

Mehmet Eren