ÜÇ ŞEREFELİ CAMİ ve KÜLLİYESİ

Edirne’de XV. yüzyılın ilk yarısında inşa edilen külliye.

II. Murad tarafından inşa ettirilen cami, saatli medrese, mektep, sebil, çeşme ve hazîreden meydana gelen küçük bir külliyedir. Camiyi 841-851 (1437-1447) yılları arasında Mimar Muslihuddin ve Şehâbeddin Usta’nın yaptığı kabul edilmektedir. XV. yüzyılın ikinci yarısında Peykler Medresesi külliyeye eklenmiştir. 1176 (1762) depreminde hasar gören cami 1177’de (1763-64) III. Mustafa tarafından onartılmıştır. Bu onarıma ilişkin kitâbe son cemaat yeri


revakında, taçkapı eksenindeki kemerin aynalarında iki beyzî madalyon içinde yer almaktadır. Yakın zamanda da cami esaslı bir tamir geçirmiştir. Kareye yakın dikdörtgen planlı cami enine dikdörtgen planlı harim (60,41 × 23,90 m.) ve revaklı avludan (60,70 × 35,50 m.) meydana gelmektedir. Revaklı avlunun dört köşesine minare yerleştirilmiştir. Osmanlı mimarisinin merkezî planlı camilerinin ilk örneğini oluşturan yapı şadırvanlı-revaklı avlusuyla son derece önemlidir.

Batı, kuzey ve güneyde üç kapısı bulunan avlunun batı kapısı gösterişlidir. Yapıyla çarşı ilişkisinin dikkati çektiği bu kapıya eğimli araziden dolayı basamaklarla ulaşılmaktadır; beyaz mermerle örülü dikdörtgen kitlesi cepheden öne çıkıntılıdır. Kapıyı kuşatan nişin köşelerindeki sütunçeler kum saatleri ve örgü motifleriyle donatılmış olup nişin sivri kemeri tersyüz dizilmiş kırmızı-beyaz palmetlerle bezelidir. Aynı şekilde önü basamaklı kuzey kapısı batı girişine göre daha yalındır. Mermer yerine küfeki taşıyla örülen kapının basık kemeriyle bunu çevreleyen nişin sivri kemerinde iki renkli örgü dışında herhangi bir bezeme görülmemektedir. Doğu yönüne açılan avlu kapısı en mütevazi olanıdır. Yirmi iki birimden meydana gelen revaklı avluda harim duvarı boyunca uzanan yedi birimli son cemaat yeri bulunmaktadır. Güneydoğu köşesindeki tekne tonozlu birim hariç diğerleri kubbe örtülü, çokgen kasnaklı ve pandantiflidir. Revaklarda kuzey kanadında yeşil Eğriboz taşından ve granitten yontulanlar dışındaki bütün sütunlar mermerdendir. Avlu duvarları iki sıra pencere düzenine sahiptir. Avluda giriş revaklarının geniş ve yüksek tutularak vurgulanması ve revak cephelerinin hareketlendirilmesi dikkat çekicidir. Son cemaat yerinin ortasında yer alan ve oldukça yüksek tutulan taçkapının dikdörtgen cephesini iç içe yerleştirilmiş silmeler kuşatır. Girişi barındıran nişin köşeleri mukarnas çerçeveli sütunçelerle yumuşatılmış, yan yüzeyleri mukarnas kavsaralı yarım sekizgen planlı küçük nişlerle hareketlendirilmiştir. Bunların üzerinde sülüs ve reyhanî hatlarla yazılmış istifli âyet ve hadis levhaları mevcuttur. Ayrıca girişin üzerinde sülüs ve kûfî hatlı inşa kitâbesi bulunmaktadır. Mukarnas dolgulu kavsara püsküllü sarkıtlarıyla son derece gösterişlidir. Taçkapının yanlarına birer adet tâli girişle üçer adet ikili pencere yerleştirilmiştir. Alt sıradaki pencerelerden taçkapıya en yakın olan ikisi aynı zamanda mihrâbiye olarak tasarlanmıştır. Basık kemerli tâli girişlerin üzerinde kitâbe levhaları görülmektedir.

Enine gelişmiş dikdörtgen biçimindeki harim mekânı merkezde 24,10 m. çapında ana kubbe, yanlarda 10,50 m. çapında ikişerden dört kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe ile yan kubbeler arasındaki üçgen alanlarda mukarnaslı dört küçük kubbecik yer almıştır. Dıştan yirmi dört köşeli kasnağa oturan ana kubbe kesme taşla örülmüş altı adet geniş kemerle taşınmaktadır; kemerlerin doğuda ve batıdaki iki tanesi serbesttir, güney ve kuzeydeki dört tanesi duvarlara gömülmüş kesme taş örgülü altı pâyeye oturmaktadır. Mukarnaslı kubbe eteğinde prizmatik üçgenlerden meydana gelen bir kuşak yer almaktadır. Güneybatıdaki içten yirmi dört dilimli, yirmi kenarlı kasnağa oturan kubbe güney yönündeki kubbelerden olup kubbeye mukarnaslarla, güneydoğu köşesindeki kubbeye ise pandantiflerle; sekizgen kasnaklara oturan kuzeydeki kubbelerden kuzeybatıdakine mukarnas dolgulu ve beşer dilimli tromplar, kuzeydoğudakine ise sade tromplarla geçilmektedir. Kubbelerin kasnaklarında sivri kemerli alçı pencereler bulunmaktadır.

Mermer mihrap silmelerle çevrelenmiştir ve oldukça sade görünümlüdür. Mihrapta dilimli kemerli kavsaraya sahip yedi kenarlı nişin köşelerinde yeşil konglemera taşından sütunçeler yer almaktadır. Taç kısmında dilimli tepeliklerden meydana gelen bir düzenleme görülmektedir. Mermer minber alışılmışın dışında yarım kemerli bir geçiş açıklığına sahiptir ve süslemesizdir. İki satır halinde kelime-i tevhidin yazılı olduğu kapı üzerinde iri palmet motifli bir tepelik vardır. Köşk kısmı dilimli kemerli düzenlenmiş olup prizmatik üçgenlerle külâha geçiş sağlanmıştır. Ahşap vaaz kürsüsü altta dilimli kemerli küçük açıklıklara sahiptir. Gövdede yıldızdan gelişen geometrik kompozisyonlu bir düzenleme bulunmaktadır. Harimin kuzeyinde cümle kapısının iki yanında mermer korkuluklu birer mahfil mevcuttur.


Harimin güneydoğu köşesinde 1759 tarihli onarım defterlerinde “mahfil-i hümâyun” diye belirtilen ve 1935’te ortadan kaldırılan fevkanî bir hünkâr mahfili yer almaktaydı. Mahfilin XVII. yüzyılda eklendiği tahmin edilmektedir.

Üç Şerefeli Cami’nin dört minaresi birbirinden farklı süsleme özelliklerine sahiptir. Camiye adını veren üç şerefeli minare harimin kuzeybatısındadır ve 6 m. çapında, 67,75 m. boyunda olup külâhla beraber yüksekliği 76 metredir. Birinci merdivenle birinci ve ikinci şerefeye, ikinci merdivenle ikinci ve üçüncü şerefeye, üçüncü merdivenle yalnız üçüncü şerefeye çıkılmaktadır. Zamanında en yüksek minare olması bakımından ayrıca çok önemlidir. On iki köşeli kaidesinin yüzleri silme çerçeveler içine alınmıştır ve Bursa kemerleriyle bezelidir. Kemerlerle çerçeveler arasında kalan yüzeylere kırmızı taş kakılmıştır. Daireye yakın çokgen gövde kırmızı taştan birbirine değen zikzaklarla bezelidir. Harimin kuzeydoğu köşesinde bulunan ve süsleme düzeninden dolayı “baklavalı minare” diye anılan minarenin Peykler Medresesi’nin yapımı sırasında Fâtih Sultan Mehmed tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. Kare kaideli ve iki şerefeli minarenin gövdesinde kırmızı ve küfeki taşından meydana gelen verev konumda kareler yer almaktadır. Gövdesini helezon biçiminde saran kırmızı-beyaz iri kaval silmelerden dolayı “burmalı minare” diye adlandırılan tek şerefeli minare revaklı avlunun kuzeybatı köşesindedir. 1176 (1762) depreminde hasar gören caminin Sultan III. Mustafa tarafından tamir ettirilmesi sırasında yaptırıldığı bilinen minarenin sekizgen kaidesinin beş kenarında mukarnaslı başlıklı mermer sütunçeler yer almaktadır. Üzerinde yüksek sivri kemerler bulunan ve ortalarında, kaş kemerli, içleri kırmızı taş dolgulu birer pano vardır. Kaidesine 1278 (1861) yılında Şâkir Ağa tarafından bir çeşme yaptırıldığı bilinmektedir. Avlunun kuzeydoğu köşesinde “yivli minare” diye bilinen minare yer almaktadır. “Şeşhaneli”, “kaval”, keşif belgelerinde ise “çubuklu minare” denilen tek şerefeli minare plan ve süsleme bakımından burmalı minareye benzerse de burada kaide köşelerindeki sütunçeler arasında kemerlere ve panolara yer verilmemiştir. Son cemaat yeriyle avlu revaklarının kubbelerinde ve geçiş elemanlarında görülen özgün kalem işleri 1177 (1763-64) tamirinde desenlerin çizgilerine sadık kalınarak XVIII. yüzyılın zevk ve tekniğine uygun biçiminde yenilenmiştir. Büyük orta kubbede sağdaki iki kubbeden kıble duvarına yakın olanında ve soldaki kubbelerden son cemaat yeri tarafındakinde özgün kalem işleri bulunmuştur.

Caminin doğusunda iki medrese yer almaktadır. II. Murad tarafından yaptırılan ilk medrese saatli medresedir. Dikdörtgen planlı yapı revaklı avlu etrafında on yedi kubbeli öğrenci odası, bir yazlık ve bir kışlık dershane odasından meydana gelmektedir. Üzerleri kubbe ile örtülü birimlerde bir ocak, bazılarında dört olmak üzere dolap nişi ile biri revaklı avluya, üçü dışarıya açılan pencereleri bulunmaktadır. Tamamen kesme taştan inşa edilen medrese günümüzde restore edilmiştir. Fâtih Sultan Mehmed’in yaptırdığı ikinci medrese Peykler Medresesi adıyla tanınmaktadır. Bu yapı da dikdörtgen planlıdır; revaklı avlu etrafında on beşi öğrenci odası on dokuz birim ve biri açık eyvanlı, diğeri kapalı iki dershanesi vardır. Bu birimlerde bir ocak, iki dolap nişi ile biri revaklı avluya, ikisi dışarıya açılan pencereleri mevcuttur ve üzerleri kubbe ile örtülüdür. Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün imareti olarak kullanılan medrese yaz aylarında Edirne Yeni Saray kazısı için kazıevi görevi yapmaktadır. Günümüze ulaşmayan Üç Şerefeli Mektebi’nin kesin yeri bilinmemekle birlikte yapının saatli medrese ile caminin doğu kapısı arasında kaldığı tahmin edilmektedir. Mihrap cephesinde dönemin ileri gelen ulemâ ve devlet adamlarının defnedildiği hazîre yer almaktadır. Yapılan araştırmalarda elli beşi kadınlara, 139’u erkeklere ait toplam 194 mezar taşından en erken tarihlisi 1077 (1666), en geç tarihlisi 1331 (1913) yılına ait olduğu tesbit edilmiştir. Hazîre duvarlarında Hekimbaşı Yûsuf Efendi Sebili (1106/1694-95) ve Filibeli Çelebi Ağa Sebili (1216/1801) bulunmaktadır. Evliya Çelebi cami etrafının çiçek bahçeleriyle çevrilmiş olduğunu, mevsimine göre saflar arasında vazolar içinde çiçekler sıralandığını ve açık pencerelerden gelen çiçek kokularıyla namaz kılındığını bildirmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdurrahman Hibrî, Enîsü’l-müsâmirîn: Edirne Tarihi 1360-1650 (trc. Ratip Kazancıgil), Edirne 1996, s. 23-24; Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi


(haz. Yücel Dağlı - Seyit Ali Kahraman), İstanbul 2006, III/2, s. 562-565; Ahmed Bâdî, Riyâz-ı Belde-i Edirne: Edirne Bahçeleri (trc. Ratip Kazancıgil), İstanbul 2000, I, 46-47; Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, Edirne 1939, s. 55-58; Oktay Aslanapa, Edirne’de Osmanlı Devri Âbideleri, İstanbul 1949, s. 14-31; a.mlf., “Edirne’de Türk Mimarisinin Gelişmesi”, Edirne: Edirne’nin 600. Fetih Yıldönümü Armağan Kitabı, Ankara 1993, s. 225-226; a.mlf., Türk Sanatı, İstanbul 1997, s. 234-238; Aptullah Kuran, İlk Devir Osmanlı Mimarisinde Cami, Ankara 1964, s. 54-56; Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi II, s. 422-462; a.e. III, s. 225-231; Oral Onur, Edirne Türk Tarihi Vesikalarından Kitabeler, İstanbul 1972, s. 58, 111-117; a.mlf., Edirne Minareleri, Edirne 1972, s. 38-47; F. Th. Dijkema, The Ottoman Monumental Inscriptions in Edirne, Leiden 1977, s. 26-31, 116-117, 129-131, 151-152, 162-163; Mustafa Bilge, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984, s.153-156; M. Baha Tanman, “Edirne’de Erken Dönem Osmanlı Camileri ve Özellikle Üç Şerefeli Cami Hakkında”, Edirne: Serhattaki Payitaht (haz. Emin Nedret İşli - M. Sabri Koz), İstanbul 1998, s. 339-352; Yıldız Demiriz, “Edirne Camilerinde Kalemişleri”, a.e., s. 378; Ayşegül Arslan, Edirne Üç Şerefeli Camii Haziresi Mezar Taşları (yüksek lisans tezi, 2007), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ayda Arel, “Üç Şerefeli Cami ve Osmanlı Mimarisinde Tipolojik Sınıflandırma Sorunu”, Mimarlık, XI/6, İstanbul 1973, s. 17-19.

N. Çiçek Akçıl