UBEYDULLAH HAN

(ö. 946/1539)

Şeybânî hükümdarı (1533-1539).

893’te (1488) Buhara’da doğdu. Özbekler’in XV. yüzyılda Mâverâünnehir’de güçlü bir siyasî birlik etrafında toplanmalarını sağlayan Ebülhayr Han’ın oğlu Şah Budak Sultan’ın ikinci çocuğu Mahmud Sultan’ın oğlu ve Muhammed Şeybânî Han’ın yeğenidir. Buhara sarayında eğitim gördü. Şeybânî Han döneminde (1500-1510) devlet işlerine faal olarak katıldı. Şeybânî Han’ın 1510 yılında öldürülmesinden sonra tahta kısa bir süre için Suyunç Hoca Han getirildi. Suyunç Hoca tahta geçer geçmez bazı bölgeleri nüfuzlu kimselerin idaresine bıraktı. Ancak aynı yıl tahttan indirilip yerine Köçküncü Han Muhammed (1510-1530) getirildi. Ubeydullah Han bu dönemde de çok önemli faaliyetlerde bulundu ve nâib olarak hizmet etti. Birleşik Safevî-Bâbür ordusuna karşı 918’de (1512) kazanılan zaferin ardından kendisine babasının bölgeleri olan Buhara ve Karşi verildi. Ubeydullah Han hiçbir direnişle karşılaşmadan girdiği Semenkant’ı Köçküncü Han’a teslim etti; fakat bazı sebeplerle Buhara’yı kendi elinde tuttu. Ebülgazi unvanıyla hem Buhara’yı yönetti, hem de Köçküncü Han’ın askerî işlerini yürüttü. Ayrıca Şeybânîler’in 1512’den sonraki bütün savaşlarında birinci derecede rol oynadı. Bu dönemde Safevîler’e karşı aktif bir siyaset takip etti; Safevîler üzerine yedi sefer düzenleyerek onların Horasan’a müdahalesini engelledi. 1525’te Merv’i, 1529’da Herat’ı ele geçirdi. Ebû Said Han’ın ölümü üzerine de bütün Mâverâünnehir Şeybânîleri’nin başına geçti (940/1533). Buhara’yı başşehir yaptı ve devleti büyük başarıyla yönetti. Tahtta kaldığı sürece Safevîler’e karşı mücadeleye devam etti, onları Mâverâünnehir bölgesinden tamamen uzaklaştırdı. Horasan, Hârizm ve İran’daki toprakları geri almak için seferler düzenledi. Bu seferler neticesinde Şiîliğin Orta Asya’da yayılmasına engel oldu. Buhara hâkimliği döneminden başlayarak Osmanlı Devleti ile münasebet kurdu; Yavuz Sultan Selim Han’la mektuplaştığı gibi (Feridun Bey, I, 374-379, 415-416) Kanûnî Sultan Süleyman’a da elçi gönderdi. 1538 yılında Hârizm’de hüküm süren Hîve Hanlığı’na ait toprakları işgal ettiyse de Hârizm Şeybânîleri’nin bölgeyi geri almasına çok üzüldü ve bu hadiseden kısa bir süre sonra Buhara’da üzüntüsünden öldü. Cesur ve dirayetli bir hükümdar, mutaassıp bir Sünnî idi.

Ubeydullah Han ülkenin imarına çok önem vermiş, hanlık döneminde Türkistan’da birçok cami, medrese, köprü, su kanalı inşa ettirmiş, Şeybânî hükümdarları arasında kültür seviyesi en yüksek hükümdar olarak temayüz etmiştir. Buhara sarayını bir ilim ve kültür merkezi haline getiren Ubeydullah Han sarayında


şeyhleri ve din âlimlerini barındırmış, onlara eserler yazdırmıştır. Ayrıca astronomları, sanatçıları, edip, şair ve hattatları korumuş, Hanefî fakihi Kuhistânî CâmiǾu’r-rumûz adlı eserini ona ithaf etmiştir. Ubeydullah Han, “Ubeydî” (Kul Ubeydî) mahlasıyla eserler yazıp eski Türkistan edebiyatının geleneklerini devam ettirmiştir. Eserlerinde özellikle Ahmed Yesevî, Bâkırgānî, Lutfî ve Ali Şîr Nevâî’den etkilendiği anlaşılmaktadır. Hece vezniyle dörtlükler halinde yalın bir dil ve samimi bir ifadeyle kaleme aldığı şiirleri halk diline yakınlığıyla diğerlerinden ayrılır. Kıraat, tefsir, hadis ve fıkıh gibi İslâmî ilimlere vâkıf olan, Arapça ve Farsça’yı bu dillerde şiir yazacak kadar iyi bilen Ubeydullah Han güzel sanatlara karşı da büyük ilgi duymuştur. Aynı zamanda hattat, nakkaş ve mûsikişinastı. Ancak Ubeydullah Han, özellikle şairliğiyle ün kazanan döneminin en mümtaz şahsiyetlerinden biridir. Onun Nakşibendiyye’nin Kâsâniyye kolunun pîri Ahmed-i Kâsânî’nin müridi olduğu bilinmektedir. Şeyhiyle daha sık sohbet edebilmek için ona kendi evinin yanında bir ev tahsis etmiş, şeyhi de bazı rubâîlerini şerhetmiştir.

Eserleri. 1. Divan. M. Fuad Köprülü ve diğer bazı araştırmacılar Ubeydullah Han’ın şairlik yönünü zayıf bulur. Buna karşılık Ahmet Ateş, onu dinî ve ahlâkî konularda gerçek bir lirizme ulaşmayı başarmış büyük bir şair diye niteler. 300’ü gazel yaklaşık 400 şiirden oluşan divanı üzerine Neşe Alparslan bir mezuniyet tezi hazırlamıştır (Ubeydullah Han ve Divanı’nın Edisyon Kritiği, 1968, İÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, tez nr. 812). 2. Tercüme-i Kavāidü’l-Kur’ân ve Fevâidü’l-furkān. Ubeydullah Han, hocası Kemâleddin Yâr Muhammed b. Mevlânâ es-Semerkandî’nin kıraat ilmine dair Farsça eserini Türk halkının faydalanması için Türkçe’ye çevirdiğini söyler. Ahmet Ateş özel kütüphanesinde mevcut bir nüshasına dayanarak eseri geniş bir şekilde tanıtmıştır (bk. bibl.). Diğer bir nüshası Millî Kütüphane’dedir (AY, nr. 4690). 3. Manzûme fî hakkı mesâili’l-vuzû’ ve’s-salât (Kitâb-ı Mukaddimetü’s-salât manzûme fî hakkı mesâili’l-vuzû’). 158 beyitlik bir mesnevi olup Talip Yıldırım tarafından dil incelemesiyle birlikte yayımlanmıştır (bk. bibl.). 4. Hikemiyyât. Ubeydullah Han’ın Ahmed Yesevî tarzındaki bu tür şiirleri çeşitli yazmalarda dağınık halde yer almakta, Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde Risâle fi’n-nesâyih ve’l-hikem adlı nüshada (nr. 4436) 196 adet hikmet bulunmaktadır. Aynı kütüphanede kayıtlı Câmiu’l-meânî de (nr. 4904) Ubeydullah Han’a ait hikmetleri içerir. Bâkırgān Kitabı’nda ve Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet nüshalarında da Ubeydullah’a ait hikmetlerin bulunduğu tesbit edilmiştir. Yirmi beş beyitlik Sabrnâme, yirmi dört beyitlik Şevknâme adlı mesnevilerini Talip Yıldırım ve Ahmet Büyükakkaş dil incelemesiyle birlikte neşretmiştir (bk. bibl.). Ubeydullah Han’ın Taşkent Özbekistan İlimler Akademisi Kütüphanesi’nde 991 (1583) yılında derlenmiş külliyatı Farsça divan (19-97b), Maķālât başlığı altında Arapça şiirler (vr. 98b-209b), Kitâb-ı Mukaddimetü’s-salât manzûme fî hakkı mesaili’l-vuzû’ adlı eser (vr. 110a-114a), hikmetler (vr. 114a-210b), Türkçe divan (vr. 203b-314b) ve bazı manzumelerden oluşmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Bâbür, Vekāyi‘ (Arat), II, tür.yer.; Hândmîr, Ĥabîbü’s-siyer, Tahran, ts., IV, tür.yer.; Feridun Bey, Münşeât, I, 374-379, 415-416; J. Eckmann, “Die Tschaghataische Literatur”, Ph.TF, II, 364-365; a.mlf., Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar (haz. Osman Fikri Sertkaya), Ankara 1996, s. 407-438; H. F. Hofman, Turkish Literature: A Bio-Bibliographical Survey, section III, part I, Utrecht l969, VI, 40-53; N. Malayev, Özbek Edebiyat Tarihi, Taşkent 1976; Kemal Eraslan, “XVI. Yüzyıl Çağatay Edebiyatı: Ubeydullah Han”, Büyük Türk Klasikleri, İstanbul 1986, IV, 339-351; J.-L. Bacqué-Grammont, “Ubayd-Allah Han de Boukhara et Soliman le magnifique. Sur quelques pièces de correspondance”, Soliman le magnifique et son temps (ed. G. Veinstein), Paris l992, s. 485-504; Mehmet Alpargu, Onaltıncı Yüzyılda Özbek Hanlıkları, Ankara l995, tür.yer.; a.mlf., “Bir Özbek Hanı Ubeydullah Han”, TK, sy. 346 (1992), s. 109-115; Necdet Tosun, Bahâeddîn Nakşbend: Hayatı, Görüşleri, Tarîkatı, İstanbul 2002, s. 178; Önal Kaya, Doğu Türk Yazı Dili Araştırmaları I: Kul ‘Ubeydi (XVI. Yüzyıl) ve Kul Şerif (XVII. Yüzyıl), Bişkek 2003; a.mlf., “Doğu Türk Yazı Dili Araştırmaları III, ‘Ubeydu’llah Han: Arapça ve Türkçe Hikmetler”, TDe., XIV/1 (2001), s. 27-59; Ahmed Ateş, “Ubeydullah Han’ın Bilinmeyen Mensur Bir Eseri: Tarcama-i ĶavāǾid al-Ķurǿān ve favāǿid al-furķān”, TDAY Belleten (1964), s. 127-147; Talip Yıldırım, “Ubeydullah Han: Risâle-yi fi-Hakk-ı Mesâil-i Vuzû”, Türklük Bilimi Araştırmaları, sy. 14, Niğde 2003, s. 127-164; a.mlf. - Ahmet Büyükakkaş, “Ubeydu’llâh Han’ın İki Eseri: Sabrnâme ve Şevkname”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, IV/1 (2007), s. 87-101; Gülşen Seyhan Alışık, “Yesevî Takipçisi Olarak Ubeydullah Han”, Türkbilig, sy. 18, Ankara 2009, s. 13-33; M. Fuad Köprülü, “Çağatay Edebiyatı”, İA, III, 312; İsmail Türkoğlu, “Şeybânîler”, DİA, XXXIX, 45-46.

Muallâ Uydu Yücel