TUĞRUL ŞAH

(ö. 622/1225)

II. Kılıcarslan’ın oğlu, Elbistan ve Erzurum meliki.

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıcarslan yaşlılık çağında eski Türk geleneğine uyarak ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürmüş ve Tuğrul’a Elbistan’ı vermiştir. Kılıcarslan’ın oğulları “melik” veya “şah” unvanı taşıyor, babalarını metbu tanımak şartıyla kendi adlarına hutbe okutuyor ve para kestiriyorlardı. Fakat daha babalarının sağlığında kardeşler arasında mücadele başlamış, onun ölümünden sonra şiddetlenerek devam etmiştir. Bazı tarihçiler, Ermeni Kralı II. Leon’un bu mücadelelerden faydalanarak Selçuklular’a ait bir kısım yerleri eline geçirdiğini ve Elbistan Meliki Tuğrul Şah’ı da kendisine tâbi kıldığını, onu Sivas ve Aksaray hâkimi Kutbüddin Melik Şah’ın saldırılarına karşı koruduğunu kaydeder. Kardeşler arasındaki mücadeleyi Tokat Meliki II. Süleyman Şah kazandı. Süleyman Şah kardeşlerinden çoğunun sahip olduğu yerleri ellerinden aldı, bazılarını kendisine tâbi kılarak Selçuklu Devleti’nin siyasî birliğini yeniden sağladı. Tuğrul Şah da II. Süleyman Şah’ı metbu tanıyıp (594/1198) ülkesini muhafaza etti.

II. Süleyman Şah, komşu İslâm ülkelerine saldırıları gittikçe artan Gürcüler’e ağır bir darbe vurmak ve Doğu Anadolu’ya hâkim olmak için kalabalık bir ordu ile harekete geçtiğinde yanında Elbistan Meliki Tuğrul Şah da bulunuyordu. Erzurum’a ulaştıklarında bölgenin sahibi Saltuklular’dan Melik Alâeddin Melikşah, Selçuklu sultanını gerektiği şekilde karşılamasına rağmen geç kaldığı ve kusurlu davrandığı bahanesiyle ülkesi Tuğrul Şah’a verildi (2 Şevval 598/25 Haziran 1202). II. Süleyman’ın bu davranışı şüphesiz Tuğrul Şah’ı


Elbistan’dan uzaklaştırmak içindi. Tuğrul Şah da Elbistan’a nisbetle daha mamur ve geniş bir ülkeye sahip olduğundan memnun kalmış olmalıdır. Süleyman Şah kalabalık ordusuna rağmen 598 Zilkade ayı başlarında (Temmuz sonları 1202) Erzurum-Kars arasındaki Micingerd Kalesi ovasında Gürcüler’e yenildi. Düşmanın eline pek çok ganimet geçtiği gibi başta Erzincan hâkimi Mengücüklüler’den Fahreddin Behram Şah olmak üzere birçok emîr esir düştü. Fakat Gürcüler kayda değer bir toprak elde edemediler. Saltuklular da ülkelerini geri almak için herhangi bir harekette bulunmadılar. Gürcüler akınlarını daha ziyade zenginliği dillere destan olan Ahlat’a yönelttiler. 601 (1204-1205) yılında Azerbaycan’a bir akın yaptıktan sonra Malazgirt yöresine indiler, karşılarına kimse çıkmadığından çevreyi yağmaladılar. Aynı yıl tekrar buralarda göründüler. İlk önce Erciş dolaylarında tahriplerde bulunan Gürcüler’in Hısnü’t-tibn’e (Samankale) yürümeleri üzerine Ahlatşah Begtemür oğlu Muhammed, Gürcüler’e karşı harekete geçti ve Erzurum Meliki Tuğrul Şah’tan da yardım istedi. Ahlatşah ve Tuğrul Şah, Gürcüler’i ağır bir yenilgiye uğrattı. Gürcü başkumandanı Küçük Zaharya ölüler arasındaydı. Bu zafer sayesinde müslümanların eline çok ganimet geçti. Ancak Gürcüler ertesi yıl tekrar saldırıya geçtiler.

Eyyûbîler’den Meyyâfârikīn hâkimi el-Melikü’l-Evhad Necmeddin Eyyûb, 604 (1207-1208) yılında Ahlatşah Seyfeddin Balaban’ın hâkimiyetindeki Muş ve çevresini ele geçirdikten sonra Ahlat’ı kuşattı. Balaban, Tuğrul Şah’tan yardım istedi; Tuğrul Şah’ın yardımıyla Evhad’ı yenip Meyyâfârikīn’e dönmeye mecbur bıraktı. Ardından Necmeddin Eyyûb’un elindeki Muş’u kuşattılar. Şehir alınmak üzere iken Tuğrul Şah Ahlatşah Balaban’ı öldürdü. Hiçbir şey elde edemeyen Tuğrul Şah, itibarını kaybederek ülkesine dönmeye mecbur kaldığı gibi Ahlatşahlar Devleti’nin sona ermesine de yol açtı. 606’da (1209-10) Musul Hükümdarı Nûreddin Arslanşah, Erbil hâkimi Kökböri, Eyyûbîler’in Halep Hükümdarı el-Melikü’z-Zâhir Gāzî, Eyyûbîler’den el-Melikü’l-Âdil’e karşı bir ittifak meydana getirdikten sonra Selçuklu Sultanı I. Keyhusrev ile Erzurum Meliki Tuğrul Şah’a bu ittifaka girmeleri için elçiler gönderdiler. Ertesi yıl ağabeyi I. Keykâvus’un Kayseri’de tahta geçirildiğini haber alan Tokat Meliki Alâeddin Keykubad, saltanatı ele geçirmek amacıyla harekete geçerken vaadlerde bulunarak yanına aldığı Tuğrul Şah ve Ermeni Kralı Leon ile birlikte Keykâvus’u Kayseri’de kuşattı. Fakat çok geçmeden Kral Leon, Keykâvus tarafından elde edildiğinden gizlice ülkesine döndü, bunu haber alan Tuğrul Şah da Erzurum’a hareket etti. Onun Keykubad’ı terketmesinin bir sebebi de Keykâvus’un Türk memlüklerinden oluşan bir hassa ordusuna sahip Eyyûbî el-Melikü’l-Eşref’ten yardım istemesiydi. 616 (1220) yılında I. Keykâvus’un çocuk bırakmadan ölümü üzerine tahta çıkarılması düşünülen üç kişiden biri Tuğrul Şah idi. I. Alâeddin Keykubad hükümdar olunca Tuğrul Şah’ın el-Melikü’l-Eşref’in yardımı ile saltanat davasına kalkışacağından endişe ettiyse de o herhangi bir harekette bulunmadı. Gürcü Kraliçesi Rusudan, Tuğrul Şah’ın yakışıklılığıyla meşhur oğlu ile evlendi, bu evlilikten Thamara ve David adlı iki çocuğu doğdu. Bunlardan David’in annesinin ölümünden sonra Gürcistan kralı olduğu bilinmektedir. Thamara ise Selçuklu Hükümdarı II. Keyhusrev ile evlendi. Ardından Müslümanlığı kabul etti ve Gürcü Hatun adıyla tanındı. Gürcü kaynaklarına göre Tuğrul Şah devrinde Erzurum, Gürcüler’e haraç veren şehirler arasındaydı. Tuğrul Şah’ın Konya tarafından gelebilecek bir tehlikeye karşı Eyyûbîler’le dostça geçindiği anlaşılmaktadır. Onun vefatından sonra yerine oğlu Rükneddin Cihan Şah geçti.

Tuğrul Şah’ın egemenliğindeki topraklar hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber Erzurum’dan başka Bayburt, İspir, Avnik, Micingerd şehir ve kalelerini içine aldığı söylenebilir. Tuğrul Şah, Bayburt’u üstâdüddâr ve sipehsâlâr Lü’lü vasıtasıyla iyice tahkim ettirmişti. Onun İspir’e de hâkim olduğunu oradaki bir mescid kitâbesi göstermektedir. Kitâbeye göre İspir Mescidi’ni Atabeg Şemseddin Erdemşah, Tuğrul Şah için yaptırmıştır. Tuğrul Şah devrinde Erzurum’dan Trabzon, Gürcistan ve İran’a koyun ve yün ihraç ediliyordu. Erzurum bölgesinden en işlek ticaret yollarının geçmesi ve Erzurum’un bir mübadele merkezi olması bölgenin ekonomik gelişmesini etkilemiştir. Ayrıca Bayburt’ta çıkarılan gümüş madeninin ülke ekonomisinde önemli bir yeri vardı. Tuğrul Şah, kestirdiği gümüş ve bakır sikkelerde genellikle “melik”, bazan da “es-sultânü’l-muazzam” unvanıyla anılmıştır. Yâkūt el-Hamevî, Tuğrul Şah’ın âdil ve halka karşı şefkatli davrandığını yazar. İbn Bîbî de bu hususta Yâkūt’u teyit eder. Ancak kitâbelerde kendisine “el-Murâbıt, el-Mücâhid, Kāmiu’l-kefere” lakapları verilen Tuğrul Şah’ın Elbistan melikliği sırasında Ermeni kralını metbu tanıdığı, Erzurum melikliği esnasında Gürcü kralına vergi verdiği, Gürcü kraliçesiyle evlenebilmesi için oğlunu Hıristiyanlığı benimsemeye teşvik ettiği dikkate alınarak onun âciz ve dirayetsiz bir hükümdar olduğu söylenebilir. Müttefiki Balaban’ı öldürmesi de güvenilmezliğini ve gaddarlığını ortaya koyar. Ayrıca eğlence ve içkiye düşkündü. Tuğrul Şah’ın Erzurum’da herhangi bir eser yaptırdığına dair bilgi yoktur.

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (nşr. F. Wüstenfeld), Leipzig 1866, I, 361 vd.; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII, 204-205, 416-417; Muhammed b. Ahmed en-Nesevî, Sîretü’s-Sulŧân Celâliddîn Mengübertî (nşr. Ahmed Hamdî), Kahire 1953, s. 217; İbn Nazîf, et-Târîħu’l-Manśûrî (nşr. P. A. Gryaznevitch), Moskova 1960, s. 308, 349; İbn Bibî, el-Evâmirü’l-ǾAlâǿiyye, I, 30, 56 vd., 105 vd., 163, 166, 168, 276; Ebü’l-Ferec, Târih, s. 474, 487, 490, 505; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, III, 176, 195, 217; İsmâil Galib, Takvîm-i Meskûkât-ı Selçukiyye, İstanbul 1309, s. 13-15; S. Lane-Poole, Catologue of Oriental Coins in the British Museum, London 1881, III, 111, addition I-IV, 295; Ahmed Tevhid, Meskûkât-ı Kadîme-i İslâmiyye Katoloğu, İstanbul 1321, IV, 123; Abdürrahim Şerif Beygu, Erzurum: Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, İstanbul 1936, s. 239-243; İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitâbeleri ile Erzurum Tarihi, İstanbul 1960, s. 509; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1971, s. 257, 259, 307, 373, 374, 376; a.mlf., “Süleyman-Şah II”, İA, XI, 224-228; Şevki Nezihi Aykut, Türkiye Selçuklu Sikkeleri I: I. Mesud’dan I. Keykubad’a Kadar (510-616/1116-1220), İstanbul 2000, bk. İndeks; Selim Kaya, I. Gıyâseddin Keyhüsrev ve II. Süleymanşah Dönemi Selçuklu Tarihi (1192-1211), Ankara 2006, bk. İndeks; Mehmet Ersan, Selçuklular Zamanında Anadolu’da Ermeniler, Ankara 2007, s. 160, 165-166; Faruk Sümer, “Tuğrul-Şah”, İA, XII/2, s. 41-44.

Faruk Sümer