TÜCÎBÎLER

(التجيبيون)

Endülüs’te Sarakusta ve Meriye’de hüküm süren iki müslüman hânedanı.

Hz. Peygamber zamanında İslâmiyet’i kabul eden Benî Tücîb, Mısır ve Kuzey Afrika fetihlerinin ardından liderleri Abdurrahman b. Abdullah b. Muhâcir’in başkanlığında Endülüs’ün fethine katıldı, fetihlerden sonra da Aragon’a yerleşti. Abdurrahman’ın arkasından kabile Benî Hâşim ve Benî Sumâdıh şeklinde ikiye ayrıldı. Bu iki kol arasında ortaya çıkan anlaşmazlık neticesinde Benî Sumâdıh, Aragon’dan ayrılmak zorunda kaldı ve Meriye’ye (Almeria) giderek oraya yerleşti. Her iki kol, Endülüs Emevî Devleti’nin çöküşü üzerine ortaya çıkan mülûkü’t-tavâif döneminde bulundukları şehrin yönetimini ele geçirip birer emirlik kurdu.

Benî Tücîb fetihlerden bir süre sonra Endülüs’ün önemli kabileleri arasına girmişti. Kabile mensuplarından bazıları adlî, askerî ve idarî görevlere getirildi, bunların sayısı giderek arttı. Komutanlardan Ebû Yahyâ Muhammed b. Abdurrahman, 276 (889) yılında İspanyol kökenli Benî Kasî kabilesinin elindeki Sağrüla‘lâ (Aragon) bölgesinin merkezi olan Sarakusta (Saragossa, Zaragoza) valiliğine tayin edildi. Onun şehri ele geçirip valilik görevine başlamasından itibaren kuzeydeki hıristiyan krallıklarına komşu serhat şehrinin valiliği Endülüs Emevî Devleti’nin sonuna kadar Tücîbîler’in elinde kaldı. Mülûkü’t-tavâif döneminde Münzir b. Yahyâ el-Mansûr’un bağımsızlığını ilân etmesiyle müstakil emirliğe dönüştü.

Muhammed b. Abdurrahman’ın ölümüyle (312/924) yerine burada hüküm süren Benî Hâşim hânedanına adını veren oğlu Hâşim b. Muhammed geçti. Hâşim’in ölümünün (318/930) ardından valilik görevine getirilen Muhammed b. Hâşim zamanında


önemli olaylar meydana geldi. Onun III. Abdurrahman’a itaatten ayrılıp Leon ve Navarra (Neberre) krallıklarıyla ittifak kurması ve Leon Kralı II. Ramiro’nun hâkimiyetini tanıdığını açıklaması üzerine iki taraf arasında mücadele başladı (323/935). III. Abdurrahman 326’da (938) isyanı bastırmak için harekete geçti. Önce Muhammed’in idaresindeki Kal‘atü Benî Eyyûb’u ele geçirdi, ardından Sarakusta’yı kuşatıp isyancı valiyi teslim olmak zorunda bıraktı. Ancak hükümdar, Benî Tücîb’in kuzey sınırlarındaki etkinliğini dikkate alarak Muhammed b. Hâşim’i affedip görevinde bıraktı. 329’da (940-41) Simancas surları önünde cereyan eden ve müslümanların yenilgisiyle sonuçlanan savaşta Leon kralına esir düşen Muhammed, III. Abdurrahman’ın yaptığı barış sayesinde kurtuldu (940). Bu sırada Kurtuba’ya (Cordoba) geldi, kendisini çok iyi karşılayan halife tarafından vezirlik mertebesine yükseltildi ve görevine yeniden başladı. Hıristiyanlarla savaşta önemli başarılar kazanan Muhammed b. Hâşim’in ölümü üzerine (338/949) vali tayin edilen oğlu Yahyâ b. Muhammed de hıristiyanlarla mücadelede başarı gösterdi. Daha sonraki valilerden Abdurrahman b. Mutarrif’in adı, devlet yönetimini fiilen elinde tutan Başvezir İbn Ebû Âmir el-Mansûr’a karşı onun oğlu Abdullah’ın liderliğinde yürütülen bir isyan hazırlığına karıştı. Bu sırada görevden alınan ve ardından idam edilen Abdurrahman’ın yerine Yahyâ b. Abdurrahman getirildi (379/989).

Benî Hâşim (1019-1039). Yahyâ b. Abdurrahman’ın ardından valilik görevini oğlu Münzir üstlendi (400/1010). Münzir bölgede giderek gücünü arttırdı, valiliğinin onuncu yılında hükümdarlığını ilân etti (410/1019). Mülûkü’t-tavâif döneminde Sarakusta’da hüküm süren Benî Hâşim hânedanının ilk hükümdarı kabul edilen Münzir b. Yahyâ el-Mansûr Kastilya, Barselona (Berşelûne), Navarra ve Leon krallıklarıyla dostluk kurdu. Lâride (Lérida), Tutîle (Tudela) gibi egemenliği altındaki şehirlerde istikrarı sağladı. Başşehir Sarakusta onun zamanında sakin dönemlerinden birini yaşadı, nüfusu arttı ve refah seviyesi yükseldi. Münzir’in 414 (1023) yılında ölümünden sonra tahta oğlu Yahyâ çıktı. Yahyâ el-Muzaffer zamanında Barselona kralıyla ilişkiler bozuldu ve sınırdaki bazı merkezler işgal edildi. Onun ölümünün (420/1029) ardından tahta çıkan II. Münzir b. Yahyâ Muizzüddevle 430’da (1039) kumandanları ve bazı yakınları tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Sarakusta’da karışıklıklar çıktı. Bu esnada Süleyman b. Hûd’un şehri ele geçirmesiyle Sarakusta Tücîbîleri’nin egemenliği sona erdi (Muharrem 431/Eylül-Ekim 1039) ve Hûdîler’in hâkimiyeti başladı.

Benî Sumâdıh (1042-1091). Endülüs Emevî Devleti hâcibi İbn Ebû Âmir el-Mansûr’un kumandanlarından olan Muhammed b. Ahmed b. Sumâdıh aynı zamanda Veşka (Huesca) valiliği görevinde bulunmuştu. Daha sonra Belensiye’de hüküm süren Âmirî Hâcib Abdurrahman b. Ebû Âmir’in oğlu Abdülazîz, 416’da (1025) Muhammed b. Ahmed’in oğlu Ebü’l-Asbağ Ma‘n et-Tücîbî’yi Meriye’ye vali tayin etti. Ebü’l-Asbağ bağımsızlığını ilân ederek Benî Sumâdıh kolunu kurdu. Başarılı bir hükümdar olan Ma‘n, istikrarı sağlamanın yanında Lûrka (Lorca), Beyyâse (Baeza) ve Ceyyân’ı (Cáen) egemenliği altına aldı. 1051’de ölümünden sonra henüz on dört yaşındaki oğlu Ebû Yahyâ Muhammed amcalarının desteğiyle Mu‘tasım-Billâh lakabıyla tahta çıktı. Amcası Ebû Utbe İbn Sumâdıh üç yıl boyunca nâib sıfatıyla yönetim işlerinde yardımcı oldu. Bastırdığı sikkelerde Vâsiķ-Billâh ve Reşîd lakaplarını kullanan Mu‘tasım’ın kırk yıl devam eden melikliği komşularıyla mücadele içinde geçti. Gırnata ve Belensiye ile mücadele eden Mu‘tasım, Gırnata’yı istilâ etmeye niyetlendi, ancak bunu başaramadı. Mu‘tasım, oğlu Muizzüddevle ile Endülüs’e geçen Murâbıt Hükümdarı Yûsuf b. Tâşfîn’e kıymetli hediyeler ve ordusuna yardımcı birlik gönderdi; bu askerler Zellâka (Sagrajos) savaşına (479/1086) ve Aledo (Lîd) kuşatmasına katıldı. Mu‘tasım ölümünden (14 Mayıs 1091) bir süre önce oğlu Ahmed Muizzüddevle’ye, İşbîliye (Sevilla) Murâbıtlar’ın eline geçtiği takdirde Meriye’yi onlara bırakıp Hammâdîler’in hâkimiyetindeki Mağrib topraklarına sığınmasını vasiyet etti. Muizzüddevle’nin onun vasiyetine uyarak üç gemiyle Bicâye’ye gitmesi üzerine Benî Sumâdıh hânedanı sona erdi (Ramazan 484/Ekim-Kasım 1091). Diğer bir rivayete göre ise Murâbıt birlikleri şehri kuşattığında hayatta olan Mu’tasım hastalığına rağmen Murâbıt kuvvetlerine karşı direnmiş, ancak içeri girmelerini önleyememiştir. Şehri Muizzüddevle’nin savunduğu, fakat sonunda Akdeniz’deki Benî Mezgannâ adasına yerleşmek için şehri terkettiği de söylenmektedir.

Benî Sumâdıh devrinde Meriye mimari, ticaret, bilim ve kültür alanlarında en parlak dönemini yaşamış, Mu‘tasım Meriye’nin imarı için büyük gayret göstermiş, şehre temiz su getirmek amacıyla kanallar açtırmış, çeşitli bina ve saraylar yaptırmıştır. Donanma üssü niteliğini sürdürmesinin yanında Endülüs’ün en işlek ticarî limanı olarak zenginleşen şehirde önemli imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Benî Sumâdıh sarayında İbnü’l-Haddâd el-Vâdîâşî, İbn Ubâde, İbn Şüheyd, coğrafyacı İbnü’d-Delâî el-Uzrî ve Ebû Ubeyd el-Bekrî gibi âlim, şair ve edipler kalmıştır. Diğer taraftan Batı Endülüs’te Batalyevs merkez olmak üzere Sağrülednâ’da hüküm süren Eftasîler’in (1022-1095), Berberî asıllı olmalarına rağmen toplum içinde itibarlı bir mevki edinebilmek amacıyla ikinci hükümdar Abdullah b. Muhammed’den itibaren Tücîbîler’e mensup olduklarını söyledikleri bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 323; İbn Abdülhakem, Fütûĥu Mıśr (Torrey), s. 224-235; Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât (Guest), s. 10, 34-35, 49, 51, 65, 71, 303-305, 309, 311, 317; Ebû Bekir el-Mâlikî, Riyâżü’n-nüfûs (nşr. Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1403/1983, I, 102-106; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), II, 19; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 167-169; Bosworth, İslâm Devletleri Tarihi, s. 17-22; D. Wasserstein, The Rise and Fall of the Party-Kings: Politics and Society in Islamic Spain 1002-1086, Princeton 1985, bk. İndeks; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs: Düvelü’ŧ-ŧavâǿif, Kahire 1408/1988, s. 164-173, 264-270; Receb Muhammed Abdülhalîm, el-ǾAlâķāt beyne’l-Endelüsi’l-İslâmiyye ve İsbânyâ en-Naśrâniyye fî Ǿaśri Benî Ümeyye ve mülûki’ŧ-ŧavâǿif, Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-İslâmiyye), s. 336-346; E. Lévi-Provençal, “Tucibîler”, İA, XII/1, s. 479; P. Guichard, “Tuғјīb”, EI² (İng.), X, 582-584; Settâr Ûdî, “Tücîbiyân”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1380/2002, VI, 11-14; Câsim el-Ubûdî, “Sarakusta”, DİA, XXXVI, 113-114.

Nadir Özkuyumcu