TOP

Bir ateşli silâh türü.

Güherçile, kükürt ve odun kömürü karışımından oluşan barutun geliştirilmesi ve barutla çalışan ateşli silâhların savaşlarda kullanımı geç Ortaçağ tarihinin en önemli olaylarından biridir. İlk ateşli silâhlar 1280’lerden itibaren Çinliler tarafından kullanılmıştır. Bu yeni silâh yirmi otuz yıl içinde hem İslâm âlemine hem hıristiyan Avrupa’ya ulaştı. Özellikle 1320 ve 1330’larda Avrupa’daki meydan muharebelerinde ve kuşatmalarda ilk defa görüldü. Topun ve barutlu el silâhlarının geliştirilmesi ve İslâm âlemindeki yaygınlaşmasında Osmanlılar önemli rol oynadı. Ateşli silâhların Osmanlılar tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda Türk ve yabancı tarihçilerin verdiği en eski tarihler (1354, 1364, 1386 ve 1389) söz konusu olaylardan birkaç nesil sonra yaşayan Âşıkpaşazâde (ö. 889/1484’ten sonra), Neşrî, Kemalpaşazâde ve Şikârî gibi vak‘anüvislere dayandığından tartışmaya açıktır. Ancak Osmanlılar’ın ateşli silâhlarla XIV. yüzyılın son çeyreğinde Venedik, Dubrovnik, Bosna, Sırbistan, Ceneviz ve Bizans gibi devletler veya onların tebaaları vasıtasıyla tanışmış olmaları muhtemeldir. Yıldırım Bayezid zamanında (1389-1402) yaşamış bir timar sahibi olan Topçu Ömer’den bahseden II. Murad devrine ait bir timar icmal defterindeki kayıt Osmanlılar’da topçuluğun Yıldırım Bayezid döneminde bir kurum halinde teşekkül ettiğinin işareti diye gösterilir. Osmanlılar İstanbul’un 1392, 1402 ve 1422 yıllarındaki kuşatmalarında top denediler, fakat bunlardan bir netice alamadılar; 1430’da Selânik muhasarasında ise topu başarı ile kullandılar. 1440’lardaki Osmanlı-Macar savaşları esnasında hıristiyan sahra topçuluğu ve tabur (Wagenburg) taktiğiyle de tanıştılar. Bu tarihten sonra toplar gerek muhasaralarda gerekse meydan muharebelerinde daha da önem kazandı. 1453’te İstanbul’un fethinin de gösterdiği gibi Osmanlılar topu ve yeni barut teknolojisini hem kuşatmalarda hem gemileri batırmada çok etkili biçimde devreye soktular.

Avrupa devletlerinde topçuların zanaatkârlardan profesyonel askerlere dönüşmesi 1500 ile 1700 tarihleri arasındaki uzun bir zaman diliminde gerçekleştiği halde, Osmanlılar’da topların döküm ve kullanımıyla görevlendirilen Kapıkulu Ocağı’nın yaya kısmından olan Topçu Ocağı muhtemelen II. Murad devrinde teşekkül etmişti. Topların ve top mühimmatının taşınması ve top arabalarının imal edilmesiyle vazifeli Top Arabacıları Ocağı’nın ise XV. yüzyılın ikinci yarısında oluştuğu tahmin edilir. Daha önce bu vazifeyi görenler Topçu Ocağı’na bağlı olmalıdır. Hazineden ulûfe alan topçu ve top arabacılarının sayısı Kanûnî Sultan Süleyman zamanında hemen hemen iki katına çıkıp Macaristan’daki uzun savaşlar (1593-1606, 1683-1699) ve Girit Savaşı (1645-1669) esnasında da önemli artış gösterdi. Ancak bu rakamların vilâyet kalelerinde görevli, vilâyet hazinelerinden maaş alan veya timar sahibi olan topçu ve top arabacılarını içermediğini unutmamak gerekir. Meselâ 1568’de hazineden ulûfe alan topçuların sayısı 1204 nefer iken 1569’da Budin vilâyeti kalelerinde görevli, çoğu Budin hazinesinden ulûfe alan veya timarlı 700 nefere yakın topçu mevcuttu. 920-921’de (1514-1515) merkezde topçu sayısı 348, top arabacıları 372 idi. 934’te (1527-28) bu rakam 695 topçu, 943 top arabacısına yükseldi. 975’te (1567-68) 1204 topçu, 678 top arabacısı;


1598’de 2827 topçu, 700 top arabacısı; 1609’da 1552 topçu, 684 top arabacısı; 1080’de (1669-70) 2793 topçu, 432 top arabacısı; 1106’da (1694-95) 5869 topçu, 1299 top arabacısı mevcuttu. Savaş dönemlerinde bu sayılar giderek artıyordu. 1698’den sonra merkezde istihdam edilenlerin sayısında azalma oldu. 1700’de 3592 topçu, 788 top arabacısı; 1116’da (1704) 3437 topçu, 695 top arabacısı tesbit edildi. 1738-1739 savaşları döneminde sayılar 7279 topçu, 2274 top arabacısı olarak belirlendi. 1769’da yeniden bir düşüş oldu ve 1351 topçu, 180 top arabacısı tesbit edildi.

Avrupa’da ve Osmanlılar’da görülen ilk toplar dövme demirden yapılmış olup ayrılabilen barut haznesine sahipti ve arkadan doldurulmaktaydı. İlk başlarda küçük ve kaba olan bu toplar XV. yüzyıla gelindiğinde büyük bombartlara dönüştü. Osmanlılar da aynı yolu takip ederek 1517-1518’de Tophâne-i Âmire’de yirmi iki adet dövme büyük demir top yaptılar. 32, 25 ve 22 karış (714, 558 ve 491 cm.) uzunluğundaki bu toplar ortalama ağırlıklarına göre (6210 kg.) o dönemde bilinen en büyük toplardı. XVI. yüzyılın başından itibaren Osmanlılar’ın imal ettikleri topların çoğu dövme demirden çok daha güvenilir, dâhilî barut haznesiyle tek parça halinde dökülen, birleşimi genellikle %89,5 ile %91,4 bakır ve %10,5 ile %8,6 kalay olan, taş gülle veya dökme demir yuvarlak atan tunç toplardı. Osmanlılar’ın Fâtih Sultan Mehmed zamanında bazıları 15-17 ton gelen, 200 ile 700 kg. ağırlığında gülle atan ve o dönemin en büyük silâhlarından sayılan dev toplar döküp kullanmaları top döküm teknolojisinde ne derecede ilerlediklerinin göstergesidir. Ancak bu tür topların döküm ve nakliyesi son derece zor olup kullanımı da birkaç önemli kuşatma ve kale savunmasıyla sınırlı kalmıştır.

Kanon sınıfından büyük Osmanlı muhasara topları arasında şayka, balyemez ve bacaluşka özellikle öne çıkmaktadır. Osmanlılar 8 ile 22 okkalık (10 ile 27 kg.) tane atan topları hem sefer hem kuşatma için uygun buluyordu. Ancak 14 ve 16 okka (17 ve 20 kg.) gülle atan topları “kale-kûb” (sur/kale döven) denilen muhasara toplarıydı. Bunların çoğu 14, 15 ve 16 okka çaplı olmakla beraber XVII. yüzyılda aralarında 12 okka (15 kg.) “yuvarlak” yani gülle atan daha küçük toplar da vardı. Şayka toplarının ismi üç topla teçhiz edilmiş şayka (Slavca chaika veya “martı”) kayıklarından gelmektedir. Kısa şaykalar 8, 9 ve 12 karış (176, 198 ve 264 cm.), orta boy şaykalar 14, 15 ve 16 karış (308, 330 ve 352 cm.), en uzun olanlar 18, 19, 20 ve 21 karış (396, 418, 440, 462 cm.) boyundaydı. Tabloda da görüleceği üzere şayka, balyemez ve bacaluşka toplarının çapları büyük çeşitlilik göstermektedir. Ancak şaykalar arasında 2, 2.5 ve 5 okka çapındaki parçalar nâdirdi. Kökeni ve isminin menşei belirsiz olan balyemez toplarının çoğu 5-22 okka (6-27 kg.) dökme demir taneler atan parçalardan ibaretti. XVII. yüzyılın sonlarında daha küçük balyemezlerin sayısı azdı. 1097’de (1686) Tophâne’de dökülen 104 topun sadece ikisi balyemez olup bunlar 14 ve 11 okkalık toplardı (BA, DBŞM TPH, nr. 18598, s. 3). Bilhassa kale topu ve muhasara topları olarak kullanılan balyemezler şaykalarla birlikte Osmanlı gemilerinde kullanıldı. Avrupa’da “basilisco, basilic” vb. isimlerle tanınan ve Osmanlı kaynaklarında baciliska, bacaluşka, bacaloşka, badaloşka, badaluşka, badoluşka, badoloşka ve bedoloşka şeklinde geçen toplar en popüler ve yaygın Osmanlı kuşatma ve kale toplarıydı. Büyük bacaluşkalar 20 ve 18 karış (440 ve 396 cm.), kısa olanları 9 ve 10 karış (198 ve 220 cm.) uzunluğundaydı. Bazan kısa olanlar da 22 kg. (18 okka) ağırlığında nisbeten büyük taneler atabiliyordu. En büyük parçaların (top-ı bacaluşka-ı büzürg) ağırlığı 11 tonu aşabiliyordu. Ancak Osmanlı basilisklerinin çoğu çapları 11 okka ile 22 okka arasında değişen küçük toplardı. Bazı Osmanlı belgelerinde bacaluşka ile kanon/kanun eş anlamlı gibi kullanılırsa da diğer durumlarda kanon daha küçük olan 11 okka çaplı basiliskleri belirtmektedir.

Osmanlı seferlerinde en çok kullanılan toplar genellikle orta tipte ve küçük çaplıydı. Bu kategoridekiler kolunburna, darbzen ve şâhî toplardan ibaretti. Osmanlı kaynaklarında kolunburna, kolumburna, kolomburina, kolumburina, kolunburina ve kolunburuna diye geçenler daha hafif sahra toplarıydı. Osmanlı kolunburnaları İspanyol, İtalyan veya İngiliz kulverinleriyle karşılaştırıldığında genel kanaatin aksine Avrupa’dakilerinden çoğu defa daha hafif kalıyordu. Darbzen, zarbzen, zarbuzan (dövücü top) adı verilen topların büyük (şâhî veya zarbuzan-ı büzürg) ve orta (miyâne veya zarbuzan-ı vasat) tipleri muhasarada, daha küçük parçaları ise (zarbuzan-ı kûçek) sahra topu olarak meydan muharebelerinde iş görürdü. Osmanlı kaynaklarında şâhî kelimesi herhangi bir topun daha büyük modelini ifade etmekle birlikte bu terim çok hafif ama nisbeten uzun toplar için de kullanılmıştır.


Küçük toplar saçma, eynek, prangı, misket ve şakaloz gibi adlarla anılmaktaydı. Genellikle dökme demirden olan ve adından da anlaşılacağı gibi çoğunlukla salkım atmak için kullanılan saçmalar hem kalelerde hem gemilerde, bilhassa Karadeniz ve ince donanmaların gemilerinde kullanılmaktaydı. Tophane’de 1695-1696 yıllarında dökülen saçma toplarının ortalama ağırlığı 35,6 kg., 1704-1705’te dökülenlerin 42 kg. civarında iken 1109’da (1697-98) dökülen iki tanesi çok daha ağır olup 190 kg. gelmekteydi (BA, KK, nr. 5654, s. 16, 30; BA, MAD, nr. 2652, s. 25). Eynek adı verilen toplar daha da küçüktü. Tophane’de 1695-1696’da dökülen altmış iki eyneğin ortalama ağırlığı 22,7 kg. olup 1109’da (1697-98) dökülenler 11,7 kg. idi (BA, MAD, nr. 2732, s. 32). 1070’te (1659-60) Selânik Kalesi’nde bulunan orta boy (miyâne) eynek topları 150 dirhem (461 gr.) mermi atıyordu (BA, MAD, nr. 3447, s. 248). Eynekler esas itibariyle imparatorluğun büyük nehirlerinde faaliyet gösteren gemilerde kullanılıyordu. 50 dirhem mermi atan prangılar ve 50, 100, 150 dirhem tane atan misketler en küçük çaplı toplardı. Osmanlı kaynaklarında şakaloz, şakloz, şakolos, şakalos, şakulos, şakulus, sakolos, sakalos, çakaloz, çakalos, çakanoz diye anılan silâhların ismi “kanca tüfek” mânasına gelen Macarca “szakállas” kelimesinden gelmektedir. Kanca ateşli silâhı, güçlü geri tepmesini önlemek amacıyla sıkıca bir duvara veya sipere raptedilerek kullanılıyordu. Macar “szakállas”larından farklı şekilde Osmanlı şakalozlarının kundağa yerleştirildiği ve top arabalarıyla taşındığı söylenegelmiştir. Ancak bazı Osmanlı şakalozlarının Avrupa’nın kancalı tüfeklerine (meselâ Alman hackenbüchse) benzer ağır tüfekler olması mümkündür. 1565’te Macaristan’ın bazı kalelerinde bulunan şakalozlar 10 ve 12 dirhem (31 ve 37 gr.) tane atardı. İspanyollar’ın ve yeniçerilerin tüfeklerinin bile 50 gramdan daha ağır kurşun attığı göz önüne alınırsa bunlar gerçekten çok küçük anti-personel silâhlardı.

Osmanlı ve Avrupa toplarını mukayese eden Batılı tarihçilerin Osmanlı topçuluğunun esasta hantal ve ağır dev toplardan oluştuğunu, dolayısıyla Osmanlı top teknolojisinin daha küçük ve hareketli topları imal edebilen Avrupa top teknolojisinden geride kaldığını ileri sürmeleri hatalıdır. Tophâne-i Âmire vâridat ve masârifat defterleriyle imparatorluğun başlıca kalelerinin cebehâne defterleri incelendiğinde Osmanlılar’ın 30 ile 500 gr. mermi atan en küçüklerinden 31 ile 74 kg. ağırlıkta gülle atan büyük balyemez ve şaykalara kadar çeşitli toplar döküp kullandıkları sonucuna ulaşılır. Aynı tesbit mermisi eğri rota çizen kısa havan topları için de geçerlidir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, MD, nr. 5, hk. nr. 1428, 1709; nr. 7, hk. 32, 1215, 1216, 1401; BA, MAD, nr. 3150, s. 125; nr. 3448, s. 230, 248; nr. 3992, s. 19; nr. 7668; BA, DBŞM CBH, nr. 18368, s. 7-14; BA, DBŞM TPH, nr. 18597, s. 7; nr. 18617, 18618, s. 20-25; nr. 18645, s. 22-23; nr. 18696, s. 2; Österreichische Nationalbibliothek (ÖNB), Handschriftensammlung Mxt., nr. 599, 617; Topçular Kâtibi Abdülkādir (Kadrî) Efendi Tarihi (haz. Ziya Yılmazer), Ankara 2003, I-II, tür.yer.; L. Marsigli, L’état militaire de l’empire ottoman, The Hague-Paris 1732, I-II, tür.yer.; Uzunçarşılı, Kapukulu Ocakları, s. 45-60; P. Wittek, “The Earliest References to the Use of Firearms by the Ottomans” (D. Ayalon, Gunpowder and Firearms in the Mamluk Kingdom içinde), London 1956, s. 141-143; Mücteba İlgürel, “Osmanlı Topçuluğu’nun İlk Devri”, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, Ankara 1995, s. 285-293; G. Ágoston, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Harp Endüstrisi ve Barut Teknolojisi (1450-1700)”, Osmanlı, Ankara 2000, VI, 621-632; a.mlf., Barut, Top ve Tüfek: Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü ve Silah Sanayisi (trc. Tanju Akad), İstanbul 2006, s. 54, 108-123; a.mlf., “Ottoman Artillery and European Military Technology in the Fifteenth and Seventeenth Centuries”, AOH, XLVII/1-2 (1994), s. 19-26; C. Heywood, “Notes on the Production of Fifteenth-Century Ottoman Cannon”, Writing Ottoman History: Documents and Interpretations, Aldershot 2002, makale XVI, s. 3-9; Salim Aydüz, XV ve XVI. Yüzyılda Tophâne-i Âmire ve Top Döküm Teknolojisi, Ankara 2006; İdris Bostan, “16. yy. Başlarında Tophane-i Amire ve Top Döküm Faaliyetleri”, Halil İnalcık Armağanı, Ankara 2009, I, 249-280; Halil İnalcık, “Osmanlılar’da Ateşli Silâhlar”, TTK Belleten, XXI/83 (1957), s. 508-512; Turgut Işıksal, “Eski Türk Topları ve İstanbul Tophanesinde Bulunan Bir Kayıt Defteri”, BTTD, I/3 (1967), s. 61-63.

Gábor Ágoston