TOKAT MEVLEVÎHÂNESİ

Tokat’ta XVIII. yüzyılda kurulan Mevlevî tekkesi.

Menâķıbü’l-Ǿârifîn’de anlatıldığına göre Selçuklu Veziri Muînüddin Süleyman Pervâne, Konya’da iken intisap ettiği Fahreddîn-i Irâkī’yi Tokat’a davet etmiş ve burada kendisi için bir hankah yaptırmıştı. XIV. yüzyılda da Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi tarafından Tokat’a halifeler gönderilmiştir. Bu tarihlerden itibaren Tokat’ta Mevlevîlik yaygınlaştığı ve birkaç mevlevîhâne inşa edildiği halde günümüze yalnız XVIII. yüzyılda kurulan, Tokat merkez Soğukpınar mahallesinde Bey sokağı ile Eski Hükümet ve Beyhamam sokakları arasında bulunan mevlevîhâne ulaşmıştır. II. Mehmed dönemi başlarında tutulmuş olan 859 (1455) tarihli Tahrir Defteri’nden Tokat’ta bir hankah-ı Mevlevî ve otuz iki hânelik Mevlevîhâne mahallesi bulunduğu öğrenilmekte, fakat 1472’de Uzun Hasan’ın Tokat üzerine gönderdiği ordunun âni hücumuyla şehrin baştan başa tahrip edilmesi yüzünden 890 (1485) tarihli tahrirde Mevlevîhâne mahallesinin sekiz hâneye düştüğü ve 925’teki (1519) “Mahalle-i Hoca İbrâhim nâm-ı dîger Mevlevîhâne” kaydından Mevlevîhâne mahallesinin isminin değiştirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Tokat merkez kazasına ait 984 (1576) tarihli vakıf kayıtları arasında mevlevîhâneye rastlanmamaktadır.

1066’da (1656) Tokat’tan geçen Evliya Çelebi, usta neyzenler eşliğinde haftada iki gün âyin yapılan Tokat Mevlevîhânesi’nden Beşiktaş Mevlevîhânesi derecesinde gelişmiş önemli bir Mevlevî tekkesi diye


bahsetmektedir. Evliya Çelebi’ye göre I. Ahmed’in veziri olan Muslu Ağa, Mevlevîler için bir vakıf kurmuş ve kendi konağının bulunduğu geniş arazinin bir kısmına bu mevlevîhâneyi inşa ettirmiştir. Asıl vakfiyesi henüz bulunmamakla birlikte Tokat Mevlevîhânesi’nin son şeyhi Mehmed Hâdi Dede Efendi’nin Konya çelebisine yazdığı 1911 tarihli mektupta mevlevîhânenin 1048’de (1638) Muslu Ağa namındaki Tokatlı bir zat tarafından tesis edildiğinden ve Meŝnevî’nin ilk mısraına ebced hesabıyla düşürülen tarihi belirten, “Muslu Ağa sâhte în tekyerâ Mevlevîyân tâ ibâdet mîkoned/Goft Mevlânâ zi-pîş-i târiheş: Bişnev ez ney çün hikâyet mîkoned” beyitlerinin tekkede bulunan bir kitâbe üzerinde bulunduğundan bahsetmektedir. Ancak Evliya Çelebi’nin I. Ahmed’in veziri olduğunu belirttiği Muslu Ağa resmî kayıtlarda, meselâ Tokat Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’nde yeniçeri ağası diye kayıtlıdır.

1115 (1703) tarihli hüccete göre Muslu Ağa’nın yaptırdığı mevlevîhâne zamanla yıkılmış ve yalnız arsası kalmış, meşihatta bulunan Müderris Mehmed Efendi b. Dânişî Ali Efendi mevlevîhâneyi tekrar inşa ettirmiştir. 1792’de Tokat büyük bir yangın geçirmiştir. Mevcut semâhâneyi içeren ana binanın, taşıdığı Osmanlı barok-ampir/empire mimari unsurlarından XIX. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlendirilebildiği için bu yangından sonra yenilendiği tahmin edilmektedir. Plan tipi ve bazı tavan süslemelerinden XVIII. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilen mevlevîhânenin meşrutası ve Muslu Ağa Konağı olarak bilinen harem büyük ihtimalle bu tarihte de bir onarım görmüştür. Tokat Mevlevîhânesi meşihatında bulunan postnişinler şunlardır: Ramazan Dede Efendi (1048/1638 civarında), Tâlib Şeyh Mehmed Dede Efendi, Müderris Şeyh Mehmed Efendi b. Dânişî Ali Efendi, Abdülahad Dede Efendi, Hüseyin Dede Efendi b. Abdülahad Dede, Seyyid Osman Dede Efendi b. Hüseyin Dede Efendi, Hâfız Mehmed Emin Dede Efendi b. Hüseyin Dede, Hasan Dede Efendi b. Hâfız Mehmed Dede Efendi, Mehmed Emin Dede Efendi b. Hasan Dede, Ali Rıza Dede Efendi b. Hasan Dede, Mehmed Hâdi Dede Efendi b. Ali Rızâ Dede ve Abdülhâdi (Ergin) Dede Efendi b. Mehmed Hâdi Dede (ö. 1941). Günümüzde Seyyid Osman, Hâfız Mehmed Emin ve Mehmed Emin Dede efendilerin mezar taşları mevlevîhânenin arka bahçesinde bulunmaktadır.

Tekkeler kapatıldıktan sonra 1934 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tescil edilen mevlevîhâne ana binasına el konulmuş ve Muslu Ağa Konağı son şeyh ailesine bırakılmıştır. Uzun süre boş kalan ana bina, 1939’da onarılarak on yıl boyunca Jandarma Alay Komutanlığı tarafından kadınlar hapishanesi olarak kullanılmıştır. 1949’da selden zarar görerek onarılmış, 1954-1996 yılları arasında Kur’an kursu vazifesi görmüştür. 1976’da, gerek süsleme gerekse mimari bakımından büyük değer taşıyan ana bina ve harem korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Ancak eksik tescillenme yüzünden mevlevîhâne külliyesi parçalanıp bozulmaya başlamış, bazı parseller ifraz yoluyla satılmış ve matbahla türbe yıkılıp yerine askeriyeye ait binalar yapılmış, bahçe arsası üzerine Jandarma Alay Komutanlığı’na ait büyük bir yapı inşa edilmiş, 1990 civarında matbahla türbe yerine yapılan binalar da yıkılmış ve Jandarma Alay Komutanlığı’nın binası Tokat Millî Eğitim Müdürlüğü Sağlık Ocağı’na tahsis edilmiştir. Ana binanın doğu duvarına bitişik Mevlânâ Hamamı, aslında mevlevîhâne külliyesine ait olup aynı vakfın gelir kaynakları arasında yer almasına rağmen şahıs eline geçmiştir. 1997’de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce hamamın tescil edilerek kamulaştırılmasına, ana bina ve harem konağının onarılmasına ve mevlevîhâne sahasının korunmasına karar verildiği halde restorasyonu çeşitli sebeplerden dolayı ancak 2005 yılında tamamlanabilmiştir. Değişik dönemlerde onarıma tâbi tutulan Tokat Mevlevîhânesi özgün mimarisini büyük ölçüde yitirmiştir. XVII-XIX. yüzyılların görkemli halinden çok şey kaybederek günümüze ulaşan ana bina 2006’dan beri Tokat Mevlevîhâne Vakıf Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Tekkelerin kapatılması sırasında mevlevîhâne ihata duvarıyla çevrili 3000 m²’lik bir arazi üzerinde yer almaktaydı. İki renkli kesme taştan basık kemerli avlu kapısından girilen küçük bir avlu etrafında müstakil bir türbe, türbenin güneyinde bir matbah ve onun doğusunda iki katlı semâhâne, dedegân hücreleri, meydan odası ve şeyh dairesini ihtiva eden ana bina yer alıyordu. Ana binanın doğusunda bir hamam, köşede tekkenin selâmlık bölümü, şeyhe ait iki katlı Muslu Ağa Konağı mevcuttu. Bazı mezar taşlarının arka bahçede bulunmasından bahçenin bir kısmının “hâmûşân” olduğu düşünülebilir. Günümüzde sadece giriş kapısı ve iki yanındaki kuzey ihata avlu duvarı, iki katlı ana bina, hamam ve Muslu Ağa Konağı mevcuttur.

XIX. yüzyıl Osmanlı barok-ampir/empire üslûbundaki ana bina kareye yakın dikdörtgen planlı, bağdâdî ve iki katlıdır. Cephelerde üst katta altlı üstlü iki sıra, alt katta tek sıra dikdörtgen pencereler yer alır. Ön avludan binanın kuzeydoğu köşesindeki “L” merdivenle kuzey giriş cephesinin üst katına çıkılmaktadır. Merdiven korkuluğunun başladığı yerde -korkuluğu duvara tesbit eden- “S” kıvrımlı, ejder yüzlü, oyma bezemeli bir merdiven başı tacı yer alır. Kat sahanlığı ve buraya sonradan konulmuş kapı geçildikten sonra ön cephe boyunca uzanan hayat veya dış sofaya benzeyen çıkma revaka gelinir. Revakın kuzey (dış) ve batı (yan) tarafları, aralarındaki dokuz sütunun altlıklarıyla ahşap torna işi alçak bir korkulukla kapatılmıştır. Dokuz yuvarlak ahşap sütunla köşelerde dikdörtgen kesitli iki direk yuvarlak kemerlerle çıkmalı revakın çatısını taşır. Bağdâdî revak kemerleri birbirine eklenerek bütün cephe boyunca devam eden dalgalı bir hat meydana getirmekte ve kemer dizisinin üzerinde cephenin içbükey geniş bağdâdî saçağı bulunmaktadır. Ortada mevcut dokuz zarif yuvarlak ahşap


sütun başlıklarında ajur tekniğiyle ve özenle oyulmuş akantus yaprağı motifleri bölgenin ince ahşap işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Desenli karo taş döşenmiş revakın güney duvarının başında yan yana, tek kanatlı iki küçük kapı, ortasında semâhâne cümle kapısı yer alır. Revakın batısında önü ahşap korkuluklu bir oturma sekisi vardır. Çift kanatlı ahşap semâhâne kapısı üç aynalı düzende olup üst kısmında, “Ey (bütün) kapıların açıcısı, bize (en) hayırlı kapıyı aç!” meâlindeki duanın sülüs hatlı kitâbesi yer alır. Kare planlı semâhânenin ortasında, on altı ahşap sütuna oturan dilimli kemerler üzerinde dilimli kubbeli onaltıgen bir semâ meydanı bulunur. Kubbenin ortasında sarkık küre şeklinde ahşap kabartma oyma göbek görülür. Kubbenin tezyinatı badana ile tamamen kapatılmış ve kubbe eteğindeki Allah, Muhammed, on iki imamın adı, Hz. Mevlânâ gibi isimlerin yazılı olduğu ahşap madalyonlar yeni konmuştur. Semâ meydanının etrafındaki ziyaretçi mahfilinin üzerinde kare çıtakârî taksimatlı düz tavanın köşeleri çeyrek ışınlı güneş şeklinde düzenlenmiştir. Geniş bir ahşap silme ile ikiye bölünen güney ve batı duvarlarındaki, altlı üstlü iki sıra halinde on sekiz dikdörtgen pencere semâhâneyi aydınlatır. Yuvarlak kemerli, fazla derin olmayan, sade nişli mihrap son onarımdan önce sivri ince bir ahşap bordürle çevrilmişti. Semâhânenin güneybatı köşesine ajurlu oyma ahşap alınlıklı ve üçgen planlı çok zarif bir köşe kitaplığı yerleştirilmiştir. Üstünde boynuzlu bir alem bulunan alınlığın “C” kıvrımlı bitkisel motifleri ortasında beyzî bir kartuş üstünde çakma sülüs harflerle Beyyine sûresinin, “O sayfalarda doğru yazılmış hükümler vardır” meâlindeki üçüncü âyeti yazılıdır. Mihrabın karşısındaki asma misafir ve mutrip mahfiline kuzeydoğu köşesindeki bir merdivenle çıkılır. Merdiven başı tacının ucunda, giriş merdiveninde olduğu gibi yandan ejder yüzlü bir oyma kabartması ve üstünde bir “S” kıvrımın taşıdığı Mevlevî destarlı sikke kabartması vardır. Mahfil korkuluğunun başındaki baba da bir Mevlevî destarlı sikke şeklindedir. Cümle kapısının üstündeki mahfil kısmının önünde bulunan iki sütunun arasına çıkıntılı yuvarlak bir mutrip mahfili yerleştirilmiştir. Semâhânenin doğu duvarı boyunca uzanan, önü kafesli fevkanî kadınlar mahfili vardır. Çıkma revakın başındaki ilk kapıdan girilince bir koridordan tâdil edilmiş hücreli kısma geçilir. Bu koridora eskiden ayrı kapısı olan dört derviş hücresi açılıyordu (bugün tek mekânlı sergi salonudur).

Ön avludan, kuzey cephesinin ortasında yer alan iki ahşap sütunun taşıdığı geniş basık kemerli kapıdan alt katın “taşlık” olarak tanımlanabilecek orta sofasına geçilir. Sofaya dört oda açılır. Odaların döşemesi ahşap olup sofa kotundan yüksektir. Çıtakârî taksimatlı düz tavanlı sofa sağa dönüş yaparak ve daralarak devam eder. Muhtemelen vaktiyle arka bahçe ve hâmûşân arasında bir çıkış/bağlantı oluşturuyordu. Değişikliğe uğrayan iki ön odanın (günümüzde müdürlük makamı) daha önce müstakil girişli üç dede hücresiyle alt katın kuzeybatı köşesinde yer alan büyük ve fazlaca süslenip aydınlatılmış baş odası ana avluya, batıda eski türbe ve matbaha ikişer pencere ile bakan şeyhin misafir kabul odası olduğu tahmin edilmektedir. Odanın çıtakârî tekniğiyle taksim edilmiş baklava dilimli tavanının ortasında ajurlu tarzda oyulmuş, Avrupa etkili çiçek ve yaprak motifli, sivri uçlu nefis bir oval kabartma göbek sarkar. Ahşap kapısı üç aynalı olup ortaları iri birer kabartma gülçe ile tezyin edilmiştir. Güneydoğudaki köşesi pahlanmış arka köşe odası göbeksiz bir tavana sahip olup bu mekânın eskiden mevlevîhânenin meydân-ı şerifi olduğu tahmin edilmektedir. Ana bina plan itibariyle -alt katta orta sofaya açılan dedegân hücreleri, üst katta semâhâne, çokgen orta semâ meydanı ve fevkanî kafesli kadın mahfili ile- Galata Mevlevîhânesi’nin son ana binasını andırmaktadır.

Ana binanın doğusunda bulunan Mevlânâ Hamamı kaba yontu ve moloz taş duvarlı, doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı, tek eyvanlı hamam olarak inşa edilmiştir. Doğudan başlayarak sırasıyla soyunmalık, soğukluk, sıcaklık ve su deposundan meydana gelir. Külhan hamamın batısında yer almayıp kuzey cephesine kaydırılmıştır. Soyunmalık ve külhan ahşap bir çatı ile, soğukluk, eyvan ve su deposu sivri beşik tonozlarla, sıcaklık merkezi ve halvetler kubbelerle örtülmüştür. Eravşar’a göre sıcaklığa açılan ve tek eyvandan oluşan hamam en geç XV. yüzyıla tarihlendirebilir ve mevlevîhânenin bulunduğu yerde daha önce mevcut bir hamam büyük ihtimalle 1638 yılında Muslu Ağa tarafından yenilenmiştir.

Eğimli arazinin güneydoğu köşesinde yer alan harem kısmı (Muslu Ağa Konağı) şeyh ailesinin ikametine tahsis edilmiştir. Ahşap-karkas arası kerpiç dolgudan yapılmış basık bir bodrum üzerine tek katlı olup önünde mutfaklı bir “iş evi” bulunur. Duvar iç yüzleri çamur sıva üzerine alçı olduğu halde dış yüzleri kıtıklı kireç sıvalıdır. Yüksek üç ufak pencere ile sokağa bakan doğu cephesi alaturka kiremitle örtülü kırma çatısıyla dıştan önemsiz bir ev gibi görünmektedir. Evin önündeki bahçeden eyvanımsı bir giriş bölümü olan geniş bir açık avluya girilir. Avlunun batı duvarının ucunda büyük bir ocak, giriş geçidinin yanında dikdörtgen planlı genel hizmetlere ayrılmış birim (mutfak ve çamaşırhane), buna bitişik köşede kareye yakın planlı bir kiler, avlunun doğusunda basık depolu bir bodrum ve bunun üstünde asıl konut kısmı yer alır. Mutfağın kuzey duvarında sivri


kemerli bir ocak ve kapaklı dolaplar bulunur. Doğu duvarında sıra dolaplar, bunların yanında üstte misafir kabul odasına çıkan bir merdiven vardır. Konut katı, bükülerek giden Beyhamam sokağına uydurulmak için kuzeydoğu cephesi daralmış bir yamuk dikdörtgen şeklindedir. Avlunun doğusunda yer alan merdivenle önü üç dilimli, kemerli açık eyvan şeklindeki sofaya çıkılır. Buraya üç yönden oda kapıları açılmaktadır. Güneydeki dikdörtgen baş oda dört pencere ile avluya bakar ve doğu duvarının ortasında, iki yanında dolap olan şerbetlik/çiçeklikli bir niş yer alır. XIX. yüzyılın sonlarına ait alçı tavanın ortasına ucu “C” kıvrımlı yapraklarla süslenmiş kabartma bir göbek yerleştirilmiştir. Evin en eski tarihli tavanı güneydoğu köşesindeki büyük bir yüklüğü olan yamuk dikdörtgen odada bulunuyordu. Kademeli kare kuruluşlu tavan sekiz kare bordürün çevirdiği yuvarlak bir madalyondan meydana gelir. Tavan yüzeyleri klasik edirnekârî üslûpta hatâyî ve şakayıkların arasında üçlü iri gül motifli kıymetli kalem işleriyle süslüdür. Köşelerdeki “C” kıvrımlı yapraklı çiçek ve gül motiflerinden dolayı tavan, Osmanlı mimarisinde Lâle Devri’nden I. Mahmud dönemine geçişin gerçekleştiği XVIII. yüzyıl ortalarına tarihlendirilebilir.

Sofanın kuzeydoğusunda hamam, hamam odası, yüklükler ve hamam sofasından müteşekkil bir hamam dairesi yer alır. Hamam sofasından girilen, kuzeyindeki yamuk dikdörtgen hamamın soyunma odasının dört penceresi, oval çerçeveli alçı tavanı ve yamuk dikdörtgen planlı büyük bir havlu yüklüğü/kurutma yeri vardır. Yüklük olan hamam sofasından ana sofanın doğusundaki, ortası oval sekizgen çerçeveli bir tavanla örtülü, yamuk dikdörtgen planlı hamama (sıcaklık/halvet) geçilir. Hamamın bağdâdî bir kubbe ile örtülen iki yuvarlak havalandırma penceresi sofaya açılır. Su deposu bulunmayan hamamın cehennemlik katına ait izler zemin katta kısmen görülmektedir. Odanın önünde üç dilimli kemerlerle bölünmüş iki çapraz tonozla örtülü, önü korkuluklu bir hayat yer alır. Buradan kareye yakın planlı şeyh kütüphanesine girilir. Bahçeye bakan üç penceresi, bunların önünde sedir ve girişinde bir pabuçluk kısmı vardır. Çıtakârî tekniğiyle süslenmiş tavanın kare çerçevesi içine iç içe dairelerden oluşan bir kompozisyon yerleştirilmiştir. Ortadaki yuvarlak göbek barok karakterli, taşkın eğri kesim tekniğiyle yapılmış çiçek ve yapraklardan meydan gelen ve bunun dışında bütün tavan “S” kıvrımlı çıtalardan oluşan küçük karelere bölünmüştür. XIX. yüzyılın ortasına tarihlenebilen bu tavan, motiflerinde görülen Batı etkisiyle geleneği kaynaştırma özelliğinden dolayı dikkati çekmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Cevdet-Evkaf, nr. 11963, 12025, 12495, 12860, 26468; BA, TD, nr. 2, s. 40, 43; nr. 19, s. 3; nr. 79, s. 5; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Defter-i Evkāf-ı Rûm, nr. 583; VGMA, Defter, nr. 481, s. 250, sıra 151; nr. 1760, s. 349 (Tokat’ta Muslu Ağa Mevlevîhânesi Vakfı’na ait Şâban 1115/Aralık 1703 tarihli hüccetin örneği ve bir ilmühaber); nr. 483, s. 250, sıra 718 (şahsiyet kaydı); nr. 60.01.01-/30 (Tokat-Mevlevî Tekkesi dosyası); nr. 60.01.01-/29 (Tokat-Muslu Ağa Vakıf Konak dosyası); Tokat Şer‘iyye Sicilleri, nr. 11, s. 49, hk. 50; nr. 12, s. 101, hk. 2; nr. 13, s. 89; nr. 19, s. 148, hk. 1; nr. 24, s. 34, hk. 2, s. 108, hk. 2, 3; nr 29, s.109, hk. 1, s. 201, hk. 1; nr. 37, s. 140, hk. 1; Konya Mevlânâ Müzesi Arşivi, zarf nr. 68/36; Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, I, 126-127, 130, 142, 156; II, 259-262, 294-295, 309-310, 326, 347-348; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, V, 60, 61; J. P. de Tournefort, Relation d’un voyage du Levant, Paris 1717, II, 432; Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, s. 58; Halis Turgut Cinlioğlu, Osmanlı Zamanında Tokat, Tokat 1950-73, II, 24, 76; III, 107; IV, 8, 53-56, 61-62; Halit Çal, “Tokat Evleri”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu: 2-6 Temmuz 1986 (haz. S. Hayri Bolay v.dğr.), Ankara 1987, s. 365-418; a.mlf., Tokat Evleri, Ankara 1988, s. 3-5, 47-49; Ş. Barihüda Tanrıkorur, Türkiye Mevlevîhânelerinin Mimarî Özellikleri (doktora tezi, 2000), SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, II, 267-283; III, çizim XV.1-8, rs. XV.1-34; Sezai Küçük, Mevleviliğin Son Yüzyılı, İstanbul 2003, s. 257-261; Osman Eravşar, Tokat Tarihi Su Yapıları (Hamamlar), Konya 2004, s. 17-20, 103; “Tokat Mevlevihane Vakıf Müzesi”, Vakıf Medeniyeti Çevre Yılı 2007, Ankara 2007, s. 271-273; “Mevlevihane (2006)”, Bir Asırda Tokat (haz. Hasan Erdem v.dğr.), Tokat 2007, s. 191-195; Hasan Yüksel, “Tokat Mevlevîhânesi”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya 1996, s. 61-68; E. Çatalbaş, “Mevlevihane”, Tokat Kültür Araştırma Dergisi, sy. 10, Tokat 1997, s. 14-16; Mehmet Beşirli, “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Tokat Mevlevîhânesi ve Gelirleri ile İlgili Sorunlar”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XIII/2, Elazığ 2003, s. 337-373; Sevay Atılgan, “Tokat İli’ndeki Vakıflar Genel Müdürlüğü Mevlevihane Vakıf Müzesi Örneğinde Müzecilik Anlayışı ve Önemi”, VD, XXX (2007), s. 449-466; a.mlf., “Tokat Müzeleri”, a.e., XXXI (2008), s. 255-258, 290-295.

Ş. Barihüda Tanrıkorur