TEZKİRE

(تذكرة)

Osmanlı bürokrasisinde kalemler ve kişiler adına yazılmış özet belgelerin adı.

Sözlükte “anmak” mânasındaki zikr kökünden türeyen tezkire, Osmanlı diplomatiğinde çeşitli bürolar veya kişiler tarafından kaleme alınan ve konuyu özet halinde açıklayan belgeler için kullanılmış olup pek çok türü vardır. Bunlar arasında, 1830’lu yıllardan başlayarak padişah adına Mâbeyin başkâtibi tarafından yazılan irade tezkireleri hem resmî ve hususi hem de re’sen veya arz tezkiresi hâmişine yazılanlar şeklinde ayrılır. “Tezkire-i ma‘rûza” da denilen arz tezkireleri yine aynı zamanda görülür. Bunlar bir konunun padişaha arzı için sadrazam tarafından Mâbeyin başkâtibine yazılan evraktır. Sadrazamın resmî dairelere ve genellikle nezâretlere gönderdiği tezkirelere “tezkire-i sâmiyye” (sadâret tezkiresi) adı verilir. Bu tezkirelerde de konu arz tezkirelerinde olduğu gibi özetlenmiştir. Nezâretler veya şeyhülislâmlarca yazılan tezkireler “tezkire-i aliyye” adını taşır ve yollayan kurumun özel kâğıdına yazılmıştır. Hemen altında gönderilen müessesenin adı bulunur. Divandan yazılacak emirlerin asıllarının kaleme alınması için ilgili kaleme yazılan tezkirelere “emir (hüküm) tezkiresi” denir (BA, Cevdet-Maliye, nr. 8995). Bunlarda sadece emrin yazılacağı kişinin adı veya sıfatı bulunur, fermanlardaki gibi uzun elkāb ve dua cümlelerine yer verilmez, nakil kısmına geçilirdi. Altına tarih konur, kâğıdın arkasında çıktığı kalemi ve fermanın yazılış tarihini gösteren notlar yer alır. Berat tezkiresi de emir tezkiresi gibi beratın yazılması için ilgili kaleme gönderilen evraktı (BA, A. DFE, Dosya, nr. 1/96-1). Beratta yer alacak hususlar belirtildikten sonra tarih ve mühür konurdu. Davet tezkiresi çeşitli vesilelerle yapılacak toplantılarda bulunması istenen kişilere yollanırdı. Bunlarda davetin sebebi, tarihi ve yeri bildirilirdi. Davetiyelerin kimden kime yazılacağı da önemli bir husustu. Davetiyelere kozak takılıp kırmızı mumla mühürlenirdi.

Osmanlı İmparatorluğu içinde seyahat edecek yerli halk veya yabancılar Tanzimat öncesinde yol hükmü, Tanzimat sonrasında mürur tezkiresi almak mecburiyetindeydi. Bu tezkirelerde seyahat edecek kişinin adı, eşkâli, gideceği yer vb. hususlar kaydedildiği gibi silâh taşıyıp taşımadığı ve hastalığı bulunmadığı da belirtilirdi. Bu tezkire bir yere giriş çıkışlarda gösterildiğinde şerh konup mühür basılırdı. Esâme (esâmî) denilen yeniçerilerin ulûfe tezkirelerinde istihkak sahibinin adıyla birlikte baba adı veya memleketiyle yevmiye miktarı yazılırdı; bunların özel bir yazılış tarzları vardı. Tezkirenin altında tarih kaydedilir ve yeniçeri ağasının beyzî mührü basılırdı. Memuriyet tevcihlerinde verilecek berat için yazılacak tezkireye “ruûs tezkiresi” denmekteydi (BA, A. RSK, nr. 1201. 1. 13; D. BŞM, nr. 20/17, 46). Tezkirenin kime, niçin verildiği açıklanır, alta özel bir şekilde yazılmış tarih konur, bunun aşağısında buyuruldu ve defterdarın kuyruklu imzası yer alırdı. Edâ tezkiresi bir borç, meselâ mültezimin hazineye olan borcu veya kira gibi bir ödemenin yapıldığını belgelemek üzere alan tarafından verilen bir evraktı (TSMA, nr. E 10123/160). Ödemelerin neye, kaç aylığa veya hangi taksite ait olduğu üstte siyâkat, altta divanî kırması ile yazılırdı.

Maliyeden verilen tezkireler şekil bakımından diğerlerinden farklılık gösterir. Bunlardan hazineye giren paraya ait olan


tahvil tezkiresi (BA, D. BRZ, Dosya, nr. 1/22, 26, 30) istisna edilirse diğerleri hazineden yapılan ödemelerle ilgilidir. Ebadı diğer tezkirelere nazaran küçük olup 4-12 cm. eninde, 6-13 cm. boyundadır. Ait oldukları ödeme şekline göre isim almıştır. Bu tezkirelerin çoğu tertip bakımından birbirine benzerse de başlangıç kelimeleri tezkirenin cinsini anlamaya imkân verir. Belli gruplara belli zamanlarda tahsis edilen eşyanın miktar ve cinsini gösterenler “âdet”; yabancı devlet elçileri için yapılan masraflar, hil‘at vb. ödemeleri için hazırlananlar “teşrif”; bir kimseye ilk defa mevâcib tahsisinde verilenler “ibtidâ”; grupların bir yahut birkaç kıst mevâciblerini toplu olarak gösterenler “icmâl” (BA, A.E, I. Ahmed, nr. 545); yaptıkları bir iş dolayısıyla ihsan edilecek mükâfatları gösterenler “in‘âm” (BA, D. BRZ, Dosya, nr. 1/59/70); vazifelilerin mevâciblerindeki artışlar için hazırlananlar “izdiyâd” (BA, D. BRZ, Dosya, nr. 3/38-15); mevâcibe hak kazananlar için verilenler “mevâcib” (BA, A.E, I. Ahmed, nr. 545); bir grubun istihkakını belirtenler “an cemâat” (BA, A.E, I. Ahmed, nr. 545) kelimeleriyle başlardı. Rûznâmçe kalemine kaydedilmek üzere muhasebe, cizye ve mevkufat kalemlerinden çıkan tahvil tezkireleri “an tahvil” (BA, D.BRZ, nr. 1/26); hazineden para çıkışı için düzenlenen hazine tezkireleri “be-cihet” (BA, D.BRZ, nr. 4/32-13); devlet dairelerinin ihtiyacı olan maddelerin alımında kullanılan mühimmat tezkireleri “berâ-yi mühimmât”; vazifelilerin yaptıkları bir masraf için hazırlanan tezkireler “berâ-yi masârif”; bazı kalemlere istihkakları dışındaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan tahsisler için düzenlenen tezkireler “berâ-yi ta‘yînât”; hazineye henüz teslim edilmemiş meblağlardan kalan borçlar için hazırlanan tezkireler “der-zimmet” (BA, D. BRZ, Dosya, nr. 1/25); çeşitli alımlarda kullanılan tezkireler “el-mübâyaa” sözleriyle başlar, ilk satırın genellikle son harfi satır sonuna kadar uzatılırdı. Son harfi uzatılamayanlarda ise aradaki “sîn” ve “yâ” gibi harfler uzatılır, sonraki harfler satır sonuna sıkıştırılırdı. Maliye tezkirelerinde üst tarafta sağda “buyruldu” ve “sah”, solda daha kalın kalemle yazılmış “verile” emri bulunur. Tezkirenin altında bazılarında kuyruklu imza ve mühür vardır; mührün arka yüze konduğu da olurdu. Muhtevaları açısından aralarında bazı farklar olmakla birlikte hepsinde ödenecek kişinin adı, işi, bazan bulunduğu yer, borcun miktarı, ödeme tarihi gibi hususlar yer alırdı. Cizye tezkiresi ise hepsinden farklıdır (TSMA, nr. E 10123/6, 8, 10). Üstte sadece cizye tezkiresi olduğunu belirten bir yazı, onun altında dört köşede birer mühür bulunurdu. Üst sağ köşedeki cizye mükellefinin sınıfını (âlâ, evsat, ed-nâ), soldaki cizyenin ait olduğu hicrî yılı gösterirdi. Alttakiler defterdarla cizye muhasebecisinin şahsî mühürleridir. Mükellefin adı ve eşkâli ise cizyenin toplandığı yerde orta kısma ilâve edilir, bunun altında “sah” veya paraf, altta tarih ve cizye mülteziminin mührü yahut kuyruklu imza yer alırdı.

BİBLİYOGRAFYA:

Mustafa Münîf, Defter-i Teşrîfât, İÜ Ktp., TY, nr. 8892, vr. 2a, 73a; Halil Nûri, Târih, İÜ Ktp., TY, nr. 5996, vr. 40b, 41a; Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 68; a.mlf., Merkez-Bahriye, s. 45, 88, 350, 365; a.mlf., “Osmanlı Devleti Zamanında Kullanılmış Olan Bazı Mühürler Hakkında Bir Tetkik”, TTK Belleten, IV/16 (1940), s. 495-544; Dündar Günday, Arşiv Belgelerinde Siyakat Yazısı, Özellikleri ve Divan Rakamları, Ankara 1974, tür.yer.; A. Velkov, Vidove Osmanoturski Dokumenti, Prinos Kim Osmanoturskata Diplomatika, Sofia 1986, tür.yer.; Aliye Önay, “Tanzimat Öncesi Merkez Evrakında Belgelerin Bağlı Bulunduğu Dairelerin Tesbiti”, Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri: 30 Nisan-2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 85-94; Halil Sahillioğlu, “Ruznamçe”, a.e., s. 113-139; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1998, s. 245-275; a.mlf., “Arz”, DİA, III, 438-440; Nejat Göyünç, “XVI. Yüzyılda Ruûs ve Önemi”, TD, XVII/22 (1968), s. 17-34; B. C. Nedkoff, “Osmanlı İmparatorluğunda Cizye” (trc. Şinasi Altundağ), TTK Belleten, VIII/32 (1944), s. 599-652.

Mübahat S. Kütükoğlu