TEYMÎ

(التيمي)

Ebü’l-Kāsım Kıvâmü’s-sünne İsmâîl b. Muhammed b. el-Fazl et-Teymî et-Talhî el-İsfahânî (ö. 535/1141)

Hadis, tefsir, Arap dili ve edebiyatı âlimi.

9 Şevval 457’de (13 Eylül 1065) İsfahan’da doğdu. Annesi Talha b. Ubeydullah et-Teymî el-Kureşî’nin soyundan geldiği için Talhî, Teymî ve Kureşî nisbeleriyle anıldı. Daha çok Kıvâmüssünne lakabıyla meşhur oldu (aş.bk.). Bazı âlimler, kendisini İsfahan’da “cûvzî” denilen küçük bir kuşa nisbetle Cûvzî lakabıyla kaydetmişse de Teymî’nin bu lakaptan hoşlanmadığı belirtilmektedir (Sem‘ânî, II, 120). Babası Ebû Ca‘fer Muhammed devrin âlimlerinden hadis tahsil etmiş bir zat olduğu için Teymî, İsfahan’da erken yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyerek öğrenime başladı. Hadiste ve diğer İslâmî ilimlerde İsfahan’daki âlimlerden yararlandı. Bağdat ve Nîşâbur’a birçok defa ilmî seyahatler yaptı; Rey, Kazvin ve bir yıl mücâvir kaldığı Mekke’deki âlimlerden hadis rivayet etti. Hocaları arasında babasının dışında Ebû Amr İbn Mende, İbnü’s-Sabbâğ, Kāsım b. Fazl es-Sekafî, Ebü’l-Muzaffer es-Sem‘ânî, Tırâd ez-Zeynebî gibi şahsiyetler sayılabilir. Kendisinden Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem’ânî, Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, Ebû Tâhir es-Silefî, Ebû Mûsâ el-Medînî gibi âlimler faydalandı. Hayatı talebe yetiştirmek ve eser telif etmek, halkı irşat etmekle geçen Teymî ömrünün son yıllarında hastalandı. Talebelerinin belirttiğine göre 10 Zilhicce 535’te (17 Temmuz 1141) İsfahan’da vefat etti. Onun 536’da (1142) ve 538’de (1144) öldüğünü söyleyenler de vardır. Teymî’nin Muhammed adlı bir oğlunun bulunduğu, hadis ve Arap dili sahasındaki bilgisiyle tanınan Muhammed’in birçok eser kaleme aldığı, fakat daha yirmi altı yaşında iken İsfahan’da vefat ettiği (526/1132) belirtilmektedir.

Talebesi Ebû Mûsâ el-Medînî Teymî’nin, devrindeki âlimlerin üstadı ve en meşhuru olduğunu söylemiş, özellikle hadis, tefsir, Arap dili ve edebiyatında mümtaz bir yeri bulunduğunu, hadislerin metin ve senedleriyle ilgili konuları çok iyi bildiğini belirtmiştir. Onun söz veya davranışlarını eleştirip kendisine itiraz eden birine rastlamadığını, devrin sultanlarıyla ilişki kurmadığını ve kimseden bir şey beklemediğini, vaktini hadis okutmakla geçirdiğini ve 3500 imlâ meclisi akdettiğini (diğer talebesi Sem‘ânî bu meclislerin 3000 kadar olduğunu söylemektedir), bu meclislerde hadisleri bir metne bakmadan ezberinden yazdırdığını ifade etmiştir (Sem‘ânî, II, 120; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 82). Bir diğer talebesi Abdülkerîm es-Sem‘ânî, Teymî’nin imlâ ettiği hadisleri birçok insanın yazdığını, onun imlâ meclislerini kendisinin de hiç kaçırmadığını, hocasının haftada bir gün evinde özel olarak hadis imlâ ettiğini, ayrıca haftada iki gün kıraat usulüyle ondan hadis okuduğunu belirtmiştir (el-Ensâb, II, 120-121). Bağdatlı âlimlerin


Ahmed b. Hanbel’den sonra Bağdat’a Teymî gibi birinin gelmediğini söylemesi (Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 82) dönemindeki ilim çevrelerinin onu ne kadar benimsediğini göstermektedir. Hadis hâfızı Ebû Zekeriyyâ İbn Mende, Teymî’nin sağlam bir itikada, düzgün bir yaşayışa sahip bulunduğunu, pek az konuştuğunu söylemiş, İsfahanlı hadis hâfızı Muhammed b. Abdülvâhid ed-Dekkāk da onun dinî yaşayışı bakımından benzersiz kabul edildiğine işaret etmiştir. Ebü’l-Muzaffer es-Sem‘ânî, Irak’ta hadisi bilen ve anlayan iki kişi gördüğünü, bunların İsfahan’da Teymî, Bağdat’ta Mü’temen es-Sâcî olduğunu zikretmiştir. Hadis hâfızı Muhammed b. Sa’dûn el-Abderî ise Teymî’nin güçlü hâfızasına ve tefsir, hadis, fıkıh, dil, edebiyat gibi ilimlerde söz sahibi oluşuna dikkat çekmiştir. Şâfiî mezhebini benimsediği belirtilen Teymî hakkında Zehebî büyük hadis hâfızı, şeyhülislâm ve kıvâmüssünne gibi sıfatlar kullanmıştır. Teymî’nin menâkıbına dair Ebû Mûsâ el-Medînî’nin bir eser kaleme aldığı zikredilmiştir (el-Ĥicce, neşredenin girişi, I, 37).

Teymî’nin yaşadığı V. (XI.) yüzyılın ikinci yarısı ile VI. (XII.) yüzyılın ilk dönemleri Havâric, Şîa, Kaderiyye ve Mu‘tezile gibi fırkaların yaygınlaştığı, Ahmed b. Hanbel’in temsil ettiği Selef inancına mensup kişilerin son derece azaldığı bir devirdi. Selef metodu diye de bilinen ehl-i hadîs yolunu benimseyen Teymî, Selef akîdesini muhaliflerine karşı savunmaya çalışmış, el-Ĥicce fî beyâni’l-maĥacce ve şerĥi Ǿaķīdeti Ehli’s-sünne adlı eserini bu maksatla kaleme almıştır. Bu eserin mukaddimesinde (I, 83-84), “İslâm’ın ayakta durması (kıvâmü’l-İslâm) sünnete sarılmakla mümkündür” dediği için Kıvâmüssünne lakabıyla anılmıştır. Eğer bir istinsah hatası değilse İbn Kādî Şühbe (Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 301) bütün kaynakların aksine Teymî’nin lakabını Kıvâmüddin olarak kaydetmiş, Brockelmann da muhtemelen ona dayanıp aynı lakabı kullanmıştır (GAL, I, 324; Suppl., I, 557). Kıvâmüssünne terkibinin bazı yeni çalışmalarda “kavvâmüssünne” diye harekelendiği görülmektedir.

Eserleri. 1. Kitâbü’t-Terġīb ve’t-terhîb. Müellif eserin mukaddimesinde talebelerinin kendisinden sâlih amellere, güzel sözlere ve hâlis niyetlere teşvik eden, kötü ameller ve sözlerden, bozuk niyetlerden sakındıran bir kitap yazmasını istemesi üzerine bu eseri kaleme aldığını söyler. Konuya dair daha önce yazılan kitapların fazlaca sened ihtiva etmesi, tekrarlar içermesi veya çok muhtasar olması gibi sebeplerle yeterince faydalı sayılmadığını, bunlardan arındırdığı eserinde konuları iman, İslâm, birrü’l-vâlideyn, tevazu, cihad şeklinde alfabetik olarak sıraladığını belirtir. Eserde senedleri verilen, fakat kaynakları belirtilmeyen rivayetlerin büyük çoğunluğu hadislerden, geri kalanı ise İslâm büyüklerinin sözlerinden ve bazı davranışlarından seçilmiştir. Münzirî, adlarını zikrettiği hadis kaynaklarında bulunmayıp Teymî’nin bu eserinde yer alan az sayıdaki hadislerin hepsini kitabına aldığını, fakat ondaki mevzû rivayetleri terkettiğini söylemiş (et-Terġīb ve’t-terhîb, I, 4), Kettânî de eserde mevzû rivayetlerin olduğunu belirtmiştir (er-Risâletü’l-müsteŧrafe, s. 57). Kitabı Eymen b. Sâlih b. Şa’bân yayımlamıştır (I-III, Kahire 1414/1993). 2. el-Ĥicce fî beyâni’l-maĥacce ve şerĥi Ǿaķīdeti Ehli’s-sünne. Teymî, bu eserinde yaşadığı devirde bid‘atın ve bid‘atçıların yaygınlaştığını, insanların Selef akîdesinden uzaklaştığını, eserini sünnete uymak ve bid‘atçılardan uzak durmak isteyenler için kaleme aldığını ve bu sebeple çalışmasına el-Ĥicce fî beyâni’l-maĥacce ve şerĥi’t-tevĥîd ve meźhebi Ehli’s-sünne adını verdiğini söylemiştir. İbn Kayyim el-Cevziyye’nin eserde yer alan istivâya dair bilgileri delilleriyle birlikte aynen nakletmesi (İctimâǾu’l-cüyûşi’l-İslâmiyye, s. 165-166), İbn Hacer el-Askalânî’nin de tevhidin tarifinde Teymî’nin görüşünü zikretmesi (Fetĥu’l-bârî, XIII, 357) ona verilen değeri göstermektedir. Bazı kaynaklarda Kitâbü’s-Sünne adıyla müellife nisbet edilen eserin el-Ĥicce olduğu tahmin edilmektedir (Siyerü’s-selefi’ś-śâliĥîn, neşredenin girişi, I, 114-115). Eseri Muhammed b. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî neşretmiştir (I-II, Riyad 1411/1990). 3. Siyerü’s-selefi’ś-śâliĥîn. Teymî, İsfahan Camii’nde talebelerine imlâ ettiği bu eserine aşere-i mübeşşere ile başlamış, ardından tâbiîn, tebeu’t-tâbiîni ve daha sonraki nesillerden zühd ve takvâsıyla meşhur olanları, babası gibi bazı İsfahanlılar yanında faziletleriyle tanınan her devrin önemli şahsiyetlerini alfabetik sırayla zikretmiştir. Kerem b. Hilmî beş nüshasına dayanarak eser üzerinde yüksek lisans çalışması yapmış (1991, Câmiatü’l-Ezher külliyyetü dâri’l-ulûm), daha sonra bu çalışmasını rivayetlerin senedlerini çıkarıp yayımlamıştır (I-IV, Riyad 1420/1999). 4. Kitâbü’l-MebǾaŝ ve’l-meġāzî. Eserde Resûl-i Ekrem’in hayatı ve fiilî sünneti incelenmekte, son dörtte birlik kısımda Hulefâ-yi Râşidîn’in hayatına ve menâkıbına geniş yer verilmektedir. Bir nüshası Köprülü Kütüphanesi’nde bulunan eserin (Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1138) Hulefâ-yi Râşidîn’e dair bölümünü Kerem b. Hilmî el-Ħulefâǿü’l-erbaǾa eyyâmühüm ve siyerühüm adıyla neşretmiştir (Kahire 1999). 5. İǾrâbü’l-Ķurǿân. Bir nüshasının The Chester Beatty Library’de bulunduğu kaydedilmektedir (Ziriklî, I, 323). 6. Delâǿilü’n-nübüvve. Eseri Ebû Abdurrahman Müsâid b. Süleyman Râşid yayımlamış (I-IV, Riyad 1412), Mahmûd b. Muhammed el-Haddâd da kitabın fihristini neşretmiştir (Riyad 1409/1988). 7. el-Emâlî fi’l-ĥadîŝ (Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye, Mecmû, nr. 41, vr. 24-37; Âm 4531, 1-8). 8. Eĥâdîŝ müselselât. Abdülhay el-Kettânî’nin sekiz cüz olduğunu söylediği eserin (Fihrisü’l-fehâris, II, 657) bazı bölümleri Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (Mecmû, nr. 34, vr. 146-150) kayıtlıdır. 9. el-ǾAvâli’l-mürâfeķāt. Eserin son kısmı eksik bir nüshası Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’dedir (Mecmû, nr. 105, vr. 116-133). 10. Tefsîrü’l-İśfahânî. Zehebî ve Kâtib Çelebî gibi müellifler Teymî’nin birkaç tefsir yazdığını, bunlardan el-CâmiǾ (u’l-kebîr fî meǾâlimi’t-tefsîr) diye anılanın otuz cilt, el-MuǾtemed’in on cilt, el-Muvażżaĥ adlı Farsça tefsirinin ise üç cilt olduğunu zikretmekte (AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 84; Keşfü’ž-žunûn, I, 442; II, 1904), ayrıca onun el-Îżâĥ adlı dört ciltlik bir tefsirinden söz edilmektedir (Keşfü’ž-žunûn, I, 211). Ancak bunların günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Teymî’nin Tefsîru sûreti’l-ǾAśr adlı bir başka çalışmasının bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Mecmua, nr. 7/378; MuǾcemü’l-maħŧûŧâti’l-mevcûde, s. 316]). 11. Şerĥu’l-CâmiǾi’ś-Śaĥîĥ li’l-Buħârî ve Şerĥu’l-CâmiǾi’ś-Śaĥîĥ li-Müslim. Oğlu Ebû Abdullah Muhammed bu iki eseri yazmaya başlamış, vefatı üzerine bunları Teymî tamamlamıştır. Zehebî’nin kaydettiğine göre Teymî, Müslim şerhini oğlunun mezarı başında imlâ etmiş ve eseri tamamladığında bir ziyafet vermiştir (AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 83). Bu iki eserin günümüze gelip gelmediği bilinmemektedir. 12. Fuśûl müstaħrece min Kitâbi’t-Teźkire. Kaynaklarda vaaz ve irşada dair olup otuz cüzden meydana geldiği belirtilen eserin bazı bölümleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde bu adla kayıtlıdır (Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 847/2).

BİBLİYOGRAFYA:

Teymî, el-Ĥicce fî beyâni’l-maĥacce ve şerĥi Ǿaķīdeti Ehli’s-sünne (nşr. Muhammed b. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî), Riyad 1411/1990,


neşredenin girişi, I, 31-84; a.mlf., Siyerü’s-selefi’ś-śâliĥîn (nşr. Kerem b. Hilmî b. Ferhât b. Ahmed), Riyad 1420/1999, neşredenin girişi, I, 26-119; Sem‘ânî, el-Ensâb, II, 120-121; Münzirî, et-Terġīb ve’t-terhîb (nşr. Mustafa M. Amâre), Kahire 1352, I, 4; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XX, 80-88; a.mlf., Târîħu’l-İslâm (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1424/2003, XI, 623-628; İbn Kayyim el-Cevziyye, İctimâǾu’l-cüyûşi’l-İslâmiyye (nşr. Fevvâz Ahmed ez-Zemerlî), Beyrut 1408/1988, s. 165-166; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 359-361; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 301-302; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (Hatîb), XIII, 357; Keşfü’ž-žunûn, I, 123, 211, 400, 442, 554; II, 1904; Kettânî, er-Risâletü’l-müsteŧrafe, s. 57; Brockelmann, GAL, I, 324; Suppl., I, 557; Elbânî, Maħŧûŧât, s. 192; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 657; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), I, 323; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, I/1, s. 281-286; MuǾcemü’l-maħŧûŧâti’l-mevcûde fî mektebâti İstânbûl ve Ânâŧûlî (haz. Ali Rıza Karabulut), [baskı yeri ve tarihi yok], s. 316-317; Hasan Ensârî, “Ebü’l-Ķāsım Teymî”, DMBİ, VI, 156-158.

M. Yaşar Kandemir