TEPEDELEN

Arnavutluk’ta tarihî bir kasaba.

Bugün Tepelenë adıyla bilinen kasaba, Arnavutluk’un güneyindeki dağlık kesimde Klisure (Këlcyrë) kanyonunun batı girişindeki Drino ve Vjosë (Viyose) nehirlerinin birbirine kavuştuğu yerin yakınında küçük bir yerleşme yeri olarak kurulmuştur. Tarih boyunca Güney Arnavutluk’un anayol güzergâhına hâkim bir mevkide stratejik bir öneme sahip olmuştur. Küçük kasaba Ergirikasrı’nın (Gjirokastër/Argyrokastro) 32 km. kuzeyinde, Avlonya’nın (Vlorë) 80 km. güneydoğusunda ve Yanya’nın (Ioannina) 100 km. kuzeybatısında yer almaktadır. Tepedelen, 897 Ramazanında (Temmuz 1492) buraya gelerek bayramı geçiren ve Arnavutluk dağlarındaki âsilerle çarpışan II. Bayezid tarafından tesis edilmiştir. Oruç Bey yukarıdaki tarihi vermekte ve padişahın paşaları ve askerleriyle Depedelen Hisarı’nda bulunduğunu belirtmektedir (Oruç Beğ Tarihi, s. 151). Hoca Sâdeddin Efendi de II. Bayezid’in Tepedelen’de yirmi dört gün kaldığını yazar. II. Bayezid’in kaldığı 56 × 40 m. ölçüsündeki küçük kale hâlâ ayaktadır. Burası muhtemelen, bir Roma şehri olan Antigoneia’nın yerinde, Ortaçağ’dan kalma bir kalenin


üzerinde kurulmuştur. Ancak arkeolojik kazılar esnasında Osmanlı öncesi döneme ait herhangi bir kalıntıya rastlanmamıştır. Kasabanın Arnavutça isminin Türkçe Tepedelen’den geldiği açıktır. Buranın tarihi savaşçı dağ kabilelerine karşı verilen sürekli çarpışmalarla doludur.

926 (1520) tarihli tahrir kayıtlarına göre Tepedelen’de bir kadı bulunmakta olup nüfusu yirmi yedi hıristiyan, üç müslüman hânesinden meydana gelmekteydi. Tepedelen Kalesi’nde bir dizdar ve kethüdânın idaresinde 183 muhafız görev yapıyordu. Bu durum dağlık bölgenin kontrolü için askerî bir üs görevi yapmasından kaynaklanıyordu. Nitekim aynı tarihte yakınındaki Skrapar kasabası 105 müslüman, 205 hıristiyan sivil nüfusa sahipti, fakat burada bir dizdarla otuz muhafız bulunuyordu. Diğer yakın kasabalardan Premedi (Përmet) aynı durumdaydı (208 hâne hıristiyan, bir dizdar, on muhafız). Tepedelen’in en ayrıntılı tasvirini 1081 (1670) yılında kasabayı ziyaret eden Evliya Çelebi yapmıştır. Onun verdiği bilgiler kasabanın 1520’lere nisbetle büyük bir gelişme gösterdiğine işaret eder. Buna göre Tepedelen, bir kadı ile Arnavutluk’un yüksek tepelerindeki âsilere karşı mücadele işiyle görevli, emrinde 100 asker bulunan bir voyvoda tarafından yönetilmekteydi. Kalede askerler için ayrılmış kırk küçük ev vardı. Sursuz şehirde ise 200 ev, altı dükkân ve bir cami mevcuttu. Evliya Çelebi, Tepedelen’in fethini Gedik Ahmed Paşa’ya nisbet etmektedir ki bu doğru değildir. Kalenin ölçüsü ve çevresiyle ilgili bilgi de (600 adım) abartılıdır.

Tepedelen, XVIII. yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyılın ilk yıllarında bölgede yarı bağımsız vali olarak hüküm süren, Arnavutluk’un güneyini ve Yunanistan’ın ana bölümünü idaresine alan Tepedelenli Ali Paşa’nın doğum yeridir. Ali Paşa burada yaklaşık 400 m. uzunluğunda büyük bir kale yaptırmıştır. 1820’de tamamlanan kale II. Bayezid yapısıyla birleşmiştir. Uzun kitâbesi Vezir Kapısı’nın üzerinde bugüne ulaşmıştır. Bölgeyi ziyaret eden İngiliz seyyahı William M. Leake, Lord Broughton ve İngiliz romantik şairi Lord Byron kaleden övgüyle söz eder. Byron, Tepedelen’deki Ali Paşa Konağı’nda misafir kalmış, meşhur “Childe Harold”unda buranın ilginç bir tasvirini yapmıştır.

Tepedelen’in son dönemine ait en ayrıntılı bilgi 1306 (1888-89) yılına aittir. Bu dönemde kasabada 1800 nüfus, otuz dükkân ve iki cami mevcuttur; biri Sultan II. Bayezid, diğeri Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ayrıca burada bazı tekkeler ve Vjosë nehri üzerinde birçok defa yıkılan taş köprü bulunmaktaydı. Ali Paşa Konağı’nın kalıntıları hâlâ ayaktaydı. Tepedelen kazası dörtte biri hıristiyan olan 20.000 nüfusluk altmış altı köy içermekteydi. Bölgenin dağlık yapısı sebebiyle ziraat sadece nehir boyu uzanan küçük düzlüklerde mümkündü. Nüfusun başlıca geçim kaynağı Evliya Çelebi’nin de zikrettiği gibi keçi ve koyun yetiştiriciliğiydi. Bunların yünlerinden bölgenin ana üretimi olan abâ ve çuval dokumacılığı yapılmaktaydı. Osmanlılar 1912 yılı sonunda Tepedelen’i ve bütün Arnavutluk’u kaybettiler. 1914’te Zografos’un Yunan çeteleri, Tepedelen civarındaki köylerin çoğunu yakıp yıkarak bölgenin Yunanistan’a ilhakını sağlayıncaya kadar pek çok müslüman öldürdüler. 1920 Temmuzunda İtalyan askerleri tarafından işgal edilen Tepedelen Kalesi köylülerden oluşan Arnavutluk askerlerince kuşatıldı. II. Dünya Savaşı’nda Tepedelen ve civarı büyük ölçüde hasar gördü, her iki cami ve taş köprü yıkıldı. Ayakta kalan büyük kale 1960’lı yıllarda onarım görmüştür.

BİBLİYOGRAFYA:

Oruç Beğ Tarihi: Giriş, Metin, Kronoloji, Dizin, Tıpkıbasım (haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2007, s. 151; Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, İstanbul 1280, II, 71; Evliya Çelebi, Evliya Çelebi in Albania and Adjacent Regions: Kossovo, Montenegro, Ohrid (trc. ve nşr. R. Dankoff - R. Elsie), Leiden 2000, s. 93-97; J. Godart, l’Albanie en 1921, Paris 1922, s. 266-268; Guide d’Albanie (ed. A. Buda v.dğr.), Tirana 1958, s. 308-310; Fr. Babinger, Aufsätze und Abhandlungen zur Geschichte Südosteuropas und der Levante, München 1966, II, 63-64; Historia e Popullit Shqiptar (ed. Selim Islami - K. Frashëri), Prishtinë 1979, I, 404-405; M. Kiel, Ottoman Architecture in Albania, 1385-1912, İstanbul 1990, s. 243-248; Skender Bejko, “Kalaja e Tepelenës”, Monumentet, sy. 2, Tirana 1971, s. 103-112; Kāmûsü’l-a‘lâm, III, 1626; “Tepelena”, Fjalor Enciklopedik Shqiptar, Tiranë 1985, s. 1084-1085.

Machıel Kıel