TENÛH
(تنوخ)
Câhiliye devrinde müşterek şecereyi benimseyen müttefik bazı Arap kabilelerinin ortak adı.
Tenûh kabileler birliğinin menşei, Arabistan’ın güneyindeki Tihâme bölgesinden doğusundaki Bahreyn’e göç eden ve zamanla diğer bölgelere yayılan Arap kabilelerine dayanmaktadır. Aħbâru Tenûħ ve ensâbühâ adlı eserin müellifi Hişâm b. Muhammed el-Kelbî’den naklen Taberî’nin aktardığı rivayete göre Arap kabilelerinin güneyden kuzeye göçü sırasında Cehîme’nin iki önemli kolu Ezd ve Nimâre yanında Kudâa’dan Fehm b. Teymüllât’ın iki alt kolu Mâlik ve Amr; Haykâr, Gatafân, Zühr b. Hâris ve Subh b. Subeyh gibi küçük kabileler Bahreyn’de bir araya gelerek yerleşmeye karar vermiş, kendilerini “tenûh” (karar kılma, yerleşme) diye adlandırmış ve bu adla büyük bir kabile oldukları izlenimini verip diğer kabilelere karşı yardımlaşma ittifakı (hilf) kurmuşlardır. İttifakın üye kabilesi Teymüllât’tan Mâlik b. Züheyr’in, kız kardeşi Lemîs’i Cezîme b. Mâlik (Cezîme el-Ebraş) el-Ezdî ile evlendirmesi sonucu Cezîme’nin liderliğindeki Ezd kabilesiyle birlikte Fehm kabilesinin Mâlik ve Amr kolları Tenûh’un müttefiki olmuş, böylece Tenûh adı farklı kollara mensup Arap kabileleri için müşterek bir nesep olarak kullanılmaya başlanmıştır (Taberî, I, 609-610). Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Kudâa kabilesinin yayılması sırasında Teymüllât b. Esed b. Vebere, Benî Rufeyde ve Eş‘arîler’den bir grubun Bahreyn’e göçünden bahseder ve ikamet yeri seçmek amacıyla kendisine başvurulan Zerkā bint Züheyr adlı kâhinenin kehaneti ve karganın işareti gibi masalımsı karışık rivayetlere yer verir (el-Eġānî, XIII, 86-91).
Tenûh’un nesebinin Tenûh b. Mâlik b. Fehm b. Teymüllât b. Esed b. Vebere b. Sa‘lebe b. Hulvân b. İlhâf (Hâfî) b. Kudâa b. Mâlik gibi tek bir kabileden geldiğini söyleyenler de vardır (Mes‘ûdî, II, 106). İbn Hazm’ın Arap kabilelerinin kökeniyle ilgili, “Bütün Arap kabileleri tek bir ataya bağlanır, sadece Tenûh, Utuk ve Gassân hariç ... Tenûh üç kısımdan oluşur: Fehm; Kudâa, Aclân, Teymüllât ve diğerlerinin kollarından oluşan Nizâr; Kinde, Lahm, Cüzâm ve Abdülkays gibi pek çok Arap kabilesi mensuplarından meydana gelen Ahlâf” şeklindeki ifadeleri (Cemhere, s. 453, 461) Tenûh’un menşe ve terkibi konusunda rivayetlerdeki farklılık ve karışıklığın sebebini açıklamaktadır. İslâm tarihçileri ve coğrafyacıları farklı dönemlerde Tenûh’u Hîre, Hadr, Hama, Lazkiye ve Humus gibi bölgelerin sakinleri olarak zikreder (Bekrî, II, 578; III, 847, 1049; Yâkūt, II, 80, 135, 206, 330 vd.).
Zamanla Irak’a doğru ilerleyip Fırat’ın batısında, Hîre ve Enbâr civarında yerleşen Tenûh’un bu dönemde Hîre şehrinin kurucusu Mâlik b. Fehm el-Ezdî (et-Tenûhî), kardeşi Amr b. Fehm el-Ezdî ve Cezîme el-Ebraş el-Ezdî gibi (Taberî, I, 612-613) üç meşhur hükümdarından bahsedilmektedir. Tenûhîler’in yaşadığı bölgeler, Cezîme’nin Tedmür Kraliçesi Zeyneb (Zebbâ, Zenobia) tarafından öldürülmesinden sonra kız kardeşinin oğlu Amr b. Adî dolayısıyla Lahmîler’in hâkimiyetine geçti. Oturdukları bölge sebebile “sınır Arapları” (Arabü’d-dâhiye) diye adlandırılan Tenûhîler, III-VII. (IX-XIII.) yüzyıllar arasında komşu Bizans ve Sâsânî imparatorlukları ile olduğu gibi Lahmî ve Gassânî krallıkları ile yakın ilişki içinde oldu, özellikle Bizans ve Sâsânîler arasında tampon vazifesi gördü. Sâsânîler’in ilk hükümdarı I. Erdeşîr, Irak’ı ele geçirince onun idaresinde kalmak istemeyen Tenûhîler’in Kudâa kökenlileri Suriye’ye göç ederek oradaki Kudâalılar’la birleşti. Ancak bir kısmı Hîre’de kalıp Sâsânîler’le ve Lahmîler’le ilişkilerini devam ettirdi. Nitekim Sâsânî hükümdarının Suriye’ye gönderilmek üzere Lahmî Kralı Nu’mân’a verdiği iki süvari birliğinden Devser adlı zümre Tenûh’tan oluşuyordu (a.g.e., II, 67; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, II, 138).
Bizans’ın nüfuzundaki Suriye bölgesine yerleşen diğer birçok Arap kabilesi gibi Tenûhîler de zamanla Hıristiyanlığı benimsedi. Lahmî Kralı Münzir döneminde Hîre’de Deyrhanne Manastırı’nı yaptıran Tenûh’un Sâtı‘ kolu gibi Irak’taki Tenûhîler arasında da bu din yayıldı (Bekrî, II, 578; Yâkūt, II, 507). Nu‘mân b. Amr b. Mâlik, Amr b. Nu‘mân ve Havârî b. Nu‘mân adlı üç hükümdarıyla IV. (X.) yüzyılda Bizans’ın en yakın müttefikleri arasında yer alan Tenûhîler, daha sonraki asırlarda bu rollerini sırasıyla Selîhîler’e ve Gassânîler’e kaptırdıysa da müslümanların Suriye ve Irak fetihleri dönemine kadar Bizans’ın hıristiyan müttefiki olarak kaldı (Mes‘ûdî, II, 106-107; Shahīd, Bizantium and the Arabs, s. 366-372, 427-432, 455; Avcı, s. 24). Nitekim Mûte Savaşı’na Ebû Sebere el-Gassânî kumandasındaki Bizans ordusunda Behrâ kabilesiyle birlikte katıldıkları gibi Hz. Peygamber’in Tebük Gazvesi sırasında kabul ettiği Herakleios’un elçisi de Tenûhîler’e mensuptu (Müsned, III, 441; İbn Asâkir, V, 15).
Fetihler döneminde Tenûhîler, Bizans’ın müttefiki olarak İslâm ordularına karşı savaşan kabileler arasında yer aldı. Tenûhîler, Dûmetülcendel’de (12/633) Behrâ, Kelb, Gassân ve Dacâimler’le; Hâlid b. Saîd’in Suriye seferi sırasında (13/634) Teymâ yakınlarındaki Zîzâ’da Behrâ, Kelb, Selîh, Lahm, Cüzâm ve Gassânîler’le birleştilerse de mukavemet göstermeden dağıldılar ve İslâm’ı kabul ederek Hâlid’e katıldılar (Taberî, III, 378, 388-389). Yermük’te (15/636) Gassânîler’le beraber İslâm ordularıyla savaşan Tenûhîler, Humus’un fethinde (16/637) Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın ve Hâlid b. Velîd’in ordularına karşı Rebîalılar ve Bizans ordusuyla birleşmek istediler, ancak daha sonra dağıldılar. Tenûhîler, 17 (638) yılında Suriye’yi geri alma teşebbüsünde bulunan Herakleios’a katılmayı düşündülerse de Hz. Ömer’in bir ordu göndermesi üzerine savaştan vazgeçtiler. Ağır bir hezimete uğrayan Bizans ordusuna katılarak Gassân ve İyâd kabileleriyle beraber Herakleios’un yanında yer almaya çalışan Tenûhîler ise Antakya yakınlarındaki Bagrâs geçidinde Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın gönderdiği Meysere b. Mesrûk tarafından yenilgiye uğratıldılar (Belâzürî, s. 235; Yâkūt, II, 80).
İslâmiyet’in ilk dönemlerinde kendileriyle cizye antlaşması yapılan hıristiyan Araplar arasında Tenûhîler de vardı. Hz. Ebû Bekir devrinde Hîre’yi fetheden (12/633) Hâlid b. Velîd oradaki Temîm, Tay ve Gassânîler’le birlikte Tenûhîler’den de cizye alıp halifeye gönderdi (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, s. 101). Yermük Savaşı’nın ardından Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın Kınnesrîn, Halep ve civarını ele geçirmesi üzerine bölgedeki Tenûhîler’in bir kısmı İslâmiyet’i kabul etti, Selîh gibi Hıristiyanlık’ta kalanlar ise cizyeye bağlandı (16/637). Genellikle Emevî taraftarı diğer hıristiyan
Arap kabileleri gibi Tenûhîler Sıffîn’de (37/657) Muâviye b. Ebû Süfyân ve Mercirâhit’te (64/684) Kelbîler’le beraber I. Mervân’ın safında yer aldılar; Emevî yönetiminin önemli askerî unsurunu teşkil eden cündün Kınnesrîn ve Halep kolunu oluşturdular. Evs, Hazrec, Ezd, Teym, Kinde ve Kinâne kabileleriyle birlikte Tenûhîler de Emevîler’in İfrîkıye valisi Ukbe b. Nâfi‘ tarafından 50 (670) yılında ordugâh şehri olarak kurulan Kayrevan’a yerleştirildi. Emevîler döneminde kabileler arasındaki tartışmalara katılmamakla birlikte Tenûhîler, gücünü Kuzey Arabistan menşeli kabilelerden alarak hilâfete gelen son Emevî hükümdarı II. Mervân’ın Kayslılar’dan müteşekkil ordusuyla Kınnesrîn ve Hunâsıra bölgesinden geçişi sırasında ona saldırdılar ve son askerî kuvvetlerini dağıttılar (127/745). Abbâsîler’in iktidara geçmesi Suriye’de iskân edilmiş pek çok Arap kabilesi gibi Tenûhîler için de düşüşü temsil etti. Ya‘kūbî’nin aktardığı rivayete göre Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh’ın Suriye seferi sırasında (165/781-82) Kınnesrîn veya Halep civarında yaklaşık 5000 süvariden oluşan Tenûhîler kendisini hediyeler ve süslü elbiselerle karşıladılar; fakat onların hıristiyan olduğunu öğrenen halife kendilerini İslâm’ı kabul etmeye zorladı (Ya‘kūbî, II, 398-399; krş. İbnü’l-Adîm, I, 46; İbnü’l-İbrî, s. 12). Abbâsîler’in merkezî yönetiminin zayıfladığı dönemlerde bölgelerde vuku bulan isyanlardan biri de Yûsuf b. İbrâhim et-Tenûhî liderliğinde Tenûhîler’in Kınnesrîn’de çıkardığı isyandır (249/863); Abbâsî kumandanı Ebü’s-Sâc bu isyanı bastırdı (Ya‘kūbî, II, 497).
Gerek Beyrut, Sayda ve Trablus gibi Akdeniz şehirlerine yapılan Bizans saldırılarını, gerekse hilâfet merkezinin Suriye’den Irak’a nakledilmesinin ardından merkezî idarenin zayıflamasıyla ortaya çıkan iç isyanları önlemek amacıyla Abbâsîler tarafından bölgeye yerleştirilen Arap kabileleri arasında Tenûhîler de vardı. Bunlar, bölgenin IX. yüzyılın sonlarında Tolunoğulları’nın hâkimiyetine geçmesiyle yayılma imkânı bulan İsmâilî-Karmatî hareketine katıldılar. V. (XI.) yüzyılın başlarında Dürzîliğin kurucusu Hamza b. Ali’nin daveti üzerine Dürzîliğe giren Lübnanlı Tenûhîler bu mezhebin dört önemli grubundan birini oluşturdu. Daha sonraki dönemlerde bölgede Haçlılar’a, Frenkler’e ve Moğollar’a karşı yapılan savaşlara katıldılar. Memlükler adına bölgeyi yöneten Tenûhîler (Buhturlar), 1516’da bölgenin Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle bu görevi Osmanlılar adına Ma‘noğulları’na devretmek zorunda kaldılar (Hitti, s. 486, 545, 678, 685; Ronart, s. 518-519). Günümüzde Beyrut’un Şâriuttenûhiyyîn semtinde oturan Tenûhîler bölgenin diğer Dürzî nüfusu gibi Seyyid Cemâleddin Abdullah et-Tenûhî’nin (ö. 884/1479) Abeyh’teki mezarını hac amacıyla ziyaret etmektedir. Ünlü âmâ filozof ve şair Ebü’l-Alâ el-Maarrî, Kādî Ali b. Muhammed et-Tenûhî, edip, şair ve kadı Ebû Ali et-Tenûhî ve Ali b. Muhassin et-Tenûhî bu kabile grubuna mensup önemli şahsiyetlerdendir.
BİBLİYOGRAFYA:
Müsned, III, 441; Nasr b. Müzâhim, VaķǾatü Śıffîn (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1401/1981, s. 355; Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, el-Emvâl (nşr. Muhammed İmâre), Kahire 1987, s. 101; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 206-207, 235; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 398-399, 497; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), I, 609-610, 612-613; II, 42, 67; III, 378, 388-389; IV, 50-52, 567; V, 44, 541-542; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), II, 90-91, 106-107, 388; III, 264; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî (nşr. Abdülemîr Ali Mühennâ - Semîr Câbir), Beyrut 1986, II, 138; XIII, 86-91; İbn Hazm, Cemhere, s. 453, 461; Bekrî, MuǾcem, II, 578; III, 847, 1049; Sem‘ânî, el-Ensâb, III, 90-95; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), V, 15; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 80, 135, 206, 330 vd., 507; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ĥaleb (nşr. Süheyl Zekkâr), Dımaşk 1418/1997, I, 46, 63; İbnü’l-İbrî, Târîħu’z-zamân (trc. İshak Ermele), Beyrut 1986, s. 12; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, Beyrut 1981, IV, 247; VII, 256; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 178; Philip K. Hitti, History of Syria, New York 1951, s. 486, 545, 678, 685; Ronart, CEAC, s. 518-519; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, III, 166-169, ayrıca bk. İndeks; I. Shahīd, Byzantium and the Arabs in the Fourth Century, Washington 1984, s. 366-372, 427-432, 435-442, 455; a.mlf., “Tanūқћ”, EI² (İng.), X, 190-192; Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. 24; H. Kindermann, “Tenûh”, İA, XII, 162-165.
Elnure Azizova