TEMİZLİK

İslâm kaynaklarında temizlik kavramı genellikle tahâret (tuhr) kelimesiyle ifade edilir. Ayrıca zekât kökünden çeşitli kelimeler “maddî veya mânevî yönden temizlenme; temizleme, arıtma, temize çıkarma” anlamında kullanılır. Nezâfet ve nekā’ (nekāvet) kökünden kelimeler de benzer anlamları içerir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “zky”, “ŧhr” md.leri; Lisânü’l-ǾArab, “zky”, “ŧhr”, “nķv”, “nžf” md.leri; Tâcü’l-Ǿarûs, “zky”, “ŧhr”, “nķv”, “nžf” md.leri). Bu kavramların karşıtları necâset, hubs, reces gibi kelimelerdir.

Kur’ân-ı Kerîm’de temizlik karşılığında en sık kullanılan kavram tahârettir. Bu kavram, içinde yer aldığı on dokuz âyetin (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “ŧhr” md.) üçünde hadesten tahâreti, sekizinde günahlardan, ahlâkî ve mânevî kirlerden temizlenmeyi ifade eder; diğerlerinde ise hem maddî hem mânevî temizlik anlamı vardır. Nitekim Râgıb el-İsfahânî tahâretin beden ve ruh (nefis) temizliği diye ikiye ayrıldığını, âyetlerin genelinden her iki anlamın çıkarılabildiğini belirtir (el-Müfredât, “ŧhr” md.) İlk nâzil olan sûrelerin birinde (el-Müddessir 74/4-5), “Elbiseni temiz tut, günahlardan uzak dur!” buyurulması Kur’an’ın maddî ve mânevî temizliğe verdiği önemi gösterir. Fahreddin er-Râzî’nin kaydettiğine göre buradaki elbise ile bütün bedenin kastedildiğini ileri süren müfessirler yanında bazıları elbiseden maksadın kalp olduğunu söylemiştir (Mefâtîĥu’l-ġayb, XXX, 191-192). Âyetlere göre Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever (el-Bakara 2/222); müminler temizlenmeyi sever, Allah da temizlenenleri sever (et-Tevbe 9/108; krş. Şevkânî, II, 459). Allah, Hz. İbrâhim’e ve İsmâil’e kendi evini (Kâbe) temiz tutmalarını emretmiştir (el-Bakara 2/125; el-Hac 22/26). İnsanların temizlikte kullanmaları için Allah gökten su indirmektedir (el-Enfâl 8/11), bu tertemiz bir sudur (el-Furkān 25/48); Allah iyi kullarına cennette tertemiz bir içecek lutfedecek (el-İnsân 76/5-6), orada müminlere tertemiz eşler verilecektir (el-Bakara 2/25; Âl-i İmrân 3/15; en-Nisâ 4/57). Allah’ın insanlara iffetli olmalarını, ibadet etmelerini, kendisine ve peygamberine itaat etmelerini emretmekle onları günah kirlerinden arıtıp temizlemeyi murat ettiği (el-Ahzâb 33/33); müminlere abdest, gusül ve teyemmümü emretmekle onları günahlardan temizlemek ve üzerlerindeki nimeti tamamlamak istediği (el-Mâide 5/6; krş. Taberî, IV, 479-480; Şevkânî, II, 23); sadakanın insanları günahlardan arındırdığı (et-Tevbe 9/103) bildirilir. Son âyetin nüzûlüyle ilgili bir rivayete göre Tebük Savaşı’na mazeretsiz katılmayan bazı müslümanlar yaptıklarına çok üzülmüş, mallarının tamamını Resûlullah’a sunarak, “Bunları tasadduk edip bizi bu günahtan temizle, bizim için Allah’tan af dile” demiş, Hz. Peygamber kendisine bu yönde bir emir gelmediğini söylemiş, o sırada bu âyetin inmesi üzerine mallarının üçte birini tasadduk etmek için ayırmıştır (Taberî, VI, 463-464; Fahreddin er-Râzî, XVI, 178). “Ona ancak temiz olanlar dokunabilir” meâlindeki âyete (el-Vâkıa 56/79) bağlamdan hareketle, “Levh-i mahfûza sadece tertemiz melekler dokunabilir” ya da, “Kur’an’a ancak günahlardan temizlenmiş olanlar dokunabilir” anlamı verilmiştir. Kur’an’a abdestli olmayanların el süremeyeceği yönünde yorumlar da vardır (Taberî, XI, 659-661; Şevkânî, V, 186). Râgıb el-İsfahânî âyeti, “Kur’an’ın hakikat bilgilerine ancak nefsini arındıran ve fesat kirlerinden temizlenenler ulaşabilir” diye açıklamıştır (el-Müfredât, “ŧhr” md.). Kur’an’da ayrıca zekât kökünden çeşitli kelimeler mânen temizlenme kapsamında geçer. Buna göre nefsini arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklerle kirleten ise hüsrana uğramıştır (eş-Şems 91/9-10); “Kim temizlenirse kendi iyiliği için temizlenmiş olur” (Fâtır 35/18); öyle günahkârlar var ki Allah âhirette onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak, onları temizlemeyecektir (el-Bakara 2/174; Âl-i İmrân 3/77). Cebrâil Hz. Meryem’e Îsâ’yı müjdelerken onu tertemiz bir çocuk diye nitelemiştir (Meryem 19/19). Bazı âyetlerde iyiliklerin insan için temizleyici ve arıtıcı olduğu bildirilir (el-Bakara 2/232; en-Nûr 24/28, 30).

Aynı kavramlar hadislerde de geçmektedir. Hz. Peygamber genel olarak sağlık ve temizliğe, bilhassa ağız, burun ve diş gibi sağlık bakımından özel önem taşıyan organların temizliğine (meselâ bk. Müsned, I, 258, 344; Buhârî, “Riķāķ”, 1; Müslim, “Ŧahâret”, 56); ayrıca saç, sakal ve bıyık bakımına (Buhârî, “Libâs”, 64, 74; Müslim, “Ŧahâret”, 54; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 3) önem verirdi. “Temizlik imanın yarısıdır” (Müsned, V, 342-344; Dârimî, “Vuđûǿ”, 2; Müslim, “Ŧahâret”, 1); “Namazın anahtarı temizliktir” (Müsned, I, 123; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 73; Tirmizî, “Ŧahâret”, 3) meâlindeki hadisler Resûl-i Ekrem’in temizlik kültürünün geliştirilmesine verdiği önemin açık ifadeleridir. Bir hadiste bildirildiğine göre sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları almak, bıyıkları kısaltmak peygamberlerin geleneğidir (Buhârî, “Libâs”, 63, 64; Müslim, “Ŧahâret”, 49-56). Resûlullah çevresindeki insanlara temizlik alışkanlığı kazandırmaya çalışır, kılık kıyafet temizliğine dikkat çekerdi (el-Muvaŧŧaǿ, “ŞaǾr”, 7; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 17). Bilhassa cuma ve bayram günlerinde yıkanır, temiz ve güzel


elbise giyer, hoş koku sürünürdü (Buhârî, “CumǾa”, 2-6, 13; Ebû Dâvûd, “Ŧahâret”, 127). Temizliği gösterdiği için beyaz elbise giymeyi tavsiye ederdi (Müsned, V, 10, 13; Ebû Dâvûd, “Libâs”, 13; Tirmizî, “Edeb”, 46). Bir cuma günü üstü başı toz içinde, terlemiş vaziyette huzuruna gelen birine, “Keşke böyle bir günde temizlik yapsaydın” demiştir (Buhârî, “CumǾa”, 15; Müslim, “CumǾa”, 5). Bir hadiste, “Ümmetime fazla zorluk yüklemekten çekinmeseydim her namaz öncesinde misvak kullanmalarını emrederdim” buyurulmuştur (Buhârî, “CumǾa”, 8; Müslim, “Ŧahâret”, 42-48). Öte yandan ortak kullanım alanlarının ve çevrenin temizliği konusunda duyarlı olan Resûl-i Ekrem yolların, insanların oturduğu, gezip dolaştığı yerlerin temiz tutulmasını isterdi. Bir hadisinde, “Allah güzeldir, güzeli sever; temizdir, temizi sever” dedikten sonra çevrenin temiz tutulmasını emretmiştir (Tirmizî, “Edeb”, 41). Hz. Âişe, Resûlullah’ın değişik bölgelerde mescidler yapılmasını, buraların temiz tutulmasını ve ortama güzel kokular yayılmasını istediğini bildirir (Müsned, VI, 279; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 13; Tirmizî, “CumǾa”, 64).

Temizlikle ilgili kavramlar hadislerde ayrıca mânevî temizliği ifade etmek üzere geçmektedir. Hz. Peygamber günahlarını affederek kalbini temizlemesi (Müsned, V, 257), nefsine takvâ verip ruhunu arındırması (Müsned, IV, 371; Müslim, “Źikir”, 73), beyaz elbisenin kirden arıtıldığı gibi kendisini de hata ve günahlardan temizlemesi (Müsned, IV, 354; Müslim, “Śalât”, 204) için Allah’a dua ederdi. İsrâ hadisesiyle ilgili hadislerin birinde Cebrâil’in Resûl-i Ekrem’in göğsünü açarak kalbini zemzem suyu ile yıkadığı ve içini temizlediği bildirilir (Buhârî, “Tevĥîd”, 37). İşlediği ağır bir günahtan dolayı pişman olup Hz. Peygamber’den kendisine ceza verilmesini isteyen bir sahâbî bu arzusunu, “Ey Allah’ın elçisi, beni temizle!” sözleriyle dile getirmiştir (Müsned, V, 347, 348; Müslim, “Ĥudûd”, 22). Allah’ın âhirette günahkârlarla konuşmayacağı, yüzlerine bakmayacağı ve onları temizlemeyeceği hususu âyetlerde belirtildiği gibi hadislerde de geçmektedir (meselâ bk. Müsned, II, 253, 480; III, 440; Buhârî, “Şürb”, 5; “Libâs”, 25; “BüyûǾ”, 60).

İslâmiyet’in bedenle ruh arasında kurduğu ilişkinin sonucu olarak her yönüyle temizlik konusuna Kitap ve Sünnet’te, Hz. Peygamber’in uygulamalarında, İslâmî kaynaklarda büyük önem verilmiş, bu sayede bir temizlik kültürü oluşmuş, temizlik, su ve bunlarla ilgili tesisler (çeşme, hamam, kuyu, sarnıç vb.) İslâm medeniyetinin en belirgin unsurlarından olmuştur. Bedenî temizliğin ibadetlerle ilgisi dolayısıyla temizlik bahsi fürû-i fıkhın başlıca konuları arasında yer almıştır. İbadetlerde maddî temizliğin dinî hükmü, temiz olan ve olmayan nesneler, temizlemede kullanılan maddeler, ibadet için temizliğin usulü ve ölçüsü gibi hususlar daha çok fıkıh kitaplarında incelenmiş, temizlik kavramı genellikle tahâret, pislik ve kirlilik necâset, hükmî pislik hades terimleriyle ifade edilmiştir (bk. TAHÂRET). Bunun yanında tasavvuf kaynaklarında ruhî ve ahlâkî temizliğe geniş yer verilmiş, fıkıhta maddî temizliğin ibadet şartı olarak görülmesi gibi tasavvufî kaynaklarda seyrü sülûk için kalp ve ruh temizliği, mânevî arınma gerekli görülmüştür (bk. TASFİYE). Gazzâlî’nin İĥyâǿü Ǿulûmi’d-dîn’inde temizliğin bedenin ve dış ortamın pislikten, kirden pastan temizlenmesi, organların günah sayılan davranışlardan korunması, kalbin kötü huylardan arındırılması, ruhun mâsivâdan temizlenmesi şeklinde dört mertebesinin bulunduğu belirtilir. Ruhun temizlenmesi peygamberlere ve sıddîklara mahsus temizliktir. Her mertebedeki temizlik onunla ilgili amelin yarısıdır. Kalp amellerinin en ileri derecesi kalbi yanlış inançlardan ve kötü şeylerden temizleyip doğru inanç ve güzel ahlâkla donatmaktır. Kalp temizliği kalp amellerinin yarısı olduğundan temizlik de imanın yarısıdır. Yukarıdaki dört mertebeden her biri bir sonrakinin şartıdır. Buna göre beden temizliği diğerlerinin şartıysa da temizliği sadece bundan ibaret görüp diğer temizlik mertebelerini ihmal etmek büyük yanılgıdır (I, 125-126). Gazzâlî eserinin “Rub‘u’l-mühlikât” başlıklı üçüncü cildini bu konuya ayırmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, “zky”, “ŧhr”, “nķv”, “nzf” md.leri; Müsned, I, 123, 258, 344; II, 253, 480; III, 440; IV, 354, 371; V, 10, 13, 17, 257, 342-344, 347, 348; VI, 279; Müslim, “Ŧahâret”, 42-56; Taberî, CâmiǾu’l-beyân, IV, 479-480; VI, 463-464; XI, 659-661; Gazzâlî, İĥyâǿ, I, 125-126; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, XVI, 178; XXX, 191-192; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd, I, 364; Şevkânî, Fetĥu’l-ķadîr, Beyrut 1412/1991, II, 23, 459; V, 186.

Mustafa Çağrıcı