TEMGRÛT

(تمكروت)

Fas’ta tarihî bir şehir.

Fas’ın güneyinde Büyük Atlas veya Yüksek Atlaslar adı verilen dağ sırasının güney yamaçlarından doğan Der‘a (Dirâ) vadisinin sol kıyısında kurulmuştur. Temgrût’ün başlangıçta bir yahudi krallığının merkezi olduğu ve bölgede yahudilerle hıristiyanlar arasında şiddetli çatışmaların çıktığı söylenmektedir. Temgrût bir taraftan Sudan’a, bir taraftan da Tâfîlâlt (Selemiye) bölgesi üzerinden doğuya giden ticaret yollarının kavşak noktasında bulunan önemli bir ticaret merkeziydi. Der‘a nehrinin suladığı verimli arazilerde hurma, nar, ceviz, elma gibi meyvelerin yanı sıra bol miktarda arpa ve buğday yetiştiriliyordu. X. (XVI.) yüzyılın sonlarında kurulan ve giderek ülkenin en önemli tarikatlarından biri haline gelen, Şâzeliyye’nin meşhur kollarından Nâsıriyye’nin merkezi olması dolayısıyla önemi daha da artan şehir kırmızı tuğladan yapılmış tarihî kasırlarıyla meşhurdur. Temgrût alçak bir surla çevrilidir. Surun kuzey kısmından pazar yerine açılan Femüssûk, kuzeydoğusunda Femüt-tâurîrt, güneybatısında Bâbürrızk ve doğusunda Femüssûr adlı dört kapısı mevcuttur.

Der‘a vadisi, Muvahhidler’le Murâbıtlar arasındaki mücadele sırasında şiddetli savaşlara sahne oldu. Bu savaşlardan bölgedeki yahudiler de etkilendi. Evlâdü Hüseyin’in eline geçmesi ve bağımsız idare edilmesi dışında Merînîler dönemine ait, bilgi bulunmayan Temgrût, VIII. (XIV.) yüzyılda Seyyidünnâs Zâviyesi’nin kurulmasıyla yeniden tarih sahnesine çıktı. Bu dönemde Sudan’a giden ticaret kervanlarının buluştuğu bir ticaret merkezi, aynı zamanda ilim ve tasavvuf önderlerinin toplandığı bir merkez durumuna geldi. XV. yüzyılın sonları ve XVI. yüzyılın başlarında Portekizliler’in Sûs sahillerine saldırıları esnasında hıristiyanların baskısından kaçan âlimlerden bazıları Temgrût’e sığındı. Temgrût X. (XVI.) yüzyıldan itibaren bölgenin en önemli ilim ve tasavvuf merkezi oldu. Seyyidün-nâs’ın müridi Ebû Hafs Amr b. Ahmed el-Ensârî’nin 983 (1575) yılında kurduğu Temgrût Zâviyesi, Abdullah b. Hüseyin er-Rakkī el-Kabbâb (ö. 1045/1636) ve şeyhin torunu Ahmed b. İbrâhim el-Ensârî (ö. 1055/1646) tarafından bir cazibe merkezi haline getirildi. Ahmed b. İbrâhim’in yerine İbn Nâsır diye anılan Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Ahmed ed-Der‘î (ö. 1085/1674) geçti ve zâviye ona nisbetle Nâsıriyye adını aldı. İbn Nâsır ayrıca şehrin idaresini üstlendi. Zâviyenin 120 hektar arazisi ve 6500 hurma ağacı vardı. Bu dönemde de bölge müslümanlarının en önemli ilim merkezi durumunu sürdüren Temgrût’e bütün bölgelerden, hatta Sicilmâse’den çok sayıda talebe geliyordu.

Kendileri de Temgrût’e yakın bir beldeden olan ve Nâsıriyye Zâviyesi şeyhlerine büyük değer veren Sa‘dî sultanları, devlet işlerinde Temgrût Zâviyesi âlimlerinin görüşünü almaya önem verdiler ve oradaki zâviye mensuplarından kâtipler görevlendirdiler. Şehrin güvenliğini sağlamak amacıyla güçlü bir askerî birlik yerleştirdiler. Ahmed el-Mansûr ez-Zehebî’nin Sudan’ı ele geçirmesinden sonra Temgrût Zâviyesi mensubu pek çok âlim önemli devlet görevlerine getirildi. Onlardan bazıları Tinbüktü’ye ve diğer büyük şehirlere yerleşti. Ahmed el-Mansûr tarafından 1589-1591 yıllarında Osmanlı Padişahı III. Murad’a gönderilen elçilik heyetinde yer alan Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed et-Temgrûtî burada yetişen devlet adamlarından biridir. Temgrûtî, bu seyahatiyle ilgili kaleme aldığı en-Nefĥatü’l-miskiyye fi’s-sefâreti’t-Türkiyye adlı eserinde Osmanlı sarayı, İstanbul, Osmanlı ülkesi ve Türkler’e dair hâtıralarını anlatmıştır. Ahmed el-Mansûr’un ölümünün ardından (1012/1603) bölgede yaşanan siyasal ve sosyal sıkıntılar zâviye önderlerinin kabileler üzerindeki nüfuzu sayesinde kısa sürede giderildi, güvenlik ve asayiş yeniden sağlandı, ticarette canlılık devam etti. Temgrût, aynı zamanda Sicilmâse’den hareket eden hac kervanına katılacak bölge hacılarının önemli bir toplanma merkeziydi. Şehrin yönetimi XVII. yüzyılın ortalarından Nâsıriyye Zâviyesi şeyhlerinin eline geçti. Nâsıriyye Zâviyesi, muhtemelen 1070 (1659-60) yılından itibaren kendi adına müstakil hac kervanları düzenlemeye başladı. Güvenlik dahil kervanın her türlü hizmeti zâviye tarafından karşılanıyordu. Tâfîlâlt, Biskre, Trablusgarp, Bingazi ve Mısır üzerinden Hicaz’a giden ticarî yol zâviyenin hac kafileleri dolayısıyla hac yolu diye adlandırıldı. Nâsıriyye tarikatı, Filâlîler’in kuruluşundan sonra (1041/1631) önemini devam ettirdi; Filâlî sultanları da zâviye şeyhlerine yakınlık gösterdi.

Şeyh İbn Nâsır’ın yerine geçen oğlu Ahmed el-Halîfe zâviye bünyesinde medrese, kütüphane, cami inşa ettirdi ve medresede çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Ayrıca Kahire’den ve diğer ilim merkezlerinden getirttiği kitaplarla kütüphaneyi zenginleştirdi. Kendisinden sonraki Nâsıriyye şeyhlerinin bu geleneği devam ettirmesiyle kütüphane günümüze ülkenin en zengin zâviye kütüphanesi olarak ulaştı. Buradaki 4400 yazma eserden bir bölümü Rabat’ta millî kütüphaneye nakledildi, orada ise 2000 yazma eser mevcuttu. Muhammed el-Menûnî, Fas’ın en önemli tarihî yazmalarının bulunduğu bu kütüphane için Delîlü maħŧûŧâti Dâri’l-kütübü’n-Nâśıriyye bi-Temkrût adıyla bir katalog hazırlamıştır (Rabat 1405/1985). Zâviyenin 1869 yılında çıkan bir yangında yanması sonucu yeniden inşa edilen türbesinde İbn Nâsır ve onun soyundan gelen çok sayıda şeyhin kabri bulunmaktadır. Aynı mekânda bir cami ve biri yeni, diğeri eski iki kütüphane binası vardır. Nâsıriyye ailesinden olan, Kitâbü’l-İstiķśâ müellifi Ahmed b. Hâlid es-Selâvî, ŦalǾatü’l-müşterî fi’n-nesebi’l-CaǾferî adıyla bir eser yazmış (Fas 1320/1902), soylarının Ca‘fer b. Ebû Tâlib ve hanımı Zeyneb’e dayandığını ispat etmeye çalışmıştır. Bu eser aynı zamanda Temgrût Zâviyesi’nin bir tarihçesidir. Ahmed b. Muhammed Amâlek de zâviyenin 1052-1325 (1642-1907) yılları arasındaki durumuyla ilgili bir eser kaleme almıştır (bk. bibl.).

Temgrût’teki Nâsıriyye Zâviyesi saray nezdinde ve halk üzerindeki nüfuzunu günümüzde de sürdürmektedir. Aralık 2007’de Sultan VI. Muhammed zâviye ve çevresiyle ilgili geniş bir düzenleme yaptırmıştır.


Nâsıriyye tarikatının merkezi olması Temgrût’e ayrı bir önem kazandırmıştır. Zâviyenin yılda bir defa tertiplediği panayıra Fas’ın her tarafından tüccarlar katılmaktadır. Cumartesi günleri kurulan ve bilhassa hurma satışları sebebiyle sonbaharda çok canlı geçen pazara büyük katılım olmaktadır. Pazardaki bu hareketlilik şehirde çömlekçilik, marangozluk, kasaplık ve demircilik gibi meslekleri canlandırmıştır. Şehirde iki dinî bayram öncesinde ve aşure gününde büyük bir hareketlilik yaşanır. Nâsıriyye tarikatının düzenlediği aşure merasimlerine çevredeki merkezlerden birçok insan katılır. Ziyaretçilerin sunduğu hediyeler zâviye için büyük bir gelir kaynağıdır. Günümüzde 6000 civarında nüfusu olduğu tahmin edilen Temgrût şehri halkının önemli bir kısmı geçimini ticaret ve tarımla sağlamaktadır. Geleneksel sanatlar, seramik ve çömlek yapımı gelişmiştir; yeşil renk ağırlıklı elli farklı şekilde imal edilen çömlekler daha ziyade turistlere satılmaktadır. Şehrin çevresindeki arazide buğday ve arpanın yanı sıra hurma, nar, elma ve ceviz gibi meyveler bol miktarda yetişir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Abdüsselâm en-Nâsırî, el-Mezâyâ fîmâ uĥdiŝe mine’l-bidaǾ bi-Ümmi’z-zevâyâ: ez-Zâviyetü’n-Nâśıriyye (nşr. Abdülmecîd el-Hayâlî), Beyrut 1424/2003, neşredenin girişi, s. 32-33, 38-39; L. Rinn, Marabouts et Khouan: Etude sur l’Islam en Algérie, Alger 1884, s. 43, 278-279; İbrâhim Harekât, es-Siyâse ve’l-müctemaǾ fi’l-Ǿaśri’s-SaǾdî, Dârülbeyzâ 1408/1987, s. 347-348; Latifa Benjelloun-Larvoui, Les bibliothèques au Maroc, Paris 1990, s. 280-285; A. Klücks, Le Maroc (trc. R. Matthey - L. Romé), Geneve 1992, s. 83-84; Jamil M. Abun Nasr, Tîcâniyye ve Tekrûr Hareketi (trc. Kadir Özköse), Ankara 2000, s. 129-176; N. El Alaoui, “Chaîne de fabrication des coupelles à huile”, Musée national des arts et traditions populaires, Tamgroute 2003, s. 1-3; Ahmed b. Muhammed Amâlek, Cevânib min târîħi’z-Zâviyeti’n-Nâśıriyye, Rabat 1427/2006, I-III, tür.yer.; Hammoudi Abdallah, “Sainteté, pouvoir et société: Tamgrout aux XVIIe et XVIIIe siècles”, Annales, XXV/3-4, Paris 1980, s. 615-641; E. Lévi-Provençal, “Tamgrūt”, EI² (Fr.), X, 183-184; Abdülkebîr Bâhenî - Ahmed Elbûzeydî, “Tâmgrût”, MaǾlemetü’l-Maġrib, VII, 2188-2190.

Ahmet Kavas