TEHÂRÜC

(التخارج)

Bedel karşılığında mirastan çekilme anlamında fıkıh terimi.

Sözlükte “karşılıklı olarak çıkmak” anlamındaki tehârüc fıkıhta mirasçının bir bedel alıp mirastan çekilmesini ifade eder (Cürcânî, s. 236; İbn Âbidînzâde, VIII, 261). Bedel karşılığı mirastan çekilene hâric veya muhârec, bedel ödeyerek onun yerini alana muhâric denir. İslâm hukukuna göre, mirasçılardan biri veya birkaçı diğer mirasçıların bir kısmı veya tamamı lehine terekeden hiçbir şey almadan miras hakkından vazgeçebileceği gibi muayyen bir şey almak veya terekenin şâyi bir cüzünü talep etmek suretiyle yahut diğer mirasçıların kendi mallarından verecekleri bir bedel karşılığında mirasçılıktan çekilebilir. Fıkıh eserlerinde tehârüc “bir bedelle mirastan çekilme” anlamında kullanılmakla birlikte hiçbir şey almadan mirastan çekilmeyi de bu terimle ifade eden müellifler vardır. Tehârüc teriminin daha çok müteahhir Hanefî literatüründe kullanıldığı, diğer mezheplerde konunun “sulh ani’t-terike” vb. lafızlarla ifade edildiği görülür. Fakihler tehârücü bey‘ hükümlerinin câri olduğu bir sulh anlaşması niteliğinde gördüklerinden bu konu fıkıh eserlerinde genellikle sulh bölümünün sonunda bir fasılda ele alınır. Bazı fakihler “mûsâ leh”in anlaşmayla terekeden çıkmasını da tehârüc saymıştır. Tehârüc, ortak mülkiyette paydaşlardan birinin bedel karşılığında bu hakkından vazgeçmesini de anlatır. Bir rivayette İbn Abbas’ın “yetehârecü” fiilini gerek paydaşlar gerekse mirasçılar hakkında kullandığı görülmektedir (Buhârî, “Ĥavâlât”, 1; “Śulĥ”, 13). Aynı kökten türeyen muhârece, tehârüc mânasına geldiği gibi “kölenin kazancından belli bir miktarı (haraç) efendisine vermesi üzerine yapılan anlaşma” anlamında da kullanılır. Hz. Osman döneminde vefat eden Abdurrahman b. Avf’ın eşi Tümâdır bint Asbağ 80.000 dirhem karşılığında miras hakkından vazgeçmişti (İbn Sa‘d, III, 136).

Bir mirasçı, terekeden veya diğer mirasçılardan herhangi bir şey almadan onların tamamı lehine mirastan çekilirse meseleye mirasçı olarak dahil edilir, fakat payı ortak paydadan (mahreç) çıkarılır ve kalan miktar meselenin mahreci kabul edilir. Meselâ zevce, anne, kız kardeş ve erkek kardeşin mirasçı olduğu bir meselede payların dağılımı sırasıyla 9/36, 6/36, 7/36 ve 14/36 iken erkek kardeşin mirasçılıktan çekilmesi durumunda ortak payda (36-14=) 22 ve diğerlerinin payları sırasıyla 9/22, 6/22 ve 7/22 olur. Birden fazla vâris mirasçılıktan çekildiğinde de bu usul geçerlidir. Mirasçı, diğer vârislerin muvafakati üzerine terekeden payını yahut payından eksik veya fazla bir şeyi alarak çekilirse işlem yine aynı usulle yapılır. Mirasçılardan biri veya birkaçı lehine de mirastan çekilmek mümkündür. Çekilen mirasçı kendi payının, lehine çekildiği mirasçılar arasında hangi oranlarda paylaştırılacağını belirtmişse o oranlarda paylaştırılır, belirtmemişse lehlerine çekildiği mirasçılara payları oranında taksim edilir. Mirasçılardan biri kendi mülkünden bir şey ödeyip diğer mirasçılardan birinin veya birkaçının çekilmesini sağladığı takdirde işlem yukarıda olduğu gibi bütün mirasçıların dahil edildiği bir mesele olarak kurulur, çekilenin ya da çekilenlerin payları çekilmeyi sağlayan mirasçıya verilir. Çekilmeyi sağlayan mirasçılar birden fazla ise ve farklı kıymetlerde mal vererek bir ya da birkaç mirasçının çekilmesini sağlamışlarsa bu durumda da mirasçıların tamamı meseleye dahil olur. Çekilenlerin payları çekilmeyi sağlayanlar arasında ödemeleri oranında paylaşılır. Meselâ çekilmeyi sağlayan üç mirasçıdan biri çekilene ödenen miktarın altıda birini, diğeri altıda ikisini, bir diğeri altıda üçünü ödemişse çekilenin ya da çekilenlerin paylarını kendi aralarında bu oranlara göre paylaşırlar.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, III, 136; Mutarrizî, el-Muġrib fî tertîbi’l-muǾrib (nşr. Mahmûd Fâhûrî - Abdülhamîd Muhtâr), Halep 1399/1979, I, 250; Cürcânî, Şerĥu’s-Sirâciyye, Kahire, ts. (Matbaatü Ferecullah Zekî el-Kürdî), s. 236-238; Hattâb, Mevâhibü’l-celîl, Beyrut 1398, V, 84-85; Muhammed b. Ahmed ed-Desûkī, Ĥâşiye Ǿale’ş-Şerĥi’l-kebîr, Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), III, 315-317; İbn Âbidîn, Reddü’l-muĥtâr (Kahire), V, 642; İbn Âbidînzâde, Ķurretü Ǿuyûni’l-aĥyâr, Kahire 1386/1966, VIII, 261; Hüseyin Fehmi, Zübdetü’l-ferâiz, İstanbul 1290, s. 24-26; Mahmud Esad Seydişehrî, Ferâidü’l-ferâiz, İstanbul 1301, s. 334-346; Adalı Hâce Muhammed Hilmi, Keşfü’l-ferâiz, İstanbul 1308, s. 582-601; Sâlih Efendi, Cerîde-i Ferâiz, İstanbul 1318, s. 153-157; Filibeli Ahmed Hulûsi, Fetâvâ-yı Ferâiziyye, İstanbul 1311, s. 72; İbrahim Ethem, Kānûn-i Medeniye Göre Mukayeseli Yeni Miras Taksim Rehberi, İstanbul 1928, s. 139-141; Ali Himmet Berki, Miras ve İntikal, Ankara 1948, s. 111-113; a.mlf., İslâm Hukukunda Ferâiz ve İntikal, İstanbul 1954, s. 114-115; Mustafa Ahmed ez-Zerkā, el-Fıķhü’l-İslâmî fî ŝevbihi’l-cedîd, Dımaşk 1967-68, I, 555-556; Bilmen, Kamus2, V, 212, 348; Haseneyn Muhammed Mahlûf, İslamda Miras Hukuku (trc. Ali Hastaoğlu - Tahsin Feyizli), Ankara, ts. (Gaye Matbaası), s. 214-224; Hamza Aktan, Mukayeseli İslam Miras Hukuku, İzmir 2008, s. 47, 198-205; “Tehârüc”, Mv.F, XI, 5-16.

Hamza Aktan