TECRÎD

(التجريد)

Bir eserin belli bir usule göre kısaltılması ve bu şekilde kısaltılan eserlerin ortak adı.

Sözlükte “soymak, kazımak” anlamındaki cerd kökünden türeyen tecrîd “soymak, sıyırmak” demektir. Bir kitabı veya mushafı tecrîd etmek “kitabın aslından olmayan nokta, hareke, ilâve ve açıklamaları çıkarmak” anlamında olup Abdullah b. Mes‘ûd’un, “Kur’ân’ı tecrîd ediniz” sözünde kelime bu mânada kullanılmıştır (Lisânü’l-ǾArab, “crd” md.). Tecrîd terim olarak belli bir eserdeki isnad, hâşiye, delil vb. unsurların ayıklanarak esas metnin ortaya çıkarılmasını ifade eder (el-Ķāmûsü’l-İslâmî, I, 442-443). Ancak bu adı taşıyan eserlere bakıldığında tecrîdin kullanım alanının çok daha geniş olduğu ve “kısaltma” ortak anlamını taşıyan “ihtisar, intihab, telhis, tehzîb, intikā, iktitâf, ihtiyâr ve intizâ‘” gibi terimlerle de ilgisinin bulunduğu görülür (DİA, XXXI, 57). İbn Abdülberr’in Tecrîdü’t-Temhîd’i meydana getirirken yaptığı tasarrufları ihtisar kelimesiyle ifade etmesi ve ortaya çıkan yeni eserin aynı zamanda mülahhas ve mühezzeb olduğunu söylemesi (s. 10, 259), İbnü’l-Harrât’ın el-İħtiśâr ve’t-tecrîd li’ś-Śaĥîĥayn mine’t-tekrâr ve’l-esânîd’i, Muhammed b. Abdürrezzâk el-Kazvînî’nin et-Tecrîd fî telħîśi Şerĥi’s-Sünne’si gibi eserlerin isimleri bu terimlerin mâna itibariyle birbirine yakınlığını göstermektedir. Muhtasarda bir eserin kısaltılmasının, mülahhasta özetlenmesi ve yeniden ifade edilmesinin, mühezzebde gözden geçirilip düzenlenmesinin, muhtâr, müntekā ve müntehabda muhtevadan seçmeler yapılmasının esas alındığı belirtilse de (DİA, XXXI, 57, 62) bir tecrîdde bunların hepsiyle veya çoğuyla karşılaşmak mümkündür. Belli bir eser üzerine yapıldığı takdirde muhtasarlarda esas hedefin muhtevanın özetlenmesi, tecrîdlerde ise muhteva özetinin yanında isnad gibi şeklî unsurların da kısaltılması veya tamamen çıkarılması olduğu ileri sürülerek iki terim arasında fark bulunduğu söylenmekle birlikte Ahmed ez-Zebîdî’nin Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’i, Tâceddin Ebü’l-Fazl Muhammed b. Abdülmuhsin el-Kalaî ve Mirzâ Muhammed el-Kummî’nin Tirmizî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’i, Cemâleddin Muhammed b. Muhammed el-Hadramî’nin Sehâvî’nin el-Maķāśıdü’l-ĥasene’sine dair yaptıkları tecrîdlerin aynı zamanda muhtasar adıyla anılması tecrîd ile muhtasarın çok defa eş anlamlı gibi kullanıldığını göstermektedir (el-Fihrisü’ş-şâmil, I, 327-329; III, 1399-1400). Nasîrüddin et-Tûsî’nin üzerine çok sayıda şerh ve hâşiye yazılan Tecrîdü’l-iǾtiķād’ı gibi belli bir kitabın özeti olmayıp bir konunun veya bir ilmin temel meselelerinin veciz ibarelerle anlatılması maksadıyla kaleme alınmış tecrîdler de vardır (hadis alanında bu anlamda yazılmış bazı muhtasarlar için bk. DİA, XXXI, 60). Tecrîd her zaman bir eserdeki isnad, tekrar, hâşiye vb.nin hazfedilmesinden ibaret değildir. Bazan Zehebî’nin Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥâbe’sinde Üsdü’l-ġābe’ye yaptığı gibi muhtevaya zenginlik katılabilmektedir. Bu tür tecrîdler şerhleri andırır.

Tecrîdin belli başlı faydaları arasında eserden zamanla eskiyen bilgileri çıkarmak, öğrencilerin temel meseleleri kolayca anlamasını sağlamak, isnadları çıkarmak suretiyle eserin hacmini küçültmek, ayrıntılarla uğraşırken vakit kaybedilmesini önlemek, eseri tekrarlardan arındırmak suretiyle sıkıcılığını gidermek ve okuma kolaylığı sağlamak, belli bir düzeye hitap eden eserleri herkese hitap eder hale getirmek gibi hususlar sayılabilir. Başka eserlere bir giriş hazırlamak gibi amaçlarla yapılan tecrîd asıl eser sahibinin maksadını, yöntemini, eseri oluştururken karşılaştığı güçlükleri anlamayı zorlaştırsa da ikinci derecede bilgilere yer vermemesinden dolayı daha kullanışlı kabul edilmiştir. Belli bir ilmin temel meselelerini muhtasar ibarelerle anlatmak için hazırlanan tecrîdleri anlamak oldukça güçtür. Müellifin kendi eserini tecrîd etmesi gibi bir âdet bulunmamakla birlikte İbn Abdülber, kendisine ait et-Temhîd limâ fi’l-Muvaŧŧaǿ mine’l-meǾânî ve’l-esânîd adıyla yaptığı el-Muvaŧŧaǿ şerhini Tecrîdü’t-Temhîd limâ fi’l-Muvaŧŧaǿ mine’l-meǾânî ve’l-esânîd (et-Teķaśśî li-ĥadîŝi’l-Muvaŧŧaǿ ve şüyûħi’l-İmâm Mâlik) ismiyle özetlemiştir.


Tecrîdlerde çok farklı yöntemler uygulanmıştır. Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî’nin et-Tecrîdü’ś-śarîĥ’inde olduğu gibi bazan bir kitabın isnadları kısaltılır ve mükerrer rivayetler çıkarılırken Şinkītî’nin Zâdü’l-müslim’i ve Muhammed Fuâd Abdülbâkī’nin el-Lüǿlüǿü ve’l-mercân’ında görüldüğü üzere bazan da birkaç kitabın ortak rivayetleri birleştirilir. İbn Hacer el-Askalânî’nin Tecrîdü’t-tefsîr min Śaĥîĥi’l-Buħârî’si, Bedreddin Ebû Zür‘a İbn Fehd el-Mekkî’nin Tecrîdü rubâǾiyyâti Müslim’i ve Ebû Bekir b. Ebü’l-Mecd el-Hanbelî’nin Tecrîdü’l-evâmir ve’n-nevâhî mine’l-Kütübi’s-Sitte’si gibi eserlerde bir veya birkaç kitabın belli özellikleri bir araya getirilmiştir. İbnü’s-Salâh’a nisbet edilen Muħtaśar fî eĥâdîŝi’l-aĥkâm, Zeynüddin el-Irâkī’ye izâfe edilen Muħtaśar fi’l-eĥâdîŝi’l-müteǾalliķa bi’l-aĥkâm ve Ziyâeddin el-Makdisî’nin Münteħab mine’l-ĥaŝŝi Ǿalâ ŧalebi’l-ĥadîŝ’i gibi (el-Fihrisü’ş-şâmil, III, 1591) bir konudaki hadisleri isnadlı veya isnadsız olarak derleyen tecrîdler de vardır. İbn Hacer el-Askalânî’nin Safedî’ye ait el-Vâfî bi’l-vefeyât ile kendisine ait Tehźîbü’t-Tehźîb’i karşılaştırdığı Tecrîdü’l-Vâfî bi’l-vefeyât’ında ise iki kitabın birbirine göre fazlalıkları tesbit edilmiştir. Abdülkādir b. Şeybe el-Hamed’in Tehźîbü’t-tefsîr ve tecrîdü’t-teǿvîl mimmâ ulĥiķa bihî mine’l-ebâŧîl ve rediyyi’l-eķāvîl adlı eseri gibi, bir konudaki zayıf veya uydurma rivayetlerin ayıklanıp yeni bir eser oluşturulması şeklinde yapılan tecrîdler de yaygındır. Birçok ilim dalında örnekleri bulunmakla birlikte tecrîdler daha çok, bir kitaptaki isnadların hazfedilmesi yahut belli konulardaki hadislerin derlenip yeni bir kitap haline getirilmesi şeklinde hadis alanında görülmektedir. Zehebî’nin Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥâbe’si, Şemseddin el-Ka‘berî’nin Tecrîdü’t-Tavżîĥ li-şerĥi’l-CâmiǾi’ś-śaĥîĥ li’bni’l-Mülaķķın’ı (a.g.e., I, 327) ve Ebû İshak İbrâhim b. Osman el-Mârânî’nin Tecrîdü’l-MevżûǾât li’bni’l-Cevzî’si (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 459) gibi örnekler tecrîdin usul, ricâl, şerh, mevzûat vb. eserler üzerine de uygulandığını ortaya koymaktadır.

İbn Hazm’a nisbet edilen el-CâmiǾ fî (ĥaddi) śaĥîĥi’l-ĥadîŝ bi’ħtiśâri’l-esânîd ve’l-iķtiśâr Ǿalâ eśaĥĥihâ ve’ctilâbi ekmeli elfâžihâ ve eśaĥĥi meǾânîhâ (İbn Hazm, neşredenin girişi, s. 20; Îżâĥu’l-meknûn, I, 356) ilk tecrîd örneklerinden sayılmakla birlikte günümüze ulaşmamıştır. İbn Abdülberr’in et-Temhîd’e giriş olarak telif ettiği Tecrîdü’t-Temhîd de (et-Teķaśśî) erken örneklerden olup et-Temhîd’deki şerhlerin çıkarılması ve İmam Mâlik’in hocalarının alfabetik olarak sıralanıp rivayetlerinin zikredilmesiyle meydana getirilmiştir. Rezîn b. Muâviye es-Sarakustî’nin İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine Mâlik’in el-Muvaŧŧâǿını altıncı kitap kabul ettiği, el-CemǾ beyne’l-uśûli’s-sitte adıyla da bilinen et-Tecrîd li’ś-śıĥâĥ ve’s-sünen’i meşhur tecrîdlerdendir. Mecdüddin İbnü’l-Esîr’in CâmiǾu’l-uśûl li-eĥâdîŝi’r-resûl adlı eserinde bu tecrîd esas alınmıştır (DİA, VII, 136). İbnü’l-Bârizî’nin Tecrîdü CâmiǾi’l-uśûl fî (min) eĥâdîŝi’r-resûl’ü, İbnü’l-Esîr’in CâmiǾu’l-uśûl li-eĥâdîŝi’r-resûl’ünün muhtasarı olup Osmanlı döneminde en çok yaygınlık kazanmış tecrîdlerdendir (a.g.e., XX, 525). Zehebî’nin Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥâbe’si, İzzeddin İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-ġābe fî maǾrifeti’ś-śaĥâbe’sindeki rivayetlerin çıkarılıp 1154 yeni ismin eklenmesiyle oluşturulan bir eserdir. Türkiye’de tecrîd denilince akla gelen ilk örnek Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî’nin et-Tecrîdü’ś-śarîĥ’idir. Eser Babanzâde Ahmed Naim ve Kâmil Miras tarafından Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi adıyla Türkçe’ye tercüme edilip şerhedilmiştir (bk. et-TECRÎDÜ’S-SARÎH). Nebîl b. Mansûr b. Ya‘kūb el-Besâre’nin İbn Hacer el-Askalânî’nin Tecrîdü esmâǿi’r-ruvât’ı ile (Küveyt 1407) İbn Hazm’ın belli başlı eserlerinde bazı hadis râvileri hakkında yaptığı değerlendirmelerin Hasan Mahmûd Ebû Heniyye ve Ömer b. Mahmûd Ebû Ömer tarafından derlenmesiyle oluşturulan Tecrîdü es-mâǿi’r-ruvât (Zerkā 1988) günümüzde yapılmış tecrîd çalışmalarındandır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hazm, Esmâǿü’ś-śaĥâbeti’r-ruvât (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1412/1992, neşredenin girişi, s. 20; İbn Abdülber, Tecrîdü’t-Temhîd limâ fi’l-Muvaŧŧâǿ mine’l-meǾânî ve’l-esânîd, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 10, 259; Zehebî, Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥâbe, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), I, s. b; Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî, et-Tecrîdü’ś-śarîĥ (nşr. İbrâhim Bereke - Ahmed Râtib Armuş), Beyrut 1992, I, 17-18; Keşfü’ž-žunûn, I, 345; Îżâĥu’l-meknûn, I, 227, 356; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, X, 253; Kettânî, er-Risâletü’l-müsteŧrafe, s. 13; el-Fihrisü’ş-şâmil: el-Ĥadîŝ (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1991, I, 64, 327-329; III, 1371, 1399-1400, 1408, 1591; el-Ķāmûsü’l-İslâmî, I, 442-443; İsmail L. Çakan, “Câmiu’l-usûl li-ehâdîsi’r-resûl”, DİA, VII, 136; Tayyar Altıkulaç, “İbnü’l-Bârizî”, a.e., XX, 525; Ali Osman Koçkuzu, “İbnü’l-Harrât”, a.e., XXI, 71; İsmail Durmuş, “Muhtasar”, a.e., XXXI, 57; Mehmet Efendioğlu, “Muhtasar”, a.e., XXXI, 60; Eyyüp Said Kaya, “Muhtasar”, a.e., XXXI, 62; H. Kilpatrick, “Abridgements”, Encyclopedia of Arabic Literature (ed. J. S. Meisami - P. Starkey), London 1998, I, 23-24.

Halit Özkan