TEBŞÎR

(التبشير)

İlâhî emirlere uyanları iyi bir sonucun beklediğini haber verme anlamında terim.

Sözlükte “güler yüzlü olmak; güler yüzle karşılamak; müjdelemek” anlamındaki beşr (büşûr) kökünden türeyen tebşîr “müjdelemek” demektir (Lisânü’l-ǾArab, “bşr” md.; Kāmus Tercümesi, II, 160). Kelime mutlak şekilde zikredildiğinde sevindirici haber vermeyi ifade ederken belirleyici bir kaydın bulunması durumunda kötü haber vermeyi de kapsar. Genellikle karşıtı olan inzâr ile birlikte kullanılması iyi habere tahsisini belirtmektedir. Beşr kavramı türevleriyle birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de sekseni aşkın yerde geçmektedir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “bşr” md.). Bazı peygamberlerin doğum müjdeleriyle Hz. Îsâ’nın Ahmed adlı bir peygamberin geleceğini haber vermesi (es-Saf 61/6) bunlar arasında sayılabilir. Kur’an’da bütün peygamberlerin uyarıcı (nezîr) ve müjdeleyici (mübeşşir), Kur’an’ın da insanları doğruya ve hayra ulaştıracak düsturları içeren bir kitap olduğu (Fussılet 41/4) beşîr kelimesiyle ifade edilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de müjdeleyip özendirmek amacıyla güzel bir amelin daha hayırlısıyla (en-Neml 27/89) veya on katıyla (el-En‘âm 6/160) karşılık göreceği bildirilmiş, Bakara sûresinde mallarını Allah yolunda harcayanların karşılığı her başağında 100 tane bulunan yedi başaklı buğday tohumu tanesine benzetilmiştir (el-Bakara 2/261). İmam Mâtürîdî bu ifadenin, Allah rızası için harcama yapan kimsenin geride kalan malına Cenâb-ı Hakk’ın vereceği bereket mânasına gelebileceğini söylemiştir (Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân, II, 174). Tebşîr Hz. Peygamber’in beyanlarında, “Kolaylaştırın, güçleştirmeyin; müjdeleyin, nefret ettirmeyin” şeklindeki emirle (Buhârî, “Ǿİlim”, 11; Müslim, “Cihâd”, 5) bir düstur olarak yer almıştır. Wensinck’in el-MuǾcem’inde dokuz hadis kaynağına atıflar yapılarak çeşitli müjdeleme örnekleri verilmektedir (“bşr” md.). Hadislerde mümine ölümü anında cennet müjdelenirken kâfire de cehennemin hazırlandığı (Buhârî, “Riķāķ”, 41; Tirmizî, “Cenâǿiz”, 67), gece karanlığında mescide yürüyerek gidenin kıyamet günü nurla müjdeleneceği (Tirmizî, “Śalât”, 51; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 49), on sahâbînin cennetle müjdelendiği vb. konulara temas edilmektedir.


Kur’an’da ve hadiste yer alan ifadelerden tebşîrin mutlak şekilde hayrı ve iyiliği çağrıştırdığı, fakat aynı kavram şerle kayıtlandığında muhatabın hassasiyetle uyarıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim, “Onları can yakıcı bir azapla müjdele” meâlindeki âyetler (Âl-i İmrân 3/21; en-Nisâ 4/138), iman edip sâlih amel işleyen kulların cennetle müjdelenmesini gerektirdiği gibi aksi davranışlarda bulunan kimselerin azapla uyarılmasının gerektiğini ortaya koymaktadır. Peygamberlerin müjdenin yanı sıra uyarma görevlerinin de bulunması, tebşîr ile inzârın dine davet konusunda birbirini tamamlayan iki yöntem olduğunu göstermektedir. Zira insanda dengenin sağlanması ve korunabilmesi için bu kavramların birlikte kullanılması icap eder. Nitekim birçok âyette tebşîr ile inzâr bazan bu kavramlar zikredilmese de yan yana geçmektedir. Allah’ın kullarına hitap etmesi sırasında tebşîr ve inzâr ile sağlanan dengenin benzeri insanın Allah’a yönelik davranışlarında havf ve recâ şeklinde ortaya çıkmaktadır. İmanın hakikatinin bu kavramlar arasında yer alması insanın da iki yarı çember biçiminde tasavvur edilen dairenin ortasında bulunduğunu hatırlatmaktadır (Cemâleddin el-Kāsımî, I, 126). Kişinin kendi hayatında ve toplum içinde olumlu fonksiyonlar icra edebilmesi tebşîr ve inzâr yarım dairelerinin birleşmesini zorunlu kılar. İnzâr bir itici güç olarak insanı arkadan sevkederken tebşîr önüne çıkabilecek engelleri aşmasını sağlar. İmanın birey ve toplum temelinde fayda sağlaması için inzâr ve tebşîrin etkili rol oynaması gerekir. Tebşîr modern dönemde Hıristiyanlığın yayılması amacıyla yürütülen misyonerlik faaliyetlerini, mübeşşir misyonerleri ifade etmek üzere de kullanılmaktadır.

İsmâil Hakkı Bursevî Mecîǿü’l-beşîr li-ecli’t-tebşîr adıyla bir eser yazmış (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 789/2 [müellif hattı]), Bilâl Temiz Kur’ân-ı Kerîm Terbiyesinde Mükâfat ve Ceza Metodu (Tebşîr ve İnzâr) ismiyle yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1990, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA:

Kāmus Tercümesi, II, 160; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Riyad 1424/2003, I, 405-406; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân (nşr. Ahmet Vanlıoğlu), İstanbul 2005, II, 174; İbn Atıyye el-Endelüsî, el-Muĥarrerü’l-vecîz (nşr. Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed), Beyrut 1413/1993, I, 108; İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, VII, 328, 331-332; Ebû Hayyân el-Endelüsî, el-Baĥrü’l-muĥîŧ, Kahire 1329, I, 109; II, 414; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, I, 200-201; Cemâleddin el-Kāsımî, Tefsîrü’l-Ķāśımî: Meĥâsinü’t-teǿvîl (nşr. M. Fuâd Abdülbâkī), Kahire 1376/1957, I, 81, 116-128; T. İzutsu, İslâm Düşüncesinde İman Kavramı (trc. Selahaddin Ayaz), İstanbul 1984, s. 209-211.

Hatice Kelpetin Arpaguş