TAŞOZ

Ege denizinde Yunanistan’a bağlı ada.

Adanın ismi Grekçe’deki Thasos’tan gelmekte olup Osmanlı arşiv belgelerinde Taşoz ve Taşözü diye geçer. Ege denizinin kuzey kıyısına çok yakın bir noktada yer alan adanın yüzölçümü 379 km²’dir. Kuzeyden en yakın kara parçası olan Kavala’ya uzaklığı 11 deniz milidir. Batı sahilleri Orfani körfezinden 38, doğu sahilleri Dedeağaç’tan 50 deniz mili uzaklıktadır. Taşoz’un kuzey ve güneydeki en uç noktaları arasında mesafe 28, doğu ve batıdaki en uç noktalar arasında ise 22 kilometredir. Taşoz adasının iki doğal limanından biri, adanın kuzeydoğu sahillerinde Osmanlılar döneminde Liman ve Limanköy adıyla bilinen Limenas’tır. Adanın güneybatısında yer alan diğer liman Osmanlılar zamanında Kazavit denilen Casaviti’dir. Taşoz dağlık (en yüksek noktası 1205 m.), kayalık ve ormanlık bir bölge olmakla birlikte tarım ve ziraata elverişli toprakları da vardır. Adanın her tarafı üzüm bağları ve zeytin fidanları ile kaplıdır. Mermer yataklarıyla ünlü Taşoz madenler bakımından zengin sayılabilecek durumdadır. Gümüş, çinko ve civa madenleri tarih boyunca bilinen yer altı kaynaklarıdır.

Heredot’a göre Taşoz adasının ilk sakinleri buradaki zengin madenleri keşfedip işleyen Fenikeliler’dir. Milâttan önce IX. yüzyıla doğru Para adasında yaşayan Grekler buraya gelmeye başladılar. Milâttan önce 490’da Taşoz adasına giren Persler adanın müstahkem surlarını da yıktılar. Daha sonra ada Atina birliğine dahil oldu. Milâttan önce 465 yılında Taşoz sakinleri Atina temsilcilerinin adadan çekilmesi için bir isyan başlattılar. Yapılan deniz savaşlarını kaybeden ada halkı teslim olmayıp kale içine kapandı ve üç yıl kadar kendilerini orada müdafaa etti. Neticede başarılı olamadıklarından milâttan önce 405 yılına kadar Atina birliği içinde kaldılar. Milâttan önce 411’de soylular sınıfı adayı Sparta birliğine dahil etti. Fakat burada beklentileri karşılık bulmayınca yeniden Atina birliğine katıldılar. Milâttan önce 387’de Annalsidas Antlaşması’yla bir tür özerk idareye kavuştular. Ardından ada Büyük İskender’in idaresine girdi. Milâttan önce 197 ve 179 yıllarında Makedonya ile ona bağlı Yunanistan ve Ege denizindeki adalarda Roma hâkimiyeti başladı.

Roma İmparatorluğu’nun zayıflama döneminde bazı Ege adaları gibi Taşoz da


Ceneviz nüfuzu altına girdi. Fakat zamanla ada harabeye döndü, korsan baskınları ve fakirlik yüzünden halkın bir bölümü yüksek kesimlere sığındı, bir bölümü adayı terketti. Bizans İmparatorluğu devrinde VI. yüzyılda Halkidya, X. yüzyılda Trakya eyaletlerine bağlandı. 1204’te Latinler tarafından işgal edildiğinde Venedik doju Enrico Dandolo’nun idaresine verildi. Ortaçağ’da Taşoz’daki kale surları Cenevizliler’in işgalinden önce harabe durumundaydı. XIII. yüzyıl başlarında Cenevizli iki korsan grubu Zacaria ve Geneviziler adayı ve harabelerini bir müddet sığınak gibi kullandılar. Daha sonra bu iki grup Taşoz’u fiilen idaresi altına alıp burada kendi faaliyetleri için güçlü bir kale inşa etti. 1327’de Bizanslılar adayı tekrar egemenlikleri altına aldılar. Bizans İmparatoru II. Manuel devrinde (1391-1425) Taşoz adası timar olarak Enez ve Midilli’nin hâkimi Gattilusio ailesine verildi. Osmanlılar’ın Rumeli fetihlerine başlamasının ardından Gattilusiolar, beylikten elde ettikleri gelirin üçte ikisini Bizans yerine Osmanlılar’a gönderip varlıklarını sürdürdüler. Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden sonra Taşoz dahil olmak üzere Boğazönü adalarını doğrudan zaptetmeye çalışmadı ve burayı himaye altına almayı tercih etti. Ancak daha sonraki gelişmeler bu durumu değiştirdi.

Bizans tarihçisi Kritobulos, Gökçeada (İmroz), Limni ve Taşoz’un Türkler tarafından fethini ve bu sırada bizzat kendisinin oynadığı rolü biraz karışık biçimde kısaca anlatır. Osmanlı kaynaklarında Taşoz’un fethi Enez’in ele geçirilmesiyle birlikte zikredilen olaylar arasında geçer. Ancak Enez’in hemen karşısında yer alan ada Taşoz değil Semadirek’tir. Taşoz, Enez’den çok uzakta Selânik’in doğusundaki Kavala’nın karşısına düşer. Bundan dolayı diğer adalarla birlikte Taşoz’un tam olarak ne zaman zaptedildiği tesbit edilememektedir. Dukas, İstanbul’un fethinden sonraki olayları kaydederken Taşoz’dan söz etmez. Rodos şövalyelerinin 1455’te Edirne’ye gelerek tâzimde bulunduklarını söylerken Sakız, Midilli, Limni, Gökçeada ve diğer adaların padişaha bağlandığını belirtir (Bizans Tarihi, s. 197-198). Taşoz, Enez’in ardından fethedilmişse de bu tarih 860 (1456) olmalıdır. A. E. Bakalopoulos’a göre Taşoz’un fethiyle Enez’in fethi arasında bir ilişki yoktur. İsmail Hami Danişmend ise Taşoz’un fethini, Çanakkale Boğazı’nın iki ucunda yapılan Seddülbahir ve Kilitbahir kalelerinin inşa edilmesinden sonraki bir olay şeklinde kaydetmektedir. Taşoz’un 1456 yılı içinde diğer bazı adalarla birlikte Osmanlı idaresi altına girdiği anlaşılmaktadır.

Boğazönü adalarının Türk hâkimiyetine geçmesinin ardından papalık desteğindeki Venedik tehdidi sürdü. Scarampo 1456’da Taşoz, Limni ve Semadirek adalarını papalık adına ele geçirdi. Ancak adaların Ortodoks halkı papanın yönetimi altında bulunmaktan memnun olmadı. Limni valisi Kritobulos ve onun yakınları Boğazönü adalarının tekrar Türkler’e geçmesine taraftardı. Kaptanıderyâ Zağanos Mehmed Paşa, 863 Şevvalinde (Ağustos 1459) Taşoz ve Semadirek adalarını zaptetti. Fakat 1466 yazı sonunda Venedik Amirali Victor Capello Gökçeada, Taşoz ve Semadirek’i işgal etti. Osmanlı-Venedik savaşı sonunda imzalanan 1479 antlaşmasıyla adada yeniden Osmanlı idaresi kuruldu. Taşoz adasındaki Osmanlı hâkimiyeti, bu tarihten itibaren 1770-1774 yıllarındaki Ruslar’ın işgali hariç tutulursa üç asır boyunca kalıcı oldu. Adanın tarihinde yeni bir dönüm noktası 31 Mart 1813’te II. Mahmud’un burayı Mehmed Ali Paşa’ya ihsan etmesidir. Vehhâbî ayaklanmasının üstesinden geldiği için padişah Mehmed Ali Paşa’nın Kavala’da külliye kurması ve giderleri için Taşoz adasının tahsis edilmesi talebini geri çevirmedi. Bu şekilde verilen ada 1813-1902 yılları arasında Mısır’dan gönderilen vakıf müdürleri tarafından yönetildi. Bu durum, ilerleyen yıllarda özellikle Mısır’ın İngilizler tarafından işgalinin ardından birtakım sorunlara yol açtı.

Mayıs 1902’de Taşozlular, Tolos’ta Mısır vakıf idaresine karşı bir protesto düzenledi. Vakıf müdürü Yüzbaşı Mahmud Rifat Bey ve yanındaki silâhlı vakıf memurları yaklaşık 1500 kişi olan göstericilere ateşle karşılık verdi. Bunun üzerine Taşoz temsilcileri Bâbıâli’nin müdahalesini istemek için Kavala’ya gitti. Adanın güvenliğini sağlamak ve Osmanlı Devleti’ne ait olan yönetim hakkını kullanmak amacıyla Selânik valisinin emriyle Kavala Kaymakamı Sakızlı Emin Paşa 180 nizâmiye ve 45 jandarma askeriyle birlikte adaya çıktı. Halk öteden beri Mısır vakıf müdürlüğünün uygulamalarından şikâyetçi olduğu için bu yeni durumdan memnun kaldı. 7 Mayıs 1902’de Kavala Kaymakamı Emin Paşa, Sadrazam Said Paşa’nın emriyle Taşoz’un yönetimini Mısırlılar’dan alıp doğrudan Selânik vilâyetine bağladı. Adanın sadece vakıf işlerinin yönetimi Mehmed Ali Paşa’nın vakfına bırakıldı. Taşoz’da tartışma konusu olan madenlerin işletilmesi de çözüme kavuşturuldu. Bakır madenlerini işletme imtiyazı 1903 yılında Alman Speidel Şirketi’ne verildi. 27 Mayıs 1902’de Mısır vasıtasıyla İngiltere’nin muhtemel baskısını kırmayı hedefleyen II. Abdülhamid buraya sancak statüsü verip bir mutasarrıf tayin ettirdi. 1908 yılına kadar mutasarrıflık olarak kalan Taşoz adası, güvenlik kaygısı ortadan kaldırılınca önce birinci sınıf ve 1910 yılında üçüncü sınıf kazaya dönüştürüldü.

I. Balkan Savaşı’nın başında 30 Ekim 1912’de Yunanistan Taşoz’u Semadirek ile birlikte işgal etti. Yunan makamları vakıf binalarını ve zeytinyağı fabrikasını kapattı; vakıf görevlilerini uzaklaştırdı. Bu durum Osmanlı Devleti tarafından milletlerarası hukuka aykırı bir davranış diye nitelendirildi. Vakfa ait malların özel mülk gibi olduğu belirtilerek Atina elçisi Galib Kemal Bey’e Yunan hükümeti nezdinde girişimde bulunması tâlimatı verildi (BA, A. MTZ [05], 3-C/61). Osmanlı Devleti bu işgali sürekli protesto etti ve tanımadı. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’na göre Taşoz hukuken Türk egemenliğinden çıktı. Ancak adanın bir vakıf arazisi olması bazı hukukî tartışmalara yol açtı. Vakfın mütevellisi, son Mısır hidivi II. Abbas Hilmi hukukî açıdan yaptığı girişimlerden de bir netice alamadı.

Taşoz’un Osmanlı idaresine geçmesinin ardından ve özellikle 1479’da Venedik-Osmanlı


antlaşmasıyla belirsizliğin sona erdiği tarihten itibaren Türkler adaya yerleşmeye başladı. Tahrir kayıtlarına göre XVI. yüzyılın başında burada 2500 kişi yaşıyordu. XIX. yüzyılın başında nüfus tahminen 6-7000 iken yüzyılın sonunda 18-20.000 ve 1908’de 25-30.000 civarındaydı. Panaghia ve Tolos (Theologos) önemli iki yerleşim yeriydi. Türkler çoğunlukla Tolos’ta oturuyordu. Burası XIX. yüzyılın ortalarına kadar adanın yönetim merkeziydi. Tolos’un gelişmesi Türkler vasıtasıyla olmuştur. Türkler’in çoğunlukla yaşadığı diğer yerleşim alanı ise Kazavit’ti (Tsingoura ve Megalo Kasaviti). Burada bir caminin kalıntıları yer almaktaydı. XIX. yüzyılın sonlarında II. Abdülhamid tarafından caminin yeniden yapılması gündeme getirilmişti (BA, Y. MTV, nr. 310/196). Türkler 1821 Rum isyanının ardından Kavala’ya zorunlu olarak göç etti. Böylece adadaki Türk nüfusu memurlar ve onların aileleriyle sınırlı kaldı. Ancak adanın madenleri XIX. yüzyılın sonlarında işletmeye açılınca Kavala ve çevresinden çok sayıda işçi göçü oldu. Toplam sayısı 1000 civarında olan işçiler arasında Rum, Bulgar, Arnavut, Türk ve Çingene vardı. Ayrıca hasat zamanı Taşoz daha yakın çevresindeki yerlerden mevsimlik işçi alıyordu.

Adanın gelirleri 1519’da padişah haslarına aitti. Bu tarihte adada beş köy vardı. Bunlar tahrir defterine Limanhisar, Bulgar, Kakirac, Yenihisar ve Sologo şeklinde kaydedilmişti. Ardından Cezâyir-i Bahr-i Sefîd beylerbeyilerinin hassı durumuna geldi. 1569’da Cezayir beylerbeyi ve kaptan-ı deryâ olan Piyâle Paşa’nın haslarına dahildi. XVII. yüzyılda beş köy mevcuttu, bu sayı Sardin adlı köyle birlikte altıya çıkmıştı. Taşoz adası ve ona bağlı adacıklar, 1083 (1672) tarihli bir tahrir defterine göre Kitâbhâne-i Hümâyun Vakfı diye kayıtlıdır (TK, TD, nr. 121, vr. 6b). 1153’te (1740) Taşoz ve çevresindeki adacıklar Kaptanpaşa hassı idi. Yıllık vergi geliri 450.000 akçe olarak tesbit edilmişti. Bu tarihte I. Mahmud, Ayasofya Camii bitişiğinde kurduğu kütüphane ve imaretten oluşan vakfın giderlerini karşılamak üzere Taşoz adasından elde edilen gelirlerin buraya aktarılmasını emretti ve vakıf Haremeyn vakıfları idaresine devredildi. 1173’ten (1759-60) itibaren adanın gelirleri mâlikâne şeklinde alınmaya başlandı (BA, Y.EE, nr. 87/32).

Pîrî Reis, Taşoz’da bakımlı kaleler diye övdüğü üç kaleden söz etmiştir. Bunlar Taşoz, Yenihisar ve Kagırı/Kakiri kaleleridir. Taşoz Kalesi limandan 2 mil kadar uzaklıktadır ve bir tepenin üzerine kurulmuştur. Yenihisar Kalesi Taşoz adasının orta yerinde ve dağ içinde inşa edilmiştir. Kagırı Kalesi adanın batısına 2 mil mesafede kara içinde sivri bir kayanın başındadır. Ayrıca burada Vatubit, Aynaroz ve Filandor adlı üç manastır vardır (Kitâb-ı Bahriye, I, 55/a). Taşoz adasında XVII. yüzyıl başlarında altı köy, beş manastır ve Kakirac adlı bir kale vardı. Diğer kalelerin ismi tahrir defterlerinde geçmediğine göre artık kullanılmaz durumdadır.

Taşoz, Osmanlı idaresine geçtikten sonra Gelibolu sancağına bağlandı. Ardından Cezâyir-i Bahr-i Sefîd beylerbeyiliğinin teşkiliyle (1534) bu beylerbeyiliğin bir parçası haline geldi. Adadaki idarî yapı Mısır vakıf idaresi zamanında da çok değişmedi. Yönetimin başında Mısır vakıf müdürü vardı. Müdürün temel görevi Kavala’daki vakfın mülkü olan adanın gelirlerini kontrol etmekti. Ayrıca Taşoz kazasında bir kadı veya nâib görev yapıyordu. Burada adanın güvenliğini sağlayan bir garnizon mevcuttu. Bunların sayısı fetihten sonra altmış civarında idi. Dış tehditler azaldığında bu sayı epeyce düşürüldü. Adanın yönetimi Mısır vakıf idaresinde olduğu zaman 1867’de otuz zaptiye görev yapıyordu. Bunlar Mısır tarafından tayin edilen askerlik mesleğine yatkın kişilerdi. Daha çok Kavala ve civarında yaşayan gençler bu iş için adaya geliyor ve istihdam ediliyordu. 1874’ten itibaren adada elli zaptiye görevliydi. Adanın nüfusunun artması ve asayişin sağlanmasındaki zorluklar yüzünden zaptiyelerin sayısı giderek arttı ve 1901 yılında doksan kişiye ulaştı (BA, YEE, nr. 35/119; FO, nr. 78-5255). Taşoz adası bugün önemli bir turizm merkezidir. Adada bal, zeytinyağı, şarap imali yapılır; küçükbaş hayvancılık gelişmiştir. Adanın nüfusu 2000’lerdeki göçler sebebiyle çok artmış ve 14.000’e yaklaşmıştır. Adanın merkezinde 2001 verilerine göre 3000 kişi yaşıyordu.

BİBLİYOGRAFYA:

Dukas, Bizans Tarihi (trc. Vl. Mirmiroğlu), İstanbul 1956, s. 197-198; Kritovulos, Târîh-i Sultân Mehmed Hân-ı Sânî (trc. Karolidi), İstanbul 1328, s. 95, 113, 114, 172; Âşıkpaşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi (haz. Kemal Yavuz - M. A. Yekta Saraç), İstanbul 2003, s. 222; Neşrî, Cihannümâ (Unat), II, 715; Hadîdî, Tevârîh-i Âl-i Osmân (nşr. Necdet Öztürk), İstanbul 1991, s. 236; Pîrî Reis, Kitâb-ı Bahriye (nşr. Ertuğrul Zekâi Ökte v.dğr.), İstanbul 1988, I, 53a, 54a-b, 55a; A. Conze, Reise auf den Inseln des Thrakischen Meeres, Hannover 1860, s. 4-7, 20, 32; G. Perrot, Mémoire sur l’île de Thasos, Paris 1864, s. 60-61, 69, 73, 80; Ch. Texier, Küçük Asya: Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi (trc. Ali Suat, nşr. Kazım Yaşar Kopraman - Musa Yıldız), Ankara 2002, I, 280-281; Cevdet, Târih, XI, 156, 177; XII, 102; Said Paşa, Hâtırat, İstanbul 1328, II, 291; Ahmed Refik [Altınay], Osmanlı Devrinde Türkiye Madenleri: 967-1200, İstanbul 1931, s. 53-54; A. E. Vakalopoulos, Thasos, son historie, son administration de 1453 à 1912, Paris 1953, s. 15-17, 19, 24-31, 43-46, 50, 64-68, 70-75; Sırrı Erinç - Tâlip Yücel, Ege Denizi: Türkiye ile Komşu Ege Adaları, Ankara 1988, s. 19-22, 42; Arif Müfit Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1988, s. 270, 302, 339; Yasemin Demircan, “Ege Adalarında Osmanlı Hakimiyeti”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, IX, 363, 365; Feridun M. Emecen, “Ege Adalarının İdarî Yapısı: XV-XIX. Yüzyıllarda Ege Adalarında Osmanlı İdarî Teşkilatı”, Ege Adaları’nın İdarî, Malî ve Sosyal Yapısı (ed. İdris Bostan), Ankara 2003, s. 18-21, 26; Ali Arslan, “The Reestablishment of the Ottoman’s Civilian Administration on Tashoz”, II. National Symposium on the Aegean Islands (ed. İdris Bostan - Sertaç Hami Başeren), İstanbul 2004, s. 86-91; a.mlf., Balkanların Anahtarı: Önemi Bilinmeyen Ada Taşöz, İstanbul 2005, s. 86-91; Süleyman Kızıltoprak, Türk Egemenliğinde Taşoz Adası, İstanbul 2004; a.mlf., “The Administration of Tashoz Island Assigned to Mehmet Ali Pasha’s Waqf in Kavala and Related Issues”, Proceedings of the Second International Symposium on Islamic Civilisation in the Balkans (haz. Ali Çaksu), İstanbul 2006, s. 185-191; a.mlf., “Osmanlı Devleti Taşra Teşkilatındaki Reformların Taşoz Adası’na Yansımaları”, Uluslararası Balkan Kongresi: Balkan Milletleri Arası Etkileşim, İstanbul 2009, s. 307-334; Musa Kâzım, “Taşoz Tarihçesi”, TOEM, IV/20 (1913), s. 1260-1261; S. Soucek, “Taѕћoz”, EI² (İng.), X, 352-353.

Süleyman Kızıltoprak