TARDİYYE

(الطرديّة)

Avcılık şiirleri için kullanılan bir terim.

Tardiyye ve taradiyye, sözlükte “sert ve kaba bir şekilde uzaklaştırmak, defetmek” anlamındaki tard ve “hile ile, tuzakla, av aletleri ve av hayvanlarıyla av avlamaya girişmek” mânasındaki tarad kökünden türemiştir; terimin anlam bakımından ikinci kökle ilgisi daha uygunsa da tardiyye şekli meşhur olmuştur. Aynı kökten gelen tarîde avlanan veya kaçan hayvan, mitrad av aleti için kullanılmıştır (Kāmus Tercümesi, I, 1196). Arap edebiyatında tardiyye (çoğulu tardiyyât, taradiyyât), çoğunlukla recez vezninde yazılan ve Araplar’ın avcılık hikâyelerinin bazı yönlerini ele alan tek konulu müstakil şiiri ifade eder. Arap şairleri Câhiliye döneminden itibaren avlanma mücadelesini, avlanan hayvanı, avcı hayvanı, av araçlarını tasvir eden şiirler yazmıştır. Araplar’ın yiyecek sağlama, spor, eğlence ve savunma gibi etkinlikleri, ava düşkünlükleri, av mevsimleri, avlanma âdetleri, avlanan çeşitli hayvanlarla av için kullanılan hayvanlar, ayrıca yay, ok, mızrak, sopa, kılıç, sapan gibi silâhlar ve kapan, tuzak, ağ gibi araçlardan meydana gelen avlanma aletleri bu şiirlerden öğrenilmektedir.

En eski örnekleri İmruülkays b. Hucr’un yanı sıra at tasvirleriyle ünlü Ebû Duâd el-İyâdî gibi Câhiliye şairlerinde görülen bu şiir türü, I. (VII.) yüzyılın sonlarına kadar kasidelerin özellikle fahriye bölümünde fazla değişime uğramadan devam etmiştir. Adı geçen şairlerin şiirlerinde bu temaya “قد أغتدي” (Bazan sabah erkenden ava çıkarım) klişesiyle başlanması, şafakta ava çıkılması, avcı atın son derece hızlı olması gibi türün karakteristikleri belirlenmiştir. İmruülkays’ın şu dizelerinde bunlar açıkça görülmektedir:

وقد أغتدي والطير في وكناتها

بمنجرد قيد الأوابد هيكل

مكرّ مفرّ مقبل مدبر معاً

كجلمود صخر حطّه السيل من عل

(Bazan sabah erkenden ava çıkarım, kuşlar henüz tüneklerinde iken; yaban hayvanlarının kemendi olan mücessem-müheykel yağız bir atla/Dağın zirvesinden selin yuvarlayıp da büyük bir gürültü ve müthiş bir hızla aşağı yuvarladığı bir kaya parçası gibi; bir anda avına hamle yapıp geri kaçan, aynı anda avına atılıp dönen bir atla). Burada İmruülkays’ın avcı atın hızını tasvirde kullandığı “yaban hayvanlarının kemendi” (kaydü’l-evâbid) metaforu belâgat ehlince son derece güzel ve ilginç bulunmuştur.


I. (VII.) yüzyılın sonlarına doğru Şemerdel b. Şüreyk et-Temîmî’nin şiirleriyle av tasviri bağımsız hale gelmiştir. “Kad ağtedî” klişesiyle şafak vaktinde ava çıkıldığından söz edilmesi, avı avlama ameliyesi, avcıların av etini yemek için hazırlamaları gibi öğeler bu temadaki şiirlerin temel niteliklerini oluşturur. Bu nitelikler Şemerdel’de ve daha sonraki devirlerde yazılan tardiyyelerde devam etmiştir. Söz konusu şiirlerin çoğunlukla recez bahrinde yazılması geleneği de Şemerdel’e kadar uzanır. Bu şairin avda kullanılan şahin ve av köpekleri hakkında birçok urcûzesi bulunmaktadır (Şevkī Dayf, II, 395-396). Onun doğanla yaptığı avlanmayı ve doğanı tasvir ettiği on beyitlik “Sîniyye”si türün en mükemmel örneklerindendir (Abbas Mustafa es-Sâlihî, s. 239-240). Şemerdel’in çağdaşı Ebü’n-Necm el-İ‘lî’nin gizlenerek yaban eşeği avlamaya çalışan bir avcıyı, deve kuşu avlamaya çalışan bir atlı avcıyı tasvir etmesi gibi bazı av şiirleri mevcut olmakla birlikte şair bunlara bilinen klişeyle başlamamıştır. Yine bu dönemde Gaylân b. Hureys’e nisbet edilen iki av urcûzesinden biri Şemerdel’in bir şiirinin taklididir veya aktarım (rivayet) esnasında onun şiiriyle karıştırılmış olmalıdır.

II. (VIII.) yüzyılın sonlarına doğru Ebû Nüvâs ile birlikte av tasviri şiirleri divanlarda “bâbü’t-tard, bâbü’s-sayd” gibi başlıklar altında müstakil bölüm halinde yer almaya başlamıştır. Ebû Nüvâs otuzu kesin olan, diğerlerinin çoğunun da ona aidiyeti büyük ihtimalle kabul edilen, ekserisi recez vezninde yazılmış çok sayıda av şiiri bırakmış, bunlar divanında özel bölüm altında toplanmıştır. Uzunluğu bir ile üç düzine (on iki adet) mısra arasında değişen bu şiirlerde Ebû Nüvâs avlanma yolları ve aletleri, av köpekleri ve kuşları ile avlanan hayvanların tasvirine dair, önceki şairlerde görülmedik biçimde ayrıntılara girdiğinden bunlar av şiirlerinde yeni bir başlangıç kabul edilmiştir. Ebû Nüvâs özellikle avcı köpek tasvirlerinde en başarılı örnekleri vermiştir. Onun avcı köpeğin hızını, dişlerinin sivriliği ve keskinliği ile yırtıcılığını tasvir ettiği şiiri çok beğenilmiştir (Mecdî Vehbe - Kâmil el-Mühendis, s. 236). Ebû Nüvâs’ın tardiyyelerinde “قد أغتدي ...، لمّا ...، يا ربّ ...، أنْعت” gibi başlangıç klişeleri ve son bölümlerinde çok defa avlanan hayvanların sayılması ve onlardan yemek hazırlanmasına dair tasvirler yer alır. Birçok tardiyyesinde “ni‘me’l-halîl” gibi avcı hayvanı öven kapanış klişelerine yer verilmiştir.

Ardında önemli miktarda tardiyyât bırakan İbnü’l-Mu‘tez (ö. 296/908) bu konuda Ebû Nüvâs’ın takipçisi olmuştur. Tardiyyelerinin çoğu recez vezninde, altı kadarı başka vezinlerdedir. İbnü’l-Mu‘tezz’in sonuç klişelerine yer vermemesi, teşbih ve tasvirlerinin son derece parlak olması, yoğun bedîî sanatlarla örülü bulunmasından dolayı Ebû Nüvâs’tan farklı yanları olarak onun tardiyyeleri türün en güzel örnekleri arasında sayılmıştır. İbnü’l-Mu‘tezz’in çağdaşı olan ve Ebû Nüvâs geleneğine daha az bağlı bulunan Nâşî el-Ekber’in Hilâl Nâcî tarafından derlenen divanında üç düzine avcılık şiiri yer alır. Bunların neredeyse yarısı recez dışındaki bahirlerde yazılmış olup geleneksel giriş klişeleriyle başlamakla birlikte sonuç klişesi ve yemek hazırlama kısmı bulunmaz. Bu tardiyyeler genellikle av hayvanlarının tasvirinde yoğunlaşmıştır. Çöl vaşağı ile gelincik avlamak, gizlenip pusuya yatarak aslan avlamak Nâşî’de özgün sayılan öğelerdir.

IV. (X.) yüzyılda on yedi tardiyye kaleme alan Küşâcim, bu tür şiirlerini seleflerinden farklı şekilde özet halinde bir değerlendirme veya bir sonuç klişesiyle bitirmiştir. Ayrıca onun el-Meśâyid ve’l-meŧârid (nşr. M. Es‘ad Tales, Bağdad 1954), en-Nüzeh (Sezgin, III, 378) ve el-Beyzere (Küveyt 1985) adlı eserlerinde avcılık âdâbı, av araç ve gereçleri, avcı hayvan ve kuşlarla avlanan hayvanların nitelikleri, bu hayvanların hastalıkları ve tedavi şekilleri gibi bilimsel konular ele alınmıştır (DİA, XXVI, 579). Sanevberî ile Serî er-Reffâ’da olduğu gibi bu dönemde ağla balık avlama üzerine şiirler yazılmıştır. Serî’den, biri “قد أغتدي” klişesiyle başlayan yarım düzine urcûze ile tavil bahrinde iki parça tardiyye intikal etmiştir. Her ne kadar avcılık şiirleri VIII. (XIV.) yüzyıl ve sonrasına kadar yazılmaya devam etmişse de IV. (X.) asrın ikinci yarısından itibaren çok fazla gelişme kaydetmemiş, önemini nicelik bakımından da yitirmiştir. Bu devrede türün en uzun ve tam örneği Ebû Firâs el-Hamdânî’nin, içinde muhtelif hayvanları tasvir ettiği 137 beyitlik urcûzesidir. Sonraki dönemde yazılan az miktardaki tardiyye eskilerin taklididir.

Arap edebiyatında avcılığı bilimsel olarak inceleyen birçok eser kaleme alınmıştır. Küşâcim’in anılan eserleriyle İbnü’l-Mu‘tezz’in el-Cevâriĥ ve’ś-śayd’ı, Cehm b. Halef el-Mâzinî’nin Kitâbü’l-Câriĥ mine’ŧ-ŧayr’ı, Ma‘mer b. Müsennâ’nın Kitâbü’l-Ĥamâm ile Ebû Zeyd el-Ensârî, Asmaî, Ebû Hâtim es-Sicistânî, Hişâm b. İbrâhim el-Kirmânî ve Sa‘dân b. Mübârek’in Kitâbü’l-Vuĥûş adlı eserleri bunlardan bazılarıdır. Osmanlı müelliflerinden Mîrim Çelebî’nin Münyetü’ś-śayyâdîn, Takıyyüddin Hamza b. Abdullah en-Nâşirî’nin İntihâzü’l-füraś fi’ś-śaydi ve’l-ķanaś, Abdülkādir el-Fâkī’nin Menâhicü’s-sürûr ve’r-reşâd fi’ś-śaydi ve’l-cihâd ve Ebû Bekir b. Yûsuf el-Kāsımî’nin el-Cevâriĥ ve Ǿulûmü’l-beyzere adlı eserleri bu alanda yazılmış önemli kaynaklardandır. Câhiz’in Kitâbü’l-Ĥayevân’ı da avcılıkla ilgili içerdiği şiirsel malzeme ve hayvanlar hakkında verdiği bilgilerle bu alanın en zengin eserlerinden sayılır. Günümüzde de konuyla iligili çalışmalar yapılmış olup bazıları şunlardır: Abdülkādir Hüseyin Emîn, ŞiǾrü’ŧ-ŧard Ǿinde’l-ǾArab (Necef 1972); Abdurrahman Re’fet Paşa, eś-Śayd Ǿinde’l-ǾArab edevâtühû ve ŧuruķuhû ve ĥayevânühü’ś-śâǿid ve’l-maśîd (Beyrut 1974); Abbas Mustafa es-Sâlihî, eś-Śaydü ve’ŧ-ŧard fi’ş-şiǾri’l-ǾArabî (Beyrut 1402/1981).

BİBLİYOGRAFYA:

Kāmus Tercümesi, I, 1196; Tâhirülmevlevî, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 145-146; Sezgin, GAS, III, 378; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, İstanbul 1973, s. 86, 91; Şevkī Dayf, Târîħu’l-edeb, II, 395-396; III, 229-230; Abbas Mustafa es-Sâlihî, eś-Śayd ve’ŧ-ŧard fi’ş-şiǾri’l-ǾArabî, Beyrut 1402/1981, tür.yer.; Mecdî Vehbe - Kâmil el-Mühendis, MuǾcemü’l-muśŧalaĥâti’l-ǾArabiyye fi’l-luġa ve’l-edeb, Beyrut 1984, s. 236; Hannâ el-Fâhûrî, el-CâmiǾ fî târîħi’l-edebi’l-ǾArabî: el-Edebü’l-ķadîm, Beyrut 1986, s. 711; Mîşâl Âsî - Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-MuǾcemü’l-mufaśśal fi’l-luġa ve’l-edeb, Beyrut 1987, II, 792-793; G. R. Smith, “Hunting Poetry (tardiyyāt)”, ‘Abbasid belles-lettres (ed. J. Ashtiany v.dğr.), Cambridge 1990, s. 167-184; Arslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler ve Terimler, İstanbul 1995, s. 578-579; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 2005, s. 219-222; İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, İstanbul 2007, s. 438; Halil Erdoğan Cengiz, “Divan Şiirinde Musammatlar”, TDl., sy. 415-417 (1986), s. 345-348; H. Ritter, “Ebû Nuvâs”, İA, IV, 43; C. C. Torrey - [Ahmed Ateş], “İbnülmu’tez”, a.e., V/2, s. 869; T. Seidensticker, “Ŧardiyya”, EI² (İng.), X, 223-224; Mehmet Sami Benli, “Küşâcim”, DİA, XXVI, 579.

Hüseyin Elmalı