TÂİ‘-LİLLÂH

(الطائع لله)

Ebû Bekr Abdülkerîm Tâi‘-Lillâh b. el-Fazl el-Mutî‘-Lillâh b. Ca‘fer el-Muktedir-Billâh el-Abbâsî (ö. 393/1003)

Abbâsî halifesi (974-991).

317’de (929) Bağdat’ta doğdu. Babası Halife Mutî‘-Lillâh, annesi Rum asıllı bir câriyedir. Mutî‘-Lillâh felç olunca Büveyhîler’e isyan ederek Bağdat’ta iktidarı ele geçiren başkumandan Sebük Tegin ona görevden ayrılmayı ve hilâfeti oğlu Ebû Bekir Abdülkerîm’e devretmeyi teklif etti. Mutî‘-Lillâh 13 Zilkade 363’te (5 Ağustos 974) hilâfetten çekildi ve oğlu Ebû Bekir Abdülkerîm, Tâi‘-Lillâh lakabıyla halife ilân edildi. Mutî‘-Lillâh yaklaşık iki ay sonra vefat etti. Tâi‘-Lillâh halife ilân edilmeden dört gün önce Büveyhî Hükümdarı İzzüddevle Bahtiyâr Bağdat’a tekrar hâkim olmuştu. Sebük Tegin ilk iş olarak Büveyhîler’i Bağdat’tan uzaklaştırdı. Bu sırada Türkler ve Sünnîler Sebük Tegin’i, Şiîler Büveyhîler’i desteklediler. İzzüddevle ve amcasının oğlu Adudüddevle’nin Vâsıt’ta bir araya gelip güçlerini birleştirmeleri üzerine Tâi‘-Lillâh ve Sebük Tegin, Büveyhîler’le savaşmak için Vâsıt’a hareket etti. Bağdat civarındaki Diyâlâ ırmağı yakınında meydana gelen savaş esnasında Sebük Tegin öldü. Sebük Tegin’in askerleri halifeyi yanlarına alarak Tikrît’e kaçtılar. Bağdat’a giren Adudüddevle, Tâi‘-Lillâh’ı Bağdat’a getirtip saygı ile karşıladı. Bağdat’ta yönetim yeniden Büveyhîler’in eline geçti. Halife, İzzüddevle Bahtiyâr’ın ve Adudüddevle’nin kızlarıyla evlenip Büveyhîler’le yakın ilişki kurmaya çalıştı.

Bu dönemde Bağdat’a hâkim olmak için mücadeleye girişen Büveyhî emîrleri İzzüddevle Bahtiyâr ile Adudüddevle arasında Kasrülcis’te cereyan eden savaşta İzzüddevle yenilip esir düştü ve ardından öldürüldü. Adudüddevle, Bahtiyâr’ın katlinden sonra kumandanlar, eşraf, kadılar ve diğer ileri gelenlerle birlikte halifenin huzuruna çıktı (9 Cemâziyelevvel 367/23 Aralık 977). Yapılan törende Halife Adudüddevle’ye sultânî hil‘atler, mücevherlerle süslü bir taç ve gerdanlık, ayrıca Tâcü’l-mille lakabını verdi, kılıç kuşattı ve iki sancak hazırlattı. Bunlardan biri emîrler içindi, diğeri sadece veliahtlara mahsustu ve o güne kadar Abbâsî hânedanı dışında hiç kimseye verilmemişti. Ardından Halife Adudüddevle’ye kıymetli hediyeler gönderdi (İbnü’l-Cevzî, VII, 87); namaz vakitlerinde nevbet çaldırmasına ve hutbelerde adının zikredilmesine izin verdi (İbn Miskeveyh, VI, 446).

Adudüddevle’nin ölümünden sonra kumandanlar oğlu Ebû Kâlîcâr Merzübân’a Samsâmüddevle adıyla biat ettiler (372/983). Tâi‘-Lillâh, Samsâmüddevle’ye Şemsülmille lakabını vererek saltanatını tasdik etti. Ancak kardeşi Şerefüddevle onun emirliğini tanımadı. Şerefüddevle’nin Ahvaz’ı ele geçirmesi üzerine (375/985) Samsâmüddevle kendisine elçi göndererek adının hutbede zikredilmesi ve kendisinden sonra saltanata geçmesi şartıyla onunla barış yaptı. Tâi‘-Lillâh da Şerefüddevle’ye hil‘atler gönderip bu barışı onayladı. Fakat Şerefüddevle son anda vazgeçerek Vâsıt’ı ele geçirip Bağdat üzerine yürüyünce Samsâmüddevle ona itaat arzetti. Şerefüddevle kardeşini yakalatarak hapsettirdi.

Şerefüddevle’nin Bağdat’a hâkim olduğu dönemde Türkler’le Büveyhîler arasında gerginlikler ve çatışmalar ortaya çıktı. 379’da (989) Şerefüddevle’nin ölümünün ardından Halife Tâi‘-Lillâh onun kardeşi Ebû Nasr Fîrûz’u Bahâüddevle ve Ziyâülmille lakabıyla sultan ilân etti ve kendisine hil‘atler verdi. Askere maaş ödemede sıkıntı çeken Bahâüddevle, Tâi‘-Lillâh’ın malına göz dikti, adamlarıyla birlikte Bağdat’a gidip halifeyi tahtından indirdi ve hilâfet sarayı yağmalandı. Halife bir elbiseye sarılarak Bahâüddevle’nin sarayına götürüldü. Tâi‘-Lillâh orada şahitler huzurunda hilâfetten çekildiğini bildirdi (12 Ramazan 381/22 Kasım 991). Bazı müellifler, Tâi‘-Lillâh’ın Bahâüddevle’nin yakın adamlarından Ebü’l-Hasan İbnü’l-Muallim adlı bir kişinin kışkırtmaları neticesinde hal‘edildiğini söyler. 379 (989) yılında Tâi‘-Lillâh’tan kaçıp Batîha’ya sığınan amcasının oğlu Ebü’l-Abbas Ahmed, Kādir-Billâh lakabıyla hilâfet makamına getirildi. Bahâüddevle, Tâi‘-Lillâh’ı üç yıl sonra Kādir-Billâh’a teslim etti. Gözlerine mil çekilen Tâi‘-Lillâh bundan sonraki hayatını Kādir-Billâh’ın yanında gözaltında geçirdi.


Tâi‘-Lillâh döneminde Abbâsîler’in nüfuz alanı çok daraldı. Suriye ve Hicaz’da hutbe Fâtımîler adına okundu. Musul ve Suriye’de Hamdânîler’in gücü azalırken Büveyhîler güçlenmeye başladı. Adudüddevle’nin Irak hâkimiyeti döneminde Hamdâ-nîler, Musul’u ona terketmek zorunda kaldılar. Adudüddevle bütün Diyarbekir ve Diyârırebîa bölgeleriyle Diyârımudar’ın önemli bir kısmını ele geçirdi. Samsâmüddevle’nin saltanatı devrinde hâkimiyet alanlarını Musul’a kadar yaymaya çalışan Mervânîler, Diyarbekir bölgesine hâkim oldular. Mâverâünnehir ve Horasan’da hüküm süren Sâmânîler, Büveyhîler’in elinde bir kukla olduğuna inandıkları Kādir-Billâh’ın halifeliğini tanımadılar. Sâmânî Emîri II. Nûh hutbelerde ve sikkelerde Tâi‘-Lillâh’ın adını okutmaya devam etti. Gazneliler’in ilk hükümdarı Sebük Tegin de aynı şekilde davrandı. Sâmânî Emîri II. Abdülmelik b. Nûh b. Mansûr’u 389’da (999) Merv’de mağlûp ettikten sonra Horasan’a hâkim olan Gazneli Mahmud dinî-siyasî düşüncelerle bölgede hutbenin Kādir-Billâh adına okunmasını emretti. Kādir-Billâh da onun Horasan hâkimiyetini onaylayıp kendisine Yemînüddevle ve Emînü’l-mille lakaplarını verdi. Tâi‘-Lillâh 1 Şevval 393 (3 Ağustos 1003) tarihinde vefat etti ve Kādir-Billâh’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Rusâfe’de defnedildi. Yüzünde çiçek hastalığının izleri vardı; burnu şiirlere konu olacak kadar büyüktü. İbnü’l-Haccâc bir şiirinde onun burnuyla alay eder (İbnü’l-İmrânî, s. 179-180). Dönemin ünlü şairlerinden Şerîf er-Radî, Tâi‘ için yirmi üç methiye ve bir mersiye yazmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem (nşr. Ebü’l-Kāsım İmâmî), Tahran 1421/2001, VI, 373, 446; Hatîb el-Bağdâdî, Târîħu Baġdâd (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1422/2001, XII, 359-360; İbnü’l-İmrânî, el-İnbâǿ fî târîħi’l-ħulefâǿ (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Leiden 1973, s. 179-182; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VII, 86-87, 224; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 637, 645, 650-651, 688, 710; IX, 9, 18, 65-66, 79-80, 93, 175; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XV, 118-127; Safedî, el-Vâfî bi’l-vefeyât (nşr. Ahmed el-Arnaût - Türkî Mustafa), Beyrut 1420/2000, XIX, 59-60; M. Nāzım, The Life and Times of Sulŧān Mahmūd of Gazna, Cambridge 1931, s. 164; H. Busse, Chalif und Grosskönig die Buyiden im Iraq (945-1055), Beirut 1969, bk. İndeks; Abdülfettâh Muhammed el-Hulv, eş-Şerîf er-Rađî: Ĥayâtühû ve dirâsetü şiǾrih, Kahire 1986, I, 112-124; Masudul Hasan, History of Islam, Lahore 1987, I, 278-280; Fikret Işıltan, “Tâyi’”, İA, XII/1, s. 68-69; K. V. Zetterstéen - [C. E. Bosworth], “al-ŦāǿiǾ Li-Amr Allāh (or Liǿllāh)”, EI² (İng.), X, 115; Abdülkerim Özaydın, “Adudüddevle”, DİA, I, 392-393.

Adnan Demircan