TÂHİR b. HÜSEYİN

(طاهر بن الحسين)

Ebü’t-Tayyib (Ebû Talha) Tâhir b. el-Hüseyn b. Mus‘ab b. Rüzeyk el-Huzâî (ö. 207/822)

Tâhirîler’in kurucusu ve ilk hükümdarı (821-822).

159 (776) yılında doğdu. Soy kütüğü babasının dedesi Rüzeyk’a kadar tesbit edilebilmektedir. Rüzeyk, mevlâsı olduğu Huzâa kabilesinden Ebû Muhammed Talha b. Abdullah el-Huzâî ile birlikte 56 (676) yılında Horasan’a gelmiş, burada Herat haraç âmilliği ve Sîstan valiliği yapan Ebû Muhammed’in yanında yetişmiştir. Rüzeyk’ın oğlu Mus‘ab, Abbâsî Devleti’nin kurulması için nakib olarak mücadele vermiş, devlet kurulduktan sonra Horasan eyaletine bağlı şehirlerden Bûşenc’in valiliğini yapmış, Mus‘ab’ın ardından bu görevi oğlu Hüseyin yürütmüştür. Tâhir b. Hüseyin 180’de (796) Horasan eyaleti valiliğine tayin edilen İbn Mâhân tarafından Bûşenc valiliğine getirildi. Bu görevi sırasında Hâricî reisi Hamza b. Edrek’in (Etrek) Bûşenc’deki isyanını bastırdı. Mâverâünnehir’de büyük bir isyan çıkaran Râfi‘ b. Leys’in Semerkant’ta kuşatılması sırasında Tâhir b. Hüseyin de kumandan sıfatıyla yer aldı. Me’mûn’un Horasan valiliği döneminde Tâhir b. Hüseyin ona bağlı Rey valisi olarak görev yaptı. Tâhir b. Hüseyin’in yıldızı, Halife Emîn’in kardeşi Me’mûn’u veliahtlıktan azletmeye kalkışmasından dolayı patlak veren iç savaşta parladı. Me’mûn, daha sonra veziri yapacağı Fazl b. Sehl’in teklifiyle onu bu savaşta Emîn’e karşı kumandan tayin etti. Savaşın 195’te (811) gerçekleşen daha ilk çatışmasında Tâhir b. Hüseyin, 4000 (veya 5000; 10.000) kişilik ordusuyla Emîn’in 40.000 kişilik orduya sahip kumandanı İbn Mâhân’ı yenilgiye uğrattı. Me’mûn, Tâhir b. Hüseyin’e bu zafer vesilesiyle “Zü’l-yemîneyn, Sâhibü habli’d-dîn” lakaplarını verirken kendisi de Emîn’e karşı halifeliğini ilân etti. Tâhir b. Hüseyin, Bağdat’ın ele geçirildiği 198 (813) yılına kadar süren çatışmalarda Emîn’in Abdurrahman b. Cebele, Ahmed b. Mezyed, Abdullah b. Humeyd ve Muhammed b. Yezîd gibi kumandanlarını yenerek Me’mûn’u iktidara getirmeyi başardı.

Tâhir b. Hüseyin’in önderliğinde kazanılan zafer, Mâverâünnehir’in de idarî açıdan dahil bulunduğu Horasan bölgesinin Abbâsî Devleti içindeki nüfuzunu bir kat daha arttırdı. Bu ise Araplar karşısında Arap olmayanları temsil eden müslüman Horasan halkının Emevîler’in yıkılışından sonra kazandığı en büyük zaferdi. Bu zaferle Türk ve İranlılar, Araplar karşısındaki üstünlüklerini iyice pekiştirip devlet yönetimindeki yerlerini sağlamlaştırdı. Tâhir b. Hüseyin’in devlet içinde daha fazla öne çıkmasını istemeyen Me’mûn’un veziri Fazl b. Sehl onun büyük nüfuz kazandığı Fars, Ahvaz, Basra ve Kûfe yerine 198 (814) yılında merkezi Rakka olan el-Cezîre, Suriye, Mısır ve Mağrib’i içine alan bölgeye vali tayin edilmesini sağladı. Tâhir b. Hüseyin, Rakka valiliği döneminde el-Cezîre bölgesinde ayaklanan Nasr b. Şebes el-Ukaylî ile altı yıl mücadele etti. Öte yandan Ömer b. Hallâl ve Ebû Abdurrahman es-Sûfî’nin Mısır’da çıkardığı karışıklıklarla uğraşmak zorunda kaldı. Fakat hiçbirinde -belki de isteksizliğinden dolayı- yeterince başarı sağlayamadı, daha çok mevcut durumu korumaya çalıştı. Veziri Fazl b. Sehl’e güveni zayıflayan Me’mûn, 204’te (819) Tâhir b. Hüseyin’i Bağdat sâhibü’ş-şurtalığına getirdi. Oğlu Abdullah ise babasının yerinde Rakka’da göreve devam etti. Tâhir b. Hüseyin, çok geçmeden Halife Me’mûn tarafından ortadan kaldırılacağı


endişesine kapılarak 29 Zilkade 205’te (6 Mayıs 821) kendini Horasan valiliğine tayin ettirdi. Bu şekilde Tâhirîler hânedanının temelleri atılmış oldu. Bu arada oğlu Abdullah da Me’mûn’un emriyle Bağdat polis teşkilâtının başına geçti. Böylece Horasan, Bağdat ve Rakka Tâhir b. Hüseyin’in ve oğlunun yönetimine girmiş oldu.

İki yıl kadar süren Horasan valiliği döneminde Tâhir b. Hüseyin bağımsız bir hükümdar gibi davrandı. Ne kendi adına bastırdığı paraların üzerine Halife Me’mûn’un adını yazdırdı ne de hutbelerde onun adına yer verdi. Me’mûn ile arası gittikçe açılan Tâhir 25 Cemâziyelâhir 207’de (15 Kasım 822) Merv’de vefat etti. Onun Me’mûn’un adamları tarafından zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürülmektedir. Tâhir b. Hüseyin bir yandan Horasan’da barış ortamını sağlamaya, bir yandan da ailesinin hâkimiyetini kökleştirmeye çalıştı. Onun bu konuda büyük çapta başarıya ulaştığı, ölümünden sonra neslinden gelenlerin hem Horasan valiliğini hem Bağdat’taki polis teşkilâtı yöneticiliğini birlikte yürütmesinden anlaşılmaktadır. Askerî ve siyasî niteliklerinin yanı sıra aydın ve kültürlü bir insan olan Tâhir b. Hüseyin dönemin âlimlerinden Abdullah b. Mübârek’in ve amcası Ali b. Mus‘ab’ın öğrencisi oldu. Çocuklarının eğitimine büyük önem verdi. Oğulları Abdullah ile Talha’ya bizzat hocalık yaptı. Kaynaklarda bazı şiirleriyle veciz sözlerinin bulunduğuna yönelik bilgiler, Tâhir b. Hüseyin’in ayrıca edebî kişiliğe sahip olduğuna işaret etmektedir. Onun konuşmalarında ve yazılarında dili doğru ve akıcı bir üslûpla kullandığı belirtilmektedir. Tâhir b. Hüseyin’in Bağdat polis teşkilâtı yanında Rakka valiliğine tayin edilen oğlu Abdullah’a yazdığı uzun mektup ilk Arapça siyasetnâme örneklerinden kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu mektup Tâhir’in siyaset, ilim, din, ahlâk anlayışını ve birikimini ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Tâhir b. Hüseyin şairleri de korumuş, onları her yönden desteklemiştir. Mukaddis b. Sayfî el-Halûkī, Ebû Şâs (Gıtrîf b. Husayn), Nemerî gibi şairler bunlardandır. Ayrıca şarkıcı ve bestecilere yakınlık göstermiş, kumandanlarından Ahmed b. Saîd el-Mâlikî aynı zamanda Tâhir b. Hüseyin’in şarkıcı ve bestecileri arasında yer almıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Ebû Tâhir, Baġdâd fî târîħi’l-ħilâfeti’l-ǾAbbâsiyye, Kahire 1368/1949, s. 9-10, 20, 22, 24, 26-34, 70-71, 73-74; Dîneverî, el-Aħbârü’ŧ-ŧıvâl, s. 394-400; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 436-441, 446, 455, 457; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, II, 204-205, 221-222, 241-242; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Abdülhamîd), III, 398-401, 405-406, 412-415, 419-424; IV, 5, 28; Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât, s. 161-167; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, tür.yer.; Gerdîzî, Zeynü’l-aħbâr (nşr. Mirza Muhammed Han Kazvînî), Tahran 1327 hş., s. 1; Hatîb, Târîħu Baġdâd, IX, 353-354; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 517-523; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXII, 165-174, 176-178, 180, 189-190, 192, 209-210; Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Nevâî), s. 308-310; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 224-227, 235-240, 243-244, 255, 303; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, II, 149-151, 178, 191; G. le Strange, Baghdad during the Abbasid Caliphate, Oxford 1924, s. 310; Abbas Pervîz, Ez Ŧâhiriyyân tâ Moġūl, Tahran 1316 hş., s. 2, 6; Saîd-i Nefîsî, Târîħ-i Ħânedân-ı Ŧâhirî -1- Ŧâhir b. Ĥüseyin, Tahran 1335 hş., s. 26, 43-44, 64-67, 84, 118, 145-146; C. E. Bosworth, “The Ŧāhirids and Saffārids”, CHIr., IV, 95; R. N. Frye, The Golden Age of Persia, London 1988, s. 188-189; Abbas İkbâl, Târîħu Îrân baǾde’l-İslâm min bidâyeti’d-devleti’ŧ-Ŧâhiriyye ĥattâ nihâyeti’d-devleti’l-Ķācâriyye: 205/820-1343/1925 (trc. M. Alâeddin Mansûr), Kahire 1989, s. 13 vd.; Hasan Kurt, Türk-İslâm Dönemine Geçişte Tahiroğulları, Ankara 2002; a.mlf., “Orta Asya’nın Etnik ve Kültürel Kimliğinde Türklerin Rolü”, İslâmî Araştırmalar, XII/3-4, Ankara 1999, s. 353-358; Fikret Işıltan, “Tâhir b. Hüseyin”, İA, XI, 631-635; W. Barthold, “Tâhirîler”, a.e., XI, 636.

Hasan Kurt