TAĞYÎR
(التغيير)
Vezin gereği lafzın başka bir şekle dönüştürülmesi anlamında edebiyat terimi.
Sözlükte “değiştirmek” mânasına gelen tağyîr “kelimelerde harekeleme ve noktalama hataları yapmak” anlamında kullanılmıştır. Edebiyat terimi şeklinde ilk defa Kudâme b. Ca‘fer tarafından (İdrîs en-Nâkūrî, s. 361-362) şiirde lafızla veznin uyuşmasına dair kusurlar arasında sayılmış, “vezin gereği lafzın halinin ve şeklinin bir başka şekle dönüştürülmesi” diye tanımlanmış, örnek olarak Nâbiga ez-Zübyânî’nin şu beyti kaydedilmiştir:
“وكل صموت نثلة تبعية / ونسج سليم كل قضاء ذائل” (Büyük Yemen krallarına ait her ağır ve bol zırh ve Süleyman dokuması her etekli ve çivili zırh). Beyitte Hz. Süleyman’ın ismi vezin gereği Süleym’e dönüştürülmüştür; aslında şair zırh yapmasıyla tanınan Ebû Süleyman’ı (Dâvûd) kastetmektedir. Bunun gibi Esved b. Ya‘fur’un “ودعا بمحكمة أمين سكها / من نسج داود أبي سلام” (Çivileri güvenli ve Sellâm’ın babası Dâvûd dokuması sağlam bir zırh getirilmesini istedi) beytinde Süleyman’ın ismi Sellâm şeklinde yazılmıştır (Naķdü’ş-şiǾr, s. 207-208).
Tağyîr daha çok zarûrât-ı şi‘riyye kapsamında incelenir. Ebû Saîd es-Sîrâfî, Süleyman isminin Süleym biçimine dönüştürülmesini özel isimlerin hem nesirde hem şiirde değiştirilebileceği şeklinde değerlendirmiştir. Ona göre bu kelimedeki değişiklik gramer açısından iki türlü açıklanabilir: Telaffuzun kolaylaştırılması amacıyla elif ve nûn harflerinin düşürülmesi, yine söylenişi kolaylaştırmak için kelimede zâit harfler olan yâ, elif ve “nûn”un düşürülüp küçültme ismi haline getirilmesi. Buna göre verilen örnekte kurallı bir tağyîr bulunmaktadır. Süleyman’ın Sellâm’a çevrildiği ikinci örnekte ise böyle bir kural söz konusu değildir. Sîrâfî’ye göre bu, şiirde câiz olmakla birlikte nesirde câiz sayılmayan türe örnek teşkil etmektedir (Żarûretü’ş-şiǾr, s. 142-145). İbn Reşîķ el-Kayrevânî tağyîri şiirde kaçınılması gereken hususlar arasında saymış, ancak bu türden değişikliklere eski şairlerde çokça rastlanıldığına dikkat çekmiş, onların Arapça’nın aslî sahipleri olmaları dolayısıyla mâzur görülebileceğini, fakat sonraki şairlerde hoş karşılanamayacağını ifade etmiştir; ayrıca yukarıdaki ilk örnekte yer alan kusurun ikincisine göre daha hafif olduğunu belirtmiştir (el-ǾUmde, II, 267-269). Tağyîri belâgat terimi kabul edenler de vardır. Buna göre tağyîr vezin veya kafiyenin tutturulabilmesi için kelimenin aslî şeklinden başka bir şekle dönüştürülmesidir. Genelde şiir için bir kusur şeklinde değerlendirilmesine rağmen bu dönüşüme ifade sırasında işaret edilmesi durumunda kusur olmaktan çıkıp şiirin güzelliğini arttıran bir özellik haline gelebileceği belirtilmiştir (Tehânevî, I, 490).
BİBLİYOGRAFYA:
Lisânü’l-ǾArab, “ġyr” md.; Tehânevî, Keşşâf (Dahrûc), I, 490; Kāmus Tercümesi, II, 61; Kudâme b. Ca‘fer, Naķdü’ş-şiǾr (nşr. M. Abdülmün‘im Hafâcî), Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 207-208; Ebû Saîd es-Sîrâfî, Żarûretü’ş-şiǾr (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Beyrut 1405/1985, s. 142-145; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, el-ǾUmde (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Beyrut 1401/1981, II, 267-269; İbn Usfûr el-İşbîlî, Đarâǿirü’ş-şiǾr (nşr. Seyyid İbrâhim Muhammed), Beyrut 1980, s. 168; Bedevî Tabâne, MuǾcemü’l-belâġati’l-ǾArabiyye, Riyad 1402/1982, II, 624-625; İdrîs en-Nâkūrî, el-Muśŧalaĥu’n-naķdî fî Naķdi’ş-şiǾr, Trablus 1984, s. 361-362; Ahmed Matlûb, MuǾcemü’l-muśŧalaĥâti’l-belâġıyye ve teŧavvürühâ, Beyrut 2000, s. 394.
Sedat Şensoy