TÂGŪT

(الطاغوت)

Hak yoldan saptıran, bazılarınca yaratılmışlık üstü konumunda tutulan varlık anlamında bir Kur’an terimi.

Sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfat olup müfred-cemi ve müzekker-müennesi aynı şekilde kullanılır. Asıl mânası “aşırı derecede azgın ve mütecaviz”dir. Bundan hareketle Allah’tan başka tapınılan ve hak yoldan saptıran her varlık, put, şeytan, kâhin ve sihirbaz tâgūtun kapsamı içinde düşünülmüştür (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ŧġv”, “ŧġy” md.leri; Lisânü’l-ǾArab, “ŧġv”, “ŧġy” md.leri). Kur’ân-ı Kerîm’de tuğyan kavramı otuz dokuz yerde geçer; tâgūt ismi sekiz âyette yer alır. Tâgūt dışındaki kullanılışlarda kavram birkaç âyette suyun taşması, gözün hedefini şaşması, terazinin dengesinden saptırılıp eksik tartması gibi anlamlarda kullanılır, diğerlerinde dinî ve ahlâkî alanlardaki aşırılıklar, sapkınlıklar, zulüm ve tecavüzler çerçevesinde geçer. Beş âyette bu kavramla Firavun’un azgınlığına atıf yapılır, dört âyette tuğyân ile küfür birbirinin tamamlayıcısı konumunda zikredilir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “ŧġy” md.). Tâgūt kelimesinin yer aldığı sekiz âyetten ikisi İslâmiyet’in Mekke döneminde nâzil olmuştur. Nahl sûresinde geçen âyette (16/36) her ümmete bir peygamber gönderildiği, bunların temel hedeflerinin insanlara tâgūttan uzak durup sadece Allah’a kullukta bulunmayı telkin etmekten ibaret olduğu belirtilir. Zümer sûresindeki âyetlerde ise (39/15-17) Allah’tan başkasına kulluk edenlerin hem kendilerini hem etkileri altında kalan kişileri hüsrana sevkettikleri bildirildikten sonra puta (tâgūt) tapmaktan sakınıp yalnız Allah’a yönelenlerin ebedî mutluluğa ereceği haber verilir. Medenî sûrelerde yer alan âyetlerde (el-Bakara 2/256-257; en-Nisâ 4/51, 60, 76; el-Mâide 5/60) hak dine karşı çıkan bâtıl ehli ve şer odakları konu edinilmiş, bunlara değil Allah’a iman etmenin, tâgūtu değil Cenâb-ı Hakk’ı dost edinmenin ve anlaşmazlıkların çözümü için O’nu hakem kabul etmenin önemi vurgulanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de, İslâmiyet’in Medine döneminde Ehl-i kitap’tan olan yahudilerin dinî ve sosyal hayatta alternatif güç konumunu elde etme yolundaki gayretlerine işaret edilmektedir. Nitekim genelde tâgūtla aynı anlama gelen “cibt” kelimesinin yer aldığı âyetin tefsirinde (en-Nisâ 4/51) bu iki kelimenin yahudilerden Huyey b. Ahtab ile Kâ‘b b. Eşref’i nitelediğini belirten müfessirler vardır (Taberî, V, 182-185; Mâtürîdî, III, 263-265; ayrıca bk. CİBT).

Tâgūt kelimesi Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde, ayrıca Tirmizî’nin es-Sünen’i dışında Kütüb-i Sitte’deki rivayetlerde yer almakta (Wensinck, el-MuǾcem, “ŧġy” md.), genellikle Kur’an’daki kullanılışa paralel olarak hak dinin ve hak mâbudun dışında kalan bâtıl inançları, putları ve şer odaklarını ifade etmektedir. Kelime hadislerde daha ziyade çoğul şekli olan “tavâgīt” biçiminde geçmiştir. Bir hadiste tâgūtlar ve atalar üzerine yemin edilmesi menedilmiş, hadisin diğer rivayetlerinde tâgūtlar Câhiliye dönemindeki putlardan Lât ve Uzzâ ile açıklanmıştır (Buhârî, “Eymân”, 4-6; Müslim, “Eymân” 6).

Tâgūt, 1979 yılında İran’da gerçekleştirilen İslâm devriminden sonra Şiî dünyasında Batı politikasını ve Amerika Birleşik Devletleri karşıtlığını yansıtmak, söz konusu ülkelerin sosyal düzenini ve rejimlerini yermek amacıyla kullanılan bir siyasî slogan haline gelmiştir. Bu yaklaşım diğer İslâm ülkelerinde de kısmen taraftar bulmuş ve tâgūt İslâm karşıtı kabul edilen kişi, kurum, sistem ve anlayışlar için kullanılır olmuştur (krş. The Oxford Encyclopedia, IV, 176).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, III, 128; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (nşr. Sıdkī Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995, V, 182-185; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân (nşr. Ahmet Vanlıoğlu), İstanbul 2005, II, 160; III (nşr. Mehmet Boynukalın), s. 263-265, 304-305; IV (nşr. Mehmet Boynukalın), s. 264; VIII (nşr. Halil İbrahim Kaçar), İstanbul 2006, s. 106; XII (nşr. Mustafa Yavuz), İstanbul 2008, s. 315; Elmalılı, Hak Dini, II, 868-871, 1368, 1383; IV, 2513; A. Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Qur’ān, Baroda 1938, s. 202-203; M. Kropp, “Beyond Single Words: Maǿide-Shaytan-Jibt and Taghut”, The Qur’ān in its Historical Context (ed. G. S. Reynolds), New York 2008, s. 208-213; W. Atallah, “Gibt et tagut dans le Coran”, Arabica, XVII/1, Leiden 1970, s. 69-82; H. Rahman, “Jibt, Taghut and the Tahkim of the Umma”, a.e., XXIX/1 (1982), s. 50-59; Abdullah el-Cübûrî, “eŧ-Ŧâġūt fi’l-ǾArabiyye”, el-Mevrid, XXX/1, Bağdad 1423/2002, s. 13-25; T. Fahd, “Ŧāҗћūt”, EI² (İng.), X, 93-94; Moojan Momen, “Ŧāghūt”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L. Esposito), New York 1995, IV, 176.

Metin Yurdagür