SÜTRE

(السترة)

Namaz kılarken önünden geçilmesini engellemek için konan veya bu amaçla kendisine yönelinen engel anlamında fıkıh terimi.

Sözlükte “örtmek, gizlemek” mânasındaki setr kökünden türeyen ve “örtü, perde, arkasına gizlenilen ağaç vb. şey” anlamına gelen sütre, fıkıh terimi olarak namaz kılacak kişinin önünden geçilmesine engel olmak için önüne koyduğu veya bu amaçla yöneldiği engeli ifade eder. Hadislerde sütre sözlük ve terim anlamlarıyla yaygın biçimde geçmektedir (Wensinck, el-MuǾcem, “sütre” md.). Bir hadiste, “Sizden biri namaz kılacağı zaman bir sütreye doğru kılsın, bu sütreye yakın dursun ve önünden kimsenin geçmesine imkân bırakmasın” buyrulmakla birlikte (Buhârî, “Śalât”, 100; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 107) Hz. Peygamber’in bazan önünde sütre olmadan namaz kıldığı dikkate alınarak (Ebû Dâvûd, “Śalât”, 113) buradaki emrin vücûb anlamında olmadığı sonucuna varılmıştır. Resûl-i Ekrem’in sütre uygulaması yaptığına dair birçok rivayet vardır. Bunların bir kısmında Resûlullah’ın Mescid-i Nebevî’de namaz kıldırırken kendisiyle önündeki duvar arasında ancak bir koyunun geçebileceği kadar mesafe bıraktığı (Buhârî, “Śalât”, 91), bayram namazında ve yolculukta önüne koydurduğu mızrağa doğru namaz kıldığı (Buhârî, “Śalât”, 90, 92, 93), Mescid-i Nebevî’de tek başına namaz kılarken direklerden birine doğru kılmaya dikkat ettiği (Buhârî, “Śalât”, 95) ve yolculukta namaz kılarken bineğini veya bineğinin semerini sütre edindiği (Buhârî, “Śalât”, 91) belirtilmektedir. Sahâbenin de Mescid-i Nebevî’nin direklerine doğru namaz kılmaya dikkat ettiği rivayet edilmiştir (Buhârî, “Śalât”, 95). Buna karşılık Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm’da Kâbe’ye doğru namaz kılarken önünde sütre bulunmadığı ve insanların onun önünden geçtiği kaydedilmektedir (Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 88).

Gerek imam gerekse tek başına namaz kılan kimse için sütre edinmenin hükmü Hanefîler’e ve Mâlikîler’deki meşhur görüşe göre müstehap, Şâfiîler’e ve Hanbelîler’e göre sünnettir. Ancak Hanefîler bunu önünden geçileceği endişesinin bulunması haliyle sınırlandırmıştır. Resûl-i Ekrem Mina’da namaz kıldırırken İbn Abbas’ın binekle namaz kılanların önünden geçtiği, daha sonra bineğinden inip namaza katıldığı ve kimsenin kendisini uyarmadığı yönündeki rivayete (Buhârî, “Śalât”, 90) ve diğer delillere dayanılarak dört mezhepte imama uyan kişinin sütre edinmesinin müstehap veya sünnet olmadığına hükmedilmiştir. Sütre edinmenin amacı, bir taraftan namaz kılanın bakışlarını sütrenin ötesine uzanmaktan alıkoyup dikkatini namaz üzerinde toplamak, diğer taraftan başkasının önünden geçmesine ve bu yolla günaha girmesine engel olmaktır.

Fakihler duvar, ağaç, direk, baston, ok ve mızrak gibi dik duran ve namaz kılanın huşûuna engel olacak ölçüde sallanmayan nesnelerin sütre edinilebileceği hususunda görüş birliği içindedir. İnsan veya hayvanın sütre sayılıp sayılmayacağı hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Fakihlerin çoğunluğuna göre sırtı namaz kılana dönük olan insan sütre kabul edilir. Hanefî


ve Hanbelîler’e göre hayvan da sütre edinilebilir. Namaz kılan kişinin sütre olmaya elverişli dik bir nesne bulamaması halinde toprak üzerine çizgi çekmesi Şâfiî ve Hanbelîler’le müteahhir Hanefî fakihlerine göre câizdir. Hatta bu gruptaki bazı âlimler seccadenin de sütre görevi yapacağı kanaatindedir. Mâlikîler’e ve ilk dönem Hanefî fakihlerine göre çizgi çekmek sütre yerine geçmez.

Hadislerde namaz kılanın önünden geçmenin büyük günah olduğu ifade edilmiştir (meselâ bk. Buhârî, “Śalât”, 101). Konuya ilişkin delilleri değerlendiren fakihler namaz kılan kişiyle sütresi arasından geçmenin günah olduğu, ancak sütrenin ilerisinden geçmekte sakınca bulunmadığı hususunda ittifak etmiştir. Fakihlerin çoğunluğuna göre sütre edinmeden namaz kılan kişinin önünden geçmek de günahtır. Bu konuda yakınlık sınırı genellikle secde mahalli olarak belirtilmiştir. Ancak namaz kılanın önünden geçen kişinin ve namaz kılanın bu konuda kusurlu olup olmadığı dikkate alınıp değişik durumlara ilişkin görüşler ortaya konmuştur. Her durumda, namaz kılanla sütresi arasından geçilmesi sebebiyle namazın bozulmayacağına hükmedilmiştir. Ön saftaki boşluğu doldurmak isteyen kimsenin namaz kılanın önünden geçebileceği bildirilmiştir. Öte yandan fakihler, namaz kılan kişinin kendisiyle sütresi arasından geçmeye yeltenen insan veya hayvanı engelleyebileceği, fakat bunun zorunlu olmadığı hususunda görüş birliği içindedir. Hanefîler, engelleme yönüne gidilmemesinin daha iyi olacağını ve bu konudaki uyarının sadece “sübhânellah” demekle veya el, göz ya da başla işaret etme şeklinde olabileceğini belirtmiştir. Kâbe genellikle çok kalabalık olduğu için burada sütre hükümlerinin uygulanmayacağı hususunda da görüş birliği vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “str” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “str” md.; Dârimî, “Śalât”, 128; Müslim, “Śalât”, 269; İbn Mâce, “İķāmetü’ś-śalât”, 37, 39; Nesâî, “Ķıble”, 7; Sahnûn, el-Müdevvene, I, 113, 114; İbn Abdülber en-Nemerî, el-Kâfî fî fıķhi ehli’l-Medîneti’l-Mâlikî, Beyrut 1407/1987, s. 45; Kâsânî, BedâǿiǾ, I, 217-218; Muvaffakuddin İbn Kudâme, el-Muġnî, Beyrut 1405/1985, II, 37-45; Nevevî, el-MecmûǾ, III, 246-251; İbnü’l-Hümâm, Fetĥu’l-ķadîr (Bulak), I, 287-290; Şah Veliyyullah ed-Dihlevî, Ĥüccetullâhi’l-bâliġa (nşr. Seyyid Sâbık), Kahire, ts. (Dârü’l-kütübi’l-hadîse), s. 417-418; İbn Âbidîn, Reddü’l-muĥtâr (Kahire), I, 636; A. J. Wensinck, “Sutra”, EI² (İng.), IX, 902-903; “Sütretü’l-muśallî”, Mv.F, XXIV, 177-188; Hamdi Döndüren, “Sütre”, İslâm’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi (ed. İbrahim Kâfi Dönmez), İstanbul 2006, IV, 1849-1850.

Hasan Güleç