ŞÜKRULLAH

(شكر الله)

(ö. 868/1464’ten sonra)

Behcetü’t-tevârîħ adlı eseriyle tanınan Osmanlı âlimi ve kadısı.

Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Babasının adı Şehâbeddin Ahmed, dedesinin adı Zeynüddin Zeki’dir; nisbesi Amasyevî ve Rûmî diye zikredilir. Kendi ifadesine göre 790’da (1388) doğdu ve 812’de (1409) Osmanlılar’ın hizmetine girdi. Fetret döneminin siyasî çalkantılarına şahit olduktan sonra II. Murad zamanında ilmiye mesleğine geçti. Bursa kadılığı görevinde bulundu ve II. Murad tarafından bazı Türk hükümdarlarına elçi sıfatıyla gönderildi. Osmanlılar’ın 1437’de Beyşehir ve Akşehir’i almaları üzerine 1444’te barış antlaşması yapmak için Karamanoğlu İbrâhim Bey’in yanına gitti. 1448 yılında muhtemelen tebrik ve ittifak amacıyla, ortak düşmanları Akkoyunlular’ı yenip Bağdat’ı alan Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah’a yollandı. Burada iyi kabul gördü ve Cihan Şah kendisine Osmanlılar’la akraba olduğunu bildiren bir kitap gösterdi. II. Mehmed döneminin başlarında Bursa’daydı. 861 Muharreminde (Aralık 1456) Behcetü’t-tevârîħ adlı eserini yazmaya başladı. Şehzade Bayezid ile Mustafa’nın 861 (1457) yazında Edirne’de yapılan sünnet düğünlerinde İstanbul Kadısı Hızır Çelebi ile birlikte Fâtih Sultan Mehmed’in karşısında oturması sultan nezdindeki itibarını göstermesi bakımından önemlidir. Hayatını Bursa’da geçiren Şükrullah’ın ölüm tarihi bilinmemektedir. CâmiǾu’d-daǾavât adlı eserini yazdığı 868 (1464) yılından sonra fazla yaşamamış olmalıdır. Oğlu Ahmed Çelebi’nin 1483’te taht kavgası sırasında Bursa’yı ele geçiren Cem Sultan tarafından II. Mehmed’in kızı Selçuk Sultan ile birlikte antlaşma yapmak üzere II. Bayezid’e gönderildiği bilinmektedir (Behcetü’t-tevârîh, s. 39-40). Tarih ve dinî konularda çeşitli eserleri bulunan Şükrullah’ın mûsiki alanında da II. Murad’a bazı risâleler sunduğu kaydedilirse de kendisi bu konuda bilgi vermez. Şükrullah eserlerini Farsça yazmıştır.

Eserleri. 1. Behcetü’t-tevârîħ*. Osmanlı hânedanına dair en erken kaynaklardan biri olup aynı zamanda Osmanlılar’dan bahseden ilk Farsça mensur eserdir. Müellif, Bursa’daki son yıllarında (1456-1459) Sadrazam Mahmud Paşa’ya ithafen yazdığı bu eser karşılığında sadrazam tarafından 1000 akçe ile ödüllendirilmiştir. Behcetü’t-tevârîħ’in mukaddimesinde Beyzâvî, Taberî, İbnü’l-Cevzî ve İbn Hallikân’ın eserleriyle Mevlânâ Hasan b. Ali b. Hammâd’ın Ķūtü’l-ervâĥ’ı gibi eserler kaynak olarak gösterilir. On üç bölümden oluşan Behcetü’t-tevârîħ’in kâinatın yaratılışının anlatıldığı ilk bölümünde dünyanın beş dinî geleneğinden yani Zerdüştîler’in, Mûsevîler’in, Bizans ve Roma kiliselerine bağlı hıristiyanların ve müslümanların tarihî rivayetlerinden bahsedildikten sonra coğrafya bilgilerine, anâsır-ı erbaa, melekût âlemi gibi konulara değinilir. Sonraki bölümlerde İsrâiloğulları’nın peygamberleri, Hz. Muhammed ve ailesi, on kayıp kabile, sahâbîler, imamlar, ulemâ ve ünlü şeyhlerden bahsedilir. Onuncu bölümde klasik Yunan filozoflarına temas edilir. On birinci bölümde eski İran’ın efsanevî hükümdarı Keyûmers’ten itibaren Pişdâdîler ve Keyânîler anlatılır, ardından Emevîler’e geçilir. On ikinci bölüm Abbâsîler ve Fâtımîler’den itibaren Tâhirîler, Büveyhîler, Sâmânîler, Gazneliler ve Selçuklular’a ayrılmış olup Moğol istilâsıyla son bulur. Şükrullah Cengizoğulları’nı gaddar bir güç diye nitelendirir. Eserin on beş yapraktan oluşan son bölümü Osmanoğulları’na dairdir. Siyasî bir güç olarak başta Osmanoğulları olmak üzere Oğuz Türkleri’nin açık bir üstünlüğe sahip olduğunu ifade eden müellif Yazıcızâde’nin eserine nisbetle daha ayrıntılı bir Oğuz şeceresi


verir. Ayrıca Osmanoğulları’nın gazâ ve cihad ideolojisini benimsemiş anlayışa sahip bulunduğunu vurgular. Şükrullah, kâinatın yaratılışını anlatmak için İbnü’l-Arabî’nin düşünce sisteminden alınan nûr-ı Muhammedî kavramından hareket etmiş, Osmanlılar’ın tarih boyunca dünya hükümdarlık hiyerarşisinde önceliğini ve üstünlüğünü ön plana çıkarmıştır. Behcetü’t-tevârîħ’in Osmanlılar’a dair bölümü Th. Seif ve Nihal Atsız tarafından yayımlanmıştır. Th. Seif, eserin Almanca çevirisiyle birlikte Arap harfli Osmanlı Türkçesi metnini neşre hazırlamış (1925), Atsız ise sadece Türkçe tercümesini yapmıştır (1949). Eserin tamamı doktora tezi olarak hazırlanmış, metin de Türkçe’ye çevrilmiştir (haz. Hasan Almaz, 2004, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). Behcetü’t-tevârîħ, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde Mustafa b. Ahmed Ali Fârisî tarafından Sadrazam Maktul İbrâhim Paşa’ya ithafen Mahbûbü kulûbi’l-ârifîn adıyla bazı değişiklikler ve kısaltmalarla Türkçe’ye çevrilmiştir (TCYK, s. 82). Bazı nüshalarında Osmanlı tarihi kısmı eksik olan bu çevirinin çeşitli yazmaları vardır. Mehmed Zaîm’in Hümâ-i Câmiu’t-tevârîh’inin Osmanlı bölümü Şükrullah’ın eserinin bir tercümesi şeklinde nitelendirilebilir (Babinger, s. 99). 2. CâmiǾu’d-daǾavât. Müellife göre 140 eserden derlenmiş, yirmi iki bölümde 472 duayı kapsamaktadır (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2793). Eser Kitâbü’d-DaǾavât (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2774) ve EdǾiye-i Meǿŝûre (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2554) adlarıyla da bilinir. 3. Menhecü’r-reşâd. On dokuz babdan oluşan eser 144 kaynaktan derlenmiştir. Kaynak diye gösterilen elli sekiz kitap arasında Kudûrî’nin el-Muħta-śar’ı, Mergīnânî’nin el-Hidâye’si ve şerhi, Fetâvâ-yı Tâtâr Ħan (el-Fetâva’t-Tâtâr-ħâniyye) gibi klasik fıkıh, hadis ve fetva eserlerinin yanı sıra Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin ǾAvârifü’l-maǾârif’i ve Ebû Ya‘kūb es-Sicistânî’nin Kitâbü’l-YenâbîǾi gibi tasavvufî ve bâtınî kitaplar da yer almaktadır. Eserde tevhid ve muvahhidle başlanarak sırasıyla ehl-i tahkīk, namaz, oruç, hac, umre, evliya ve dünyanın yaratılışı gibi konulara değinilir. Son bölümde, muhaddis Ebû Dâvûd es-Sicistânî ve Necmeddin el-İsfahânî gibi müellifler kaynak gösterilerek İstanbul’un fethinden sonra mehdî ve deccâlin ortaya çıkışıyla ilgili haberler nakledilir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2112, vr. 1a-6b, 107a-110b). 4. Enîsü’l-Ǿârifîn. Bugüne ulaşmayan eserden Kâtib Çelebi, Fâtih döneminde âlimlere dair yazılmış bir biyografi kitabı olarak söz eder. Atsız bu eserin âlimler hakkında değil müziğe dair bir kitap olma ihtimalini ileri sürer. Manisa İl Halk Kütüphanesi’nde (nr. 1169) Enîsü’l-Ǿârifîn adıyla kayıtlı, hikmet ve ahlâkla ilgili kitabın Şükrullah’ın bu eseri olması muhtemeldir. 5. Kasîde-i Emâlî Şerhi. Müellifin Menhecü’r-reşâd’ın girişinde (s. 41) bahsettiği kitap Ali b. Osman el-Ûşî’ye ait eserin şerhi olmalıdır. Büyük ölçüde Safiyyüddin el-Urmevî’nin Kitâbü’l-Edvâr’ının Türkçe tercümesinden meydana gelen ve üzerinde muhtelif çalışmalar yapılan Risâle min Ǿilmi’l-edvâr’ın müellifi Şükrullah ile tarihçi Şükrullah’ın aynı kişiler olup olmadığı konusunda kesin bilgi yoktur.

BİBLİYOGRAFYA:

Şükrullah, Behcetü’t-tevârîh (trc. Çiftçioğlu N. Atsız, Osmanlı Tarihleri I içinde), İstanbul 1949, tercüme edenin girişi, s. 39-43; Taşköprizâde, eş-Şeķāǿiķ, s. 94; Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 114; Keşfü’ž-žunûn, I, 198, 257-258; II, 1872, 1881; Sicill-i Osmânî, III, 154; Osmanlı Müellifleri, I, 332; E. Blochet, Catalogue de la collection de manuscrits orientaux, arabes, persans et turcs formée par M. Charles Schefer, Paris 1900, s. 109; Th. Seif, “Der Abschnitt über die Osmanen in Şükrullah’s persische Universalgeschichte”, MOG, II, 63-128; Babinger, GOW, s. 99; TCYK, s. 82; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 419; Th. Stavrides, The Sultan of Vezirs: The Life and Times of the Ottoman Grand Vezir Mahmud Pasha Angelović (1453-1474), Leiden 2001, s. 3-4, 294-296; Zümrüt Şirinova, Şükrüllah’ın İlmü’l-Edvâr’ı (doktora tezi, 2008), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 7-22; M. C. Şehâbeddin Tekindağ, “Mahmud Paşa”, İA, VII, 188.

Sara Nur Yıldız