SÜDDÎ

(السدّي)

Ebû Muhammed İsmâîl b. Abdirrahmân b. Ebî Kerîme el-A‘ver es-Süddî el-Kebîr el-Kûfî (ö. 127/745)

Müfessir tâbiî.

Hicaz’da doğdu ve Kûfe’de yaşadı. Gördüğü ve rivayette bulunduğu sahâbîler dikkate alındığında 49 (669) yılından önce doğduğu söylenebilir. Babasının aslen İsfahan’ın ileri gelenlerinden olduğu zikredilmiştir (Ebû Nuaym, I, 247). Kûfe’deki büyük mescidin kapısındaki gölgelikte oturarak baş örtüsü sattığı ve tefsir dersleri verdiği için Süddî nisbesiyle meşhur olmuştur. Kureyşli Zeyneb bint Kays b. Mahreme’nin âzatlısı olduğundan Kureşî nisbesiyle de anılır. Süddî’nin torunu olan (AǾyânü’ş-ŞîǾa, III, 379) ve Süddî es-Sagīr lakabıyla anılan Muhammed b. Mervân hadis tenkitçileri tarafından kezzâb olarak nitelendirilmiş ve hadislerinin terkedilmesi konusunda görüş birliğine varılmıştır (İbn Ebû Hâtim, VIII, 86).

Süddî sahâbe neslinden Abdullah b. Ömer, Hz. Hasan, Ebû Hüreyre, Ebû Saîd el-Hudrî ve Sa‘d b. Ebû Vakkās’ı gördü; Enes b. Mâlik’ten hadis dinledi. Bazı kaynaklarda onun Abdullah b. Abbas’tan da rivayette bulunduğu kaydedilmekteyse de (İbn Hacer, I, 199) İbn Abbas’tan yaptığı rivayetler daha çok Ebû Mâlik ve Ebû Sâlih kanalıyladır. Tâbiînden Mürre et-Tayyib el-Hemdânî, Yahyâ b. Abbâd, Ebû Sâlih Bâzân, Sa‘d b. Ubeyde, Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Atâ b. Ebû Rebâh ve İkrime el-Berberî gibi kişilerden hadis rivayet etti. Kendisinden Esbât b. Nasr el-Hemdânî, Süfyân es-Sevrî, Şu‘be b. Haccâc, İsrâil b. Yûnus es-Sebîî, Zâide b. Kudâme ve Ebû Bekir b. Ayyâş gibi âlimler rivayette bulundu. Kûfeliler içinde tefsire dair en çok rivayeti ve birikimi bulunan ve tâbiîn neslinin küçüklerinden (dördüncü tabakasından) olan Süddî 127 (745) yılı sonlarında veya 128’in başlarında vefat etti. Hadis otoriteleri Süddî hakkında sikadan leyyin ve zayıfa kadar çeşitli sıfatlar kullanmış, Ebû İshak el-Cûzcânî kendisini kezzâb diye zikretmiştir (bu iddianın tenkidi için bk. M. Atâ Yûsuf, s. 27). Ancak Buhârî ve Ahmed b. Hanbel’in onu sika olarak görmesi, Süfyân es-Sevrî ve Şu‘be b. Haccâc gibi otoritelerin kendisinden rivayette bulunması, Buhârî dışındaki muteber hadis kaynaklarında rivayetlerine yer verilmesi karşısında Süddî’nin güvenilirliği konusunda bir problemin bulunmadığını düşünmek mümkündür.

Süddî birkaç meseleden dolayı eleştirilmiş olup bunlardan biri onun Şîa’ya meylettiği iddiasıdır. Hüseyin b. Vâkıd el-Mervezî tefsirle ilgili bazı meseleleri sormak için Süddî’nin yanına gittiğini, cevaplarını alıp ayrılacağı sırada onun Hz. Ebû Bekir ile Ömer için kötü sözler söylediğini iddia etmiştir (Ebû İshak el-Cûzcânî, s. 54). Şîa kaynaklarında da onun Şiî olduğu belirtilmektedir (AǾyânü’ş-ŞîǾa, III, 379-380). Diğer bazı kaynaklarda da Şîa’ya meyletmekle itham edildiği söylenmekle birlikte bunu doğrulayan bilgilere yer verilmemiştir (Zehebî, I, 236). Süddî’nin tefsire dair rivayetlerini derleyen Muhammed Atâ Yûsuf, bu rivayetler üzerinde o sırada mevcut itikadî ve siyasî yönelişlerin etkisinin bulunup bulunmadığını incelediğini, fakat böyle bir tesirin varlığını gösteren bir unsura rastlamadığını belirtmekte, mütekaddimîn hadisçileri tarafından Şiîliğinden hiç söz edilmezken müteahhirînin delil zikretmeksizin bu iddiayı dile getirmekle yetindiklerini söylemektedir (Tefsîrü’s-Süddî el-Kebîr, s. 44).

Onun eleştirildiği noktalardan biri de tefsir rivayetlerini kıssahan geleneğine uygun biçimde aktarmasıdır. Kûfe Mescidi’nin kapısının eşiğinde etrafında toplananlara İsrâiliyat türü rivayetleri içeren dersler vermesi bazı âlimlerin tepkisine sebep olmuştur. İbrâhim en-Nehaî, Süddî’nin dersini dinledikten sonra onun halkın zevkine uygun tarzda tefsir yaptığını ileri sürmüştür (İbn Ebû Hâtim, II, 184). Şa‘bî’nin de Süddî’nin tefsir dersi verdiğini görünce kendisine ağır sözler sarfetmesi (Taberî, I, 92) ve ona Kur’an ilminden bir pay verildiğini söyleyene ona Kur’an cehaletinden bir pay verildiği şeklinde cevap vermesi de (Ahmed b. Hanbel, I, 374) Süddî’nin İsrâiliyat türü rivayetleri aktarmasıyla ilgili olmalıdır. Kendisini sika olarak kabul eden Ahmed b. Hanbel bu rivayeti bir değerlendirme yapmadan aktarırken onun biyografisinde aynı rivayeti kaydetmeyen Buhârî, İbn Ebû Hâlid’in, “Süddî Kur’an konusunda Şa‘bî’den daha bilgilidir” ve Yahyâ b. Saîd’in, “Süddî’nin sadece hayırla anıldığını duydum, hiç kimse onu terketmemiştir” şeklindeki sözlerine yer vermiştir.

Bunlardan başka Süddî, tefsirde Ehl-i kitap’tan en çok rivayette bulunmasının yanı sıra münker rivayetleri aktaran ve bu konuda en gevşek davranan kimse olarak gösterilmektedir (Muhammed b. Abdullah b. Ali el-Hudayrî, I, 305). Rivayetlerinin incelenmesinden, bunların İsrâiliyat’ın sadece câiz olan ya da hakkında sükût edilenleri değil aktarılması câiz görülmeyenleri de kapsadığı anlaşılmaktadır. Hz. Dâvûd ve Süleyman hakkında peygamberlerin ismet sıfatıyla bağdaşmayacak bazı rivayetleri buna örnek gösterilebilir (M. Atâ Yûsuf, s. 86-88). İbn Kesîr’in, Süddî aracılığı ile gelen bazı İsrâiliyat rivayetlerinin müdrec veya diğer din mensuplarının kitaplarından aktarılmış olması ihtimalinden söz etmesi de bu örneklerle ilgili olmalıdır (Tefsîrü’l-Ķurǿân, I, 110).

Süddî’nin âyetlerin nüzûl sebeplerine dair rivayetleri önemli olup bunların sayısının 100’den fazla olduğu bilinmektedir (M. Atâ Yûsuf, s. 66). Muayyen bir kıraati olduğuna dair bilgi bulunmamakla birlikte çeşitli tefsirlerde farklı okuyuşlarına yer verilenler içinde onun adının da zikredildiği bazı örneklerle karşılaşılmaktadır (a.g.e., s. 69-74). Süddî’nin tefsir rivayetleri arasında neshe dair olanlar da önemli bir yer tutar. Ancak muhkem oldukları açıkça bilinen bazı âyetlerin mensuh olduğunu iddia etmesi (meselâ Âl-i İmrân sûresinin 102. âyetinin Tegābün sûresinin 16. âyetiyle neshedildiğini ileri sürmesi) ve haberlerle ilgili bazı âyetlerde de nesih iddiasında bulunması sebebiyle (meselâ Bakara sûresinin 284. âyetinin aynı sûrenin 286. âyeti tarafından neshedildiğini söylemesi) eleştirilmiştir (İbnü’l-Cevzî, s. 76, 102-103, 116).


İbnü’n-Nedîm, Süddî’nin Tefsîrü’s-Süddî adlı bir eseri olduğunu belirtmiştir; ancak kitabın günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir. Ebû Ya‘lâ el-Halîlî de Süddî’nin tefsirinin talebesi Esbât b. Nasr tarafından rivayet edildiğini söylemiş ve bu tefsirin en faziletli tefsirlerden biri olduğunu ileri sürmüştür. Muhammed Atâ Yûsuf, Süddî’ye nisbet edilen ve altı ayrı rivayet tefsirinde yer alan rivayetleri bir araya getirerek neşretmiştir (bk. bibl.). Süddî’nin bunun dışında Kitâbü’n-Nâsiħ ve’l-mensûħ ile (İbnü’l-Cevzî, s. 102) el-Meġāzî ve’s-siyer (İbn Tağrîberdî, I, 308) adlı eserleri kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 441, 497; Ahmed b. Hanbel, el-Ǿİlel (Koçyiğit), I, 70, 144, 151, 238, 374, 380, 409, 421; II, 38, 41, 67, 144; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, I, 361; Ebû İshak el-Cûzcânî, Aĥvâlü’r-ricâl (nşr. Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî), Beyrut 1405/1985, s. 54; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (Şâkir), I, 92, 157; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 184; VIII, 86; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 33; Ebû Nuaym el-İsfahânî, Źikru aħbâri İśbahân (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1410/ 1990, I, 247-249; Ebû Ya‘lâ el-Halîlî, el-İrşâd fî maǾrifeti Ǿulemâǿi’l-ĥadîŝ (nşr. M. Saîd b. Ömer İdrîs), Riyad 1409/1989, I, 397-398; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Nâsiħu’l-Ķurǿân ve mensûħuh (nşr. Hüseyin Selîm Esed ed-Dârânî), Dımaşk-Beyrut 1411/1990, s. 76, 102-103, 116; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, II, 346-348; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, III, 134-137; Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, I, 236; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿân, I, 109-110; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, I, 199, 313-314; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, I, 308; Dâvûdî, Ŧabaķātü’l-müfessirîn, I, 109; AǾyânü’ş-ŞîǾa, III, 379-380; M. Atâ Yûsuf, Tefsîrü’s-Süddî el-Kebîr, Mansûre 1414/ 1993, tür.yer.; Muhammed b. Abdullah b. Ali el-Hudayrî, Tefsîrü’ŧ-ŧâbiǾîn: ǾArż ve dirâse muķārene, Riyad 1420/1999, I, 305.

İsmail Cerrahoğlu