ŞİRVAN
Azerbaycan’da tarihî bir bölge ve günümüzde mevcut olmayan bir şehir.
Eski dönemlerde Albanya veya Aran’ın bir kısmını teşkil eden ve halk arasında Ahvan diye adlandırılan Şirvan Kür nehri, Kafkas sıradağları ve Alazan çayı arasında yer alır. Kaynaklarda Şervân veya Şâberân/Şâburân şeklinde de yazılır. Eski haritalarda Cambisena olarak belirtilmesinden dolayı Strabon bu ada dayanıp buraya “Susuz il” adını vermektedir. Bunun sebebi Şirvan’ın batı kısmının susuz, dağlık ve kayalık bir yer olmasıdır. Şirvan adının Sâsânî Hükümdarı I. Hüsrev Enûşirvân’ın isminden geldiği ileri sürülür. Bu adla ilgili diğer bir görüş ise “şîrrevân”dan (hoş ve güzel) türetilmiş olduğu yolundadır. Halk etnolojisinde burası “Şirler diyarı, Şirler meskeni” diye adlandırılmıştır. Hazar kıyısına yakın bir mevkide Enûşirvân’ın yaptırdığı şehrin de Şirvan adıyla anıldığı belirtilir. Kaynaklara göre burası Sâsânîler devrinde Azerbaycan’ın en büyük şehirlerinden biriydi ve gemilerin şehrin ortasına kadar gelmesi için bir su yolu vardı. Bu su yolunun girişi büyük zincirlerle korunmuş, kalesi geçilmez bir set gibi denizin içine girmişti (Muhammed Selmâsîzâde, III/3 [1375/1997], s. 116-122).
Şirvan bölgesi VII. yüzyılın ortalarında müslüman Araplar tarafından ele geçirilmesinden sonra burada bir hânedan oluşturan valilerce yönetildi. Böylece teşekkül eden Şirvanşahlar idaresi uzun süre bölgede hâkimiyetini devam ettirdi. Bu devrede kurulan Şemâhî (Şamahı, Şemâhe) şehri Şirvan’ın merkezi oldu. Şah Tahmasb’ın 1538’de Şirvanşahlar’ın hâkimiyetine son vermesinin ardından bölge Safevî Devleti’nin bir vilâyeti haline geldi. Buranın halkının Sünnî oluşu Safevî idaresine karşı birçok isyanın çıkmasına yol açtı. Şirvan halkı bu yıllarda sık sık Osmanlılar’dan yardım talebinde bulundu. Osmanlılar’ın doğrudan Şirvan’ı hedef aldıkları dönem 1578-1590 Osmanlı-Safevî mücadelesi yıllarına rastlar. 1578’de Safevîler’e karşı kazanılan Koyungeçidi savaşının ardından Şirvan’da Osmanlı idaresi kuruldu. Safevîler’in Şirvan muhafızı ve Şemâhî hâkimi Aras Han Karabağ’a çekildi. Böylece Şemâhî, Kabala, Bakü, Şâburân, Mahmûdâbâd, Salyan ve Demirkapı/Derbend Osmanlı kontrolüne girdi. Bu bölgenin idaresini Şirvan serdarı unvanıyla Özdemiroğlu Osman Paşa üstlendi. Az sonra Safevîler, Şirvan’a yeniden hâkim oldularsa da bu uzun sürmedi. Özdemiroğlu Osman Paşa, Safevîler’i tekrar bölgeden çıkardı. Selman Han idaresindeki Safevî ordusunun Şirvan’ı geri alma teşebbüsleri başlangıçta başarılı olmadı, fakat hemen ardından Safevîler Şirvan’a girdi. Buna karşı Osmanlılar harekete geçerek 1583’te Meşâle Savaşı neticesinde bölgede tamamıyla hâkimiyet kurmayı başardı. Şirvan muhafızlığı Câfer Paşa’ya verildi. 1590 antlaşması bu durumu kesin
hale getirdi ve Safevîler bölgedeki Osmanlı hâkimiyetini tanıdı. Osmanlı idaresinde Şirvan iki eyalete ayrıldı. Kuzeyde merkezi Demirkapı/Derbend olan Derbend eyaleti, güneyde merkezi Şemâhî olan Şemâhî eyaleti kuruldu. Şemâhî eyaleti on beş, Derbend yedi sancağa ayrıldı. Şah Abbas 1607’de bölgeyi yeniden Safevî idaresine kattı.
Safevî yönetimi sırasında 1711’de vergi meselesi yüzünden Car halkı İran yönetimine karşı isyan etti; bu isyana Şirvan halkı da katıldı. İsyancıların başına geçen Hacı Dâvud, Şirvan Devleti’ni canlandırmak istiyordu. 1719 ve 1721’de Kuba ve Şemâhî şehirlerini ele geçirip yağmaladı, bu arada 300 Rus tâciri öldürüldü. 1722’de Kafkaslar’a yayılan Ruslar Şemâhî’yi zaptettiler. Osmanlılar, Kasım 1722’de Ruslar’a ultimaton verip çekilmelerini isterken Hacı Dâvud’un Şirvan üzerindeki hâkimiyetini tanıdılar. Hacı Dâvud, Kırım hanı gibi vasal bir hükümdar oldu. Daha sonra İran’ın Kafkaslar’daki topraklarının Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bölüşülmesini sağlayan İstanbul Antlaşması’na göre (24 Haziran 1724) Osmanlı Devleti Gürcistan, Gence, Revan, Tebriz ve Rûmiye yanında Şirvan’ın merkezî kesimiyle birlikte Şemâhî’yi de aldı. Bakü ile beraber Şirvan’ın sahil kesiminin Ruslar’da kalması Şirvan’ı ilk defa siyasî bakımdan böldü (İA, XI, 572). Osmanlı Devleti, Şirvan veya yeni oluşturulan Şemâhî Hanlığı’na ayrı statü vermesine rağmen hanlığın başındaki Hacı Dâvud, Osmanlı Devleti ile yakın ilişki kurmaktan kaçınıyordu. Bu durum, onun Osmanlı Devleti tarafından görevinden alınıp yerine Surhay Han’ın getirilmesiyle çözüme kavuşturulmaya çalışıldı.
1730 yılından itibaren başlayan Osmanlı-İran savaşı döneminde Nâdir Şah 17 Ağustos 1733’te Şemâhî’ye girdi. Halk kendisine mukavemet ettiği için şehirde büyük tahribatta bulundu ve halkını Aksu’ya göç ettirdi. Göçürülen Aksu’nun adı da Yeni Şemâhî oldu. Nâdir Şah, İran’a döndükten sonra taht iddiasında olan hanlardan Mehmed Ali Han, Yeni Şemâhî’de, Mehmed Said (Seid/Seyyid) Han ile Ağası Han da Eski Şemâhî’de idareyi ellerine aldılar (Zeyneloğlu, s. 147). 1755’te Şeki Hanı Hacı Çelebi Şirvan’a saldırdıysa da başarısızlığa uğradı. Kuba Hanı Hüseyin Ali’nin 1758’de ölümü üzerine Şirvanlı Ağa Râzı Esger (Asker), Kuba’nın Bermek mahallini yağmaladı. Kuba hanının oğlu Feth Ali Han intikam almak için harekete geçti. Yapılan savaşta Ağa Râzı Bey mağlûp oldu ve öldürüldü. 1763’te Yeni ve Eski Şemâhî’nin birleştirilmesine rağmen burası dış güçlere karşı iyi korunamıyordu ve savunması için Kuba hanına vergi vermek zorunda kalınıyordu. Bir süre sonra bundan vazgeçildi ve iki hanlık arasındaki ilişkiler gerginleşti. Kuba Hanı Feth Ali Han, Şeki Hanı Hüseyin Han’a Şirvan’ın bölüşülmesini teklif etti. 1765’te başlayan silâhlı mücadele 1768’de Şemâhî Hanlığı arazisinin iki hanlık arasında taksim edilmesiyle neticelendi. Sederi ve Keseni bölgeleri Hüseyin Han’a, diğer yerler Feth Ali Han’a verildi. Bölüşmeden pek memnun kalmayan Şeki hanı Şemâhî’nin tamamını ele geçirmek amacıyla giriştiği mücadelede yenildi ve Şemâhî, Kuba Hanı Feth Ali’nin eline geçti. 1769’da Şemâhî’de çıkan isyan başarısızlıkla sonuçlandı. Ardından Şeki hanı Şemâhî üzerindeki iddialarından vazgeçti. Şemâhî’de daha rahat hareket etme imkânı bulan Feth Ali Han, Yeni Şemâhî’yi dağıttı ve şehir Eski Şemâhî’ye nakledilerek yeniden kuruldu. Bir ara şehri kaybeden Feth Ali Han (1773) daha sonra buraya yeniden hâkim oldu. 1774’te Eski Şemâhî Hanı Mehmed Said’i tekrar Şemâhî hanı ilân etti. Ardından Feth Ali’nin fermanıyla Mehmed Rızâ Bey Şemâhî’ye han tayin edildi. Feth Ali Han 1786’dan itibaren Sergerler sülâlesinin hâkimiyetini tamamen sona erdirdi ve Şemâhî’yi Kuba valisinin aracılığıyla yönetti. Feth Ali Han’ın 1789’da ölümünün ardından yerine oğlu Ahmed Han’ın (daha sonra Şeyh Ali) geçmesi üzerine vaktiyle Osmanlı Devleti’ne sığınmış olan Esger Bey, Kasım Bey ve Mustafa Bey, Şeki Hanı Muhammed Hasan Han’ın yardımıyla Şirvan’ı zaptetti. Şirvan üç kardeş arasında paylaşıldı. Fakat ardından Muhammed Hasan Han, Şemâhî’yi doğrudan kendi idaresine almak için harekete geçti. 1794’te Mustafa Han’ı Şemâhî tahtından indirerek kardeşi Kasım Ağa’yı tahta çıkarmak amacıyla Aksu’yu abluka altına aldıysa da Mustafa Han şiddetli yağmurun yardımıyla bu ablukayı yarmayı başardı.
Kafkaslar’a hâkim olmak isteyen İran Şahı Ağa Muhammed 1794’te Şekili Muhammed Hasan’ın yardımıyla kuvvetlerini Şemâhî üzerine gönderdi. Şemâhî Hanı Mustafa Han, Fit dağına çekildi ve Ocak 1795’e kadar orada kaldı. Ağa Muhammed ve Hasan Han Şemâhî’yi dağıtıp ıssız bir yer haline getirdi. Ağa Muhammed, Develi Mustafa Han’ı buraya han tayin etti. Ağa Muhammed’in çekilmesinin ardından Mustafa Han hanlığı geri aldı. Ağa Muhammed’in Kafkaslar’a yaptığı bu hareket esnasında Rusya’nın koruması altında olan Gürcistan’a verdiği tahribat Rus Çariçesi Katerina’nın Kafkaslar’a doğru harekete geçmesine yol açtı. Çariçe, 16 Kasım 1795’te verdiği tâlimatta yalnızca Gürcistan’ın değil Şirvan ve Bakü’nün de Rus orduları tarafından savunulmasını istedi. Rus ordu kumandanı Zubov, Bakü’den sonra 7 Ekim 1796’da Yeni Şemâhî’ye ulaştı. Şemâhî’nin yağmalanmasını istemeyen Mustafa Han ona karşı direnmedi (Bayramova, sy. 217 [2005], s. 51-52). Ardından Zubov’a suikast girişimi dolayısıyla görevden alınınca İran’a kaçtı (BA, HH, nr. 6699). Yerine amcasının oğlu Kasım Han getirildi. 1797 yazında Rus orduları Azerbaycan’dan çekilince Mustafa Han, Kasım Han’dan hanlık görevini devraldı. Ağa Muhammed’in Ruslar’ın çekilmesinden sonra buraya yönelik teşebbüslerini de engelledi.
Şemâhî Hanlığı’nın bağımsızlığının korunması XIX. yüzyılın başlarında hâlâ en önemli sorun halinde durmaktaydı. Bu dönemde Mustafa Han, Yeni Şemâhî’nin idare merkezi olarak seçtiği Fit Dağı Kalesi’ni güçlendirmeye çalışmasına rağmen
İran’a mı yoksa Rusya’ya mı yanaşacağı konusunda tereddüt içindeydi. Mustafa Han, İran-Rus savaşı başlayınca İran’a güvenip Ruslar’a boyun eğmediyse de daha sonra onlarla anlaştı (25 Aralık 1805). Buna göre Ruslar’a yıllık 8000 ruble haraç vermeyi kabul etti, ancak diğer hanların aksine kalesinde Rus birliklerinin konuşlanmasına izin vermedi. Ruslar hanlığın yönetiminin Mustafa Han’da ve ailesinde kalacağını, hanlığın iç işlerine karışılmayacağını taahhüt etti. Mustafa Han’ın ciddi bir tehlike durumunda kalesini sığınak şeklinde kullandığı Fit dağında han sarayı, mescid, darphâne, kervansaray ve pek çok iş yeri ortaya çıktı. 2000 evin bulunduğu kale civarında yaklaşık 10.000 kişi yaşamaktaydı (Bayramova, sy. 217 [2005], s. 53-54). 10 Ağustos 1807’de Albay Tikhonev, Kont Gudoviç’e yazdığı mektupta Mustafa Han’ın Fit dağından inip Yeni Şemâhî’ye yerleşmediğini bildirmişti; bu durum hanın Ruslar’a güvenmemesinden kaynaklanıyordu.
1804 yılında Rusya’nın Kafkaslar’da giriştiği tecavüzkâr harekât karşısında başlayan İran-Rus savaşı esnasında Mustafa Han kaleyi güçlendirdi ve kalenin dört tarafına yüksek duvarlar yaptırdı. Savaşı sona erdiren 1813 Gülistan Antlaşması ile Derbend, Kuba ve Bakü Hanlığı yanında Şirvan Hanlığı da Rusya’ya verildi. Rusya’nın 1816’da Ermolov’u Kafkas kumandanı tayin etmesinden sonra hanlığın lağvedileceğini anlayan Mustafa Han, İran ve Dağıstanlılar’la görüşmeye başladı. Ancak Rus yönetimi kendisini İran’la yakın ilişkilerinden dolayı uyardı ve hanlık sisteminin ortadan kaldırılmasına karar verdi. Ermolov’un askerî baskısı Mustafa Han’ı 19 Ağustos 1820’de İran’a sığınmaya mecbur etti. 1826-1828 İran-Rus savaşı başladıktan sonra Şirvan Hanlığı’nı geri alan Mustafa Han, İran’ın mağlûbiyeti üzerine 24 Eylül 1826’da İran’a dönmeye mecbur kaldı (Mirze Adıközel Bey, s. 81; Bayramova, sy. 217 [2005], s. 54-55). Tamamen Ruslar’ın kontrolüne giren Şirvan 1840’ta Kuba ve Bakü ile birleştirildi ve buna Hazar bölgesi idaresi adı verildi. Şirvan 1846’dan itibaren Şemâhî, 1859 depreminden sonra Bakü idarî bölgesine dahil edildi. 1917 Bolşevik İhtilâli’nin ardından Eski Şirvan ve Şemâhî, Sovyet Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katıldı. 1930’larda Eski Şirvan merkezi Bakü ile birlikte Sovyet Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bir kısmını oluşturdu (İA, XI, 573). Azerbaycan’ın 1991’de bağımsızlığını kazanmasından sonra Şirvan bölgesi de Azerbaycan Devleti’nin bir parçası haline geldi.
Şirvan’ın tarihî eserleri arasında Gülistan ve Bugurt kaleleri, Abşeron müdafaa istihkâmları, Bakü’de kale duvarları ve Kızkalesi bulunmaktadır. Şirvan’ın nüfusunu ve ekonomik yapısını ticarî gelişme etkilemiştir. Şemâhî’yi 1647’de gören Evliya Çelebi burada tahminen 7000 ev olduğunu belirtir (Seyahatnâme, II, 149). Bu da yaklaşık 35.000 nüfus demektir. Şirvan veya Şemâhî Hanlığı’nın 1831’deki nüfusu 23.000 aile ve 135.000 kişidir. 1835’te Şirvan bölgesinde 136.389 kişi yaşamakta, bu nüfusun 11.107’si Şemâhî’de, 112.336’sı Şirvan’da ve 12.946’sı Sâlyân’da bulunmaktaydı (Archiv für wissenschaftliche kunde, IV, 241). Şehri 1843-1844’te gören Kolenati ise (Reiseerinnerungen, I, 246) Şirvan eyaletinde 123.210 Tatar/Türk, 11.756 Ermeni, 622 yahudinin yaşadığını ve toplamda burada 135.558 kişi olduğunu belirtir. Bu da 1831’den sonra nüfus yapısında artış olmadığını gösterir. Şemâhî’nin 1855’teki nüfusu 19.558, 1865’te 22.014 kişi görünmektedir. Genellikle kıyaslandığı Bakü’de ise bu rakamlar 7431 ve 13.715’tir (Petzhold, I, 203). Şemâhî’nin XIX. yüzyılın ortalarındaki nüfusu 21.550 olmasına rağmen Bakü’nün 10.600’dür. 1930’lara gelindiğinde Bakü petrolün de etkisiyle 200.000’in üzerindeki nüfusuyla büyük bir sanayi ve ticaret şehri görünümünde iken Şemâhî 27.800 nüfusla hâlâ eski seviyesindedir (İA, XI, 573). 1970’lerde Şemâhî’nin tahminî nüfusu 17.900’dür. Bu da şehrin nüfusunun sanayileşmeyle birlikte giderek azalmaya başladığını gösterir. Şirvan veya Şemâhî’deki ekonomik yapı, ipek dokuma ve boyamacılığı yanında yün dokumacılığına dayanmakta olup burası Kafkasya’da önemli bir ipekli ve yünlü merkezidir. Özellikle Şemâhî’de XVIII. yüzyılın ortalarında 1500 ipek el dokuma tezgâhının bulunması dokuma faaliyetleriyle ilgili bir ipucu vermektedir.
BİBLİYOGRAFYA:
Âşık Mehmed, Menâzırü’l-avâlim (haz. Mahmut Ak), Ankara 2007, II, 906-907, 933; Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), II, 148-149; J. Reineggs, Allgemeine historisch-topographische Beschreibung des Kaukasus (ed. F. E. Schröder), Gotha-St. Petersburg 1796, I, 161-166; H. J. von Klaproth, Reise in den Kaukasus und Georgien: Unternommen in den Jahren 1807 und 1808, Berlin 1812, I, 345, 352, 391, 393; Novişiya Geografiçeskiya i İstoriçeskiya İzvestiya o Kavkaze (ed. S. Bronevskim), Moskva 1823, I, 59; II, 371-376, 424; Şirvanlı Fâtih Efendi, Gülzâr-ı Fütûhât (haz. Mehmet Ali Beyhan), İstanbul 2001, s. 52-53; Archiv für wissenschaftliche kunde von Russland (ed. A. Erman), Berlin 1845, IV, 241; F. A. Kolenati, Reiseerinnerungen, Dresden 1858, I, 246; A. Petzhold, Der Kaukasus, Leipzig 1866, I, 203; 1801-1901 Utverjdenie Russkago Vladiçestva na Kavkaze (ed. Potto), Tiflis 1901, XII, 144; Cihangir Zeyneloğlu, Azerbaycan Tarihi, İstanbul 1924, s. 147-148; V. Minorsky, A History of Sharvān and Darband in the 10th-11th Centuries, Cambridge 1958, s. 22, 75-76; Şerafettin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul 1961, s. 97-101; Wassan-Giray Cabağı, Kafkas-Rus Mücadelesi, İstanbul 1967, s. 23-26; M. Atkin, Russian and Iran: 1780-1828, Minneapolis 1980, s. 4, 15, 146; Sara Aşurbeyli, Gosudarstvo Şirvanşahov, Bakü 1983, s. 13 vd.; Mirze Adıközel Bey, Garabağname, Bakü 1989, s. 30, 72, 81-84; Mirze Camal Cavanşir Garabaği, Karabağ Tarihi, Bakü 1989, s. 111-112, 120; T. T. Mustafazade, Azerbayjan i Russko-Turetskie Otneşeniya v Pervoy Treti XVIII V., Bakü 1993, s. 18 vd.; Azerbaycan Tarihi (ed. Süleyman Eliyarlı), Bakü 1996, s. 204, 213-217, 406-507, 518, 526-530, 543, 549-556, 592-593; Rakif Hüseynoğlu İbadov, “Şeki Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu ile İlişkileri” (trc. Sadık Sadıkov), Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, VII, 73-81; Tofik Teyyuboğlu Mustafazade, “Guba Hanlığı” (trc. Sadık Sadıkov), a.e., VII, 84-90; Hasan Al Kadarî, Âsâr-i Dağıstan (trc. Musa Ramazan), İstanbul 2003, s. 52-54, 60-62,72, 76, 82-86, 94-95; Mustafa Aydın, Üç Büyük Gücün Çatışma Alanı Kafkaslar, İstanbul 2008, s. 79, 112-113, 204; Muhammed Selmâsîzâde, “Şîrvân der Devre-i Śafavî”, Îrân Şinaħt, III/3, Tahran 1375/1997, s. 111-142; Naile Bayramova, “XIX. Yüzyıl Başlarında Şamahı Hanlığı ve Rusya” (trc. Hatem Cabbarlı), Türk Dünyası Tarih Dergisi, sy. 217, İstanbul 2005, s. 51-55; Kāmûsü’l-a‘lâm, IV, 2853; W. Barthold, “Şirvan”, İA, XI, 571-573; a.mlf., “Şirvan”, Azerbaycan Sovet Ensiklopediyası, Bakü 1987, X, 540.
Mustafa Aydın