SENÛSÎ, Muhammed b. Yûsuf

(محمّد بن يوسف السنوسي)

Ebû Abdillâh Muhammed b. Yûsuf b. Ömer b. Şuayb es-Senûsî el-Hasenî (ö. 895/1490)

Tilimsânlı âlim ve sûfî.

Öğrencisi Mellâlî’den nakledilen iki farklı rivayete göre 832 (1428) veya 838 (1434) yılında Tilimsân’da doğdu. Kuzey Afrika’da meşhur olan Senûsî ailesine mensuptur. Hasenî nisbesi babaannesi tarafından Hasan b. Ali b. Ebû Tâlib’in soyundan geldiğine işaret eder. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Küçük yaşta babasından ders alarak tahsile başladı ve Tilimsân medreselerinde öğrenimini sürdürdü. Bir ara Cezayir’e giderek oradaki âlimlerin derslerine katıldı, Ebû Zeyd es-Seâlibî’den hadis tahsil etti. Senûsî dinî ilimlerin yanı sıra hesap, mantık ve ferâiz, ayrıca Yûsuf b. Ebü’l-Abbas b. Muhammed el-Hasenî’den kırâat-i seb‘a okudu. Hocaları arasında Nasr ez-Zevâvî, Muhammed b. Kāsım, Kalesâdî, Ebrekan er-Râşidî, Ebü’l-Kāsım el-Kennâbişî, üvey kardeşi Ali et-Tâlûtî gibi âlimler yer alır. Cezayir’de bulunduğu sırada İbrâhim b. Muhammed et-Tâzî’ye intisap ederek onun elinden hırka giydi. Hayatını halkı irşad etmek, öğrenci yetiştirmek ve eser yazmakla geçirdi. İbn Sa‘d et-Tilimsânî, Ebü’l-Kāsım ez-Zevâvî, İbnü’l-Hâc el-Yebderî, Muhammed b. Ömer el-Mellâlî gibi âlimler onun öğrencilerindendir. Mellâlî, Senûsî’nin hayatı, görüşleri ve kerametlerine dair el-Mevâhibü’l-ķudsiyye fi’l-menâķıbi’s-Senûsiyye


adıyla bir eser kaleme aldı (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 564; Abdülkādir Ahmed Abdülkādir, VI/22-23 [1419/1998], s. 137-138). Senûsî hayatının büyük kısmını geçirdiği Tilimsân’da 18 Cemâziyelâhir 895 (9 Mayıs 1490) tarihinde vefat etti ve burada defnedildi. Arap asıllı olup olmadığı hususunda tam bir bilgiye rastlanmamakla birlikte Arapça’ya olan vukufu şiirlerinden anlaşılmaktadır (Abdülkādir Ahmed Abdülkādir, VI/22-23 [1419/1998], s. 140).

Kuzey Afrika’da IX. (XV.) yüzyılın müceddidleri arasında kabul edilen Senûsî, İslâmî ilimlerin hemen hepsine dair eser veren bir âlim olmakla birlikte daha çok kelâm alanında yazdığı kitaplarla meşhur olmuş ve bölgede Eş‘ariyye mezhebinin tanınıp yayılmasına zemin hazırlamıştır. Tasavvufî faaliyetlerde bulunması onun geniş halk kitleleri arasında şöhretini arttırmıştır. Kelâm ilmine dair el-ǾAķīdetü’ś-śuġrâ veya Ümmü’l-berâhîn’i Batı Afrika ülkeleri, özellikle Nijerya ve Mali’nin yanı sıra Malezya ve Endonezya gibi uzak doğu ülkelerinde uzun bir süre ders kitabı olarak okutulmuştur. Cezayirli Abdülhamîd b. Bâdîs tarafından hazırlanan tefsirde Senûsî’nin görüşleri ve eserleri kaynak olarak gösterilmiştir. Muhammed Abduh’un da Risâletü’t-Tevĥîd’inde ondan faydalandığı anlaşılmaktadır (meselâ bk. s. 25-33). Halen Ezher Üniversitesi’nde ve Fas’taki öğretim kurumlarında bazı eserleri okutulmaktadır.

Senûsî bir Eş‘arî kelâmcısı olmanın yanında tasavvufla da meşgul olmuş ve her iki yönüyle etkilerini sürdürmüştür. Vasıtasız bilgi özelliği taşıyan ilhamı ilke olarak kabul etmekle birlikte bunun insanların akıl yürütme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı kanaatindedir. Çünkü dinin doğruluğu ancak aklî bilgiler sayesinde anlaşılabilir. Eğer riyâzet ve mücâhede yöntemi aklî bilgiye ihtiyaç bırakmasaydı bu yöntemi ileri derecede kullanan hıristiyan azizlerinin doğru inancı keşfetmeleri mümkün olurdu (Şerĥu’s-Senûsiyyeti’l-kübrâ, s. 11-17, 34, 55-56, 404). Akaidin temel ilkesini teşkil eden Allah’ın varlığı ancak istidlâl yoluyla bilinir. Haberî sıfatları aklî bilgiler ışığında te’vil etmek zorunludur, zira teşbihe düşmekten kurtulmanın başka bir yolu yoktur. Allah’ın âhirette görülmesi hacimli bir varlık imiş gibi zâtını kuşatmayan bir rü’yet gücünü müminlerde yaratmasıyla gerçekleşebilir (a.g.e., s. 63, 70-71, 327-328). İnsanın hâdis kudret ve iradesinin fiilleri üzerinde bir etkisi yoktur. Bu sebeple o, hür görünen, fakat aslında fiillerinde mecbur olan bir varlıktır, ancak insan fiillerinde icbar altında bırakıldığını hissetmez, aksine kendisini hür zanneder. Fiillerinden sorumlu tutulması fiillerinin onlara ait kudretinin hemen ardından gerçekleşmesi esasına dayanır (a.g.e., s. 290-299). Hz. Peygamber’in en önemli mûcizesi, ümmî bir insanın bilemeyeceği dinî ve dünyevî bilgiler içeren ve erişilmez belâgat üstünlüklerine sahip bulunan Kur’ân-ı Kerîm’dir (a.g.e., s. 349-350, 384-393). Senûsî’nin cebir görüşünü benimsemesi ve sûfî olmasına rağmen aklî bilgilere önem vermesi, Fahreddin er-Râzî ile Teftâzânî gibi müteahhir dönem Eş‘ariyye kelâmcılarının etkisi altında kaldığını kanıtlar.

Eserleri. 1. ǾAķāǿidü’s-Senûsî*. el-Muķaddime fi’t-tevĥîd, ǾAķīdetü ehli’t-tevĥîd eś-śuġrâ, ǾAķīdetü’s-Senûsî el-vusŧâ, ǾAķīdetü ehli’t-tevĥîd el-kübrâ adlı eserlerinden oluşmuştur (Bulak 1238; Kahire 1271, 1309; Bombay 1310; Fas 1317). Akāid-i Senûsî adıyla Hüseyin b. Muhammed tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. 2. Tevĥîdü ehli’l-Ǿirfân ve maǾrifetullāhi ve resûlihî bi’d-delîl ve’l-burhân. Müellife ait ǾAķīdetü ehli’t-tevĥîd eś-śuġrâ’nın şerhidir (Cezayir Millî Ktp., nr. 653). 3. Şerĥu esmâǿillâhi’l-ĥüsnâ (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3150). 4. Risâle fî śıfâtillâh ve’l-enbiyâǿ (Süleymaniye Ktp., Kasîdecizâde Süleyman Sırrı, nr. 663). 5. Risâle fî meǾânî kelimeteyi’ş-şehâde. M. Wolff tarafından neşre hazırlanarak Almanca’ya tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (Leipzig 1818). 6. Şerĥu Manžûmeti’l-Lâmiyye li’l-Cezâǿirî. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Abdullah el-Cezâirî’ye ait olan Kifâyetü’l-mürîd fi’l-kelâm adlı manzum akaid metnine yazdığı şerhtir. Eser el-Ǿİķdü’l-ferîd fî ĥalli müşkilâti’t-tevĥîd ve el-Menhecü’s-sedîd fî şerĥi Kifâyeti’l-mürîd adıyla da bilinir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2352; Burdur İl Halk Ktp., nr. 2015). 7. el-Ĥaķāǿiķ fî taǾrîfâti muśtalaĥâti’l-kelâm (Rabat Ktp., nr. 52). 8. el-Munśıf mine’l-kelâm. Hacimli bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Yûsuf Ağa, nr. 348). 9. Risâle fî aħlâķi’l-Ǿibâd (Adana İl Halk Ktp., nr. 110). 10. Risâle fî inhiśâri’l-ĥükmi’l-Ǿaķlî fî ŝelâŝeti aķsâm (İÜ Ktp., AY, nr. 3726). 11. Şerĥu’l-Muħtaśar fî Ǿilmi’l-manŧıķ. Müellifin Muħtaśarü’l-manŧıķ adlı eserinin şerhidir (Kahire 1321). 12. Şerĥu Îsâġūcî fi’l-manŧıķ (Tunus Millî Ktp., nr. 4157). 13. Şerĥu’l-Cümel. Hûnecî’nin mantığa dair eserinin şerhidir (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 572). 14. Tefsîr (Çorum İl Halk Ktp., nr. 143). 15. Mükemmilü İkmâli’l-İkmâl. Muammed b. Hilfe el-Übbî tarafından İkmâlü İkmâli’l-MuǾlim adıyla Śaĥîĥu Müslim’e yapılan şerh üzerine kaleme alınmış bir çalışmadır (nşr. Muhammed Sâlim Hâşim, I-IX, Beyrut 1994). 16. Şerĥu’l-Vaġlisiyye. Abdurrahman b. Ahmed el-Vağlîsî’nin Mâlikî fıkhına dair ǾUmdetü’l-beyân fî maǾrifeti ferâǿiżi’l-aǾyân adlı eserinin şerhidir (a.g.e., s. 572). 17. Şerĥu Vâsıŧati’s-sülûk. Muhammed b. Abdurrahman el-Havzî’ye ait manzum eserin şerhidir (Brockelmann, GAL Suppl., II, 355). 18. Şerĥu Mürşideti’ŧ-ŧâlib ilâ esne’l-meŧâlib. Ahmed b. Halîm el-Makdisî’ye ait eserin şerhidir (Kaytûnî, s. 163). 19. Mücerrebât (el-Muĥallâ bi’l-mücerrebât). Havâs ilmine dair olup Ahmed ed-Deyrebî’ye ait Mücerrebât’ın kenarında yayımlanmıştır (Kahire 1316). 20. Risâle fi’ŧ-ŧıb. Çeşitli hastalıkların tedavisine dairdir (Beyazıt Devlet Ktp., nr. 4102; Senûsî’nin eserleri hakkında geniş bilgi için bk. Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 572; Brockelmann, GAL, II, 323-326; Suppl., II, 352-356; Kaytûnî, s. 163; MuǾcemü’l-maħŧûŧât, III, 1424-1425; Abdülkādir Ahmed Abdülkādir, VI/22-23 [1419/1998], s. 140-152).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed b. Yûsuf es-Senûsî, Şerĥu’s-Senûsiyyeti’l-kübrâ (nşr. Abdülfettâh Abdullah Bereke), Küveyt 1402/1982, s. 11-17, 34, 55-56, 63, 70-71, 290-299, 327-328, 349-350, 384-393, 398-404; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc (nşr. Abdülhamîd Abdullah el-Herâme), Trablus 1408/1989, s. 563-572; Keşfü’ž-žunûn, I, 170; II, 1142, 1157-1158, 1166, 1246, 1501, 1539; Zebîdî, İtĥâfü’s-sâde, II, 51, 139; Serkîs, MuǾcem, I, 1058-1059; Brockelmann, GAL, II, 323-326; Suppl., II, 352-356; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 216; Muhammed Abduh, Risâletü’t-Tevĥîd (nşr. M. Reşîd Rızâ), Kahire 1379/1960, s. 25-33; Âdil Nüveyhiz, MuǾcemü aǾlâmi’l-Cezâǿir, Beyrut 1400/1980, s. 180-181; İdrîs b. Mâhî el-İdrîsî el-Kaytûnî, MuǾcemü’l-maŧbûǾâti’l-Maġribiyye, Selâ 1988, s. 163-164; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, III, 218-219; Muhammed el-Kādirî - Muhammed Melşûş, Fihrisü’l-maŧbûǾâti’l-ĥaceriyye el-Maġribiyye, Dârülbeyzâ 2004, s. 132-135; Abdullah Muhammed el-Habeşî, CâmiǾu’ş-şürûĥ ve’l-ĥavâşî, Ebûzabî 1425/ 2004, I, 138, 352-353; II, 813; III, 1619-1620, 1624, 1686-1687, 2167; el-Kütübü’l-ǾArabiyyetü’l-matbûǾa fî Ûrubbâ (nşr. Mektebetü’l-Melik Abdülazîz el-âmme), Riyad 1425/2004, s. 50-51; MuǾcemü’l-maħŧûŧâti’l-mevcûde fî mektebâti İstânbûl ve Ânâŧûlî (haz. Ali Rıza Karabulut), [baskı yeri ve tarihi yok], III, 1424-1425; Abdülkādir Ahmed Abdülkādir, “es-Senûsî et-Tilimsânî el-câmiǾ beyne Ǿulûmi’l-bâŧın ve’z-žâhir: Muśannefâtühü’l-maħŧûŧa ve emâkinü vücûdihâ”, Âfâķu’ŝ-ŝeķāfe ve’t-türâŝ, VI/22-23, Dübey 1419/ 1998, s. 137-154; W. Montgomery Watt, “ǾAķīda”, EI² (Fr.), I, 346; H. Bencheneb, “al-Sanūsī Abū ǾAbd Allāh”, EI² (İng.), IX, 20-22.

Muhammed Aruçi