SENÛSÎ, Muhammed b. Ali

(محمّد بن علي السنوسي)

Seyyid Muhammed b. Alî b. Muhammed b. Abdilkādir es-Senûsî (ö. 1276/1859)

Senûsiyye tarikatının kurucusu.

12 Rebîülevvel 1202’de (22 Aralık 1787) Cezayir’in Vehrân vilâyetine bağlı Müstegānim’in güneydoğusundaki Vâsıta’da doğdu. Soyu Hz. Hasan’a ulaştığı için Hasenî, doğduğu bölgenin İdrîsî hânedanının kurucusu Seyyid İdrîs’e nisbetinden dolayı İdrîsî nisbesini kullandı. Senûsî künyesi, ailesinin daha önce yaşadığı Tilimsân şehri çevresindeki Esnûs dağından gelmektedir. Dedesi, babası, amcaları yanında çok sayıda hanımın da ilimle uğraştığı bir ailenin çocuğu olan Muhammed b. Ali es-Senûsî henüz iki yaşındayken babasını kaybetti. İlk eğitimini halası Seyyide Fâtıma’dan aldı. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledikten sonra fıkıh, tefsir, akaid ve kelâm konularında temel bilgileri öğrendi. Halasının vefatının ardından amcasının oğlu Şârif’ten Kur’an, fıkıh, hadis dersleri almaya devam etti. Eğitimini çevredeki Müstegānim, Mâzûne, Muasker ve Tilimsân medreselerinde sürdürdü. Daha sonra ileri seviyede eğitim görmek için Fas şehrine giderek Karaviyyîn Medresesi’nde ders okumaya başladı. Bu yıllarda tasavvufla da ilgilendi. Fas âlimleri onun ilimde belli bir seviyeye ulaştığına kanaat getirince Karaviyyîn Camii’nde ders okutmasına izin verildi. İki asra yakın bir süredir Fas’ta hüküm süren Filâlî-Alevîler’in emîri Mevlây Süleyman sarayda kendisine görev vermek istediyse de Senûsî bu teklifi kabul etmedi. Bir süre sonra dinî ve içtimaî alanlarda ıslaha yönelik fikirleri, vaaz ve dersleri yüzünden yakın takibe alındı.

1818 veya 1819’da Hicaz’a gitmek amacıyla Fas’tan ayrılan Senûsî önce


doğup büyüdüğü yerlere kısa bir ziyaret gerçekleştirdi. Ardından Cezayir’in güneyine düşen Büyük Sahrâ bölgesindeki Ağvât, Celfe, Mis‘ad, Aynimâzî, Bûseâde gibi şehirleri dolaştı. Bûseâde’de ilk evliliğini yaptı ve bir müddet burada kaldı. Bûseâde’de bulunduğu günlerde Cezayir Fransa tarafından işgal edildi. Bu gelişme üzerine daha doğuya gitmek için buradan ayrıldı. Kābis, Trablusgarp, Misrâte ve Bingazi gibi şehirlere uğradıktan sonra Kahire’ye ulaştı. Kahire’de Hasan b. Muhammed el-Attâr ve Ali b. Muhammed el-Mîlî gibi âlimlerin ilim meclislerine katıldı. İktidarı ele geçiriş biçiminden ve icraatından rahatsızlık duyduğu Kavalalı Mehmed Ali Paşa’ya bağlı Ezher ulemâsı ile oldukça sert tartışmalara girişti. Ezher ulemâsı tarafından tütün içmenin kesinlikle yasaklanması başta olmak üzere birçok görüşü sebebiyle dini bozmak ve müminlerin sapıklığa düşmesine yol açmakla itham edildi.

1830’lu yılların başlarından itibaren Kahire’de ikamet eden Muhammed b. Ali es-Senûsî daha sonra Mekke’ye gidip yerleşti. Mekke’de ders aldığı hocaları arasında hadis derslerini takip ettiği Şâfiî âlimi Ebû Hafs Ömer b. Abdülkerîm el-Attâr ve el-Muvaŧŧaǿı okuduğu Mekke müftüsü ve kadısı Ebû Süleyman Abdülhafîz el-Uceymî vardı. Yirmi yıldır Mekke’de yaşayan İdrîsiyye tarikatının kurucusu Ahmed b. İdrîs ile burada tanıştı ve kendisine intisap etti. Senûsiyye kaynaklarında, Ahmed b. İdrîs’in Vehhâbîler’in gittikçe taraftar toplaması ve bu sebeple çıkan tartışmalar yüzünden müridleriyle birlikte Mekke’den ayrılıp Yemen ile Hicaz arasındaki Asîr’e gittiğinde Senûsî’yi Mekke’deki zâviyesinde halife olarak bıraktığı, Senûsî’nin zaman zaman şeyhinin yanına gidip geldiği, bu seyahatlerinin birinde şeyhinin onu Habeşistanlı müridlerinden Hatice el-Habeşiyye ile evlendirdiği kaydedilmektedir.

1837 yılında Mekke’de Ebû Kubeys dağında açtığı zâviyede irşad faaliyetine başlayan Muhammed b. Ali es-Senûsî’nin Cezayirli hacılar ve Fransız işgalinden kurtulup gelen Afrikalılar üzerindeki nüfuzu hızla artınca ulemâ, Mekke şerifleri ve Osmanlı idarecileri kendisine karşı mesafeli davranmaya başladılar. Onların bu tavırlarından rahatsız olan Senûsî 29 Şubat 1840’ta Mekke’den ayrılıp Kahire’ye gitti. Onun bu yıllarda Muhammed b. Abdülvehhâb’ın görüşlerini benimsediği yönündeki rivayetler doğru değildir. Tam aksine kendisini rahatsız eden konuların başında Vehhâbîler’le yaptığı tartışmalar gelmektedir. Birkaç ay Kahire’de kaldıktan sonra Mısır’ın Libya sınırına yakın Sîve vahasında malarya hastalığına yakalandı; iyileşinceye kadar burada ikamet etti. Mekke’ye hac için gelen Cezayirliler’i Fransız işgaline karşı mücadeleye yönlendirdiği bilindiğinden Fransa onun doğup büyüdüğü topraklara geçmesine izin vermedi. Dönüş yolunda uğradığı Trablusgarp’ta Osmanlı Valisi Ali Asgar Paşa kendisine yakın ilgi gösterdi ve Bingazi ile Derne arasındaki bölgede zâviye inşa etmesine izin verdi. 1843’te Beyzâ Zâviyesi’ni kurdu ve üç zâviye daha açtı. Bu dönemde Seyyid Ahmed b. Ferecullah’ın Fâtıma adlı kızıyla üçüncü evliliğini yaptı. Bu evliliğinden Senûsiyye tarikatını sürdüren Muhammed Mehdî ve Muhammed Şerîf adlı iki oğlu oldu. 1846 yılında hac için Hicaz’a giderken yerine vekil olarak Muhammed b. Ahmed el-Filâlî’yi bıraktı, iki oğluyla birlikte ailesini Derne’deki zâviyesine yerleştirdi. Hacdan sonra ülkesine dönmeyip uzun yıllar Mekke’de ikamet etti.

1854’te Trablusgarp’a döndüğünde bir süre Uzeyyât Zâviyesi’nde kaldı, ardından Mısır sınırındaki Cağbûb’da büyük bir zâviye inşa ettirerek buraya yerleşti. Burada yaptığı ilk toplantıya Sirenayka, Trablusgarp, Tunus ve Hicaz’daki halifelerini davet etti. Birkaç barakadan ibaret küçük bir yerleşim yeri olan Cağbûb iki yıl gibi kısa bir süre içinde bir şehre dönüştü. Cağbûb Zâviyesi, Mısır ve Mağrib’den sonra ikinci önemli eğitim merkezi haline geldi. Batılı araştırmacılar, Senûsî’nin Trablusgarp valileriyle arası açıldığı için Cağbûb’a gittiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak döneme ilişkin Osmanlı belgeleri incelendiğinde onun Osmanlı idarecileriyle ilişkilerinde bazı problemler yaşamakla birlikte daha ziyade kendi hizmet anlayışı gereği buraya gittiği anlaşılmaktadır. Öte yandan hocalarından Muhammed el-Kundûz’un 1829’da Vehrân Valisi Hasan Bey tarafından Mâzûne’de idamından dolayı Osmanlı yönetimine karşı dikkatli olduğu da belirtilmektedir. Bir tarikat şeyhi olmanın yanında özellikle hadis ve fıkıh alanında bir âlim olan Muhammed b. Ali aynı zamanda bir kitap tutkunuydu. Mısır’daki ihvanı aracılığıyla Cağbûb’da fıkıh, hadis, tasavvuf, felsefe, tarih, tefsir, edebiyat, astronomiyle ilgili kitapları içeren 8000 ciltlik bir kütüphane kurmuştu.

Hicaz, Mısır, Cezayir ve Tunus’ta, ayrıca çoğunluğu bugünkü Libya topraklarında olmak üzere çeşitli yerlerde yirmi iki zâviye açan Muhammed b. Ali, bunların tarihî hac güzergâhları ve ticaret kervanlarının yolu üzerinde kurulmasına özellikle dikkat etti. Büyük Sahrâ bölgesinde açılan zâviyeler göçebe topluluklar üzerinde büyük etki uyandırdı. Kurulan her yeni zâviye öncelikle bir eğitim merkezi, tüccarlar için bir konaklama yeri, bir ibadet mahalli ve etrafında ziraî faaliyetin yapıldığı bir mekân şeklinde tasarlanıyordu. Zâviyelerde örnek bir İslâmî hayatın nasıl yaşanacağı halka öğretiliyordu. Trablusgarp şehrinden başlayıp Fizan’ın merkezindeki Merzûk’a uzanan tarihî ticaret yoluna alternatif olarak Câlû’dan Vedây’a uzanan yeni bir güzergâh oluşturuldu. Böylece Bingazi’den hareket eden tüccarlar, güney istikametinde ilerleyerek Kufra’dan geçip Çad’ın güneydoğu bölgesinde hüküm süren Vedây Sultanlığı’nın merkezi Abeşe’ye güven içinde ve daha kısa zamanda gidip gelmeye başladı.

Muhammed b. Ali es-Senûsî, İslâm dininin bilinmediği coğrafyalarda yaşayan insanları bu dine ısındırmak, ayrıca müslüman olmakla birlikte İslâmî geleneklerinden kopmuş kabilelerin yeniden İslâm’a dönmesini sağlamak için büyük gayret gösterdi. Afrika’da yaklaşık 5 milyon putperest onun ve dervişlerinin gayretiyle İslâm’ı benimsedi. Kuzey Afrika’da ve Büyük Sahrâ altı Afrika sultanlıklarında yaklaşık 50 milyon kişinin müridi olduğu tahmin edilmektedir. Yirmi iki yıl süren irşad faaliyetinin ardından 9 Safer 1276’da (7 Eylül 1859) Cağbûb’da vefat eden Muhammed b. Ali es-Senûsî buradaki zâviyeye defnedildi. Muhammed b. Ali, tarikat kurucusu bir sûfî olmanın yanı sıra ictihad taraftarı bir âlim ve teşkilâtçı yönü kuvvetli önemli bir şahsiyettir. Bu sebeple kurucusu olduğu Senûsiyye tarikatı dinî, fikrî ve siyasî bir hareket olarak değerlendirilmektedir (bk. SENÛSİYYE).

Eserleri. 1. ed-Dürerü’s-seniyye fî aħbâri’s-sülâleti’l-İdrîsiyye. Tarih ve ensâb ilminin fazileti, bu konuda yazılan eserler hakkında bir girişle başlayan eserde İdrîsî hânedanının Mağrib’de kurduğu devletler


anlatılmaktadır (Kahire 1349, 1373; Beyrut 1980). 2. Buġyetü’l-maķāśıd fî ħulâśati’r-râśıd. Muhammed b. Ali es-Senûsî’nin Medine’ye gittiğinde kendisine sorulan ictihad, taklid, hadisle amel ve fıkha dair bazı sorulara verdiği cevapları içerir (Kahire 1353). Eserin sonunda nefsin yedi mertebesinin anlatıldığı bir bölüm bulunmaktadır. 3. es-Selsebîlü’l-maǾîn fi’ŧ-ŧarâǿiķi’l-erbaǾîn. Müellifin tasavvuf ve tarikatlar hakkındaki görüşlerini yansıtan ve intisap ettiğini söylediği kırk tarikatın evradını içeren eser Buġyetü’l-maķāśıd’la birlikte basılmıştır. 4. Îķāžü’l-vesnân fi’l-Ǿamel bi’l-ĥadîŝ ve’l-Ķurǿân. Hadis, Kitap ve Sünnet’le amel etmenin gerekliliği, ictihad ve taklid konusunun işlendiği dört bölümden meydana gelir. Senûsî, bu kitabında ictihad kapısının kapandığını söyleyenlere karşı çıkıp ictihadın kıyamete kadar devam edeceğini savunmuş, ümmetin Kitap ve Sünnet’ten uzaklaşmasına sebep olan taklidin dinde yeri bulunmadığını belirterek bir kısım âlimlerin taklidi dört Sünnî mezhebin imamlarına indirgemelerini ağır biçimde eleştirmiştir. Taklid konusunu ele aldığı bölümün sonunda tasavvuftaki keşfe temas eden müellif, bunun şeriata bağlı kalmanın neticesinde Allah’ın bazı velî kullarına bir lutfu olduğunu söylemiş, sûfîlerin ehl-i hadîs metodunu izlediklerini ve ehl-i hadîs gibi sünnete uyduklarını belirtmiştir (Cezayir 1914; Kahire 1357, 1360; Beyrut 1388, Muķaddimetü Muvaŧŧaǿi’l-İmâm Mâlik ile birlikte). Eser, Abdülhadi Timurtaş tarafından İctihad ve Taklid Çerçevesinde Nassın Uygulanışı adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1995). 5. el-Müselselâtü’l-Ǿaşere fi’l-eĥâdîŝi’n-nebeviyye (Kahire 1357). 6. Şifâǿü’ś-śadr. Dinî-fıkhî meselelere dair bir eserdir (Kahire 1360). 7. el-Menhelü’r-reviyyü’r-râǿiķ fî esânîdi’l-Ǿilm ve uśûli’ŧ-ŧarâǿiķ. Hocalarından, onlardan okuduğu kitaplardan, tasavvuf ve tarikatlardan bahseden eser müellifin yetişme dönemiyle ilgili önemli bilgiler içermektedir (Kahire 1373). 8. Muķaddimetü Muvaŧŧaǿi’l-İmâm Mâlik. Müellif iki bölümden oluşan eserin girişinde sahâbe ve tâbiînin hadise verdiği öneme dikkat çekmiş, birinci bölümde ulemânın el-Muvaŧŧaǿ hakkındaki takdirkâr ifadelerine yer vermiş, ikinci bölümde İmam Mâlik’in ilmi, faziletleri, Kitap ve Sünnet’e bağlılığı anlatılmıştır (Kahire 1374; Beyrut 1388, Îķāžü’l-vesnân ile birlikte). Müellifin bu eserleri torunu, Libya Devleti’nin ilk kralı I. İdrîs es-Senûsî tarafından bir araya getirilerek el-MecmûǾatü’l-muħtâre adıyla yayımlanmıştır (Beyrut 1968). Muhammed b. Ali es-Senûsî’nin basılmamış diğer bazı eserleri de şunlardır: eş-Şümûsü şâriķa, el-Büdûrü’s-sâfire, el-Kevâkibü’d-dürriyye, Hidâyetü’l-vesîle, ŦavâǾinü’l-esinne fî ŧâǾini Ehli’s-sünne, Risâletü’s-sülûk, Şüzûrü’ź-źeheb (eserlerinin bir listesi için bk. Ahmed Sıdkī Deccânî, s. 132, 150).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, YEE., nr. 39/18, 78/16, 78/131; BA, Y.MTV., nr. 29/15; H. Duveyrier, La confrérie musulmane de Sîdi Muhammed ben ‘Alî es-Senoûsî et son domaine géographique, Paris 1884; Sâdık el-Müeyyed, Afrika Sahrâ-yı Kebîrinde Seyahat, İstanbul 1314, s. 66-67; Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi, Abdülhamîd ve Seyyid Muhammed el-Mehdî ve Asr-ı Hamîdî’de Âlem-i İslâm, İstanbul 1325, s. 15-57; M. Fuâd Şükrî, es-Senûsiyye: Dîn ve devle, Kahire 1948, s. 11-55; E. E. Evans-Pritchard, The Sanusi of Cyrenaica, Oxford 1949, s. 11-19; Celâl Tevfik Karasapan, Libya, Trablusgarp, Bingazi ve Fizan, Ankara 1960, s. 171-175; J. C. Froelich, Les musulmans d’Afrique noire, Paris 1962, s. 255-257; J. M. Cuoq, Les musulmans en Afrique, Paris 1975, s. 48-49; B. G. Martin, Muslim Brotherhoods in Nineteenth Century Africa, Cambridge 1978, s. 99-124; Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, Târîħu’l-Cezâǿiri’l-Ǿâm, Beyrut 1400/1980, IV, 269-278; N. A. Ziadeh, Sanūsiyah, Leiden 1983, s. 11-19; M. Morsy, North Africa: 1800-1900, New York 1984, s. 271-278; Ahmed Sıdkī Deccânî, el-Ĥareketü’s-Senûsiyye: Neşǿetühâ ve nümüvvühâ fi’l-ķarni’t-tâsiǾ Ǿaşer (1202-1320 H.), Kahire 1988, s. 34-166; Christiane Souriau, “Mohammed ben ‘Alî es-Sanoûsî”, Les africains (ed. Ch. A. Julien v.dğr.), Paris 1990, VI, 233-259; Knut S. Vikør, “The Sanusiyya Tradition”, Arabic Literature of Africa: The Writings of Eastern Sudanic Africa (ed. J. O. Hunwick - R. S. O’Fahey), Leiden 1994, I, 166-173; a.mlf. - R. S. O’Fahey, “Ibn Idris and al-Sanūsī: The Teacher and His Student”, Islam et sociétés au sud du Sahara, sy. 1, Paris 1987, s. 70-82; J.-L. Triaud, La légende noire de la Sanūsiyya, Paris 1995, I, tür.yer.; a.mlf., “al-Sanūsī”, EI² (Fr.), IX, 24-25; a.mlf., “Ali al-Sanusi, Muhammad b. (1787-1859)”, Biographical Encyclopaedia of Sufis: Africa and Europe (ed. N. Hanif), New Delhi 2002, s. 6-11; Hilâl Nâcî, “Muĥammed es-Senûsî”, MevsûǾatü Beyti’l-ĥikme li-aǾlâmi’l-ǾArab, Bağdad 1420/2000, I, 477-479.

Ahmet Kavas