ŞEM‘ u PERVÂNE

(شمع وبروانه)

Doğu edebiyatlarında tasavvufî aşkın anlatıldığı alegorik ve sembolik hikâyelerin ortak adı.

Geceleri ışığın çevresinde dönen pervanenin klasik Doğu şiirinde âşığı temsil ettiği ve muma (şem‘) âşık olduğu yaygın bir kabul olarak yer almaktadır. Pervanenin mum ışığı etrafında her seferinde ona daha yaklaşarak döndükten sonra kendini aleve atıp yok etmesi sevdiğiyle yakıcı bir vuslata ermek şeklinde düşünülmüş ve bu düşünce şairler için orijinal bir ilham kaynağı olmuştur. Şem‘in yanarak ışık vermesi, pervanenin de bu ışık çevresinde dönüp durması âşık ile mâşukun durumuna benzetilmiştir. Ayrıca şem‘ çeşitli kelimelerle oluşturduğu terkiplerde kinaye yoluyla “ay, güneş, sevgili” anlamlarının yanı sıra “ilâhî nur, mürşid-i kâmil, Kur’an, Hz. Muhammed” gibi tasavvufî mânalarda da kullanılmıştır. Kur’an’da insanlar uçuşan kelebeklere benzetildiği gibi (el-Kāria 101/4) hadislerde de kendini ateşe atmaya çalışan pervanelere teşbih edilmiştir. Bunlar şem‘ u pervâne konulu şiirler


için önemli bir ilham, telmih ve istişhâd kaynağı teşkil etmiştir.

Pervane ile şem‘in alegorik aşk hikâyesi tasavvufî yorumla ilk defa Hallâc-ı Mansûr (ö. 309/922) tarafından Kitâbü’ŧ-Ŧavâsîn’de (s. 16) anlatılmıştır. Daha sonra pervane hikâyesini Ahmed el-Gazzâlî (ö. 520/1126) Sevâniĥu’l-Ǿuşşâķ’ta nesir halinde ele almış (s. 180), pervaneyi âşık, ateşi mâşuk olarak görmüş, böylece eserine âşıkane bir özellik kazandırmıştır. Aynülkudât el-Hemedânî Temhîdât adlı eserinde pervane ve ateş temsiline yer verirken pervanenin aşkını evrensel bir aşka dönüştürmüştür (s. 144-145, 286-288, 292). İran edebiyatında Rûzbihân-ı Baklî (ö. 606/1209), Necmeddîn-i Dâye, Senâî, Nâsır-ı Buhârâî, Kāsım-ı Envâr gibi şairler de aynı konuyu işlemiştir. Bazı mesnevilerde ayrı bölümler halinde 100 beyti geçmeyen şem‘ u pervâne manzumelerine de yer verilmiştir. Bu şiirlerin çoğu münazara tarzındadır (Kanar, s. 20). Hikâyeyi bir mesnevi içerisinde ilk defa Ferîdüddin Attâr Manŧıķu’ŧ-ŧayr’ın yirmi dokuzuncu makalesinde müstakil şekilde ele almış (nşr. Seyyid Sâdık Gevherîn, Tahran 1348 hş., s. 222), Esrârnâme’sinde de yeniden anlatmıştır (s. 52-53). Sa‘dî-i Şîrâzî Bostân’ın üçüncü bölümünün sonunda (nşr. İsmâil Emirhîzî, Tahran 1317, s. 125-128) aynı hikâyeye yer vermiştir. Attâr ve Sa‘dî’nin şem‘ u pervânelerinde kullandıkları mazmun ve motifler daha sonra yazılan mesnevilerde büyük ölçüde geliştirilerek işlendiği gibi müstakil şem‘ u pervânelere de kaynaklık etmiştir. Şem‘ u pervâne hikâyesinin bağımsız bir mesnevi halinde ilk defa IX. (XV.) yüzyılın sonlarına doğru yazıldığı anlaşılmaktadır. Tasavvufî eserler başta olmak üzere şem‘ u pervâne mesnevilerinde alegoriye sıkça başvurulmuş, şem‘ ilâhî nura, o nura kavuşup yok olmak isteyen sâlik de pervaneye benzetilmiş, çeşitli sembollerle tasavvufun özüne ilişkin anlatımlar zenginleştirilmiştir. Bunlar arasında Ehlî-i Şîrâzî’nin 894’te (1489) yazdığı kırk bölüm ve 1001 beyitlik ŞemǾ u Pervâne’si zikredilebilir (Külliyyât-ı EşǾâr-i Ehlî-i Şîrâzî, nşr. Hamîd-i Rabbânî, Tahran 1343 hş.).

Fars edebiyatındaki şem‘ u pervâneler Türk şairlerine de ilham kaynağı olmuş ve birçok tasavvufî eserin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bazıları Farsça, bazıları Türkçe yazılan şem‘ u pervânelerin en meşhurları şunlardır: Fehmî’nin 891 (1486) yılında II. Bayezid adına kaleme aldığı, otuz dört bölüm ve 1000 beyitten oluşan Farsça ŞemǾ u Pervâne’sinin iki nüshası bulunmaktadır (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4002; Kadızâde Mehmed Efendi, nr. 415). Eser Türkçe’ye çevrilmiştir (Kanar, s. 138-185). Şeyh Abdullah-ı Şebüsterî-i Niyâzî’nin (ö. 936/1529) mesnevisi Yavuz Sultan Selim adına yazılmış olup yirmi beş bölüm halinde 760 beyitten ibarettir. Tek nüshası bilinen eser (Süleymaniye Ktp., Kadızâde Mehmed Efendi, nr. 415) tertip yönünden Ehlî-i Şîrâzî’nin eserine benzemektedir (a.g.e., s. 95-138). Lâmiî Çelebi 1522 yılında Kanûnî Sultan Süleyman adına bir Türkçe Şem‘ u Pervâne yazmıştır. Tertibi ve işlenişi bakımından bazı ayrıntılar dışında Niyâzî’nin manzumesine benzeyen eserin (a.g.e., s. 51) sekiz nüshası vardır. XVI. yüzyıl şairlerinden Kalkandelenli Muîdî’nin gerek düzenleniş gerekse işleniş yönünden Lâmiî’nin eserini andıran 1350 beyitlik Türkçe Şem‘ u Pervâne’sinin iki nüshası bilinmektedir (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 119; İÜ Ktp., TY, nr. 225, vr. 78b-121b). Zâtî’nin (ö. 953/1546) beş nüshası tesbit edilen (Armutlu, s. 54-56) 4000 beyitlik Şem‘ u Pervâne’si beşerî bir aşkı işlemektedir. Eser üzerinde Sadık Armutlu bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.) (Türk edebiyatındaki şem‘ u pervâne mesnevilerinde alegori ve temsil hakkında bk. Coşkun, sy. 38 [2006], s. 63). Feyzî Çelebi (XVII. yüzyıl), tek nüshası Gönül A. Tekin’in kütüphanesinde bulunan 987 beyitlik Şem‘ u Pervâne’sinde mesnevi nazım şeklini kullanmasına rağmen halk şiirinin on bir heceli veznini tercih etmiş ve eserde yer alan sembollerin ne anlama geldiğini açıklamıştır (nşr. Gönül Tekin, Feyzî Çelebi: Şem‘ ü Pervâne, İnceleme-Metin, Harvard 1991).

BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, “frş” md.; Hallâc-ı Mansûr, Kitâbü’ŧ-Ŧavâsîn (nşr. L. Massignon), Paris 1913, s. 16; Ahmed el-Gazzâlî, Sevâniĥu’l-Ǿuşşâķ (nşr. Hamîd-i Rabbânî), Tahran 1352 hş., s. 180; Aynülkudât el-Hemedânî, Temhîdât (nşr. Afîf Useyrân), Tahran 1341 hş., s. 144 vd., 286 vd.; Ferîdüddin Attâr, Esrârnâme (nşr. Seyyid Sâdık-ı Gûherîn), Tahran 1338 hş., s. 52-53; Necmeddîn-i Dâye, Mirśâdü’l-Ǿibâd (nşr. M. Emîn Riyâhî), Tahran 1374 hş., s. 210-228, 243, 337 vd.; Hüseyin Mekkî, Gülzâr-ı Edeb, Tahran 1329 hş., s. 311, 1013,


1148-1149; Harun Tolasa, Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Ankara 1973, s. 227 vd.; Ca‘fer Seccâdî, Ferheng-i Lugāt u Iśŧılâĥât u TaǾbîrât-i Ǿİrfânî, Tahran 1354 hş., s. 290-291; Sadık Armutlu, Zâtî’nin Şem’ ü Pervânesi (doktora tezi, 1998), İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 54-56, 164-228; Mehmet Kanar, Fehmî ve Şeyh Abdullah-i Şebisterî-i Niyâzî’nin Şem‘ u Pervâne Mesnevileri, İstanbul 1995; M. İsmâilpûr, “ŞemǾ u Pervâne”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1381, II, 911-913; Günay Kut, “Lâmî‘î Chelebi and His Works”, JNES, XXXV/2 (1976), s. 88; Nasrullah Pürcevâdî, “Pervâne vü Âteş II-III”, Neşr-i Dâniş, XX/2, Tahran 1382 hş., s. 6-18; XX/3 (1382 hş.), s. 27-36; Hasan Çiftçi, “Şem’ (Mum) ile Pervâne (Kelebek) ve İlgili Farsça, Türkçe Atasözleri ve Örnek Şiirler”, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, IV/33, Erzurum 2004, s. 33-57; H. Gamze Demirel, “Şem‘ ve Pervâne’nin İçsel Yolculuğuna Dair Felsefî Bir Yaklaşım”, Türkiyat Araştırmaları, sy. 5, Ankara 2006, s. 135-144; Menderes Coşkun, “Klasik Türk Şiirinde Mürekkep İstiâre, Temsîlî İstiâre ve Alegori”, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, sy. 38, Ankara 2006, s. 51-70; Dihhudâ, Luġatnâme, XII, 242; XXXI, 596, 598.

Sadık Armutlu