SÂMİH RİFAT

(1874-1932)

II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet devri şairi, yazar ve dil âlimi.

Mustafa Sâmih Rifat İstanbul’da doğdu. Babası askerî kaymakamlardan Hasan Rifat Bey, annesi Ayşe Hanım’dır. Bestekâr Ali Rifat Çağatay ve Yahudilik tarihine dair eserleriyle tanınan Cevat Rifat Atilhan’ın kardeşidir. Garip akımı temsilcilerinden Oktay Rifat ise (Horozcu) oğludur. Önce babasından özel dersler aldı; daha sonra Kocamustafapaşa Askerî Rüşdiyesi ile Dârüttedrîs’e devam etti, ancak sağlığı elvermediği için bu okulları bitiremedi. Bir süre Denizlili müderris Şâkir Efendi’den Arapça, Camcızâde Rızâ Efendi’den Farsça okudu, ayrıca kendi çabasıyla Fransızca öğrendi.

1892’de Kantar İdaresi’nde memur olarak çalışmaya başladı, 1894’te Şehremâneti Muhasebesi’nde görev aldı. 1897’de evlendi; bir süre sonra eşinin vefat etmesi üzerine Enver Celâleddin Paşa’nın kızı Münevver Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. 1899’da Dahiliye Nezâreti Matbuat Kalemi’ne girdi. 1905’te Tesrî-i Muâmelât mümeyyizi tayin edildi. 1908’de Dahiliye Mektûbî Kalemi mümeyyizliğine getirildi, aynı zamanda Mercan İdâdîsi’nde edebiyat dersleri vermeye başladı. II. Meşrutiyet’in ardından Biga mutasarrıflığına gönderildi. Daha sonra Konya (1912), Trabzon (1913), Erzurum (1914) valiliğine getirildi; bu sonuncu görevine gitmeyince bir yıl boşta kaldı. 1915’te ikinci defa Konya valiliğine tayin edildi. Talat Paşa’nın nâzırlığı sırasında Dahiliye Nezâreti’ne müsteşar oldu.

Millî Mücadele’nin başlaması üzerine Hareket Ordusu kumandanı Hüseyin Hüsnü Paşa ile birlikte Anadolu’ya geçerek çeşitli cephelerde dolaştı ve yaptığı konuşmalarla askere moral verdi. Bu arada Ankara’da çıkmakta olan Hâkimiyet-i Milliye ve Yenigün gazetelerinde millî meseleler hakkında makaleler yayımladı. 1921’de Garp cephesini ziyaret edip İnönü mevkiinde savaşan askerlere bir konuşma yaptı ve yaptığı diğer konuşmalarla Millî Mücadele’nin tanınmış hatipleri arasında yer aldı. Aynı yıl Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Heyeti’ne üye ve ardından başkan tayin edildi; daha sonra da vekâlet müsteşarı oldu. II (1923-1927) ve III. (1927-1931) dönem Çanakkale milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Daha çok


Türk tarihi ve Türk diliyle meşgul oldu. Atatürk’ün arzusuna rağmen, 1931’de kurulan Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti’nin çalışmalarına katılamadı. 2-11 Temmuz 1932’de İstanbul’da toplanan I. Türk Tarih Kongresi’nde başkan vekili oldu ve ağır hasta olmasına rağmen burada bir bildiri sundu. Temmuz 1932’de kurulan Türk Dili Tedkik Cemiyeti’nin başkanlığına getirildi. 29 Eylül - 6 Ekim 1932 tarihlerinde İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda toplanan I. Türk Dili Kurultayı’na ancak sedye üzerinde katılabildi. 3 Aralık 1932’de Ankara’da öldü, kabri Cebeci Mezarlığı’ndadır.

Babasının da şair olması dolayısıyla küçük yaştan itibaren divan şiirine ilgi duyan Sâmih Rifat 1890’lı yıllardan itibaren eski şiir anlayışını sürdüren Eşref Paşa, Üsküdarlı Hakkı Bey, Muallim Nâci ve Yenişehirli Avni Bey’in tesiri altında klasik tarzda şiirler yazmaya başlamıştır. Fuzûlî’ye nazîre olarak kaleme aldığı ilk şiirleri Hazîne-i Fünûn’da yayımlanmış (1893), İkdam gazetesinde sekreterlik yaparken edebiyat dünyasından yeni arkadaşlar edinmiştir. 1896’da İsmâil Safâ’nın bırakması üzerine haftalık Maârif dergisinin yayımını 27. sayıdan itibaren üstlenmiştir. 1897’den sonra özellikle Recâizâde Ekrem ve Abdülhak Hâmid gibi yeni tarz şiir anlayışını savunanların etkisi altında yeni şiire

yönelen Sâmih Rifat bu tarihten sonra manzum ve mensur eserlerini Mekteb, Maârif ve Terakkî dergilerinde yayımlamayı sürdürmüştür. Ayrıca Resimli Gazete, Sabah, İkdam ve İrtikā gibi yayın organlarında yazıları çıkıyordu. Bir ara Sabah gazetesinin başyazarlığını yapmış, burada Rauf Yektâ Bey ile klasik Türk mûsikisi üzerine bir tartışmaya girişmiş, Servet-i Fünûncular’a yöneltilen meşhur “dekadanlık” tartışmasına katılmıştır. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine İttifak adlı bir gazete çıkarmıştır. 1918’den itibaren Celâl Nuri’nin (İleri) yayımlamakta olduğu Âtî gazetesiyle Muhibbân ve Edebiyyât-ı Umûmiyye Mecmuası’nda yazılar yazmış, burada Süleyman Nazif ve Rıza Tevfik’le tarihî ve fikrî meselelerle ilgili uzun tartışmalara girişmiştir.

II. Meşrutiyet’ten önce klasik tarzda oldukça etkili Bektaşî nefesleri yazan Sâmih Rifat, Mütareke yıllarında “Akdeniz Kıyılarında” (“Yaslı gittim şen geldim”), 1919’da Aydın’ın Yunan ordusu tarafından işgali üzerine “Güzel Aydın”, “Ya İstiklâl ya Ölüm!”, “Asker Koşması” ve “İnönü Kapılarında” gibi millî duyguları terennüm eden sade dille şiirler kaleme almıştır. Ölümü üzerine Sadettin Nüzhet Ergun tarafından hakkında yazılan eserde basıma hazır durumda “Nâdim” adlı bir roman denemesiyle “Selâm Nedir”, “Türk Parkları”, “Osmanlılar’da Din Telakkileri”, “Tarihten Evvelki Devirlerin Tedkikinde Müracaat Olunacak Menbalar”, “Milliyet Düsturları”, “Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi” (I. cilt) ve “Türk Lugatı” gibi çalışmalarından bahsedilmekle beraber bugüne kadar bunların hiçbiri yayımlanmamıştır. Sadettin Nüzhet’in eserine alınan şiirleri ise “Divan Edebiyatı”, “Bektaşî Edebiyatı”, “Teceddüt Edebiyatı”, “Millî Edebiyat” ve “Vatanî Şiirler” başlıkları altında toplanmıştır.

Sâmih Rifat’ın şiirleri arasında özellikle Yahya Kemal’in (Beyatlı) “İthaf” şiirine ilham kaynağı olan, “Hezâran per açıp reng ü ziyâdan” mısraıyla başlayan, yayımlandığı zaman büyük ilgi gören, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Alevî ilhamın son şaheserlerinden” dediği nefesi, şairin kendisi tarafından devr-i hindî usulünde ve hüzzam makamında bestelenmiştir. İyi bir tamburî olan Sâmih Rifat’ın ayrıca güftesi kendisine ait, “Nedir sende ey dil bu dâğ-ı elem?” mısraıyla başlayan rast, “Ezelden âşıkım ben Muhammed Mustafâ’ya” mısraıyla başlayan uşşak nefesleri de bestekârlıktaki yeteneğinin göstergelerindendir.

Yayımlanmış eserleri şunlardır: Nefâyisü’l-enfâs (İstanbul 1904, çok az sayıdaki nefesini bir araya getirdiği, sadece sekiz adet basılan şiir kitapçığı); Türkçe’de Tasrîf-i Hurûf Kanunları ve Tekellümün Menşei (Ankara 1926, bir rapor şeklinde hazırlanmış olup yayımlandığı zaman oldukça ağır eleştirilere uğramıştır); Halkiyat (İstanbul 1927, ancak iki forması basılabilmiştir); Şarkın Masal Anaları (Ankara 1927).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1673-1676; İsmail Habip [Sevük], Edebî Yeniliğimiz, İstanbul 1932, II, 447-449; Türk Musikisi Klasiklerinden Bektaşî Nefesleri (İstanbul Konservatuvarı neşriyatı), İstanbul 1933, IV, 150-151, 160-161; Sadettin Nüzhet Ergun, Sâmih Rifat: Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1934; a.mlf., Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul 1943, II, 639, 684-686; Meserret Diriöz, “Sâmih Rifat Üzerinde Hacı Bektaş-ı Velî Tesiri”, Hacı Bektaş Velî Anma Töreni: 16-18 Ağustos 1984, Hacıbektaş 1986, s. 52-61; Veled Çelebi İzbudak, “Sâmih Rifat”, Vakit, İstanbul 11-13 Kânunuevvel 1932; Abdullah Uçman, “Sekiz Adet Basılan Bir Şiir Kitapçığı: Nefâyisü’l-enfâs”, TT, sy. 63 (1989), s. 57-58; a.mlf., “Sâmih Rifat’ın Nefesleri: Nefâyisü’l-enfâs”, MÜTAD, sy. 8 (1997), s. 535-554; a.mlf., “Zerdüşt Münakaşası Üzerine”, TDED, XXVIII (1998), s. 511-524; Adnan Akgün, “Edebiyatçılarımızın Resmî Hal Tercümeleri: Mustafa Sâmih Rif’at”, İlmî Araştırmalar, sy. 2, İstanbul 1996, s. 229-246; Öztuna, BTMA, II, 261; “Sâmih Rifat”, TDEA, VII, 455-456; “Sâmih Rifat”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, II, 716-717.

Ayşegül Celepoğlu