SAKĀLİBE

(الصقالبة)

Ortaçağ İslâm kaynaklarında Slavlar’la Slav kökenli kölelere verilen isim.

Sakleb kelimesinin çoğulu olan sakālibe (Saklebîler), Avrupa’nın doğusu ve güneyi ile Asya’nın kuzeyinde yaşayan insanları tanımlamak için kullanılan Grekçe s(k)lábos (Slav, Sloven) isminin Arapçalaştırılmış şeklidir. S(k)lábos, Ortaçağ’da Avrupa’ya göç eden kalabalık Slav kitlelerinin köleleştirilmesi sebebiyle zaman içerisinde “s(k)lave” şeklinde köle anlamını da kazanmıştır. Başta Endülüs olmak üzere Ortaçağ İslâm dünyasına çok sayıda Avrupa menşeli kölenin getirilmesi sonucunda sakālibe ismi genelde Slavlar, özellikle de orduda ve diğer hizmetlerde kullanılan Slav kökenli köleler için kullanılmıştır. Bu kölelerin bir kısmı haremlerde görevlendirilmek üzere henüz İslâm ülkelerine gönderilmeden önce tüccarlar tarafından hadım edildiklerinden sakālibe terimi “beyaz hadım” anlamını da kazanmıştır.

Ortaçağ İslâm müelliflerinden Yâkūt el-Hamevî, Sakleb ırkının Konstantiniye ile Bulgar (İdil-Ural bölgesi) arasında yaşadığını ifade ederken (MuǾcemü’l-büldân, III, 416) Mes‘ûdî, Hazar bölgesinde oturduklarını ve bir kısmının putperest, bir kısmının hıristiyan olduğunu söylemekte ve onları daima Ruslar’la birlikte anmaktadır (Mürûcü’ź-źeheb, I, 201-202, 444; II, 3-5). Sakālibenin vatanı, hayat tarzı ve âdetleri hakkında ayrıntılı bilgiler veren Bekrî’ye göre onların oturduğu yerler Bulgar, Breslau (Wroclaw), Prag, Bohemya, Krakow ve Polonya’dır (el-Mesâlik, I, 330-333). İslâm kaynaklarında birbirleriyle sürekli mücadele içinde yaşadıkları belirtilen sakālibenin toprakları soğuk, karanlık, uçsuz bucaksız ormanlar ve meralarla kaplı, kendileri de soluk beyaz ve güneşte kaldığında kırmızıya çalan tenli ve sarı saçlı şeklinde tanımlanmaktadır. Bunlar hakkında daha çok köle ve kürk ticareti münasebetiyle bilgi verilmektedir.

İslâm ve Bizans kaynaklarında Bizans topraklarında yaşayan sakālibenin müslümanlara karşı sınırları korumakla görevlendirildiği, bir kısmının onların tarafına geçtiği ve Kuzey Suriye’ye yerleştirildiği kaydedilmektedir (Theophanes, s. 48; Mes‘ûdî, III, 472). Theophanes ayrıca, Bizans ordusunun seçkin birliklerinde görev yapan 20.000 Slav’ın Halife Abdülmelik b. Mervân tarafına geçerek Emevî ordusunda yer aldığını söylemektedir (The Chronicle, s. 64-65). III. (IX.) yüzyıl başlarından itibaren Abbâsî ordularında köle kökenli yabancı askerlerin (gulâm / memlük) istihdamının yaygınlaşmasıyla birlikte sakālibenin de orduya alındığı görülmektedir. Son Ağlebî emîri III. Ziyâdetullah’ın 1000 sakālibe hadımı vardı; Fâtımîler de Ağlebîler’in sakālibe birliklerinin bakiyelerini istihdam etmişlerdi. Fâtımîler adına Mısır’ı ele geçiren ve Slav kökenli kumandanların en meşhuru olan Cevher es-Sıkıllî’nin ordusunda bir sakālibe birliği mevcuttu. IV. (X.) yüzyıl coğrafyacılarından İbn Havkal, Sicilya’da Palermo şehrinde dört mahalle bulunduğunu ve bunlardan birinde daha çok sakālibenin oturduğunu kaydeder (Śûretü’l-arż, s. 119).

Sakālibenin Endülüs’te II. (VIII.) yüzyıl ortalarından itibaren hizmete alındığı bilinmektedir. Câriyeler, harem ağaları ve hizmetkârların yanı sıra özellikle sultanların saraylarından sorumlu muhafızlar sakālibe arasından seçilmekteydi. Emevî Emîri I. Hakem’in muhafız birliğinde çok miktarda sakālibe bulunuyordu. Endülüs’te sakālibeye asıl önem veren hükümdar, Abbâsîler’in köle kökenli yabancı askerlerden oluşan ordularını örnek alan III. Abdurrahman’dır. Sakālibenin cesaret ve sadakatini takdir eden III. Abdurrahman ordudaki Berberî birliklerini dengelemek amacıyla muhafız birliğini onlardan kurmuş ve bu askerlerin sayısı kısa zamanda 4000’i bulmuştu. III. Abdurrahman’ın 327 (939) yılında Necâ adında bir saklebi Léon Krallığı’na yapılacak sefere başkumandan tayin ettiği bilinmektedir. II. Hakem döneminde sakālibeden vezirlik gibi önemli mevkilere ulaşanlara rastlanmaktadır. II. Hakem’in ölümünün (366/976) ardından kendi istedikleri hânedan mensubunu tahta çıkaracak kadar güçlenmelerine rağmen Endülüs’te sakālibe sayısı hiçbir zaman 15.000’i aşmamıştır.

Endülüs’ün mülûkü’t-tavâif devrinde sakālibe birliklerinin kumandanlarından bazılarının beylik kurduğu görülmektedir. Bunlardan Hayrân el-Âmirî es-Saklebî Meriye’de (Almeria), Mücâhid el-Âmirî el-Muvaffak Dâniye’de (Denia) ve Sâbûr es-Saklebî Batalyevs’te (Badajoz) hüküm sürmüştür. Turtûşe (Tortosa) ve Belensiye (Valencia) beyliklerinin kurucuları da sakālibe kökenlidir. Bu dönemde Endülüs’te temayüz eden sakālibe liderlerinin en önde geleni Dâniye hâkimi Mücâhid el-Âmirî’dir.


Kurtuba’daki (Cordoba) isyanın ardından 405’te (1014) müstakil bir devlet kuran ve Belensiye hâkimi Lebîb es-Saklebî ile iş birliği yaparak Balear adalarına kadar hâkimiyetini yayan Mücâhid, Dâniye’yi bir kültür merkezi haline getirmiştir. Endülüs’te sakālibenin varlığı, VI. (XII.) yüzyılda yeni Slav kölelerin getirilmemesi ve mevcut sakālibenin Endülüs halkıyla karışması sonucu ortadan kalkmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Theophanes, The Chronicle of Theophanes (trc. H. Turtledove), Philadelphia 1982, s. 48, 64-65; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 213-214, 237, 297; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (nşr. Yûsuf Es‘ad Dâgır), Beyrut 1984, I, 50, 102, 201-202, 226, 303, 444; II, 3-5, 11, 222; ayrıca bk. İndeks; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 110, 119; Bekrî, el-Mesâlik, I, 330-340; ayrıca bk. İndeks; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 416; D. Wasserstein, The Rise and Fall of the Party-Kings: Politics and Society in Islamic Spain 1002-1086, Princeton 1985, s. 24-25, 41-42, 55-56, 58-59, 61, 68, 73-75, 100, 103, 116, 147; P. C. Scales, The Fall of the Caliphate of Córdoba, Leiden 1994, s. 132-141; B. J. Beshir, “Fatimid Military Society”, Isl., LV (1978), s. 37-56; D. Ayalon, “On the Eunuchs in Islam”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam, I, Jerusalem 1979, s. 67-124; Muhammed el-Menûnî, “Şeķāfetü’s-Śaķālibe bi’l-Endelüs”, Evrâķ, V-VI, Madrid 1982-83, s. 21-29; Y. Lev, “Army, Regime and Society in Fatimid Egypt, 358-487/968-1094”, IJMES, XIX (1987), s. 337-365; Sihâm Mustafa Ebû Zeyd, “Târîħu’s-Śaķālibe fî Mıśri’l-İslâmiyye min sene 358-544 h./968-1149 m.”, Mecelletü külliyyeti’d-dirâsâti’l-insâniyye, sy. 9, Kahire 1991, s. 143-216; E. Lévi-Provençal, “Sakalibe”, İA, X, 89-90; P. B. Golden - C. E. Bosworth - P. Guichard - M. Meouak, “al-Śaķāliba”, EI² (İng.), VIII, 872-881.

Ahmet Taşağıl