(ث)

Arap alfabesinin dördüncü harfi.

Arap diline özgü seslerden olup Fenike alfabesinin yirmi iki harfine Araplar tarafından sonradan eklenen ve “revâdif” adı verilen altı harften (ث، خ، ذ، ض، ظ، غ) biri olarak ebced tertibinin 23. harfidir; sayı değeri 500’dür. Transkripsiyon alfabesinde “ŝ” veya “t” şeklinde karşılanır. Araplar, alfabelerinde onu göstermek için hiyeroglif yazısındaki oda planından doğan be (ب) harfinin şeklini kullanmış, I. (VII.) yüzyılın sonlarına doğru şekil açısından birbirine benzeyen harfleri ayırt etmek için Nasr b. Âsım tarafından icat edilen noktalamada benzerlerinden (ب، ت) üç nokta konularak ayırt edilmiştir. Halîl b. Ahmed “ŝâ’” kelimesinin “her şeyin iyisi” anlamına geldiğini söyler (el-Ĥurûf, s. 28, 34).

Sîn sesinin peltek biçimi olan ŝâ, ź (ظ) ve ž (ذ) ile aynı mahreç sahasını paylaşır. Sîbeveyhi’ye göre mahreci dil ucu ile altta ve üstte bulunan iki ön dişin (şeniyye) uçlarıdır (Kitâbü Sîbeveyhi, IV, 433). Onun bu mutlak ifadesi farklı bazı yorumlara tâbi tutulmuştur. Tecvid âlimleri, ŝâ sesi telaffuz edilirken dil ucunun dışarıya doğru çıkarılmasında abartıdan kaçınılmasına dikkat çekmişlerdir. İbn Sînâ’ya göre ŝâ sesi dil ucu ile üst ön dişlerin diplerinden ibaret olan “t”nin mahrecine hava akışını engellemeyecek şekilde dil ucunun dayanmasıyla çıkar. Ancak bu sırada havanın diş uçlarında hapsedilerek daha dar menfezden geçmek zorunda kalmasıyla ıslık (safîr) sesinin oluşmasına imkân vermelidir. Şâ sesi bu niteliğiyle sîn sesini andırır. Ancak “sîn”de “ŝâ”nın aksine titreşim de bulunur (Meħâricü’l-ĥurûf, s. 18, 46). Sîbeveyhi, ŝâ sesinin belirleyici sıfatları olarak hems (gizli, boğuk, sönük) ve rihveyi (yumuşaklık) zikreder (Kitâbü Sîbeveyhi, IV, 434, 435). Arap asıllı olmayan doğu (Irak) insanları arasında “žâ”nın ŝâ gibi telaffuzu yaygındır, žaleme → ŝeleme gibi. Mısır konuşma dilinde de birçok yerde ŝâ tâ, bazı yerlerde de sîn şeklinde telaffuz edilir, hatta dâl sesine dönüştürüldüğü yerler de vardır (İbrâhim Enîs, s. 196).

Kur’an kıraatinde ilk unsurun (müdgam) sâkin olduğu idgām-ı sagīrle ilgili olarak şž → źź (yelheş câlike → yelhec câlike, el-A‘râf 7/176); ŝt → tt (lebiştüm → lebittüm, el-Kehf 18 /19); dŝ → ŝŝ (yürid şevâbe → yüriş şevâbe, Âl-i İmrân 3/145); lŝ → ŝŝ (hel şüvvibe → heş şüvvibe, el-Mutaffifîn 83/36) biçiminde dönüşümler görülür. İlk unsurun harekeli olduğu idgām-ı kebîrle ilgili olarak ŝŝ- → -ŝŝ (hayşü şeķıftüm → hayş şeķıftüm, el-Bakara 2/191); tŝ → ŝŝ (bi’l-beyyinâti şümme → bi’l-beyyinâş şümme, el-Bakara 2/92); ŝt → tt (ĥaysü tü’merûn → ĥayt tü’merûn, el-Hicr 15/65); ŝź → źź (ĥarşi câlike → ĥarc câlike, Âl-i İmrân 3/14); ŝş → şş (ĥayşü şi’tüm → ĥayş şi’tüm, el-Bakara 2/35, 58); ŝs → ss (verişe Süleymân → veris Süleymân, en-Neml 27/16); ŝđ → đđ (hadîşü dayfi → hadîd dayfi, ez-Zâriyât 51/24); dŝ → ŝŝ (yürîdü şevâbe → yürîş şevâbe, en-Nisâ 4/134) tarzında dönüşümler görülür (Ebû Ca‘fer İbnü’l-Bâziş, I, 173, 207-208, 211, 265). Ayrıca ilk harfi ŝâ olan bir fiilin “iftiâl” kalıbına nakledilmesi durumunda bu kalıbın türevlerinde “ŝ”nin “t”ye dönüştürülmesi (kalb) ve idgamla ŝt → tt, “t”nin “ŝ”ye kalbi ve idgamı ile ŝt → ŝŝ şekilleri câiz olduğu gibi bunlarsız beyan ve izharla telaffuz edilmesi de mümkün görülmüştür. Sîbeveyhi kıyasa uygun olduğu için beyan ve izharı daha güzel bulur. Buna göre “ثرد”den “مُثترِد مُثّرد مُتّرد” şekilleri oluşabilir. Benzer bir dönüşme ve idgam, “tefâul” kalıbında görülür. İlk harfi ŝâ olan bir fiil bu kalıba nakledilince t “ŝ”ye dönüştürülüp idgam edilir ve idgamda ilk harf sâkin olduğundan okunabilmesi için başa hemze eklenir: اثاقل تثاقل ثقل gibi اثاقلتم إلى الأرض, et-Tevbe 9/38; İbn Cinnî, II

764; İbn Yaîş, IV, 534-535, 537, 538). Şâ en çok ź, s, f olmak üzere b c ĥ ħ d r ş ş đ f k m y harfleriyle dönüşüme girerek eş anlamlı veya eşdeğer kelimelerin oluşumuna imkân verir: ŝ / ź: ciŝve / ciźve, feŝŝ / feźź gibi (Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, I, 160-166); ŝ / s: cüŝmân / cüsmân gibi (a.g.e., I, 168-174); ŝ / f: ŝinā’ / finâ’, ŝûm / fûm gibi (a.g.e., I, 181-200) (diğer dönüşümler için bk. a.g.e., I, 154-200; II, 576-577).

BİBLİYOGRAFYA:

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-ǾAyn (nşr. Mehdî el-Mahzûmî - İbrâhim es-Sâmerrâî), Küveyt 1400/1980, I, 58; a.mlf., el-Ĥurûf (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1969, s. 28, 34; Sîbeveyhi, Kitâbü Sîbeveyhi (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1402/1982, IV, 433-436; Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Kitâbü’l-İbdâl (nşr. İzzeddin et-Tenûhî), Dımaşk 1379-80/1960-61, I, 154-204; II, 576-577; İbn Cinnî, Sırru śınâǾati’l-iǾrâb (nşr. Hasan Hindâvî), Dımaşk 1405/1985, I, 171; II, 764; İbn Sînâ, Meħâricü’l-ĥurûf (nşr. ve trc. Pervîz Nâtil Hânlerî), Tahran 1333, s. 18, 46; Ebû Ca‘fer İbnü’l-Bâziş, el-İķnâǾ fi’l-ķırâǿâti’s-sebǾ (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Dımaşk 1403/1983, I, 173, 207-208, 211, 264, 265; İbn Yaîş, Şerĥu’l-Mufaśśal (nşr. Ahmed Seyyid Ahmed), Kahire, ts. (el-Mektebetü’t-Tevfîkıyye), IV, 492, 493, 496, 499, 501, 534-535, 537-538, 540; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 201; II, 13, 16; İbrâhim Enîs, el-Eśvâtü’l-luġaviyye, Kahire, ts. (Mektebetü nehdati Mısr), s. 47, 50, 109, 123-125, 128, 133, 136, 196; İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Fazîletleri ve Okuma Kaideleri, İstanbul 1984, s. 199, 215, 220, 235-236, 248, ayrıca bk. tür.yer.; Gānim Kaddûrî Hamed, ed-Dirâsâtü’ś-śavtiyye Ǿinde Ǿulemâǿi’t-tecvîd, Bağdad 1406/1986, s. 147, 212-214, 238, 257, 315, 319, 396-397, 414; H. Fleisch, Traité de philologie arabe, Beyrouth 1990, I, 211, 213-214, 218-222, 224, 229, 234, 236.

İsmail Durmuş