RUMELİHİSARI

İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında XV. yüzyılda inşa edilen kale.

Yapıldığı dönemden itibaren Kal‘a-i Cedîd, Kulle-i Cedîde, Yenicehisar, Yenihisar, Boğazkesen Kalesi, Boğazkesen Hisarı, Nikhisar (Güzelhisar), Başkesen Hisarı diye adlandırılmıştır. İnşa kitâbesi bulunmayan kalenin yapım tarihi dönemin Bizanslı tarihçisi Dukas’ta 1452 Mart ayı sonları olarak bildirilmekte, bunun yanında inşaatının çeşitli kaynaklardan varılan sonuçlara göre dört beş ay kadar sürdüğü kabul edilmektedir (Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi IV,


s. 631). İstanbul’un fethinden önce Boğaz’ı kontrol altında tutmak için Fâtih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan bu hisarın çevresinde aynı adla anılan bir semt oluşmuştur (bk. BOĞAZİÇİ; İSTANBUL).

Fetihten önce Boğaz’dan Bizans’a izinsiz geçişleri önlemiş olan kale fetihten sonra stratejik önemini kaybetmiş ve devlet hapishanesi olmuştur. 1509 yılında depremde zarar gören hisar XVII. yüzyılın ortalarında bir yangın geçirmiş, Osmanlı devrinde son olarak Sultan III. Selim zamanında (1789-1807) tamir edilmiştir. Daha sonra kendi haline terkedilen hisar en kapsamlı restorasyonu 1953’te görmüştür. Duvarlar, burçlar, dendanların yıkılan yerleri tamamlanmış, bu arada içeride zamanla oluşan mahallenin ahşap evleri ortadan kaldırılmış, orta alandaki caminin yeri bir sahne olarak düzenlenmiş, karşısındaki yamacın kademelendirilmesiyle seyirciler için oturma yerleri oluşturulmuştur. Bu tamir ile hisar kurtarılmış olmakla birlikte arkada cami yerine inşa edilen açıkhava tiyatrosu başta olmak üzere yapılan bazı ilâveler yapının tarihî karakterine uymaması sebebiyle eleştirilmiştir. Kale günümüzde Hisarlar Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Kalenin inşa edildiği yerde vaktiyle bazı Bizans kalıntılarının var olduğu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (İA, IX, 774-775). Günümüzde Rumelihisarı adıyla tanınan kale yaklaşık dikdörtgen planda olup kuzey-güney doğrultusunda 250 m. uzunlukta, doğu-batı doğrultusunda 125 m. genişliktedir. Yapıda ayrıca, deniz yönündeki kapının önünde onu koruma amaçlı bir dış duvar olan Hisarpeçe yapıya paralel bir çıkıntı teşkil ederek yer almaktadır. Kale öncelikle üç büyük burcu ile (kule) göze çarpmaktadır. Bunlar, kuzey-güney doğrultusunda dağ tarafındaki eksende tepelerin zirvelerinde inşa edilen iki büyük burç ile deniz tarafındaki eksende sahilde kuzeydeki büyük burçtur. Kalede üç büyük burçtan başka duvarlar arasında on üç küçük burç ve Hisarpeçe’nin üzerindeki bir küçük burç dahil olmak üzere toplam on yedi burç yer almaktadır. Kalenin inşaatında düzeltilmiş moloz taş ve taş aralarında az sayıda tuğla ile bilhassa kıyıya yakın kısımlarda sınırlı miktarda devşirme taş kullanılmıştır.

Hisarın yapısal özelliklerini tanıtan ilk kapsamlı araştırmayı A. Gabriel gerçekleştirmiştir. 1943’te yayımlanan eserinde yapıda öncelikle kavranan üç büyük kule A, B, C harfleriyle tanımlanmıştır; günümüzdeki yayınlarda da genellikle bu adlandırmaya devam edilmektedir. Bizanslı tarihçi Dukas’tan Fâtih Sultan Mehmed’in üç büyük kule hariç kalenin bütün inşaatının yapımını üstlendiği, üç büyük kulenin yapımını üç paşaya tevdi ettiği, buna göre sahildeki kuleyi (B kulesi) inşa etmeye Çandarlı Halil Paşa’yı görevlendirdiği öğrenilmektedir. Ancak A ve C kuleleri için hangi paşanın hangi kuleyi inşa ettirmekle görevlendirildiği belirtilmeden Sarıca ve Zağanos paşaların adları verilmektedir (Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi IV, s. 627).

Kaledeki üç ana kuleyi yaptıranların kimler olduğu hakkında Dukas’tan farklı düşünenlerin olduğu, ayrıca Kemalpaşazâde kroniğinde Şehâbeddin Paşa’nın bir kule inşa ettirdiği gibi farklı bilgiler de vardır (Eyice, İlgi, sy. 47 [1986], s. 17). Günümüzde kuleler üstü açık iki kademeli dendanlı seğirdim yeriyle sonlanır. Ancak vaktiyle üzerinin kurşun levhalarla kaplı koni biçimli ahşap bir çatı ile örtülü olduğu düşünülmektedir. Bu durumu gösteren bazı resimler günümüze kadar gelmiştir. Kulelerin içinde kule yüksekliği boyunca silindir şeklinde büyük bir boşluk yer alır. Kulelerin duvar kalınlıkları içinde merdivenler, odalar ve havalandırma bacaları bulunmaktadır. Üzerlerinde bazı noktalara mazgallar açılmış, bazı yerlere çörtenler eklenmiştir. Her kulenin kale içine açılan bir kapısı vardır.

A Kulesi (Sarıca Paşa Kulesi). Kalenin kuzeybatı köşesinde yer alan daire planlı kule 28 m. yüksekliğinde, dıştan 23,80 m. genişliğinde olup duvarı 7 m. kalınlığındadır. Üstte yuvarlak kemerli, altta lentolu açıklıklı kapı üzerinde yer alan kitâbe taşı boştur. Kulenin ortasında silindir şeklindeki boşlukta yedi ahşap kat yer alır. Katlar ortada bir direkle yanda duvara bindirilen meşe kirişlere oturtularak oluşturulmuştur. Sadece zemin katta ortadaki taşıyıcı direk korint başlıklı mermer sütundur, diğer katlardaki direkler meşe ağacından yapılmıştır. Yedinci katın üstü kubbe ile örtülüdür. Duvar kalınlığı içerisinde merdiven ve odalar yer alır. Odalardan biri geniş, penceresiz ve kuyu gibi derin oluşuyla farklılık arzeder. Zemin kattaki sütun ve başlık dışında kapının iki yanındaki söveler de devşirme sütundur.

B Kulesi (Çandarlı Halil Paşa Kulesi). Kalenin deniz tarafındaki eksende kuzey-güney doğrultusunda sahilde sıfır noktasında yer alır. Onikigen planlı kule 22 m. yüksekliğinde, dıştan 23,30 m. genişliğinde olup duvarı 6-6,50 m. kalınlığındadır. Üstte kemerli, altta mermer söveli ve lentolu açıklıklı kapı üzerinde kitâbe yoktur. Kulenin duvar kalınlığı içerisinde merdiven ve odalar yer alır. Ortasında vaktiyle alttaki bodrum katı dahil olmak üzere toplam dokuz ahşap zeminli katın olduğu anlaşılmakla birlikte bugün bu katlar mevcut değildir. Günümüzde üstteki dendanlı seğirdim yerinin tabanı betonarme olarak inşa edilmiş, buraya ulaşımı sağlayan bir asansör yerleştirilmiştir. Devşirme malzeme açısından zengin olan kulede özellikle deniz


cephesinde çeşitli parçalar görülür. Kulenin doğu yönündeki iki yüzünde tuğlalarla kare şeklinde ele alınmış Osmanlı ahşap işleri formunda birer süs panosu vardır.

C Kulesi (Zağanos Paşa Kulesi). Kalenin güneybatı köşesindedir. Daire planlı kule 21 m. yüksekliğinde, 26,70 m. genişliğinde olup duvarı 5-7 m. kalınlığındadır. Dıştan basık kemerli olarak düzenlenen kapı üzerinde nesih hatla Arapça bir kitâbe yer alır. Kitâbede Fâtih Sultan Mehmed ile Zağanos Paşa’nın adının geçtiği, yapının Receb 856 (Temmuz-Ağustos 1452) tarihinde tamamlandığı belirtilmektedir (Gabriel, s. 95). Kulenin duvarı belli aralıklarla tuğla hatıllara sahiptir. Duvar kalınlığı içerisinde merdiven ve odalar yer alır. Kulenin ortasındaki boşluğun üstü günümüzde açıktır. Bu boşluğun merkezinde aşağıdan yukarıya doğru hafifçe sivrilen kâgir bir pâye yükselmektedir. Orta boşluğun vaktiyle beş ahşap katlı olarak düzenlendiği mevcut izlerden anlaşılmaktadır. Kulenin içinde seğirdim yerine çıkmak için duvar yüzeyine spiral şeklinde demirden bir merdiven yerleştirilmiştir. Güney yönünde tuğlalarla düzenlenmiş çeşitli şekillerde süs panoları bulunmaktadır.

Küçük Burçlar. Kale duvarları arasında yer alan on üç küçük burç çeşitli aralıklarda ve birbirine yakın ölçülerdedir. Ancak bunlardan biri, Zağanos Paşa’nın adını taşıyan kitâbesinden dolayı Küçük Zağanos Paşa burcu adıyla tanınmakta olup diğer burçlardan biraz daha büyüktür. Kalede kuzey-güney doğrultusunda deniz tarafındaki eksende güneydoğu köşesinde yer alır. Kulenin deniz seviyesinden dendanlara kadar yüksekliği 25 m. olup altı köşeli yamuk planlıdır. Ortasında silindir şeklinde bir boşluk bulunmaktadır. Kulenin doğuya bakan cephesinde oldukça yüksek bir konumda yer alan Arapça kitâbe iki satır halinde nesih hatlıdır. Bu kitâbenin Zağanos Paşa Kulesi’ndeki kitâbe ile aynı ifadeyi taşıdığı belirtilmektedir (Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi IV, s. 661). Devşirme malzemenin kullanıldığı kulede doğu cephesinde aslan başlı çörten yer alır. Kulenin üzerinin vaktiyle konik bir külâhla örtülü olduğu düşünülmektedir. Küçük burçların Hisarpeçe’deki iki katlı olanı hariç diğerleri tek katlıdır. Fakat bunlardan bazılarının birkaç katlı olduğu ileri sürülmüştür (Gabriel, s. 62). Günümüze değişerek içleri boşluk halinde gelmiştir. Küçük kulelerden sadece biri tam daire biçimindedir, diğerleri dikdörtgen, yamuk, yarım daire ve çok kenarlı şekillerde olup yanlarındaki duvarlardan itibaren yükseklikleri 2-3 metredir. Sarıca Paşa Kulesi’nin doğusundaki kapının yanında devriye yolu üzerinde nöbetçi kulübesi olduğu ifade edilen, kare planlı bir kulenin varlığından söz edilmektedir (a.g.e., s. 57).

Duvarlar (surlar). Kalenin üzerinde yer alan kuleleri birbirine bağlayan surların yüksekliği arazinin meyline göre 5-10 m. arasında değişmektedir. Kalınlığı ise düşman saldırısı ihtimali yüksek olan yerlerde 5 m., sarp yamaçta yer alan güney duvarında 3 metredir. Duvarların üst kısmında devriye yolu (seğirdim yolu) yer alır. Bu yollar arazinin durumuna göre düz veya merdivenli olarak düzenlenmiştir. Buraya çıkış, kalenin iç alanındaki on sekiz yerden duvarın iç yüzeyine işlenmiş olan, genellikle 1 m. genişliğindeki merdivenlerle sağlanır. Duvarlar ve kulelerin üzerinde yer alan devriye yolları dış yönde 2 m. yükseklikte ve 0,80 m. kalınlıkta olup üstü dendanlı bir korkuluk duvarı ile çevrilmiştir.

Kapılar. Kalede duvarlardan dışarıya açılan beş kapı vardır. Bunlar kuzey, güney, doğu, batı cephelerinde ve Hisarpeçe’nin doğuya açılan duvarındadır. Kapılardan sadece güney cephesindeki tek, diğerleri çift ahşap kanatlıdır. Kapılar dıştan demir levhalarla perçinlenerek kaplanmıştır. Kuzey, doğu ve batı kapıları içten arkalarına yatay konumda yan duvarlara yerleştirilen meşe direk sürgüleme sistemiyle kapatılmaktadır. Evliya Çelebi dışa açılan kapıları konumlarını tarif etmeksizin Hisarpeçe Kapısı, Dizdar Kapısı, Sel Kapısı ve Dağ Kapısı diye adlandırmıştır (Seyahatnâme, I, 455).

Hisarpeçe. Kale kapısı önünde yer alan, kapıyı düşmandan koruma işlevli bir dış duvardır. Sahildeki büyük kulenin kuzeyinde kale kapısının yanından başlar, önce kuzeye çıkıntı yapar, daha sonra doğuya dönüp bir ay çizerek güneye yönelir. Günümüzde büyük kulenin önlerinde yıkık durumda olan bölümün vaktiyle nasıl sonlandığı anlaşılamamaktadır. Yapıyı teşkil eden duvar kuzeyden güneye doğru hafifçe alçalır. Duvarın doğuya döndüğü başlangıç kısmında Hisarpeçe’ye giriş kapısı bulunur. Bu kapı ile kaleye giriş kapısı aynı kotta inşa edilmiştir. İki kapı arasındaki hendek sonradan yapılan dolgu ile aynı düzeye getirilmiştir. Duvarların alt kısmında kapıdan itibaren güneye doğru toplam sekiz mazgal yer alır. Bunlardan beş mazgal yerden yüksektedir ve duvarın içine açılmıştır; güneydeki üç mazgal ise daha büyük olup zemin kotunda rıhtım seviyesindedir. Yakın geçmişte bu yapının önüne deniz doldurularak sahil yolu inşa edilmiştir. Günümüzde Hisarpeçe’nin içi karşılıklı dikilmiş Bizans başlıklı iki sütun, çeşitli sütun başlıkları ve Fâtih Sultan Mehmed dönemi toplarının yerleştirildiği bir bahçe-müze görünümündedir.

Cami. Kale içindeki cami günümüze kadar gelmemiştir. Sadece yıkık durumdaki minaresiyle temel duvarları ayaktadır. Yapının temelleri 15,65 m. çapında yuvarlak


bir sarnıcın içerisine oturtulmuştur. Buna göre caminin 10,62 × 10,67 m. ölçülerinde kare planlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Sarnıcın üzeri restorasyonda ortadaki kalın bir beton kolona oturtulan betonarme örtü ile kapatılmıştır. Yapının güneybatı köşesinde yer alan minarenin kare kaidesi ile pabuç kısmı bir sıra kesme taş, bir sıra tuğla hatıllı olup üzerinde tuğladan silindirik gövde yükselmektedir. Yıkık olan şerefenin altındaki dışa taşkın başlangıcı belli olmaktadır. Girişi kapalı tutulan minarenin içinde tek parça meşe tomruğunun oyulması ile meydana getirilen ahşap merdivenin yer aldığı ve bu işçiliğin başka bir uygulamasının bulunmadığı belirtilmektedir (Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi IV, s. 658).

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 455; Esat Sezai Sünbüllük, Anadolu ve Rumeli Hisarları Tarihi, İstanbul 1953, s. 7-24; A. Süheyl Ünver, İstanbul Fethiyle Kalelerinin Manzum ve Mensur Tarih İbareleri, İstanbul 1953, s. 33-49; Rumeli Hisarı, İstanbul 1957; A. Gabriel, İstanbul Türk Kaleleri (trc. Alp Ilgaz), İstanbul, ts. (Tercüman 1001 Temel Eser), s. 49-109; Çelik Gülersoy, Rumeli Hisarı, İstanbul 1968; Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi IV, s. 626-661; a.mlf., “Rumeli Hisarı ve İstanbul’da İlk Osmanlı Kitabesi”, Fâtih ve İstanbul, I/1, İstanbul 1953, s. 63-68; Semavi Eyice, Bizans Devrinde Boğaziçi, İstanbul 1976, s. 31-34; a.mlf., “Rumelihisarı”, İlgi, sy. 47, İstanbul 1986, s. 16-23; a.mlf., “Rumeli Hisârı”, İA, IX, 773-777; a.mlf., “Rumeli Hisarı”, DBİst.A, VI, 355-357; Cahide Tamer, Rumeli Hisarı Restorasyonu, İstanbul 2001; Hüseyin Dağtekin, “Rumeli Hisarı’nın Askerî Ehemmiyeti”, Fâtih ve İstanbul, I/1 (1953), s. 117-137; a.mlf., “Rumeli Hisarı’nın Askerî Ehemmiyeti”, a.e., I/2 (1953), s. 177-191; a.mlf., “Rumeli Hisarı Hisar Beççesi’nde Yaptığım Kazı”, TTK Bildiriler, VI (1967), s. 329-342; Elif Naci, “Rumeli Hisarı Restorasyonu”, Türk Düşüncesi, IX, İstanbul 1958, s. 16-19; Enis Karakaya, “Boğaziçi”, İlgi, sy. 77 (1994), s. 8-13.

Abdullah Mehmet Avunduk