RİYÂŞÎ

(الرياشي)

Ebü’l-Fazl el-Abbâs b. el-Ferec b. Alî b. Abdillâh er-Riyâşî el-Lugavî (ö. 257/871)

Basra mektebine mensup dil ve edebiyat âlimi.

177 (793) yılında Basra’da doğdu. Babası Cüzâm kabilesinden Riyâş adlı birinin kölesiydi. Basra’da Asmaî, Ma‘mer b. Müsennâ, Ebû Zeyd el-Ensârî, İbn Sellâm el-Cumahî ve Ebû Osman el-Mâzinî gibi dilcilerden okudu. Diğer hocaları arasında Ebû Ma‘mer Abdullah b. Amr el-Muk‘ad, Amr b. Merzûk, Ebû Âsım en-Nâbî ve Muhammed b. Hâlid b. Usme gibi dil ve edebiyat âlimleri bulunmaktadır. Bunlar arasında daha çok Asmaî ve Ebû Zeyd el-Ensârî’den istifade etti ve onların kitaplarını ezberledi (İbnü’l-Kıftî, II, 370). Tahsil hayatı ile ilmî ve edebî faaliyetlerinin hemen tamamı Basra’da geçen Riyâşî’den yararlanan ve rivayet edenler arasında İbn Kuteybe, Sükkerî, İbn Ebü’d-Dünyâ, Müberred, İbrâhim Harbî, Sa‘leb, Hasan b. Uleyl el-Anezî, Şemir b. Hamdeveyh, İbn Düreyd ve İbn Dürüsteveyh gibi dilciler ve edebiyatçılar vardır. Resmî bir görev almayan Riyâşî, Mütevekkil-Alellah Ca‘fer b. Muhammed devrinde kendisine Basra kadılığı teklif edilmek üzere Sâmerrâ’ya çağrıldığında halifeyi bir şiirle övdü ve Basra’da ilmî faaliyetlerini sürdürdüğü caminin sahipsiz kalacağını ileri sürerek kadılık görevinden affını istedi (a.g.e., a.y.). Sâmerrâ’da kaldığı süre içinde (849-851) Riyâşî’den yararlanan Vezir Feth b. Hâkān et-Türkî (el-Fârisî) kendisine büyük ilgi gösterdi ve bol ihsanlarla onu Basra’ya geri gönderdi. 230 (845) yılında Bağdat’a giden Riyâşî hadis âlimi Ebû Yûsuf Ya‘kūb, İbn Şeybe ve Ubeydullah İbnü’s-Serî’nin yanında kaldı. Başta Sa‘leb ile Ahfeş el-Evsat olmak üzere bazı dil ve edebiyat âlimleriyle görüştü ve onlarla münazaralar yaptı. Sa‘leb ile yaptığı tartışmalarda gramer ve i‘rab konularında zayıf kalmasına rağmen Sa‘leb onu lugat, Arap şiiri ve ahbâr alanlarında engin bir deniz olarak nitelemiştir


(Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî, s. 47, 48; İbnü’l-Kıftî, II, 372).

Lugat, nahiv, şiir ve ahbâr rivayeti sahasında devrinin en önemli simalarından olan Riyâşî Ma‘mer b. Müsennâ, Asmaî, Ebû Zeyd el-Ensârî ve Ahfeş el-Evsat’tan sonra Basra dil mektebinin en meşhur temsilcilerinden biridir. Cermî, Ebû Osman el-Mâzinî, Tevvezî ve Ebû Hâtim es-Sicistânî gibi dilcilerle birlikte Basra dil mektebinin altıncı tabakası içinde yer alır. Riyâşî’ye Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ını okutan hocası Mâzinî’nin eserin yarısına gelince talebesinin onu kendisinden daha iyi anladığını söylemesi, ayrıca Câhiz’in, Kitâbü’l-Büldân’ında Basra ricâlinden söz ederken emsali bulunmayan üç dil âlimi Mâzinî, Riyâşî ve İbrâhim b. Abdurrahman ez-Ziyâdî’nin bu şehirde yetiştiğini belirtmesi (İbnü’l-Kıftî, I, 283) Riyâşî’nin lugat ve nahiv ilmindeki gücünü kanıtlamaktadır. el-Kitâb’ın son yarısının genellikle lugat konularını içermesi bakımından Mâzinî bu alanda kendisinden daha yetkili olan Riyâşî’den istifade etmiştir (İbn Mis‘ar et-Tenûhî, s. 79). Hadis âlimi Muhammed b. Abdüsselâm el-Huşenî, Mâzinî’nin i‘rabda,

Ebû Hâtim es-Sicistânî’nin şiir ve şiir rivayetinde, Riyâşî’nin bunların hepsinde otorite olduğunu, Basralı dilcilerin ihtilâflı konularda her zaman Riyâşî’ye başvurduklarını ve onun görüşleri doğrultusunda hüküm verdiklerini söyler (İbnü’l-Kıftî, II, 370). Koyu bir Basra mektebi taraftarı olan Riyâşî, Kûfeliler’in dilleri bozuk kişilerden ve bölgelerden dil malzemesi derlediklerini ileri sürerek onları eleştirmiştir. Aynı zamanda sika bir râvi kabul edilen Riyâşî, Basra’da ortaya çıkan Zenci isyanı sırasında kendi camisinde âsiler tarafından öldürüldü.

Riyâşî’den kadîm Arap şiiri, şiirlerdeki gramer, i‘rab ve lugat meseleleri, şiirlerin söyleniş vesileleriyle şuarâ ahbârına dair birçok nakil öğrencisi Müberred’in el-Kâmil’i ve Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî’nin Mecâlisü’l-Ǿulemâǿı gibi eserlerde yer almaktadır. Kaynaklarda kendisine ait bazı dizeler aktarılmıştır. Çok yönlü bir âlim olmasına rağmen Riyâşî’nin lugata dair Kitâbü’l-Ħayl, Kitâbü’l-İbil ve Kitâbü Ma’ħtelefet esmâǿühû min kelâmi’l-ǾArab olmak üzere sadece üç eserinin adına rastlanmaktadır. Bunlardan ilk ikisinin VII. (XIII.) yüzyılda Halep Kütüphanesi’nde mevcut olduğu kaydedilmekle birlikte (Sezgin, VIII, 97) hiçbiri günümüze kadar gelmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1406/1986, I, 6, 54, 61, 106, 125, 154; ayrıca bk. tür.yer.; Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî, Mecâlisü’l-Ǿulemâǿ (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1403/1983, s. 6, 8, 14, 47, 48, 56, 65, 134, 139, 184, 256; Sîrâfî, Aħbârü’n-naĥviyyîne’l-Baśriyyîn (nşr. F. Krenkow), Cezayir 1936, s. 89; Ebû Bekir ez-Zübeydî, Ŧabaķātü’n-naĥviyyîn ve’l-luġaviyyîn (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1392/1973, s. 97-99; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Şüveymî), s. 262-276; İbn Mis‘ar et-Tenûhî, Târîħu’l-Ǿulemâǿi’n-naĥviyyîn (nşr. Abdülfettâh M. el-Hulv), Cîze 1412/1992, s. 75-79; Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâǿ (nşr. İbrâhim es-Sâmerrâî), Zerkā 1985, s. 152-154; Hatîb, Târîħu Baġdâd, XII, 138-140; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, Beyrut 1400/1980, XII, 44-46; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, I, 248, 283; II, 367-374; Brockelmann, GAL, I, 108; Suppl., I, 168; Sezgin, GAS, VIII, 96-97.

Mehmet Yavuz