RİYAD

(الرياض)

Suudi Arabistan’ın başşehri.

Arap yarımadasının orta kesimini kaplayan Necid platosunun doğudaki Dehnâ çölü sınırına yakın bir yerinde kurulmuştur. Tarihte Ârız, Harc, Veşm, Südeyr, Zilfî, Mahmel ve Vâdiddevâsir gibi bölgeleri de içine alan coğrafyanın adı olan Riyad’ın sözlük anlamı “bahçeler”dir. Kabilelerin göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı Riyad bölgesinin eskiden beri iskân gördüğü ve Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen Âd ve Semûd ile Arap kabilelerinin en eskilerinden Tasm, Cedîs ve Amâlika’nın bazı gruplarının burada yaşadığı düşünülmektedir. Aynı şekilde Himyerî ve Kinde krallıklarının da bu bölgede nüfuz kurduğu sanılmaktadır. İslâm coğrafyacılarının eserlerinde daha ziyade Necid, Yemâme veya Hacrülyemâme adlarıyla zikredilen Riyad bölgesi ünlü Arap kabilelerinden Benî Hanîfe, Benî Temîm, Benî Âmir b. Sa‘saa ve Aneze’nin önemli kollarının yaşadığı yer olarak gösterilmektedir. İhtiva ettiği su kaynaklarından ötürü Riyad ve civarı, İslâmiyet’in yayılmasından sonra hac yoluna dönüşen Arabistan’ın güney-kuzey ve doğu-batı istikametlerindeki ticaret yollarının en önemli uğrak yeri konumundadır.

Hz. Peygamber devrinde İslâm’ın yayıldığı ilk bölgelerden olan ve Riyad’ı da kapsayan Yemâme bölgesi aynı zamanda ilk ridde hareketlerinin başladığı yerdir. Bu sebeple ilk İslâm orduları ridde hareketlerine karşı bu bölgeye sevkedilmiştir. Hulefâ-yi Râşidîn devrinden itibaren merkezden gönderilen valilerle yönetilmiş, ancak bölgede Abbâsî Devleti’nin zayıflamasıyla birlikte kabile güçlerine dayanan yerel emirlikler etkili olmaya başlamıştır. 923’te (1517) Arap yarımadası kısmen Osmanlı yönetimine girdiğinde Necid ve civarında birçok emirlik bulunuyordu. 952’de (1545) Basra, 960’tan (1553) sonra Lahsâ beylerbeyiliğinin kurulmasıyla mahallî emirlikler de Osmanlı hâkimiyetine girdi. Fakat sahildeki Osmanlı idaresi Necid içlerine nüfuz edemediğinden bölgenin geleneksel yapısı değişmedi. Devletin yerel sorumlulukları genellikle Mekke emîrlerine yüklendi. Emîrler, bölgeden vergi toplamanın yanı sıra kabileler arası anlaşmazlıkların giderilmesi için de müdahalelerde bulunuyordu. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin Lahsâ beylerbeyileri yerine Benî Hâlid kabilesinin devlet adına hüküm sürmesi prensibini benimsediği XVII. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etti. Eski Hacrülyemâme şehrinin kalıntıları üzerine kurulan Riyad’ın sürekli bir yerleşim merkezi haline gelmesi de bu dönemde gerçekleşti.

Riyad’ın yakınında bulunan Dir‘iye Emirliği 1136 (1724) (veya 1139/1727) yılında Suûdîler’in eline geçti. Riyad ise 1099’dan (1688) itibaren Benî Hanîfe’den Ebû Zer‘a ailesinin yönetimindeydi. Bu iki komşu emirliğin ilişkileri Muhammed b. Abdülvehhâb’ın 1158’de (1745) Dir‘iye’ye gelmesiyle bozulmaya başladı ve o tarihte Dir‘iye Emîri Muhammed b. Suûd ile Muhammed b. Abdülvehhâb arasında sağlanan ittifak sonucu Vehhâbîlik adına ilk önce Riyad’a saldırmaya karar verildi. O sırada Riyad emîri olan Dehhâm b. Devvâs ile Suûd ailesine bağlı kuvvetlerin 1746-1773 yılları arasında otuz beş defa karşı karşıya geldikleri mücadelenin sonunda Riyad Suûdîler’in eline geçti. Ardından Arap yarımadasında Vehhâbîliğin yayılması hızlandı ve Riyad stratejik bir mevki haline geldi. Vehhâbîler’i Hicaz’dan çıkarmak üzere görevlendirilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın başlattığı askerî harekâta Riyad halkı da destek verdi ve bölge 1818’de Osmanlı denetimine girdi.

Suûd ailesinden Türkî b. Abdullah 1824’te aldığı, Dir‘iye’ye göre muhafazası daha kolay ve tarıma daha elverişli olan Riyad’ı idare merkezi yaptı; Osmanlı Devleti de vergi vermesi karşılığında Türkî’nin yönetimini onayladı. Türkî eski surları onarıp güçlendirerek bugünkü Riyad’ın temellerini attı ve istikrarı sağlamaya çalıştı; fakat aile içi rekabet neticesinde on yıl sonra öldürüldü. Yerine geçen oğlu Faysal’ın vergi ödememesi üzerine Mısır’dan gönderilen Hurşid Paşa 1837’de şehre girerek beraberinde getirdiği Hâlid b. Suûd’u emîr tayin etti. 1840 Londra Antlaşması’nın ardından Osmanlı askerlerinin Necid’i boşaltmasıyla Hâlid b. Suûd Riyad’dan ayrılmak zorunda kaldı. 1843’te Mısır’da tutuklu bulunan Faysal b. Türkî serbest bırakılınca Riyad’ın yönetimini tekrar ele geçirdi ve Osmanlı Devleti önce onun emirliğini tanıdı, sonra da kendisini Necid kaymakamlığına getirdi (1848). Faysal’ın nüfuzu Riyad merkezli Necid kaymakamlığı döneminde sahil kesimlerine kadar yayıldı ve Riyad’ın cazibesi giderek arttı. 1865 yılında Faysal’ın ölümüyle aile içi çekişmeler tekrar başladı. Babasının yerine kaymakam tayin edilen Abdullah’a kardeşi Suûd muhalefet etti. Böylece Riyad uzun yıllar sürecek bir iç mücadelenin merkezi haline geldi. Bu arada Bağdat Valisi Midhat Paşa, Ahsâ’ya askerî bir harekât düzenledi ve Necid sahillerinde tekrar istikrar sağlandı. Ancak Abdullah’ın rakibi Suûd b. Faysal bertaraf edilemedi ve onun 1875 yılında ölümüne kadar Riyad’ı elinde tutması engellenemedi. Bu tarihten itibaren mücadele Suûd’un oğulları ile Faysal’ın oğulları arasında gelişti. Bölgede yeni bir güç olarak ortaya çıkan Hâil Emîri İbn Reşîd bu karışıklıklardan yararlanarak 1891’de Riyad’a girdi ve Muhammed b. Faysal’ı emirlik tahtına oturttu. Riyad’ı terketmek zorunda kalan Suûd ailesi Sabâh hânedanının desteğiyle Küveyt’e yerleşti. 1897’de Muhammed b. Reşîd’in ölümü üzerine Reşîdîler’le Benî Sabâh arasındaki mücadele tekrar başladı. Bu rekabette Abdülazîz b. Abdurrahman b. Suûd, Benî Sabâh’ı destekledi, buna karşılık müstakbel Riyad emîri olarak kabul edildi. Reşîdîler’in giderek zayıflaması ve Riyad’a takviye yapamaması Abdülazîz’in 15 Ocak 1902’de şehri ele geçirmesiyle sonuçlandı. Osmanlı Devleti, Abdülazîz’in babası Abdurrahman’ı Riyad kaymakamlığına getirdi, o da yönetimi fiilen oğlu Abdülazîz’e bıraktı. Abdülazîz 1932’de Suudi Arabistan Krallığı’nı kurduğunda Riyad’ı başşehir yaptı.


Riyad merkez olduğu yıllarda 30.000 nüfuslu küçük bir şehir iken petrol gelirlerinin yansımaya başladığı 1950’lerden itibaren hızla büyümeye başladı ve 1997’de 2.800.000’e ulaşan nüfusu 2000’li yıllarda 4 milyonu geçti. 1949’da surlarının yıkılmasından sonra XIX. yüzyıla ait Masmek Kalesi ile eski Suûd sarayından başka tarihî yapısı kalmayan Riyad, Suudi Arabistan’ın en gelişmiş şehri, modern mimaride yapılmış ticaret ve alışveriş merkezleri, yaygın hizmet binalarıyla dünyanın en hızlı büyüyen şehirlerinden biri oldu. Başşehir olmanın sağladığı imkânlarla, bilhassa petrol rafinerileri ve diğer sanayi kuruluşlarıyla Suudi Arabistan’ın ekonomik bakımdan da en önemli şehri haline geldi. 1940’ta herhangi bir modern okul bulunmayan Riyad’da bugün Câmiatü’l-İmam Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye (1953) ve Câmiatü’l-Melik Suûd (1957) adlı iki büyük üniversite eğitim vermektedir. Dünya Müslüman Gençlik Teşkilâtı (1972), İslâm Konferansı Teşkilâtı’na bağlı İslâm Ülkeleri Dayanışma Oyunları Spor Federasyonu ve Uluslararası Arap-İslâm Okulları Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi (1981) Riyad’da kuruldu. 1951 yılından beri Riyad’ı Basra körfezi kıyısındaki Demmâm’a bağlayan demiryolu hattı bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, BEO, nr. 193339, 193796, 198727; BA, Cevdet-Dahiliye, nr. 1535, 1735, 10782; BA, Yıldız-Sadaret Hususi Mâruzat Evrakı, nr. 253/38, 253/92; Lutfî, Târih, VIII, 148; Osman b. Bişr en-Necdî, ǾUnvânü’l-mecd fî târîħi Necd (nşr. Abdurrahman b. Abdüllatîf b. Abdullah Âlü’ş-Şeyh), Riyad 1402/1982, I-II; Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Târîħu Necd, Kahire, ts., s. 26; R. B. Winder, Saudi Arabia in the Nineteenth Century, London-New York 1965, tür.yer.; Hamed el-Câsir, Medînetü’r-Riyâđ, Riyad 1966; Hüseyin Halef eş-Şeyh Haz‘al, Târîħu’l-Cezîreti’l-ǾArabiyye fî Ǿaśri’ş-Şeyħ Muĥammed b. ǾAbdilvehhâb, Beyrut, ts. (Matâbiu dâri’l-kütüb), s. 234-236, 309-310; Muhammed b. Abdullah Âlü Abdülkādir, Tuĥfetü’l-müstefîd bi-târîħi’l-Aĥsâǿ fi’l-ķadîm ve’l-cedîd, Riyad 1982, s. 143-148; P. Bonnenfant, “La capitale saoudienne: Riyadh”, La péninsule arabique d’aujourd’hui, Paris 1982, II, 655-705; Riyadh: The City of the Future, Riyad, ts. (King Saud University Press); W. Facey, Riyadh: The Old City, London 1992; Zekeriya Kurşun, Necid ve Ahsa’da Osmanlı Hâkimiyeti: Vehhabî Hareketi ve Suud Devleti’nin Ortaya Çıkışı, Ankara 1998, tür.yer.; Abdullah b. Nâsır el-Velîî v.dğr., Mınŧıķatü’r-Riyâđ, Riyad 2002, I-IX, tür.yer.; Takvîm-i Vekāyi‘, nr. 350, 22 Ramazan 1263; B. Philby, “Riyadh: Ancient and Modern”, MEJ, XIII/2 (1959), s. 129-141; Kāmûsü’l-a‘lâm, III, 2385; A. Grohmann - [Ahmet Ateş], “Riyâd”, İA, IX, 744-747; C. Chaline, “al-Riyāđ”, EI² (İng.), VIII, 547-548.

Zekeriya Kurşun