RİCÂLÜ’l-HADÎS

(رجال الحديث)

Hadis ilminin, râvileri ve güvenilirlik derecelerini belirlemeye yarayan yan dalları için kullanılan bir terim.

Ricâl kelimesinin tekili olan recül sözlükte “erkeklik vasıflarına sahip olan kimse” anlamına gelmekle birlikte “erkek olsun kadın olsun sahip olduğu belirleyici özelliği eksiksiz şekilde temsil eden kâmil insan” mânasında hadis ilmiyle uğraşan herkesi kapsar. Ricâlü’l-hadîs tabiri sadece ricâl şeklinde kullanıldığı gibi esmâü’r-ricâl olarak da zikredilir. Yalnız Śaĥîĥ-i Buħârî’nin râvileri ricâlü’s-Sahîh veya ricâlü’l-Buhârî, Śaĥîĥ-i Buħârî ve Śaĥîĥ-i Müslim’in râvileri ricâlü’s-Sahîhayn, Kütüb-i Sitte’nin râvileri ricâlü’l-cemâa gibi terkiplerle ifade edilir. Bir hadisin bütün râvilerinin güvenilir olduğunu belirtmek için ricâlühû sikāt, bütün râvilerin zayıf olduğunu belirtmek için de ricâlühû duafâ tabirleri kullanılır. Râvilerin kimliği ve kişiliğinden bahseden ricâl ilmi tarihle doğrudan ilgili olduğu için bu eserlere târîhu’r-ricâl veya târîhu’r-ruvât, vefat tarihlerini tesbit eden kitaplara da vefeyâtü’r-ruvât denir. Râvilerin hayatından ve güvenilirlik derecelerinden söz eden bazı kitaplar “tarih” adıyla da anılmış olup Târîħu Yaĥyâ b. MaǾîn, Târîħu’l-Buħârî, Kitâbü’l-MaǾrife ve’t-târîħ gibi eserler bunun örnekleridir. Hadisle tarih arasındaki yakınlık sebebiyle ricâlü’l-hadîs ilmini ilmü târîhi’r-ruvât diye adlandırmak mümkün olmakla birlikte ricâl ilminin tarih ilminden ayrılan en önemli yönü, hadisin sıhhatini belirlemede hadis usulü ilmiyle birlikte belirleyici bir fonksiyona sahip olmasıdır. Hz. Peygamber’in hayatını ele alan ilme “siyer” denirken İslâmî şahsiyetlerin biyografilerine dair eserler hakkında “terceme-i hâl, terâcüm-i hâl, tabakātü’r-ruvât, tabakātü’r-ricâl, esmâü’r-ricâl” terkipleri kullanılır.

Ricâl ilmine dair ilgili kaynaklar bir râvinin ne zaman ve nerede doğduğu; adı, babasının adı, künyesi, nisbesi, lakabı; seyahatleri, nerelerde kimlerle görüştüğü, hocalarının kimler olduğu ve onlardan hangi rivayetleri aldığı, hangi talebelere hadis rivayet ettiği, hangi memleketlerde ikamet ettiği veya yerleştiği; yaşlılık ve hastalık gibi sebeplerle hâfıza kaybına uğrayıp uğramadığı, eğer uğradıysa hangi tarihten itibaren bu rahatsızlığı yaşadığı, rahatsızlığından sonra hocalarından hangi rivayetleri aldığı; nerede, ne zaman vefat ettiği, nereye defnedildiği; kabul ve red yönüyle hakkında yapılan değerlendirmelere esas olmak üzere güvenilirliği hakkında neler söylendiği ve hangi eserleri yazdığı gibi konularda bilgi sunmayı hedefler. Böylece ricâl ilmi râvilerin başkalarıyla karıştırılmasını önlediği gibi isnadlardaki kopuklukları da belirlemeye yarar, rivayetin sıhhat ve zayıflığına dair hüküm vermeyi kolaylaştırır.

Ricâlin durumu hakkında ilk bilgi Kur’an’da yer almış, daha sonra Hz. Peygamber ve ashabı tarafından bazı açıklamalar yapılmıştır. Kur’an’da sahâbenin tezkiyesine (el-Enfâl 8/72, 74; et-Tevbe 9/100; el-Haşr 59/8, 9) ve münâfıkların kötülenmesine (et-Tevbe 9/56; el-Haşr 59/11-17) dair pek çok âyet vardır. Ayrıca Kur’an’da ricâl ilminin en önemli prensibi olan haberin kaynağının araştırılması emri yer almaktadır (el-Hucurât 49/6). Resûl-i Ekrem’in ashabın faziletine, bazı fırkaların, münafıkların, belirli kişilerin zemmine dair sözleri olduğu gibi bir kısım sahâbî de tâbiîni tezkiye eden değerlendirmeler yapmıştır. Ancak sahâbe ve tâbiîn döneminde cerhedilen fazla râvinin bulunmaması sebebiyle ilk devirlerde tenkit ilmi henüz sistematik şeklini almamıştı. Buna rağmen Abdullah b. Abbas, Hz. Âişe, Ubâde b. Sâmit, Enes b. Mâlik sahâbe döneminin; Şa‘bî, İbn Sîrîn, Saîd b. Müseyyeb tâbiîn devrinin; Mâlik b. Enes, Yahyâ b. Saîd el-Kattân ve Abdurrahman b. Mehdî daha sonraki dönemin münekkit râvilerindendir. Bu süreçle birlikte muhaddisler hadisin sıhhatini tesbit açısından biyografiyi ve tenkidi bir arada kullanmıştır. Tâbiîn ve ondan sonraki nesil içinde ortaya çıkan fitnelere bağlı olarak tezkiye edilen veya eleştirilen kimseler ortaya çıkmış, bu alanda ehil kişiler onların durumunu araştırıp davranışları hakkında bilgi vermiştir. Râvilerle ilgili değerlendirme yapılırken bunların dine ne derece bağlı olduğu, günahlardan kaçınıp kaçınmadığı, o gün hayatta olmayan kimselerden aldıklarını söyledikleri hadislerin o hocanın diğer sika talebelerinin rivayetlerinde yer alıp almadığı, bir hadisi değişik zamanlarda aynı şekilde rivayet edip etmedikleri ve idarecilere yakınlıkları da inceleniyordu.

Hadis bilgisi kadar önemli kabul edilen ricâl bilgisi konusunda yeterli mâlûmata sahip olmayan râviler çok hadis bilse dahi muhaddis sayılmamış, bunlar hakkında daha çok râvi kelimesi kullanılmıştır. Ricâl bilgisi konusunda Şu‘be b. Haccâc, Mâlik b. Enes ve Abdullah b. Mübârek’ten itibaren Şemseddin es- Sehâvî ve Süyûtî’ye kadar pek çok âlim yetişmiş, bunlar cerh ve ta‘dîl değerlendirmeleri yapmıştır. Râvilerin ricâl kitaplarına alınmasında rivayetlerinin azlığı veya çokluğu etkili olmuş, hayatlarına dair kendilerinden ve yakınlarından alınan bilgiler, hemşerilerinin görüşleri, münekkitlerin kanaatleri ve bireysel gözlemler onlar hakkındaki bilgiyi oluşturmuştur. Ayrıca siyer-megāzî, ensâb, tarih kitapları gibi kaynaklarda yer alan mâlûmat da râvilerin tanınmasına katkı sağlamıştır. Râvinin ve hocasının doğum ve ölüm tarihlerinden hareketle onların birbiriyle görüşüp görüşmedikleri (likā), aynı asırda yaşayıp yaşamadıkları (muâsara), bir râvide yaşlılık gibi sebeplerle zihnî bozuklukların görülüp görülmediği (ihtilât) gibi konular ancak tarih kitaplarından öğrenilebilir. Tarih ilmi olayları merkeze alarak, hadis ilmi ise râvileri, tabakalarını ve vefat tarihlerini dikkate alarak inceler. Yine râvilerin hayatları hakkında bilgi verme noktasında her iki ilim ortak olmakla birlikte tarih ilmi râvilerin hayatını bir bütün halinde anlatmayı, hadis ilmi ise onların ilmî hayatını, hadis ilmindeki yerini ve rivayetini değerlendirmede esas olacak bilgiler vermeyi hedefler. Hadis ricâline dair kitaplar diğer ilim dallarıyla ilgili biyografilerin şekillenmesinde, meselâ şairlerin, edebiyatçıların, dilcilerin, evliyanın, fakihlerin, kadıların, hattatların vb. grupların biyografilerinin yazılmasında da etkili olmuştur.

Hz. Peygamber’in hayatını etraflıca bilme arzusu, İbn Şihâb ez-Zührî gibi


muhaddisleri hadis ve siyer ilimlerini birlikte yürütmeye sevketmiş, Resûlullah’ın hayatına dair bilgiler hadis kitaplarının siyer, megāzî, sıfâtü’n-nebî, şemâilü’n-nebî, hasâisü’n-nebî gibi bölümlerine intikal ettirilmiştir. Buna sahâbe tabakatını bilme ihtiyacı da eklenince ricâl ilmiyle ilgili çalışmalar erken dönemde başlamıştır. Sahâbe devrinde kaynağı bilinen rivayetler yazılı veya şifahî yolla aktarılırken tâbiîn devrinde rivayetlerin yanında onların ricâli de nitelikleriyle birlikte kaydedilmiş, daha sonra isnadlarda geçen bu kişilerin hayatlarına dair müstakil eserler yazılmıştır. Öte yandan siyer kitaplarında öncelikle Resûl-i Ekrem’e dair ayrıntılı bilgilere yer verilirken onunla birlikte gazvelere iştirak eden sahâbe hakkında da bilgi toplama ihtiyacı doğmuştur. Bu sebeple ricâl bilgilerini toplama geleneğinin Hz. Peygamber’in hadislerine ve sîretine verilen öneme dayandığını söylemek mümkündür. Resûlullah’ın sîretinin yazılmasıyla birlikte bir tür ricâl literatürü sayılabilecek olan megāzî literatürü de ortaya çıkmıştır. Bu faaliyetlerin bir devamı olmak üzere tabakat kitapları büyük ölçüde hadis râvilerinin hayatına tahsis edilerek II. (VIII.) yüzyılın son çeyreğinden itibaren yazılmaya başlanmış, zamanla geliştirilerek sistemleştirilmiştir. İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’inde bu sahanın ilk eserleri olarak Abdullah b. Mübârek ve Leys b. Sa‘d’a ait Kitâbü’t-Târîħ’lerden söz edilir (s. 252, 284). Esasen Vâkıdî ve Heysem b. Adî’nin Kitâbü Ŧabaķāti men revâ Ǿani’n-nebî min aśĥâbih gibi eserleri bu alanın ilk çalışmaları olmalıdır. Ayrıca Kitâbü’ŧ-Ŧabaķāt, Kitâbü Târîħi’l-fuķahâǿ, Kitâbü Ŧabaķāti’l-fuķahâǿ ve’l-muĥaddiŝîn gibi kitaplar da bu sahanın ilk eserleridir. III. (IX.) yüzyıldan itibaren hadis ilmiyle meşgul olanlar bir yandan hadis mecmuaları meydana getirirken bir yandan da râviler hakkında bilgi toplamıştır.

Hadis ilmi “mütûnü’l-hadîs” ve “ricâlü’l-hadîs” diye ikiye ayrılabileceği gibi bu ilmi ve ilgili literatürü “esmâü’r-ricâl” ve “ahvâlü’r-ricâl” şeklinde iki kısma ayırmak da mümkündür. Ancak ricâl ilminin sınırları kolayca tesbit edilememekle beraber es-mâü’r-ricâlin râvileri doğru anlamayı sağladığı, ahvâlü’r-ricâlin de râvinin rivayetini kabul ve red açısından tahlil etmeye imkân verdiği söylenebilir. Bu bilgiler, râviyi tanıyan ricâl âlimlerinin onun hakkındaki gözlem ve tecrübeleriyle ya da güvenilir bir âlimin o râvinin güvenilir olduğunu söylemesiyle tesbit edilir. Râvinin ölümünden sonra onun hakkında ricâl kitaplarında yer alan bilgilere dayanarak hüküm verebilmek için cerh ve ta‘dîl ilmi kaidelerini ve ricâl ilminin esaslarını çok iyi bilmek gerekir. İlk defa “târîh” adıyla yazılan ricâlü’l-hadîs kitapları daha sonraları “târîhu’s-sikāt, târîhu’d-duafâ, ed-duafâ’ ve’l-metrûkīn” gibi muhtevasına yönelik değerlendirmelerle anılmaya başlanmıştır. İlk ricâl kitaplarına verilen bir diğer ad da “tabakat”tır. Heysem b. Adî, İbn Sa‘d, Ali b. Medînî ve Müslim b. Haccâc’ın eŧ-Ŧabaķāt’ları bu türün örnekleridir. Günümüze ulaşan en eski ricâl kitapları ise İbn Sa‘d’ın ve Halîfe b. Hayyât’ın eŧ-Ŧabaķāt’ları, Yahyâ b. Maîn ve İbn Ebû Hayseme’nin Târîħ’leri ile Ali b. Medînî’nin Ǿİlelü’l-ĥadîŝ ve maǾrifetü’r-ricâl’idir.

Ricâlü’l-hadîs Kitapları. A) Ricâlin Kimlik Bilgileri. Râvinin kimlik bilgileri, kendisini hiçbir şüphe ve karışıklığa meydan bırakmayacak şekilde başkalarından ayırt etmeye yarayan bilgiler olup bunlar kendisinin ve babasının adı, künyesi, lakabı ve nisbesidir. Bu bilgiler onun hem aynı ad, künye ve nisbeye sahip kişilerle hem de yazılış ve söylenişi benzer isim veya künyelerle karıştırılmasını önler. Hadisçiler adlarıyla meşhur olanların künyelerini, künyeleriyle meşhur olanların adlarını belirli eserlerde alfabetik sırayla toplayarak bu tür hataların önüne geçmeye çalışmışlardır. Bu eserlerde sadece râvinin kimlik bilgilerine ve nâdiren bir rivayetine yer verilir. Ahmed b. Hanbel’in el-Esâmî ve’l-künâ (nşr. Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey‘, Küveyt 1406/1985), Zehebî’nin el-Muķtenâ fî serdi’l-künâ (nşr. Muhammed Sâlih el-Murâd, Medine 1408/1988; nşr. Emîn Sâlih Şa‘bân, Beyrut 1418/1997), İbn Hacer’in Nüzhetü’l-elbâb fi’l-elķāb (nşr. Abdülazîz b. Muhammed es-Sedîdî, Riyad 1409/1989; nşr. Muhammed Zeynühüm Muhammed Azb, Beyrut 1412/1992), İbn Nâsırüddin’in Tavżîĥu’l-müştebih fî żabŧı es-mâǿi’r-ruvât ve ensâbihim ve elķābihim ve künâhüm (nşr. Şuayb el-Arnaût, I-VI, Beyrut 1403/1982; nşr. Muhammed Naîm el-Araksûsî, I-X, Beyrut 1414/1993) adlı eserleriyle ensâb kitaplarından Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî’nin Kitâbü’l-Ensâb’ı (nşr. Abdurrahman el-Muallimî, I-VI, Haydarâbâd 1382-1386; nşr. Abdullah Ömer el-Bârûdî, I-V, Beyrut 1408/1988) ve İzzeddin İbnü’l-Esîr’in el-Lübâb fî tehźîbi’l-Ensâb’ı da (I-III, Kahire 1357-1369; Beyrut 1400/1980) burada zikredilmelidir (ayrıca bk. ENSÂB; ESMÂ ve KÜNÂ).

B) Ricâlin Kimlik Problemlerinin Tesbiti. Rivayetlerin semâ yoluyla değil kitaptan öğrenilmesi, ayrıca harflerin nokta ve harekelerinin birbirine karıştırılması yüzünden yazılışı aynı, okunuşu farklı olan râvi adı, künye, lakap ve nisbeleri çeşitli karışıklıklara yol açmıştır. Bunu önlemek için “mü’telif ve muhtelif” konusunda eserler yazılmıştır (DİA, XXXII, 191-192). Buna dair eserlerin en önemlilerinden biri Dârekutnî’nin el-Müǿtelif ve’l-muħtelif’i (nşr. Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkādir, I-V, Beyrut 1406/1986), en mükemmel eser ise İbn Mâkūlâ’nın el-İkmâl’idir (nşr. Abdurrahman b. Yahyâ el-Muallimî, I-VI, Haydarâbâd 1381-1386/1962-1967; nşr. Nâyif el-Abbas, VII, Beyrut 1976, 1411/1990). Ricâlin kimliğiyle ilgili problemleri çözmeye yönelik bir diğer ilim dalı aynı adı taşıyan râvileri tesbite yarayan “müttefik ve müfterik”tir. Özellikle birbirine yakın zamanlarda yaşayanlardan hangisinin hangi hocalardan hadis alıp kimlere hadis rivayet ettiğinin tesbiti titiz bir çalışmayı gerektirir. İsim benzerliği râvi adıyla birlikte baba, dede adlarında, künye, lakap ve nisbelerde de olabilir. Bu konuda Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Müttefiķ ve’l-müfteriķ’i ile Muvażżıĥu evhâmi’l-cemǾ ve’t-tefrîķ’i ve İbnü’l-Kayserânî’nin el-Ensâbü’l-müttefiķa’sı anılabilir (bk. MÜTTEFİK ve MÜFTERİK). İsimlerin okunuşuyla ilgili olarak mü’telif ve muhtelif ile müttefik ve müfterikin karışımından meydana gelen bir diğer ilim de “müştebih”tir (müteşâbih). Müştebihte karışıklık, daha çok isimdeki harflerin benzer ya da birbirine yakın olması sebebiyle yanlış okunmasından, hatalı yazılmasından veya telaffuz farkının ayırt edilememesinden kaynaklanır. Bu karışıklığı önlemek için yazılan, tashif ve tahrif ile de yakından ilgili olan eserlerin en önemlileri arasında Hatîb el-Bağdâdî’nin Telħîsü’l-müteşâbih fi’r-resm ve ĥimâyetü mâ eşkele minhü Ǿan bevâdiri’t-taśĥîf ve’l-vehm’i, Zehebî’nin el-Müştebih fi’r-ricâl esmâǿühüm ve ensâbühüm’ü ve İbn Hacer el-Askalânî’nin Tebśîrü’l-müntebih bi-taĥrîri’l-Müştebih’i zikredilebilir (bk. MÜŞTEBİH). Kimlik problemlerine yönelik bir diğer çalışma türü de “mübhemât”tır. Hadislerde geçen “recül, imrae, şeyh, fülân, ah, uht, zevc, zevce, âm, amme, ibnü fülân, ba‘zu’n-nâs” gibi lafızların kimlere işaret ettiğine dair çeşitli eserler yazılmıştır. Bunlar arasında Abdülganî el-Ezdî’nin Kitâbü’l-Ġavâmiż ve’l-mübhemât’ı, Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Esmâǿü’l-mübheme fi’l-enbâǿi’l-muĥkeme’si, İbn Beşküvâl’in


Kitâbü Ġavâmiżi’l-esmâǿi’l-mübheme’si, İbnü’l-Irâkī’nin el-Müstefâd min mübhemâti’l-metn ve’l-isnâd’ı anılabilir (bk. MÜBHEM).

C) Ricâlin Ayırt Edici Nitelikleri. Baba adları aynı olan bazı râviler için de müstakil eserler kaleme alınmıştır. Bu tür eserlerde kardeş olan râvilere yer verildiği gibi kardeş olmadığı halde öyle zannedilebilecek râvilerin adları da verilmiştir. Kardeş râviler hakkında Ali b. Medînî’nin Tesmiyetü men ruviye Ǿanhü min evlâdi’l-Ǿaşere ve ġayrihim mine’ś-śaĥâbe (nşr. Bâsim Faysal, Riyad 1408), Müslim b. Haccâc’ın el-İħve ve’l-eħavât, Ebû Dâvûd es-Sicistânî’nin Tesmiyetü iħve elleźîne ruviye Ǿanhümü’l-ĥadîŝ, Nesâî’nin Taśnîf fî maǾrifeti’l-iħve ve’l-eħavât mine’l-Ǿulemâǿ ve’r-ruvât, Dârekutnî’nin Kitâbü’l-İħve ve’l-eħavât ve Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin el-İħve min evlâdi’l-muĥaddiŝîn adlı eserleri bulunmaktadır. Hadis isnadlarında geçen bazı isim, künye ve lakapların çok az kullanılması bunların ricâl kitaplarında yer almasına sebep olmuştur. Berdîcî’nin Ŧabaķātü’l-esmâǿi’l-müfrede mine’ś-śaĥâbe ve’t-tâbiǾîn ve aśĥâbi’l-ĥadîŝ adlı çalışması (nşr. Sükeyne eş-Şihâbî, Dımaşk 1407/1987) bu konuya dair eserlerdendir. Kendilerinden sadece bir tek râvinin rivayette bulunduğu kişilerin hayatını konu alan çalışmalar onların güvenilirlik derecesini de tesbite yaramaktadır. Müslim b. Haccâc’ın el-Münferidât ve’l-vuĥdân’ı (el-Efrâd) (nşr. Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî - Saîd b. Besyûnî Zağlûl, Beyrut 1408/1988) ve Ebü’l-Feth el-Ezdî’nin kendilerinden sadece bir kişinin hadis rivayet ettiği 269 sahâbîyi alfabetik olarak sıraladığı Kitâbü’l-Maħzûn fî Ǿilmi’l-ĥadîŝ’i (nşr. İkbâl Ahmed, Delhi 1408/1988) bu eserlere örnek teşkil eder. Hadis ricâlini ayırt etmeye yarayan kaynaklardan biri de aynı hocadan hadis aldıkları halde vefat tarihleri arasında uzun zaman farkı bulunan kişilerin tesbitine dair eserlerdir (bk. SÂBIK ve LÂHİK). Hatîb el-Bağdâdî’nin es-Sâbıķ ve’l-lâĥıķ fî tebâǾudi mâ beyne vefâti râviyeyn Ǿan şeyħin vâĥid’i (nşr. Muhammed b. Matar ez-Zehrânî, Riyad 1402/1982) bu konunun en meşhur kaynağıdır.

D) Mu‘cem ve Meşyeha. Ricâlü’l-hadîse dair eserlerin önemli bir kısmını da hoca-talebe ilişkilerine dair çalışmalar oluşturur. Hadisler, hocalar veya beldeler dikkate alınarak yazılan bu tür eserler hem hadis hem râvi için birinci el kaynaklar arasında sayılır. Taberânî’nin üç MuǾcem’i bu türün ilk akla gelen kaynaklarıdır. Râvinin, icâzet veya hadis aldığı hocalarının adını ve rivayetlerini vefat tarihine göre yahut alfabetik olarak kaydettiği eserlere ayrıca “meşyeha” denilmiştir. Bir muhaddisin hocalarının isimlerini ve ondan semâ icâzeti aldığı kitapların listesini sıraladığı eserlere “bernâmec”, hocalarının isimlerini, senedlerini, hadis rivayetlerini, yazdığı veya rivayet icâzeti aldığı kitaplarının isimlerini kaydettiği eserlere “fehrese” (fihrist), hocalarının isimlerini, senedlerini, ondan dinlediği hadisleri, meclis arkadaşlarının adlarını yazdığı eserlere “sebet” adı verilmiştir. Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin el-MuǾcem’i (nşr. Hüseyin Selîm Esed - Abduh Ali Kûşek, Beyrut 1410/1989), Fesevî’nin Meşyeħa’sı (bk. FESEVÎ), Zehebî’nin MuǾcemü Şüyûħi’ź-Źehebî’si (nşr. Rûhiye Abdurrahman, Beyrut 1990), İbn Atıyye el-Endelüsî’nin el-Fihrist’i (nşr. Muhammed Ebü’l-Ecfân - Muhammed ez-Zâhî, Beyrut 1983), İbn Hayr el-İşbîlî’nin Fehrese’si (nşr. Züheyr Fethullah, Kahire 1382/1963), Ebû Ca‘fer Ahmed b. Ali el-Belevî el-Vâdîâşî’nin Ŝebet’i (nşr. Abdullah el-Amrânî, Rabat-Beyrut 1403/1983), Muhammed b. Câbir el-Vâdiâşî’nin Bernâmec’i (nşr. Muhammed Mahfûz, Beyrut 1400/1980; nşr. M. Habîb Hîle, Tunus 1401/1981) gibi eserler bu türlerin örnekleridir.

E) Ricâlü’l-hadîs Tabakatı. Sahâbe, tâbiîn, tebeu’t-tâbiîn başta olmak üzere yaş veya öğrenim itibariyle birbirine yakın olan hadis ricâlini belirli bir düzene göre tertip ederek haklarında bilgi veren ve genellikle tabakat kitapları diye anılan çok sayıda eser vardır. Hz. Peygamber’in övgüsünü kazanan ilk üç nesil ayrı tabakalar halinde ele alınmıştır. II. (VIII.) yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan ve farklı şekillerde tasnif edilen tabakat kitapları sonraki dönemlerde alfabetik olarak düzenlenmiştir. İlk telif edilen tabakat kitaplarının arasında Heysem b. Adî’nin Men revâ Ǿani’n-nebî mine’ś-śaĥâbe’si ile İbn Sa‘d, Halîfe b. Hayyât ve Müslim b. Haccâc’ın eŧ-Ŧabaķāt’ları anılabilir. Sahâbe hakkında yazılan kitaplardan günümüze ulaşan en hacimli eser Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin MaǾrifetü’ś-śaĥâbe’sidir (bk. MA‘RİFETÜ’s-SAHÂBE). Bu sahanın en meşhur üç eseri İbn Abdülber en-Nemerî’nin el-İstîǾâb, İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-ġābe ve İbn Hacer el-Askalânî’nin el-İśâbe’sidir. Tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn tabakatı hakkında müstakil olarak bazı çalışmalar yapılmakla birlikte İbn Sa‘d, Halîfe b. Hayyât ve Müslim b. Haccâc’ın eŧ-Ŧabaķāt’larında sahâbeden sonra tâbiîn âlimleri anlatılmıştır. Hadis öğrenmedeki dereceleri dikkate alınarak yazılan tabakat kitapları arasında Şemseddin İbn Abdülhâdî’nin Ŧabaķātü Ǿulemâǿi’l-ĥadîŝ’i ile (nşr. Ekrem el-Bûşî - İbrâhim ez-Zeybek, I-IV, Beyrut 1409/1989) Zehebî’nin Teźkiretü’l-ĥuffâž’ı (Haydarâbâd 1375-1377/1955-1958) anılabilir.

F) Belli Bölgelerin veya Belli Eserlerin Ricâli. Bunların en meşhurları İbn Hibbân’ın Meşâhîru Ǿulemâǿi’l-emśâr (nşr. M. Fleischhammer, Wiesbaden 1959; nşr. Merzûk Ali İbrâhim, Beyrut 1407/1987), Ebû Ya‘lâ el-Halîlî’nin el-İrşâd fî maǾrifeti Ǿulemâǿi’l-ĥadîŝ (nşr. M. Saîd b. Ömer İdrîs, I-III, Riyad 1409/1989) ve Zehebî’nin el-Emśâr źevâtü’l-âŝâr (nşr. Kāsım Ali, Beyrut 1406/1986) adlı eserleridir. Diğer önemli çalışmalar arasında Ebü’ş-Şeyh’in Ŧabaķātü’l-muĥaddiŝîn bi-İśbahân’ı (nşr. Abdülgafûr Abdülhak Hüseyin el-Belûşî, I-IV, Beyrut 1407-1412/1987-1992), İbnü’l-Faradî’nin Târîħu’l-Ǿulemâǿi’l-Endelüs’ü (nşr. İzzet el-Attâr el-Hüseynî, I-XIV, Kahire 1408/1988), Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîħu Baġdâd’ı (I-XIV, Kahire 1349/1931), İbn Asâkir’in Târîħu Medîneti Dımaşķ’ı (nşr. Ömer b. Garâme el-Amrî, I-XL, Beyrut 1995) ve Mübârekpûrî’nin Ricâlü’s-Sind ve’l-Hind’i (Kahire 1398/1978) zikredilebilir. Önemli bazı hadis kitaplarının ricâline, özellikle de Śaĥîĥayn ve el-Muvaŧŧaǿ üzerine kitaplar yazılmıştır. İbn Adî’nin Esâmî men revâ Ǿanhüm Muĥammed b. İsmâǾîl el-Buħârî’si (nşr. Âmir Hassan Sabrî, Beyrut 1414/1994), İbn Mencûye’nin Ricâlü Śaĥîĥi Müslim’i (nşr. Abdullah el-Leysî, I-II, Beyrut 1407/1987), Ahmed b. Muhammed el-Kelâbâzî’nin Ricâlü Śaĥîĥi’l-Buħârî’si (el-Hidâye ve’l-irşâd), İbnü’l-Kayserânî’nin el-CemǾ beyne ricâli’ś-Śaĥîĥayn’ı (I-II, Haydarâbâd-Dekken 1323; I-II, Beyrut 1405/1985) ve Süyûtî’nin İsǾâfü’l-mübeŧŧaǿ bi-ricâli’l-Muvaŧŧaǿı (nşr. Hâlid Beşîr Karyûtî, Riyad-Amman 1425/2004) bunlar arasındadır. Cemmâîlî’nin Kütüb-i Sitte râvilerine dair el-Kemâl’i üzerinde önemli çalışmalar yapılmıştır (bk. el-KEMÂL). Meşhur dört Sünen, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i ve daha başka hadis kitaplarının ricâli üzerine de çalışılmış, Ebü’l-Mehâsin el-Hüseynî, Mizzî’nin Tehźîbü’l-Kemâl’indeki biyografilerden Kütüb-i Sitte’de rivayeti bulunmayanları çıkarıp buna karşılık esere Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i, İmam Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿı, Şâfiî’nin el-Müsned’i ve Ebû Abdullah Hüseyin b. Muhammed b. Hüsrev el-Belhî’nin Müsnedü Ebî Ĥanîfe’sindeki ricâli ilâve ederek 10.129 râvi hakkında bilgi verdiği et-Teźkire bi-maǾrifeti ricâli’l-kütübi’l-Ǿaşere’yi meydana getirmiş (nşr. Rifat Fevzî Abdülmuttalib,


I-IV, Kahire 1418/1997), son zamanlarda Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî ile Seyyid Kesrevî Hasan hadis ricâline dair önemli kaynaklardan 14.449 râvinin isim, künye, lakap ve vefat tarihleri hakkında toplayabildikleri bilgileri MevsûǾatü ricâli’l-kütübi’t-tisǾa adıyla yayımlamışlardır (I-IV, Beyrut 1413/1993).

G) Ricâlin Cerh ve Ta‘dîli. Rivayetine güvenilebilmesi için râvinin münekkitler tarafından nasıl değerlendirildiğinin bilinmesi büyük önem taşıdığı için yalnız sika râvileri veya yalnız zayıf râvileri (bk. DUAFÂ ve METRÛKœN) yahut zayıf ve sika râvileri birlikte ihtiva eden eserler kaleme alınmıştır. Râvinin güvenilirliğine dair değerlendirmeler Asr-ı saâdet’ten beri yapılmakla birlikte, cerh ve ta‘dîl kitapları II. (VIII.) yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanmıştır. Ali b. Medînî’nin Ǿİlelü’l-ĥadîŝ ve maǾrifetü’r-ricâl’i (nşr. M. Mustafa el-A‘zamî, Beyrut 1972; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Halep 1400/1980), Yahyâ b. Maîn’in et-Târîħ’i (nşr. Ahmed Muhammed Nurseyf, I-IV, Mekke 1399/1979) bu sahada yazılmış ilk eserlerdendir. Zayıf ve sika râvileri birlikte ele alan eserler arasında Ahmed b. Hanbel’in Kitâbü’l-Ǿİlel ve maǾrifeti’r-ricâl’i (nşr. Talât Koçyiğit - İsmail Cerrahoğlu, I, Ankara 1963; II, İstanbul 1987), Buhârî’nin et-Târîħu’l-kebîr’i (I-IV, Haydarâbâd 1361-1364), İbn Ebû Hâtim’in el-Cerĥ ve’t-taǾdîl’i ilk akla gelenleridir. Sadece sika râvileri ihtiva eden eserler arasında ise Ebü’l-Hasan el-İclî’nin Kitâbü’ŝ-Ŝiķāt’ı (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1405/1984), İbn Hibbân’ın eŝ-Ŝiķāt’ı ve İbn Şâhin’in Târîħu esmâǿi’ŝ-ŝiķāt’ı (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1406/1986), Zehebî’nin Teźkiretü’l-ĥuffâž’ı en meşhurlarıdır. Müdellis, mürsil ve muhtelit gibi kusurlu râvilerle cerhi gerektirmeyecek derecede kusuru bulunanlar hakkında da eserler yazılmıştır. Sıbt İbnü’l-Acemî’nin et-Tebyîn li-esmâǿi’l-müdellisîn (nşr. Muhammed el-Mevsılî, Beyrut 1414/1994) ve el-İġtibâŧ bi-men rumiye bi’l-iħtilâŧ’ı (nşr. Alâeddin Ali Rızâ, Beyrut 1408/1988), İbn Ebû Hâtim’in el-Merâsîl’i (nşr. Ahmed İsâm el-Kâtib, Beyrut 1403/1983), Zehebî’nin MaǾrifetü’r-ruvâti’l-mütekellem fîhim bimâ lâ yûcibü’r-redd’i (nşr. İbrâhim el-Mevsılî, Beyrut 1412/1992) bunlar arasında sayılabilir.

H) Ricâlin Ömürleri, Vefeyâtı. Bir râvinin kendisinden hadis rivayet ettiği hocasıyla görüşüp görüşmediğinin tesbiti onun kaç yıl yaşadığı ve ne zaman vefat ettiğinin bilinmesiyle mümkündür. Bu sebeple muhaddisler hadis ricâlinin doğumu, ölümü, hadis dinlemeye ne zaman başladığı, seyahatleri ve hocalarıyla ne zaman görüştüğünün tesbit edilmesine büyük önem vermişlerdir. Bu bilgiler sayesinde senedin muttasıl olup olmadığı hakkında doğru hüküm verilmesi, râvinin zihnî fonksiyonlarını kaybetme zamanlarının tesbiti mümkün olmaktadır. Bu bakımdan 100 yıldan fazla yaşayan ve “muammerûn” diye anılan râvilere dair eserler yazılmıştır. Daha sahâbe döneminden itibaren uzun ömürlü âlimlerin tesbitine önem verildiğinden bu tür eserlerde uzun yaşadığı iddiasında bulunulan ve isnadlarda adlarına yer verilen kimseler hakkında da bilgi bulunmaktadır. Öte yandan hadis râvilerinin ölüm tarihlerine göre tertip edilen “vefeyât” kitapları yazılmış, bu eserlerde râvinin ölüm tarihi, defnedildiği yer, kaç yıl yaşadığı gibi hususlar ortaya konmuştur. Rabaî’nin Târîħu mevlidi’l-Ǿulemâǿ ve vefeyâtihim (nşr. Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed, I-II, Riyad 1410), Münzirî’nin et-Tekmile li-Vefeyâti’n-naķale (bk. MÜNZİRÎ), Ebû Mes‘ûd Abdürrahîm b. Ali el-Hâcî’nin el-Vefeyât (nşr. Ahmed Nâcî - Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, Mecelletü Külliyyeti’l-Âdâb, sy. 9 [Nisan 1966], s. 39-116), Ebü’l-Kāsım el-Begavî’nin, Târîħu vefâti’ş-şüyûħ (nşr. Muhammed Üzeyr Şems, Bombay 1988), Radıyyüddin es-Sâgānî’nin Derrü’ś-śaĥâbe fî beyâni mevâdiǾi’ś-śaĥâbe (Bağdat 1969) adlı eserleri belli başlı vefeyât kitaplarındandır.

İ) Şîa’nın Ricâl Kaynakları. Hasan b. Mahbûb, İbrâhim b. Muhammed b. Saîd es-Sekafî, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Yûsuf b. Hirâş el-Mervezî, İbn Dâvûd el-Kummî, Şeyh Sadûk İbn Bâbeveyh ve Küleynî’nin Kitâbü’r-Ricâl adıyla kaleme aldıkları kitaplar burada zikredilebilir. Bu eserlerden hareketle sonraki dönemlerde daha ayrıntılı çalışmalar yapılmış olup Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin İħtiyârü’r-ricâl, el-Fihrist, er-Ricâl adlı eserleriyle Ahmed b. Ali en-Necâşî’nin Ricâlü’n-Necâşî’si (Kitâbü’l-Fihrist) (Sayyid Ali Khamene’i, I/3 [1994], s. 62-64) burada zikredilmelidir. Ebü’l-Kāsım Hûî MuǾcemü ricâli’l-ĥadîŝ (I-XXIII, Necef 1978-1982) ve Mütemmimü MuǾcemi ricâli’l-ĥadîŝ (Kum 1409), Ca‘fer Sübhânî Külliyât fî Ǿilmi’r-ricâl (Beyrut 1410/1990) adlı eserleri kaleme almış, Hasan Gaffârî de Kâvişhâ-i Ǿİlmî: der Ricâl ve Esânîd-i Rivâyet-i Ehl-i Ĥadîŝ’i (Kum 1405/1985) telif etmiştir.

J) Günümüzde Yapılan Çalışmalar. A. al-Masrî, An Introduction to the Study of the Traditional Criteria Used in the Criticism of Hadith (doktora tezi, 1959, Cambridge University); Abdülhâdî el-Fazlî, Uśûlü Ǿilmi’r-ricâl (Beyrut 1414/1994); Takıyyüddin en-Nedvî el-Mezâhirî, Ǿİlmü ricâli’l-ĥadîŝ (Dübey 1406/1986); Ebü’l-Hasan İbn Abdülhüseyin el-Miskînî, el-Vecîze fî Ǿilmi’r-ricâl (Beyrut 1411/1991); Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî, Ǿİlmü’r-ricâl ve ehemmiyyetühû ve keyfe’l-baĥŝ Ǿan aĥvâli’r-ruvât (Dımaşk 1401; Kahire 1415/1994); Muhammed b. Matar ez-Zehrânî, Ǿİlmü’r-ricâl neşǿetüh ve teŧavvürüh (Riyad 1417/1996); Mehmet Eren, Hadis İlminde Ricâl Bilgisi ve Kaynakları (Konya 2001). Ahmed b. Hanbel’in ricâl konusundaki görüşlerini tesbit etmek için bu sahanın on altı önemli kaynağının taranması suretiyle hazırlanan MevsûǾatü aķvâli’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel fî ricâli’l-ĥadîŝ ve Ǿilelihî (nşr. Ebü’l-Meâtî en-Nûrî v.dğr., I-IV, Beyrut 1417/1997) adlı eser de burada zikredilmelidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Râmhürmüzî, el-Muĥaddiŝü’l-fâśıl, Beyrut 1404/1984, s. 220-221, 320; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 252, 284; Kādî İyâz, el-İlmâǾ (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Kahire 1389/1970, s. 31-34; D. S. Margoliouth, Lectures on Arabic Historians, Calcutta 1930, s. 7; Mübârekfûrî, Muķaddimetü Tuĥfeti’l-aĥveźî, Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), I, 191-213; H. A. R. Gibb, “Islamic Biographical Literature”, Historians of the Middle East (nşr. B. Lewis - P. M. Holt), London 1962, s. 54-58; M. Zubayr Sıddiqi, Hadis Edebiyatı Tarihi (trc. Yusuf Ziya Kavakcı), İstanbul 1966, s. 146-163; F. Rosenthal, A History of Muslim Historiography, Leiden 1968; Abdurrahman b. Yahyâ el-Yemânî, Ǿİlmü’r-ricâl ve ehemmiyyetühû ve keyfe’l-baĥŝ Ǿan aĥvâli’r-ruvât, Dımaşk 1401, s. 67-70; Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul 1983, s. 51-60; G. H. A. Juynboll, Muslim Tradition, Cambridge 1983, s. 135-146, 163-206; Gholam Rasul, The Origin and Development of Muslim Historiography, Dakka 1984; Kemal Sandıkçı, Hadis İlimleri ve Kaynakları, Samsun 1993, s. 65-227; Abdülhâdî el-Fazlî, Uśûlü Ǿilmi’r-ricâl, Beyrut 1414/1994, s. 12, 79-82; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 413-430; Muhammed b. Matar ez-Zehrânî, Ǿİlmü’r-ricâl neşǿetühû ve teŧavvürüh, Riyad 1417/1996, s. 131-234; İmâdüddin M. er-Reşîd, Nažariyyetü naķdi’r-ricâl ve mekânetühâ fî đavǾi’l-baĥŝi’l-Ǿilmî, [baskı yeri yok] 1420/1999 (Dârü’ş-şihâb), s. 362-377; Mehmet Eren, Hadis İlminde Ricâl Bilgisi ve Kaynakları, Konya 2001; Emin Aşıkkutlu, Kitâbü’l-Ma‘rife ve’t-târîh Adlı Eseri Çerçevesinde Fesevî ve Ricâl İlmindeki Yeri, İstanbul 2001, s. 65-73; R. W. Bulliet, “A Quantitative Approach to Medival Muslim Biographical Dictionaries”, JESHO, XIII/2 (1970), s. 195-211; Iftikhar Zaman, “The Science of Rijal as a Method in the Study of Hadith”, Journal of Islamic Studies, V/1, Oxford 1994, s. 1-34; Sayyid Ali Khamene’i, “The Four Principal Works of ‘Ilm al-ricâl”, Message of Thaqalayn, I/3, Tehran 1994, s. 60-91; Mustafa Fayda, “Ensâb”, DİA, XI, 245; M. Yaşar Kandemir, “Hadis”, a.e., XV, 55-60.

İbrahim Hatiboğlu