RAKKA

(الرقّة)

Kuzey Suriye’de tarihî bir şehir.

Aynı adı taşıyan idarî bölümün (muhafaza) merkezi olup el-Cezîre bölgesinin Diyârımudar kısmında Suriye, Mezopotamya ve Anadolu’yu birbirine bağlayan, Fırat nehrinin Belih suyu ile birleştiği noktaya 10 km. uzaklıkta bulunan stratejik bir noktada, tarihî Tuttul (Tell Bia) harabelerinin güneyinde Suriye Kralı Seleukos I. Nikator (m.ö. 305-280) tarafından Nikephorion adıyla kurulmuştur. Şehir daha sonra Seleukos II. Kallinikos’un (m.ö. 246-226) genişletmesi dolayısıyla Kallinikon, Bizans İmparatoru I. Leon’un yeniden inşa ettirmesi sebebiyle Leontopolis adını almıştır. Arapça’da “su baskınlarına uğrayan yer” anlamındaki Rakka ismi, sık sık Fırat’ın yükselen suları altında kaldığı için İslâm fethinden sonra Araplar tarafından verilmiştir (Yâkūt, III, 59).

18 (639) yılında İyâz b. Ganm kumandasındaki İslâm ordusu tarafından barış yoluyla fethedilen Rakka’yı Hz. Ali, Suriye Valisi Muâviye ile savaşmak üzere Sıffîn’e giderken karargâh olarak kullandı (36/656), Ammâr b. Yâsir ve -bir rivayete göre- Veysel Karanî gibi savaşta ölen askerlerinden bazılarını oraya yakın bir yere defnettirdi. Surlarla çevrili müstahkem bir şehir olan Rakka, Emevîler zamanında Irak’taki Hâricîler’e ve Bizans’a karşı çıkılan seferlerde üs olarak kullanıldı ve önemli gelişmeler gösterdi. Hişâm b. Abdülmelik, Fırat’ın karşı kıyısına iki sarayla nehrin üzerine bir köprü yaptırdı. Abbâsîler döneminde Mansûr, Rakka’nın 200 m. kuzeybatısında Bağdat gibi yuvarlak planlı yeni bir şehir inşa ettirdi (155/772) ve buraya Râfika adını verdi. Rakka en parlak dönemini, burayı vefatına kadar yaklaşık on üç yıl süreyle yazlık başşehir olarak kullanan Hârûnürreşîd’in saltanat günlerinde yaşadı ve ülkenin Bağdat’tan sonraki en büyük şehri haline geldi. Zamanla eski Rakka ile Râfika birleşti ve Râfika adı unutuldu.

Abbâsîler’in zayıflamaya başlamasından itibaren Suriye ve Mısır’da kurulan hânedanlardan Tolunoğulları, Hamdânîler, Zengîler ve Eyyûbîler’in hâkimiyetine giren, hânedanlar kadar hânedan kolları arasında da sık sık el değiştiren, bu arada 316 (928) yılında Karmâtîler’in eline geçen Rakka, 632’de (1234-35) Anadolu Selçukluları’nın ve 655’te (1257) tekrar Eyyûbîler’in yönetimine girdi. Bağdat’ın düşüşünden (656/1258) sonra el-Cezîre’yi de işgal eden Moğollar tarafından yakılıp yıkıldı ve halkı kılıçtan geçirildi. İzzeddin İbn Şeddâd o tarihlerde şehrin neredeyse insansız kaldığını söyler (el-AǾlâķu’l-ħaŧîre, III/1, 82). Aynicâlût Savaşı’nın (658/1260) ardından Memlükler’in hâkimiyetine geçen Rakka, 773’te (1371) bu defa da Timur’un saldırısına uğradı ve âdeta yine halkının tamamını kaybetti; daha sonra şehirde bir süre Memlük-Akkoyunlu mücadelesi yaşandı.

İpek yolu üzerinde yer alan ve ipek ticareti açısından önemli merkezlerden biri olan Rakka bütün Ortaçağ boyunca devamlı el değiştirmiş, büyük yıkımlara ve katliamlara sahne olmuştur. Rakka 923’te (1517) Osmanlı topraklarına katılarak Diyarbekir eyaletine bağlı bir sancak merkezi haline getirildi. 994’te (1586) eyalet merkezine dönüştürülen şehir, XVII. yüzyılın sonlarından itibaren devletin aşiretleri iskân siyasetiyle ilgili olarak yeniden önem kazandı. Bölgedeki Arap kabileleri arasında süregelen mücadeleler, yapılan eşkıyalıklar ve hac kafilelerinin yağmalanması dolayısıyla, bir yandan bu duruma son vermek bir yandan da Anadolu’da düzeni bozan bazı Türkmen aşiretlerini cezalandırmak amacıyla bu aşiretler Rakka bölgesine gönderildi. Arap kabileleriyle Türkmen ve Kürt aşiretleri arasında çıkabilecek çatışmaları önlemek için de bütün taraflara Rakka Mukavelesi adı altında bir sözleşme senedi imzalattırıldı. Ancak konar göçer Türkmenler’in yerleşik hayata geçirilebilmesinin de hedeflendiği bu iskân siyaseti, gönderilenlerin neredeyse tamamının geri dönmeye çalışmaları ve bunun engellenmesi üzerine eşkıyalığa başlamaları sebebiyle istenilen sonucu vermedi.

1832’de İbrâhim Paşa’nın Suriye’yi işgal ettiği yıllarda Mısır’ın idaresine geçen Rakka, Mısır ordusunun Suriye’yi tahliyesinin ardından tekrar Osmanlı hâkimiyetine girdi. Tanzimat döneminde yapılan düzenlemelerde Halep eyaletine bağlı bir sancağın merkezi oldu. 1864’te vilâyet düzenlemesine kadar bir ara müstakil mutasarrıflık olarak yönetildi. 1917’de İngilizler tarafından işgal edilen şehir 1920 Ankara İtilâfnâmesi’yle Fransa mandasına verildi. II. Dünya Savaşı’nda müttefiklerin işgali altında kaldı. 1946’da Fransızlar’ın Suriye’den çekilmesiyle bağımsızlığını kazanan Suriye Arap Cumhuriyeti’nde bir muhafaza merkezi haline getirildi. 1968’de kuzey Fırat üzerinde bir baraj kurulmasından itibaren hızla büyümeye başlayan Rakka 230.000 nüfuslu (2004) önemli bir tarım ürünleri ticaret merkezidir. Bir şeker fabrikasının bulunduğu şehirde özellikle dokuma sanayii gelişmiş durumdadır.

Çok zengin bir tarihî mirasa sahip olan Rakka’da 1907’de başlatılan kazılar sonucu bir kısmı şehirdeki arkeoloji müzesinde sergilenen pek çok tarihî eser bulunmuştur. Özellikle IX-XIV. yüzyıllar arasında üretilen ve şehrin adıyla tanınan seramikler çok kıymetlidir. XVI. yüzyılda Osmanlılar tarafından yenilenen 5 km. uzunluğundaki surların kalıntıları günümüze ulaşmış ve bazı kısımları tamir edilmiştir. Halen şehrin ayakta duran tarihî yapıları içinde en eskisi Hârûnürreşîd’in harabe halindeki sarayı, en tanınmışı ise 770’li yıllarda yapılan ve XII. yüzyılda yenilenen ulucamidir. Yakınındaki bir Türk jandarma karakolunun


koruduğu, üzerinde bir Türk bayrağının dalgalandığı Türk Mezarı ile ünlü Ca‘ber Kalesi de Rakka muhafazasının sınırları içinde ve Rakka şehrinin 50 km. batısındadır. Meşhur astronomi âlimi Bettânî ve Rakka’ya yerleşen sahâbîler, tâbiîn ve daha sonraki nesillere mensup fakih ve muhaddisler hakkında bir eser yazan Muhammed b. Saîd el-Kuşeyrî (bk. bibl.) şehirde yetişen meşhur âlimlerdendir.

BİBLİYOGRAFYA:

Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; Muhammed b. Saîd el-Kuşeyrî, Târîħu’r-Raķķa (nşr. İbrâhim Sâlih), Dımaşk 1419/1998, tür.yer.; İstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 75-76; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 225-226; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 15-16, 58-60; İzzeddin İbn Şeddâd, el-AǾlâķu’l-ħaŧîre fî źikri ümerâǿi’ş-Şâm ve’l-Cezîre (nşr. Yahyâ Zekeriyyâ Abbâre), Dımaşk, ts. (Vizâretü’s-sekāfe), III/1, s. 69-82; Guy le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, London 1966, s. 101-102; İ. Metin Kunt, Sancaktan Eyâlete: 1550-1650, İstanbul 1978, s. 164-165; Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara 1988, bk. İndeks; Murat Çelikdemir, “Osmanlı Devletinin Rakka İskân Politikasında Önemli Bir Kaynak: Mühimme Defterleri”, Birinci Orta Doğu Semineri Bildiriler, Elazığ 2004, s. 345-356; a.mlf., “Rakka Mukavelesi”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, V/1, Gaziantep 2002, s. 245-258; Ömer el-Hammûd, “er-Raķķa fî Ǿahdi’r-Reşîd”, et-Türâŝü’l-ǾArabî, sy. 39-40, Dımaşk 1990, s. 111-116; Me’mûn el-Fehhâm, “TevessüǾu Medîneti’r-Raķķa ve’t-türâşü’l-Ǿumrânî”, BEO, XLI-XLII (1993), s. 199-218; Mustafa el-Hassûn, “el-Raķķatân”, a.e., XLI-XLII (1993), s. 220-238; Kāsım Tuveyr, “el-MevâķıǾu’l-eşeriyyetü’l-ǾArabiyyetü’l-İslâmiyye fi’l-Cezîreti’s-Sûriye”, a.e., XLI-XLII (1993), s. 247-256; a.mlf., “Raqqa”, The Oxford Encyclopedia of Archaelogy in the Near East, New York 1997, IV, 404-407; E. Honigmann, “Rakka”, İA, IX, 607-610; M. Meinecke, “al-Raķķa”, EI² (İng.), VIII, 410-414.

Gülay Öğün Bezer